Gül KABA-Ömer HASAR/ İSTANBUL, (DHA) TARİHÇİ iki akademisyen, Türkiye\'de cezaevlerinin 155 yılını çarpıcı bilgi ve fotoğraflarla ortaya koydu. Cezaevlerinin tarihine ışık tutacak araştırmaya göre, 1899 yılında kadın mahkum sayısı 114\'tü. Bugün ise yaklaşık 10 bin kadın hapiste.
Altınbaş Üniversitesi\'nden Tarihçi Dr. Öğretim Üyesi Ufuk Adak ve İstanbul Üniversitesi\'nden Tarihçi Doç. Dr. Gültekin Yıldız, Adalet Bakanlığı\'nın desteğiyle \'Türkiye Ceza İnfaz Kurumları Tarihçesi\' başlıklı 2 yıldır sürdürdükleri projelerinde son aşamaya geldiler.
TARİHİ CEZAEVLERİNDE GARDİYANLARLA DA RÖPORTAJ YAPILDI
Proje kapsamında Türkiye\'deki cezaevlerinin 1850-2005 yılları arasındaki döneminde değişim ve dönüşümlerini ele alan akademisyenler, tarihi fotoğraflar eşliğinde cezaevlerini yazıyor. Adalet Bakanlığı\'nın tuttuğu birinci el kaynaklardan faydalanan akademisyenler, projenin saha çalışmasında tarihi cezaevlerinden olan Sivas, Edirne, İzmir Buca gibi yerleri ziyaret ederek, cezaevlerinde çalışmış emekli memurlar ve gardiyanlarla da röportajlar yaptı.
CEZAEVLERİNDEKİ DOLULUK KRONİK BİR SORUN
Ufuk Adak, yaptıkları araştırmayla ilgili Demirören Haber Ajansı’na (DHA) bilgiler verdi. Cezaevlerindeki belli sorunların çözüldüğünü dile getiren Adak, \"150 yılın panoramasını çizip, Türkiye\'deki cezaevlerinin haritasını çıkarıyoruz, projede sona geldik. 2019 yılı sonunda Adalet Bakanlığı\'nın desteğiyle iki kitap yayınlayacağız. Bu kitapların adları ise \'Türkiye Cezaevi Atlası\' ve \'Türkiye\'de Cezaevleri ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü\'nün Tarihi’ olacak. Eskiden beri devam eden en önemli sorun cezaevlerindeki nüfusun fazlalığı.Bu kronik bir problem. Hiçbir zaman cezaevleri fazla sayıda mahkumu barındıracak fiziksel koşullara sahip olmadı. Bu Osmanlı döneminde de Cumhuriyet\'in ilk yıllarında da böyleydi. Ancak 2000\'li yıllardan sonra ciddi anlamda kurumun iyileştirildiğini görüyoruz\" dedi.
OSMANLI DÖNEMİNDE MAHKUMLARA AİLELERİ YEMEK GETİRİYORDU
Ufuk Adak, Osmanlı döneminde mahkumlara ailelerinin yemek getirdiğini belirterek, \"O dönemde de mahkum sayıları oldukça fazlaydı. Ailelerin mahkumlarla görüşmesine izin veriliyor hatta sıklıkla dışarıdan yemek getirildiğini biliyoruz. Çünkü eskiden cezaevlerinde mahkumlara yemek verilmesi söz konusu değildi. Ancak Cumhuriyet dönemiyle birlikte cezaevlerinde mahkuma yapılan \'yatırımın\' ilerlediğini görüyoruz. Günümüzde ise mahkumun her türlü ihtiyacı cezaevleri tarafından karşılanıyor\" diye konuştu.
