Gündem

Cizre'den: Barikatlar bizim güvenliğimiz, yoksa polis girer, tepemize kurşun yağdırır

22 kişinin öldüğü Cizre’de, barikatlar duruyor, sokaklarda PKK bayrağı dalgalanıyor

18 Ekim 2015 22:38

PKK ve KCK bayrakları, ortalarında Abdullah Öcalan resmi, çuvallardan oluşan güçlü bir barikatın hemen önünde salınıyor. Burası Cizre’de Nur Mahallesi’nin girişi. Devletin, kontrol altına almak için 8 gün sokağa çıkma yasağı uyguladığı, bu sürede biri 35 günlük bebek olmak üzere 22 sivilin hayatını kaybettiği ilçede,  yaklaşık bir ayın ardından bizi karşılayan tablo bu...

P24 Bağımsızlık Gazetecilik Platformu’nun seçim otobüsüyle gittiğimiz Cizre’de, mahallenin başka pek çok yerinde de barikatlar olduğunu görüyoruz. Polis mahalleye giremiyor. Devletin görevden aldığı Cizre belediye başkanı Leyla İmret’ten öğreniyoruz ilçenin durumunu. İmret, “halk kendi kendini yönetiyor” diyor.

Yine devletin tanımadığı bir yapı olan, Cizre Halk Meclisi’nin  eşbaşkanı Asya Yüksel de özyönetimi, kadınlar icin tandır evi açmaktan Cizre’nin etrafını yeşillendirmeye kadar son meclis toplantısında aldıkları kararları anlatıyor.

Yolda karşılaştığım iki gence mesleklerini soruyorum “Kürtçe öğretmeni” diyorlar. Geçen yıl açılan, devlet mühürlese de eğitimine devam eden, müfredatı Kürtçe olan okulda çalışıyorlar.

‘Erdoğan şehri yıktı’

 

Görünen o ki, Cizre’nin en azından bazı mahallelerinde devlet yok. Ya da aslında halk açısından, yıkıcı bir güç olarak var. Çarşaflı bir kadına “Son olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye soruyorum. Kürtçe olarak “Ne olacak! Erdoğan bütün şehri yıktı” diyor.

Ama halk tedirgin aynı zamanda, yeni bir operasyon olmasından korkuyor. Genç bir kadın olan Nurcan, “Cizre eski Cizre değil. Bu olayların devam etmesinden korkuyoruz. Diğer şehirlerde okullar kaç hafta önce başladı, bizde daha yeni açıldı” diyor.

Cizre’nin eski Cizre olmamasından, barikatları kuranları değil karşı tarafı sorumlu tutuyor Nurcan. “Bu eylemlerin yapılmasında halk haklı. Sivil insanlar öldürüldü. Gelip insanları tutukluyorlardı” diyor.

‘Barikat güvenliğimiz’

 

Sebze halinde çalışan genç bir erkek ise barikatların hayatlarını nasıl olumsuz etkilediğini, mesela bir beyaz eşya alsa, evine getiremediğini söylüyor ama “Barikatlar bizim güvenliğimiz. Barikat olmasa polis girer, tepemize kurşun yağdırır. Buranın genci olduğumuz için onlardan (YDG-H’lılar) sayılırız, olsak da olmasak da içeri alınırız” diyor.

Geçen ayki çatışmalar sırasında gözünü kaybeden Ziynet Dirican’ın yakını olan bir erkek, “Hendek olursa devlet elbette girer” diyenlere karşı, “Hendekler yeni değil ki..  Neden önceden sorun değildi, şimdi sorun oldu?” diyor. Gerçekten de , Cizre’de ilk barikatların kurulması geçen yıl 6-7 Ekim’deki Kobani olayları sonrasında gerçekleşiyor. Leyla İmret Aralık ayında kaymakamlıkla görüşüp, operasyon yapılmayacağına dair söz aldıktan sonra, hendekleri belediye olarak kapattıklarını söylüyor. “Ama 2 saat sonrasında polis geldi, Ümit kurt katledildi, iki sivil vatandaş tarandı” diyor.

Seçim emaresi yok

 

Biz aslında, P24 seçim otobüsüyle 1 kasım öncesi halkın nabzını tutmak üzere Güneydoğu'dayız. Ama tıpkı Diyarbakır’da olduğu gibi,

Cizre’de de halkın nabzı seçimle değil, bir ölüm-kalım savaşıyla atıyor. Şehirlerde seçime dair tek emare yok, bunu için asılmış tek bayrak görmedik.

Ama konuştuklarımızın tamamı oy kullanacaklarını söylüyor. AK Parti çevrelerinde dillendirilen “Zaten bir kısmı taşındı. Halk, savaşı şehre taşıyan PKK’ya da kızgın, o nedenle sandığa gitmeyecek” iddialarını destekleyecek ciddi bir emare görmüyorum ne Diyarbakır’da ne Cizre’de. İnsanlar “Giden bazı aileler var ama hepsi gelip oyunu kullanacak” diyor. Genç kadın Nurcan, “Oyumuz Demirtaş’a” diyor.

Bunca acılı bir süreçten geçmiş, polisin bazı mahallelerine giremediği Cizre’de, Kürtlerin devletten bir kopuş yaşayıp yaşamadığını da soruyorum. Nurcan, “Hepimiz kardeşiz. Benim kardeşim askere gidecek, dağdakiler de var, şimdi savaşıp birbirlerini mi öldürecekler? Ne polis ne gerilla ölsün. Birlikte yaşayalım ama Kürtçe eğitimimiz de haklarımız da olsun” diyor.