Politika

CHP Sözcüsü'nden Özel-Erdoğan görüşmesi öncesi kritik açıklama: İkili Sinan Ateş davasını konuşabilir

10 Haziran 2024 18:02

T24 Haber Merkezi

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Parti Meclis'nin ardından basın toplantısı düzenledi. Hakkari Belediyesi'ne kayyım atanmasını eleştiren Yücel, 15 Temmuz'dan sonra çıkarılan 674 sayılı KHK ile değişik Belediye Kanunu’nun 45. Maddesi’nden önce  belediye başkanı şayet tutuklanır ve fiilen görevini yerine getiremez veya görevden uzaklaştırılırsa yerine belediye meclis üyeleri içerisinden bir belediye başkan vekili seçildiğini söyledi. Yücel, AKP iktidarının Belediye Kanunu’nun 45. maddesini OHAL döneminde değiştirerek, kendine konforlu bir alan açtığını söyledi, "(AKP) Seçimle, sandıkla, demokrasiyle kazanamadığı belediyelere kayyım atama yöntemiyle çökmeyi tercih etti" ifadelerini kullandı. Yücel, kayyımların atandıkları günden bu yana yolsuzluklarıyla gündeme geldiklerini söyleyerek Belediye Kanunu'nun 45. maddesinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Yarın gerçekleşecek Erdoğan-Özel görüşmesi hakkında da konuşan Yücel, bir gazeteciden gelen "Görüşmede Sinan Ateş cinayeti de gündeme gelecek mi?" sorusu üzerine "Bu bir iadeiziyaret. Bu görüşmelerin temel amaçlarından biri ülkenin normalleşmesi. Hukuk sisteminin, demokrasisinin olması gerektiği ölçüye ve ayara gelmesi. Türkiye siyasetini ve toplumunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davanın da konuşulması, görüşülmesi olağan" dedi.

Yücel'in basın açıklamasından satır başları şöyle:

"Hafta sonu milyonlarca genç, güzel bir gelecek için üniversite sınavında ter döktü. Buradan onlara sesleniyoruz. Sizlerin gelecek kaygısı taşımadığınız bir ülkeyi inşa etmek için mücadele ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, pedagojik değil ideolojik kaygılarla hazırlanan, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' denen ucube müfredatın karşısındayız. Yapay zekanın konuşulduğu günümüzde, çocuklarımız daha çok araştırmaya, daha çok soru sormaya teşvik edilmelidir. AKP’nin uygulamaya koyduğu bu yeni sistem ise özgür düşünceyi, sorgulamayı, yorumlamayı ve muhakeme yapma becerisini geliştirmeyi ortadan kaldırmaktadır.

Müfredata Hayır Platformu'nun 11 Haziran'daki eylemi

Biz laik, bilimsel ve çağdaş eğitim sisteminden yanayız. Biliyoruz ki bu ülkede bizim gibi düşünen milyonlar var. AKP’nin bu ısrar ve oldubittiye getirme çabasının karşısında; dernekler, odalar, sendikalar, diğer siyasi partilerden oluşan 'Müfredata Hayır Platformu' 11 Haziran’da eylem kararı aldı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için çaba sarf eden tüm eğitim paydaşlarının mücadelesini değerli buluyoruz, laiklik ve bilim karşıtı müfredatı reddediyoruz. Bu çağ dışı programın karşısında olan her türlü itirazın yanındayız.

 "Uzunca bir süredir 'bayramlar' toplumun her kesiminde 'bayram' gibi kutlanamıyor"

Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletimizin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutluyoruz. Biliyoruz ki ülkemizde, uzunca bir süredir 'bayramlar' toplumun her kesiminde 'bayram' gibi kutlanamıyor. Bayram sofraları eskisi gibi değil. Milletimiz bayram ziyaretlerini gönlünden geçtiği şekilde yapamıyor. Kurban Bayramı ziyaretleri artık ateş pahası.

Dört kişilik bir aile memleketlerine gitmek istese, gidiş dönüş otobüs biletinin fiyatı bir emekli maaşından fazla. Çikolatadan şekere, baklavadan kahveye her şeyin fiyatı geçen Kurban Bayramının 3 katı... Peki maaşlar geçen Kurban Bayramı’na göre 3 kat arttı mı? Elbette ki hayır. Kurban kesmek artık emeklilerin ve emekçilerin gündeminde bile değil.

