Sezin Öney / P24
Yunanistan'da bugün (7 Temmuz 2019) seçimler var. Kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına bakılırsa, ülkenin iktidar değişikliği yaşaması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Aylardır tüm kamuoyu araştırmaları, Başbakan Aleksis Çipras'ın partisi SYRIZA'yı, merkez sağ Nea Demokratia'nın (Yeni Demokrasi-ND) yaklaşık 10 puan ardında gösteriyor. Son araştırmalara göre de SYRIZA, yaklaşık yüzde 39-40 ve SYRIZA da yüzde 26-30 arasında seyrediyor.
"Normal" şartlar altında, SYRIZA'nın dönemi Ekim 2019'da bitiyordu; hattâ Çipras'ın, tüm baskılara rağmen seçimi erkene çekmek gibi bir niyeti olmadığı da konuşuluyordu. SYRIZA liderinin, 1974-1980'te başbakanlık yapan Konstantinos Karamanlis ve 1981 ile 1989 arası başbakan olan Andreas Papandreou'nun "rekorlarını" kırmayı amaçladığı söyleniyordu. Ve daha da önemlisi, o dönemlerden bu yana, kesintisiz olarak dönemini tamamlayan ilk Yunan başbakanı olarak da tarihe geçmek istediği...Ancak, "siz plan yaparken, hayatın başka planları vardır" denebilecek bir durum oldu. 23-26 Mayıs'taki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde SYRIZA, yüzde 23 oranında oy alarak Nea Demokratia'nın 10 puan gerisine düştü; yani, bu oylama tam da genel seçimlerin provası gibi oldu. Çipras da, bu oy tablosunu gurur vesilesi yaparak erken seçimlere gitme kararını aldı.
Yunanistan'da eskilere nur yağıyor
Hatırlanacağı gibi Çipras, 2015'ten bu yana başbakan. Çipras, iktidara geldiğinde partisi SYRIZA, gerçekten de ülkenin siyasetine taptaze bir soluk getirmiş; 25 Ocak 2015'teki seçimlerde, merkez partilerin tümünü silip süpürmüştü. Dört yıl önce, Yunanistan'ın büyük ekonomik krizinin sorumlusu sayılan eski düzen partilerinin başını çeken ve politikadan neredeyse silinen merkez sağ Nea Demokratia, bugün iktidara oynuyor. Dahası ND'nin bir koalisyon kurması durumunda, ortaklığa en muhtemel aday KINAL; yani eski merkez sol PASOK (Pan-Hellenik Sosyalist Hareketi). Hatırlanacağı gibi, Yunanistan'ın geleneksel merkez Sol partisi PASOK da, ekonomik krizin yönetilmesi (daha doğrusu yönetilememesi) ile ilgili suçlanarak "krize girmiş" ve hattâ, ND'nin aksine bölünmüştü. PASOK'un ekonomik krizle beraber çakılması, "Pasofikasyon" (Pasofication) adı verilen, "bir partinin erimesi" mânâsına gelen kavramın da ortaya atılmasına neden olmuştu. Gerçekten de, rakamlara baktığımızda şoke edici bir düşüş yaşamışlardı: 1977'den itibaren ülke siyasetine damgasını vuran PASOK, 2009'da yüzde 44'e yakın oyla ülkenin birinci partisi iken, 2015'e gelindiğinde yüzde 4 civarı oy toplayabilmişti. PASOK, hâlâ "var"; ancak KINAL'e dönüşmüş durumda.
Güncel olarak hangi sol partilerin KINAL çatısı altında yer aldığını takip edebilmek gerçekten de güç. Şaka bir yana, 2017-2018'de KINAL ilk kurulurken, Kinama Allagis (Değişim Hareketi), kısaltmasıyla "KINAL", PASOK ile beraber Demokratik Sosyalistler Hareketi (To Kinima/KIDISO), Nehir (Potami) ve Demokratik Sol (DIMAR) adlı hareketlerin birleşimiydi. Fakat bu partiler, kısa zamanda, KINAL kurulduktan aylar sonra ittifakı terk ettiler. Bugün, KINAL'i en iyi tarif edecek tanımlama, "PASOK'un reenkarnasyonu" olduğu. Ötesinde, PASOK'un "siyasi bir alternatif" olduğunu söylemek zor: her şeyden önce Sol partilerin, bu kanattaki yelpazenin her yanına yayıldığı bir siyasi ortamda "yeni/eski" PASOK, bir çok partiden sadece biri. Yunanistan'daki şu an "Sol ve Solun Solu" partilere bakarsak, SYRIZA başta olmak üzere, KINAL dışında Komünist Parti (Yunanistan'ın en eski partisi; 1924'te kurulmuştu) de, yaklaşık yüzde 5 civarı oyla parlamentoya girecekler arasında. Yunanistan'da seçim barajının yüzde 3 olduğuna dikkat çekelim.