SUÇ TİPİNE GÜNÜMÜZDE BİLİŞİM SUÇLARI EKLENDİ
Çocuk mahkumların sayılarının günümüzde artığını söyleyen Adak, \"Osmanlı\'da da çocuk mahkumlar vardı. Daha sonra kadın hapishanelerinin kurulmasıyla çocuklar anneleriyle birlikte cezaevlerinde kaldı. Kadın ve çocuk mahkum sayısı tarihsel süreçte erkeklere oranla hep az. Suç tipinde kısmen değişiklik var. Adli suçlar devam ediyor, 1850\'li yıllara baktığımızda da benzer suçları görüyoruz. Ama yakın zamanda bilişim suçları ortaya çıktı. Cezaevlerinde yapılan iyileşmelerden en önemlisi iş yurtlarının çok aktif olarak çalışıyor olması. Mahkumlara yeni meslekler öğretiliyor veya dışarıda mesleğini yapan mahkum cezaevinde mesleğine devam edebiliyor. Osmanlı döneminde de böyle bir anlayış var. Özellikle İstanbul\'da 1871\'de kurulan Hapishane-i Umumi\'de atölyelerin, marangozhane, terzihanelerin ve kunduracılığın kurulduğunu biliyoruz. O dönemde de mahkumu ıslah etmenin meslek öğretmekten geçtiği anlayışı var\" ifadelerini kullandı.
GARDİYANLARDAKİ BÜYÜK DEĞİŞİM
Osmanlı döneminde gardiyan olabilmek için çok büyük bir vasıfa ihtiyaç olmadığını anlatan Dr. Adak, \"Eski zabitler, askerler gardiyan oluyordu. Cumhuriyet dönemiyle beraber bu yavaş yavaş değişmeye, gardiyan olacak kişi \'en az okumaya yazmayı, ceza hukukunu bilsin\' anlayışına döndü. 2000\'li yıllara geldiğimiz zaman şu anda cezaevlerindeki memurların üniversite mezunu olduğunu görüyoruz. Hizmet içi eğitimlerin aktif şekilde verildiğini gözlemliyorsunuz. Bu anlamda çok ciddi şekilde iyileşme var\" diye konuştu.
Öte yandan geçtiğimiz yılın verilerine göre toplam 388 ceza infaz kurumundaki kişi sayısı hükümlüler ve tutuklular toplamında 232 bin 340 olurken bu kalanların yüzde 95,7\'sini erkek, yüzde 4,3\'ü kadın. Şu anda cezaevlerinde bulunan 260 bin hükümlünün 247 bini erkek, 10 bini kadın ve 3 bini ise çocuklardan oluşuyor.
Cezaevlerinin tarihine ışık tutacak olan iki akademisyenin araştırmaları gelecek yıl okurlarla buluşacak.
1899 YILINDA 114 KADIN MAHKUM VARDI
Kitaplar da yer alacak bazı detaylar şöyle:
19. yüzyılın sonlarına dek Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok vilayetinde hanlar, askeri kışlalar, konaklar ve derme çatma yapılar hapishane olarak kullanılıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk ‘modern’ hapishane, İstanbul’da 1871 yılının Ocak ayında İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda inşa edilen Hapishane-i Umumi’dir. Bu yapı bugün yerinde bulunmamaktadır. Bugün Four Seasons Oteli’nin bulunduğu yapı Hapishane-i Umumi değil, 20. yüzyılın başlarında inşa edilen İstanbul Tevkifhanesi’dir. Osmanlı arşiv belgelerinde Osmanlı mahkumları çoğu zaman \'zavallı, bedbaht, biçare\' olarak tarif edilmiştir. 1880 tarihli Tevkifhaneler ve Hapishanelerin İdaresine Dair Nizamname’de bir mahkuma verilmesi gereken günlük iaşe, iki somun ekmek ve çorba olarak tanımlanmış, mevsimine göre kuru bakliyat, sebze ve et verilebileceği belirtilmiştir ancak çoğu zaman Osmanlı döneminde mahkumlara sadece bir parça katıksız ekmek ve su verilmiştir. Vitamin eksikliğinden dolayı birçok mahkum iskorbüt hastalığına yakalanıyordu. Mahkum yakınları dışarıdan mahkuma yemek getirebiliyordu.