 Emekliler bize dert yanıyor. 'Devlet bize bayram ikramiyesi veriyor ya.... 3 bin lira, onu torunlara harçlık olarak vereceğiz' diyorlar. Aylardır söylüyoruz, emekli maaşları, bayram ikramiyeleri, asgari ücret, öğrenci kredi ve bursları makul seviyelere yükseltilmeli. Ama AKP iktidarı bu sesi hiç duymuyor. Hatta AKP'li yetkililer halkla dalga geçer gibi konuşmayı sürdürüyor.

"Hamza Dağ, İzmir'deki seçim sonucundan hiç ders çıkarmamış"

En son AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ konuşmuş. Asgari ücrette ikinci bir zamma ihtiyaç yokmuş çünkü enflasyon düşüyormuş. Şaka gibi... Görüyoruz ki Sayın Hamza Dağ, İzmir'deki seçim sonucundan hiç ders çıkarmamış.

Bu ekonomik koşullarda, utanmadan 17 bin 2 liralık asgari ücrete zam yapılmasına gerek olmadığını söyleyebiliyorlar. Ben de İzmir'de yaşıyorum, Hamza Dağ da... Ben de Türkiye'de yaşıyorum, Hamza Dağ da... Ama o sanki başka bir ülkede, başka bir dünyada yaşıyor. Başka bir dünyada, halkın sorunlarından, ülkenin gerçeklerinden kopuk…   

"Hayat pahalılığı düşmüyor ama AKP'nin oyu hızla yüzde 30'un altına düşüyor"

Benim yaşadığım yerde enflasyon yüzde 124, emekli maaşı 10 bin lira, asgari ücret de 17 bin lira... Benim yaşadığım yerde hayat pahalılığı düşmüyor, emekliler ayın sonunu getiremiyor, asgari ücretlinin de yüzü gülmüyor.  Hayat pahalılığı düşmüyor ama AKP'nin oyu, hızla yüzde 30'un altına düşüyor. 31 Mart'ta gördükleri sarı kartın kırmızıya dönmesi yakındır.

Ekonominin ne kadar kötü durumda olduğunu görmek için aslında uzun analizlere, kapsamlı raporlara falan gerek yok. Her hafta değişen fiyat etiketlerini, giderek değersizleşen Türk lirasını durumunu görmek yeterli. İşte AKP'nin müthiş ekonomik politikalarının sonucu; madeni 5 lira...  Bununla ne alınır derseniz bir küçük su, o da her marka olmaz. 2 tanesiyle bir ekmek, 4 tanesiyle bir paket makarna, gerçekten kutluyoruz AKP’nin ekonomi ekibini.

"Halkbank, Ayhan Bora Kaplan’ı mafya lideri olma yolunda destekleyen banka olarak tarihe geçti"

Emeklinin, asgari ücretlinin halini görmezden gelen AKP iktidarının gördüklerinden bahsedelim: Ayhan Bora Kaplan… Bir soruşturma yürütülüyor biliyorsunuz ve soruşturma için hazırlanan MASAK raporunun içerdiği bilgiler skandal niteliğinde. Esnafa, KOBİ'lere kredi vermek amacıyla kurulan, adında 'halk' olan Halkbank, verdiği kredilerle Ayhan Bora Kaplan’ı mafya lideri olma yolunda destekleyen bir banka olarak tarihe geçmiştir.

Halkbank, Ayhan Bora Kaplan’ın kurmuş olduğu çeşitli paravan şirketlere 2020, 2021, 2022 yılında 550 milyon TL kredi vermiş. Bugünkü döviz kuru üzerinden güncellersek yaklaşık 1 milyar 550 milyon lira…. Bu krediler için teminat alınmış mıdır?  Krediler geri ödenmiş midir?  Tasarruf tasarruf diye halkın ümüğüne çöken Mehmet Şimşek’e sesleniyoruz. Emeklinin, asgari ücretlinin, memurun, çiftçinin, esnafın cebindeki üç kuruşa göz dikeceğine önce kamu bankalarının verdiği kredileri tahsil edin.

Demirören’e, Ayhan Bora Kaplan’a, yandaşlara kullandırılan ballı, kaymaklı kredilerin ödemelerini tahsil edip, halka bir nebze nefes aldırabilecekken, MASAK raporuna yansıyan Halkbank’ın çete liderine kredi verdiği haberine yayın yasağı getiriyorsunuz. AKP iktidarının yaptığı tasarruf değil değerli arkadaşlar, halkın cebine el uzatmaktır, halkın cebindeki üç kuruşuna göz dikmektir.

