Dr. Burçe Çelik
Değerli basın insanları,
Dün gece Gezi ve Taksim cayır cayır yanarken ve binlerce İngilizce anlayabilen insan olanları CNN INT’dan izlerken ve diğer pek çoğu izlediklerini anı anına Türkçeye çevirerek sosyal medyada yayımlarken, CNN sunucusu “Türkiye’den pek çok kişi şu an bizi izliyor çünkü kendi medyalarına güvenmiyorlar” dedi.
İyi biliyorsunuz, biliyor olmalısınız Türkiye’de politik kültürü televizyon oluşturur. İnsanlara –bu krizden önce- en çok nereden aldığınız haberlere güveniyorsunuz diye sorulduğunda, büyük oranda televizyondan diye cevap veriyorlardı. Bu ülkede gençler dijital gençlik diye adlandırılabilecek kadar çok sosyal medyanın içinde yaşıyor ve internetle haşır neşir oluyorlar. Sizler ya da çalıştığınız kurumlar ülke içinde ya da dışında eğitimler alıyor, atölyelere katılıyor ve bu yeni gelen dijital gençliğe nasıl haber ve eğlence üreteceğinize karar vermeye çalışıyorsunuz.
Ve şimdi bu kitleyi görmüyor; meselelerine, acılarına ve hayal kırıklıklarına “dengeli yayın” yapmak uğruna kör ve sağır kalıyorsunuz. Bu direnişe karşı, polis şiddetinin dışında büyük bir propaganda savaşı açıldığını görmüyor, bilmiyor ve analiz edemiyor olamazsınız. Direnen pek çok farklı sınıftan, hayat tarzından ve politik görüşten gelen ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bu koalisyonun marjinaller ve iyi niyetliler olarak iki gruba ayrıldığını ve böylelikle onlara uygulanan şiddete ilişkin toplumsal meşruiyet kazandırılmaya çalışıldığını anlamıyor olamazsınız. Manipülatif yayınlar yapmanın hiç yayın yapmamaktan kamuoyu oluşturma açısından daha korkunç sonuçlar üreteceğini bilmiyor olamazsınız.
“Camiye ayakkabılarıyla girdiler, ahlaksızlık yaptılar” laflarının tam da caminin imamı tarafından yalanlanmasına rağmen bu yalanlamaya yer vermemenin, tarihinde Madımak Katliamı gibi korkunç kitle manyasının yaşandığı bir ülkede neye mahal vereceğini tahayyül edemiyor olamazsınız. Medya denilen büyük topluluğun sadece holding sahiplerinden ya da soyut bir kavramdan oluşmadığını, aksine teker teker sizlerden oluştuğunu; dilini sizlerin kurduğunu; bugün bu direnişin birleştirici kuvvetiyle en azından direnişçiler nezdinde hafif hafif çatlamaya başlayan önyargıların sizlerin diskurlarıyla, anlatılarıyla kurulmuş olduğunu bilmiyor olamazsınız. Twitter’a, Facebook’a rağmen halen siz profesyonel gazetecilerin bu gemiyi yürüttüğünü, yürüteceğini anlamıyor olamazsınız.
Biliyorum, patronlarınız, patronlarınızın korumak durumunda olduğu ilişkileri ve dengeler var. Biliyorum, burası gazetecisine sahip çıkan bir ülke olamadı. Biliyorum, bir gün iyi gazetecilik yapacağınız günleri bekliyorsunuz. Biliyorum, sizin de vicdanınız rahat değil.
Bu direniş, sadece siyasete, akademisyene, yaşlılara ve çocuklara bir şeyler öğretmiyor. Sizlere de lafı var. Direnişin iki öfke odağından biri hükümet otoriteryanizmiyle özdeşleşen polisse, diğeri de onların sesini duy(ur)mayan ve şimdi manipüle eden sizlersiniz. Elinizi taşın altına koyun. Vicdanınız sesi kısıldıysa, çıkarınızın sesini dinleyin. Bu gençler ulaşmaya çalıştığınız okuyucularınız, izleyicilerinizdir. Kendinizi, dünyanın en karanlık medya kuruluşlarından biri olan CNN’in utanç verici sözlerinin haklılığından, bu haklılığın utancından kurtarın.