İktidara geldiğinde, "Radikal Sol", "Komünist", "Popülist Sol" olarak tarif edilen SYRIZA, bana kalırsa, bugün Yunanistan'daki "merkez Sol". Çipras'ın çizgisi de, son beş yıllık iktidarında hep merkeze kaymak oldu. Yaklaşık yüzde 7'lik oy potansiyeli olan KINAL'in şu an özelliği ne diyecek olursanız: lideri bir kadın siyasetçi; Fofi Gennimata. Bunun dışında, Sol siyaset kulvarında "özel" bir yeri olduğu söylemez. Dahası, belki de Yunanistan'da Nea Demokratia'nın 1974'teki kuruluşundan sonra siyasetten asla silinmemesin sebebi, Sol'daki bölünmeler gibi gözüküyor.
Bu arada, Sol parti olarak varlığını sürdürüp de çok sesi çıkmayan, KINAL çatısından hemen birkaç aylık sürede kaçıveren "To Kinima"nın lideri de tanıdık bir isim; Yorgo Papandreou. 2000'lerin başında Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilk dostluk hamlelerini, İsmail Cem ile beraber başlatan Papandreou, artık daha çok uluslararası kurumlardaki faaliyetlerine vakit ayırıyor. Ancak, PASOK'taki etkisi de kendi partisi To Kinima üzerinden devam ediyor. Bir parantez açarsak, Papandreou'nun, 2007'de aramızdan ayrılan İsmail Cem'e de vefası da sürüyor. Yıllık olarak verilen "Cem-Papandreou Barış Ödülü" gibi aktivitelerle eski dostunu ve "barış ortağını" anıyor: Ödül, bu sene de 3 Haziran'daki törenle, Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach'ın oldu.
Yunanistan'ın Trump'ı mı iktidara geliyor?
Şimdi dönelim, iktidara oynayan Nea Demokratia'ya: partinin lideri, Kriakos Miçotakis. Bu isim, sizlere yabancı gelmeyecektir: Kriakos Miçotakis, Yunanistan siyasetinin "hanedan ailelerinden" birinden geliyor-babası eski başbakan Konstantinos Miçotakis.
Kriakos Miçotakis'in (ve dahası Miçotakis ailesinin), talihin keskin dönüşleriyle örülü hayat hikâyesi, Yunanistan ve Türkiye'de siyasetin hızla değiştirdiği-hızla yükseltip hızla indirdiği yaşam öykülerinden bir tanesi. 1968 doğumlu politikacı, hayata gözlerini açtığında ailesi "ev hapsinde" idi. Babası Konstantinos Miçotakis, askerî cunta tarafından "persona non grata" ilan edilmiş ve tutuklanmıştı. Kriakos Miçotakis henüz gözlerini hayata açtıktan birkaç ay sonra, Yunanistan dışına sürgüne yollandı; aile de, Paris'e yerleşmeyi seçti. Beş yıl kadar sonra, Yunanistan "demokrasiye" dönünce, aile de Atina'ya geri döndü. Miçotakis, altı aylık olana kadar ev hapsinde yaşamasını bugün, "siyasi tutukluluk" olarak anıyor. Tabii, kaderin bu keskin dönüşleri, Türkiye'de ve başka yerlerde, bebeklik-çocukluk anılarında, ailelerinden ötürü daha sert tutukluluk ve siyasi başka durumların izi bulunanların büyüdüklerinde nasıl bir ruh halinde oldukları-olacakları, nasıl politik motivasyonlara sahip oldukları-olacaklarını düşündürüyor.
Çocukluğundaki çalkantılara rağmen, Kriakos Miçotakis'in hayatının geri kalanının zorluklarla geçtiği ise söylenemez. Ülkenin en zengin siyasetçi ailelerinden birinin oğlu olarak büyümenin ve babasının siyaseten gücünü fazlasıyla geri kazanmasının yanısıra, lisans ve lisansüstü eğitim hayatı da, Harvard ve Stanford üniversiteleri arasında geçmiş. Zengin ve ayrıcalıklı imajı, Kiriakos Miçotakis'e, "Yunanistan'ın Trump'ı" atfının da yapılmasına neden oluyor.
Büyük ihtimalle, "komşumuzun" yeni lideri olacak Miçotakis ile ilgili daha çok yazıp çizeceğiz; bu yazıda fazla bahsini geçiremediğim Çipras'ın "şimdilik" Yunanistan seçmenlerinden kırmızı kart görmesi çok muhtemel… Sağın iyice Sağına kayan ve lideri Miçotakis dışında fazla "liberal" tarafı kalmayan Nea Demokratia'nın yaratması çok muhtemel hayal kırıklığı sonrası, iki yıl kadar bir sonra Çipras ve SYRIZA'nın iktidara geleceğini öne sürenler de var.
Yunanistan'ın bu seçimleri, "merkez siyasetin kendini yeniden yaratma çabası" üzerine kurgulu diyebiliriz. Komşumuzun siyaseti üzerine daha yazacak, konuşacak çok şey var: "Onlar", hep "bizi" konuşuyor, ilgileniyor-ama "biz", "onlarda" ne olup bitiyor çok çok az biliyoruz ve ilgileniyoruz. Yazalım ve konuşalım o zaman: Yunanistan, çok yakın bir "uzak" ve çok dost bir "hasım".
Öylesine aynıyız ki...