Osmanlı döneminde de hapishanelerdeki mahkum oranı oldukça yüksekti. 1899 yılında 12 bin 694 erkek mahkum, 114 kadın mahkum vardı. 1914 yılında toplam mahkum nüfusu 28 bin 693’tür. Osmanlı döneminde bu yüksek mahkum nüfusu, cezasının üçte birini tamamlayanların affedilmesi (afv-ı umumi) ve padişahın doğum günleri, tahta çıkış yıl dönümleri ve dini bayramlarda ilan edilen afv-ı âli’ler yolu ile azaltılmaya çalışılmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanını takiben 1908’de Osmanlı İmparatorluğu’nda genel af ilan edilmiş, Osmanlı hapishanelerindeki kalabalık nüfus azaltılmaya çalışılmıştır.
CEZA İNFAZ KURUMLARININ KAPASİTESİ YETERSİZ
İstanbul’daki Hapishane-i Umumi’de marangozhane, terzilik, bakırcılık ve kalaycılık, kuyumculuk, çorap örme, saat ve kundura yapım atölyeleri bulunuyordu. Aynı zamanda çocuk ve yetişkin mahkumlara okuma-yazma öğretilmekteydi.
Osmanlı’dan günümüze mahkum sayılarına göre ceza infaz kurumlarının kapasitesi yetersiz kalmaktadır. Örneğin; 1980 yılında cezaevlerinin kapasitesi 35 bin kişi ancak tutuklu ve hükümlülerin toplam sayısı 65 bin kişi.
Çalışma kapsamında görüşülen cezaevi psikologları, öğretmenler ve din eğitimi uzmanları çocuk mahkumları yakından inceliyorlar. 12-18 yaş aralığındaki çocuk mahkumların suça yönelmelerindeki başlıca sebepler parçalanmış aile hayatları, yoksulluk, aile içi şiddet ve taciz. Cezaevi psikologları suç işleyen çocukların rehabilite olabilmesi için yalnızlaştırılmak yerine aile bireyleri tarafından sahiplenilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Türkiye Ceza İnfaz Kurumları’nın önemli tarihlerinden bazıları şöyle;
1846 Bâb-ı Zabtiyye Tevkifhanesi’nin İstanbul Eminönü’nde açılması
1851: Osmanlı teb‘asının tamamını kapsayan ilk modern ceza kanununun ilânı
1858: Ceza Kanunnâme-i Hümayunu’nun ilânı
1859: Taşradaki ilk hapishanenin Yanya’da açılması
1871 (Ocak): İstanbul Sultanhamet Meydanı’nda ilk model hapishane olan Hapishane-i Umumi’nin açılması
1893: Türkiye ceza infaz kurumları tarihindeki ilk oda tipi modern cezaevi projesinin, Sultan II. Abdülhamid’in talebi üzerine, Sirkeci Garı’nı da tasarlayan Prusyalı mimar A. Jasmund ile Türk öğrencisi Mimar Kemaleddin Bey tarafından Saray’a arzı
1911: Dahiliye Nezareti’ne bağlı olarak Hapishaneler İdaresinin kurulması
1912: Osmanlı hapishanelerine ilişkin ilk kapsamlı istatistik araştırmasının yapılması
1913 (22 Aralık): Hapishaneler İdaresi\'nin Dahiliye Nezareti bünyesinde Hapishaneler Umum Müdiriyeti\'ne çevrilerek bugünkü Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü\'nün temelinin atılması. İlk müdür Efdaleddin (Tekiner) Bey\'dir.
1939: Sultanahmet\'teki Hapishane-i Umumi binasının yeni İstanbul Adliyesi inşası sürecinde yıkılarak, buradaki mahkumların Sultanahmet İshakpaşa Tevkifhanesi\'ne nakli
1968: İnşaatına 1956 yılında başlanan ilk büyük bölge hapishanesi olan Sağmalcılar (Bayrampaşa) Cezaevi\'nin açılması
1981: İstanbul’da Metris Cezaevi\'nin açılması
(FOTOĞRAF)