"1 Mart Yerel seçimleri sonrasında halkın iradesine darbe yapıldı"

31 Mart yerel seçimlerinin sandık sonuçları AKP'ye ve Cumhur İttifakı'na çok önemli mesajlar verdi.  Ama hala bu mesajları almakta, idrak etmekte direndiklerini görüyoruz.  Geçtiğimiz hafta, genel başkan yardımcımız Zeliha Aksaz Şahbaz, Antalya milletvekilimiz Cavit Arı ve Bursa milletvekilim Kayıhan Pala ile birlikte Hakkâri’deydik.

Hakkâri’deydik çünkü Hakkari’de 31 Mart Yerel seçimleri sonrasında halkın iradesine bir darbe yapıldı.  Hakkâri halkının iradesi gasp edildi. 31 Mart Yerel seçimlerinde yüzde 49 oyla seçilen Belediye Başkanı gözaltına alındı, atanan görevden alınarak yerine kayyım atandı. Yapılan işlem kanuna uygun olabilir.  Ama hangi kanuna? Darbe kanununa… Hangi dönemin hukukuna? OHAL döneminin hukukuna… 

"Bu adam aday olduğunda, eğer yasal bir engel varsa YSK adaylığı neden kabul etti?"

Bakın kimse soruşturulama, ya da kovuşturulamaz değildir.  Elbette devam eden bir yargı süreci olabilir, ciddi deliller olabilir. Belediye Başkanıyla ilgili hukuki süreç ayrı bir mesele, Hakkari halkının iradesinin gasp edilmesi ayrı bir mesele. Bir kere önce şunu sormak lazım, bu adam aday olduğunda, eğer yasal bir engel varsa YSK adaylığı neden kabul etti?  Eğer adaylığa engel bir hali yok ise, o zaman belediye başkanı seçildikten 2 ay sonra yerine neden kayyım atandı?

"AKP, demokrasiyle kazanamadığı belediyelere kayyım atama yöntemiyle çökmeyi tercih etti"

15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra çıkarılan 674 sayılı KHK ile değişik Belediye Kanunu’nun 45. Maddesi’nden önce;  belediye başkanı şayet tutuklanır ve fiilen görevini yerine getiremez ise veya görevden uzaklaştırılırsa yerine belediye meclis üyeleri içerisinden bir belediye başkan vekili seçilirdi.  Ancak AKP iktidarı ne yaptı; Belediye Kanunu’nun 45. maddesini OHAL döneminde değiştirerek, kendine konforlu bir alan açtı ve seçimle, sandıkla, demokrasiyle kazanamadığı belediyelere kayyım atama yöntemiyle çökmeyi tercih etti.

Bakın buradan ilan ediyoruz: Kayyım atamaları, kayyım uygulamaları AKP'nin belediyelere çökme projesidir. Kayyım uygulaması Anayasa’ya aykırıdır. Demokrasiye aykırıdır. Anayasanın 38. Maddesi'ne göre, “Hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan herkes masumdur, suçsuzdur.” Burada cezalandırılan Hakkârili hemşerilerimizdir.

"Kayyımlar atandıkları günden bu yana yolsuzluklarıyla gündeme geldi"

Geçmişte 2019'dan 2024'e kadar 48 belediyeye kayyım uygulaması yapıldı. Kayyımlar atandıkları günden bu yana yolsuzluklarıyla gündeme gelmektedir.  Bu yolsuzluklar Sayıştay raporlarına kadar yansıdı. Şimdi birkaç örnekle neden 'Kayyım uygulamaları AKP'nin belediyelere çökme projesidir' diyoruz, bunu somut hale getirelim:

Silopi Belediyesi'ne 2016 tarihinde atanan kayyım, belediyeye ait değerli arsaları farklı tarihlerde piyasa değerinin çok altında AKP ilçe yöneticileri ve akrabalarına peşkeş çekti. Belgeleriyle ispat edildi. Gelelim bir başka örneğe, AKP’li bir Belediye Meclis Üyesi, Halfeti Belediyesi’ne kayyım olarak atanan kişinin borçsuz belediyeyi 2 yıl içerisinde 20 milyon TL borçlandırdığını ifade etti. Bir başka örnek; AKP Artuklu İlçe Başkanı, Artuklu Belediye’sine kayyım olarak atanan kişi için 'Artuklu Belediyesi’ne 600 milyon TL harcandı. Bu para nereye harcandı? İçim acıyor' diyerek kayyım politikalarını eleştirdi.

