T24 Haber Merkezi
Türkiye’de otuz tarikat silsilesinin ve bunlara bağlı dört yüz civarında kolun, sekiz yüz civarında medresenin faaliyette olduğu tahmin ediliyor. Çoğu birbirini ekonomik olarak kollayan cemaat ve tarikat üyelerinin holding mensubu hâline geldiği, dönüşen tarikatların da büyük bir ekonomik sektör oluşturduğu belirtiliyor.
Gazeteci İsmail Saymaz, cemaat ve tarikat alanındaki "holdingleşmenin" dışında kalan kayıt dışı ve merdivenaltı tarikat ve cemaatlerden polis ve adliye koridorlarına düşmüş altısının hikâyesini "Şehvetiye Tarikatı" adlı kitabında topladı.
Osmanlı döneminde boynu vurulmadan hemen önce yargılanıp "zındıklık"tan hüküm giyen Bayrami Melamilerinin Şeyhi İsmail-i Maşuki'nin idamının örneğiyle kitabına başlayan Saymaz, 6 sahte şeyh vakasında şoke eden ifadeleri hikâyeleştirdi.
Cennette giden yol: Badeleme
Kamuoyunun "Badeci Şeyh" olarak tanımladığı Uğur Korunmaz’la ilgili olarak kitabında çarpıcı bilgiler veren Saymaz, Korunmaz'ın neredeyse tüm müritleriyle ilişkiye girdiğini, bu ilişkilerin her bir aşamasına farklı isimler verdiğini anlatıyor.
Saymaz, "Badeci şeyh" Korunmaz'ın cennete gireceklere şahitlik edebilmesi için ilk aşama olan, kendi cinsel organını öpmeleri, yalamaları, emmeleri ve gelen sıvıyı içmeleri gerektiğini, bunun adının da “Badeleme” olduğunu, ikinci aşamada ise tarikatta ilerlemeleri ve kendisine bağlı olabilmeleri için cinsiyet ve yol ayırmaksızın kendisiyle cinsel ilişkiye girmeleri gerektiğini ve bunun adının da “Tabi olmak" olduğunu bu olayın gerçekleştiği tarikat içindeki odaya da “Sır Odası” dediğini anlatıyor.
"FETÖ'den boşalan bürokrasi koltukları laik bir arınmayı getirmedi"
Saymaz, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından açılan FETÖ davalarının, devlette ve bürokraside laik bir arınmayı getirmediğini söyledi. "Tam aksine, diğer tarikat ve cemaatler FETÖ’den boşalan kamusal alana gözlerini diktiler" diyen Saymaz kitabında "Bilhassa Nakşibendilik ve onun Güneydoğu kolu Menzil etkinlik kazandı" tespitini yapıyor.