"Darbe döneminin ürünü olan Belediye Kanunu'nun 45. maddesini değiştirelim"

Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Bu çağdışı, anti demokratik uygulamadan vazgeçin. Gelin, TBMM’de temsil edilen tüm partilerin uzlaşısıyla, darbe döneminin ürünü olan Belediye Kanununun 45. maddesini değiştirelim ve demokrasiye aykırı, Anayasa’ya aykırı, halkın iradesini gasp eden ve kayyım uygulamasına son verelim.

 "Demokrasinin işler halde olduğu bir ülkede 'Cumhurbaşkanına Hakaret' diye bir suç olmaz"

Biz normalleşelim, demokratikleşelim dedikçe ülkede tuhaf şeyler oluyor.  Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı, Tatvan Belediye Başkanı Mümin Erol hakkında Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan soruşturma başlattı. Ortada hakaret yok, herhangi bir söylem yok. Neymiş, belediye başkanı Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafını indirmiş. Güler misin ağlar mısın?

Cumhurbaşkanının duvarda asılı portresini indirdi diye bir belediye başkanı hakkında soruşturma açan savcının ya aklından zoru vardır ya da hukuk bilmiyordur. Cumhurbaşkanının böyle abuk subuk soruşturmalardan oluşan bir koruma kalkanına ihtiyacı olmadığı gibi, hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu, demokrasinin tüm kurullarıyla, kurallarıyla ve gelenekleriyle işler halde olduğu bir ülkede 'Cumhurbaşkanına Hakaret' diye bir suç olmaz.   

Çin’den ithal edilen tüm otomobillere ek yüzde 40 vergi

AKP iktidarı dış politikada tutarsız ve günü birlik siyasetini sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaretinde yaptığı basın toplantısında Çin ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda Çinli mevkîdaşıyla mutabık kaldıklarını söylüyor, Türkiye’ye geliyor, Çin’den ithal edilen tüm yakıt tipindeki otomobillere ek yüzde 40 vergi konuluyor.

TIKLAYIN - Çin'den ithal edilen tüm araçlara yüzde 40 ek vergi geldi

Çin’le ticaret hacmimiz 48 milyar doların üzerinde ancak Çin’e karşı verdiğimiz dış ticaret açığı 45 milyar dolar. Son 10 yılda (2013-2023) 307 milyar dolar ithalat yaptığımız Çin’e 33,5 milyar dolar ihracat yapmışız.  Sadece Çin’le yapılan ticarette son 10 yılda verdiğimiz açık 273 milyar doların üzerinde. Devletler arasında ticari bir dengesizlik varsa devlet kendini koruyucu önlemler alır bu gayet doğaldır. Ancak seçim kampanyası haline getirdiğiniz TOGG’un bataryasını Çin’den alıyorsunuz. Otomobil bataryası fabrikasını Çin’le kuruyorsunuz, üstüne bir de Çinli otomobillere ek vergi koyuyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Uzun zamandır dünyanın fabrikası olarak nitelenen Çin’le ticareti dengelemek istiyorsanız daha çok nitelikli üretim ve teknolojik atılımlar yapmalısınız. Lüks makam araçlarına, saraylara harcadığınız parayı AR-GE çalışmalarına harcamalısınız.

"Trump’ın yaptığı gibi Putin de ülkemizi tehdit ediyor"

AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın kadim dostu, 2023 seçimlerinden evvel Erdoğan’ın güzel hatırı için doğalgaz borcumuzu erteleyen, faizini silen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir değerlendirmede bulundu.  Dedi ki, 'Türk hükümeti son zamanlarda Batılı finans kuruluşlarından kredi, yatırım ve hibe almaya bel bağladı. Bu belki kötü bir şey değil ama Rusya ile ticari-ekonomik ilişkilerdeki kısıtlamalarla ilişkilendirilirse Türk ekonomisinin kayıpları kazançlarından daha fazla olacaktır, benim görüşüme göre böyle bir tehdit var' dedi.

Daha önce ABD başkanı Donald Trump’ın yaptığı gibi Vladimir Putin de ülkemizi tehdit ediyor. En fazla doğalgaz ithalatı yaptığınız ülkeye bir de nükleer santral yaptırıp işletmesini de onlara bırakırsanız işte böyle kıskaca alınırsınız.  Devletler için son derece stratejik bir alan olan enerji sektöründe başka bir ülkeye bağımlılığınızı azaltmanız gerekirken, arttırırsanız bunları eninde sonunda yaşarsınız. İşlerine gelmediklerinde aba altından sopayı göstermekten geri kalmazlar.

 "Türkiye yönetimi barış çağrısı yapıp inisiyatif alacağına, Hamas’ı sarıp sarmalıyor"

Tüm dünya kamuoyunun çağrısına kulaklarını tıkayan, İsrail Başbakanı Netanyahu ve yönetimi geçtiğimiz hafta yine yüzlerce sivili mülteci kamplarında bombalayarak katletti.  Aleni bir şekilde, Filistinli sivillere devlet terörü uygulayan ve katliamlarına devam edeceğini her fırsatta yineleyen Netanyahu Hükümeti’nin Lübnan’a savaş ilan edeceği iddiaları uluslararası basında sıkça konuşuluyor.

İsrail’in Ortadoğu’yu ateşe verecek bu eylemi karşısında Türkiye yönetimi barış çağrısı yapıp inisiyatif alacağına, Hamas’ı sarıp sarmalayarak büyük bir hata yapıyor.  Hamas’la ilgili şaibe defalarca dile getirildi ve iddialar tartışıldı.  Halkını felakete sürükleyen, halkının mahvına sebep olan Hamas’ın derhal yalnızlaştırılması ve geri çekilmesi gerekiyor.

"Erdoğan’ın Hamas’tan desteğini çekip ihvancılıktan vazgeçmeli"

Erdoğan’ın Hamas’tan desteğini çekmesi ve ihvancılıktan vazgeçmesi hayati önem taşıyor. Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna savaşı, güneyimizde bölgesel çatışmalar ve Filistin-İsrail Savaşı devam ediyor.  Rusya, Çin ve ABD’nin Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki vekalet savaşlarının tam ortasında kalan ülkemiz, bölgesel çatışmaların şu an içinde değil.  Ancak, kapitalist ülkelerin vekâlet savaşlarının artacağı, bölgesel paylaşım mücadelesinin genişleyeceği son derece açıkken ülkemizi koruması ve bu yangından uzak tutması gereken iktidar yangına benzin döküyor.

"AYM kararı, ülkenin idari yapılanmayı 'kafasına göre' dizayn eden bir hükümet tarafından yönetildiğini gösterdi"

Geçen hafta Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 6 yıl önce yaptığı 703 sayılı KHK’nın iptali ile ilgili başvurusunu karara bağladı. Anayasa Mahkemesi, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin pek çok hükmünü Anayasa’ya aykırı buldu ve iptal etti. Söz konusu kararname, daha önceki mevzuatı, yeni sisteme uyarlamak amacı ile çıkarılan bir 'yetki düzenlemesi' idi.

TIKLAYIN - AYM, Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’nı süresinden önce değiştirme ve rektör atama yetkilerini iptal etti 

Bu kararname ile ne yapılmış? KHK ile düzenlenmesi mümkün olmayan konularda düzenleme yapılmış. Yeni sisteme uyarlama ile ilgisi olmayan konularda da düzenleme yapılmış. AYM’nin 482 sayfalık bu iptal kararı bize, Türkiye Cumhuriyeti’nin son 6 yıldır, hukuk tanımayan, yasa bilmeyen, her düzenlemeyi deyim yerindeyse ülkedeki idari yapılanmayı 'kafasına göre' dizayn etmekte hiçbir sakınca görmeyen bir hükümet tarafından yönetildiğini göstermektedir.  Yani iktidar ne temel hak ve özgürlükleri ne de siyasal hak ve özgürlükleri gözetmiştir.  İktidar, çalakalem yazılmış bu Kanun Hükmünde Kararname ile yetkilerini aşmıştır. Şimdi aynı iktidar, yani Anayasa’ya uymayan bu iktidar, Türkiye’de konuşulacak başka konu kalmamış gibi “sivil ve demokratik anayasa” yalanına herkesin inanmasını beklemektedir.

 "Üreticinin derdine derman olmak için 14 Haziran Cuma Günü, Tekirdağ’da Buğday Mitinginde buluşuyoruz"

AKP çiftçilerin emeğini görmezden gelmeye, alın terini yok saymaya devam ediyor. Çay üreticilerini mağdur ettiler, sıra buğday üreticilerine geldi.  Tarımdaki çöküş AKP’nin iktidara gelmesi ile başlıyor. 2002 yılında milli gelirin yüzde 4’ü destek olarak tarıma aktarılırken, 2022 yılında bu oran yüzde 1.51’e düştü. Üretim maliyetlerinin hızla arttığı, verilen desteklerin ise sürekli düştüğü ülkemizde yanlış tarım politikaları nedeniyle binlerce çiftçi üretmeyi bırakmak zorunda kaldı. Milyonlarca hektar tarım alanı da ekilemez hale geldi. Tarımda kendi kendine yeten dünyadaki 7 ülkeden biri olan Türkiye en temel gıda maddelerini ithal eder hale geldi.

Bundan 4 gün önce,  Gece yarısı, sessiz sedasız bir şekilde Toprak Mahsulleri Ofisi 2024 yılı hububat alım fiyatlarını açıkladı. Açıklanan fiyatlar tarımda geriye gidişin daha da hızlanacağını gösteriyor. Maliyetin altındaki fiyatlar acilen revize edilmelidir.  Buğdayın kilogram fiyatı en az 15 TL olarak güncellenmelidir. Bakın 10 yıl içinde buğday ekim alanları yüzde 13 azaldı.     TÜİK verilerine göre hububatta toplam üretim geçen yıla göre yüzde 5 azalacak. Eğer açıklanan bu fiyat yükseltilmezse, çiftçilerimiz buğdaydan, geçimini sağlayacak geliri elde edemez.  Bir süre sonra buğday üreticisi gibi tüketici de mağdur olur. Üreticinin sesine ses, derdine derman olmak için 14 Haziran Cuma Günü, Tekirdağ’da Buğday Mitinginde buluşuyoruz."

Erdoğan-Özel görüşmesi

Yücel, basın açıklamasının ardından bir gazeteciden gelen soru üzerine Ayşe Ateş-Erdoğan görüşmesini ve Erdoğan'ın yapacağı CHP ziyaretini değerlendirdi. Yücel, görüşmede Sinan Ateş cinayeti de gündeme gelecek mi sorusu üzerine, "Bu bir iadeiziyaret. Bu görüşmelerin temel amaçlarından biri ülkenin normalleşmesi. Hukuk sisteminin, demokrasisinin olması gerektiği ölçüye ve ayara gelmesi. Türkiye siyasetini ve toplumunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davanın da konuşulması, görüşülmesi olağan ama bu konular görüşülecektir diyemiyorum" dedi.

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU'NUN ANALİZİ: 31 Mart ayarlı “kayyım” cezası: 10 yıllık dava, bir anda 19,5 yıl cezayla bitti

TIKLAYIN - Hakkari’de kayyıma gerekçe olan davanın savcısı, Bakanlığın ‘FETÖ firarisi’ listesinden çıktı

TIKLAYIN - Hakkari Belediye Başkanı Akış'a 24 saat avukat görüş yasağı, dosyaya kısıtlılık: "Soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilir"

TIKLAYIN - Hakkari’ye kayyım olarak atanan Vali Ali Çelik: Soylu’dan sonra Hakkari’ye atandı, 31 Mart’tan sonraki ilk kayyım oldu

TIKLAYIN - Hakkari Belediyesi'ne kayyım atanması tepki çekti: "Tamamen antidemokratik bir uygulama; bu yanlıştan bir an önce vazgeçin!"

TIKLAYIN - Özgür Özel'den kayyım tepkisi: Yaşananlar, Hakkari halkının iradesini yok saymaktır, kayyım anlayışının karşısındayız!

TIKLAYIN - Ahmet Türk'ten Özgür Özel'in kayyım açıklamasına: Demokrasi ve halk iradesine saygının önemi açısından değerlidir

TIKLAYIN - CHP'den Hakkari Belediyesi'ne kayyım kararına ilk tepki: Erdoğan'ın "normalleşme" söylemi, bakanlar eliyle baltalanıyor

TIKLAYIN - Hakkari Belediyesi'ne polis baskını; Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış, gözaltına alındı

TIKLAYIN - Bakanlık duyurdu, Hakkâri Belediyesi'ne kayyım atandı

TIKLAYIN - Hakkari yerel seçim sonuçları

TIKLAYIN - Kayyım bilançosu: Diyarbakır’da taşınmazlar 290 milyon TL'ye resmi kurumlara devredildi