10 Eylül 2019 09:29
8 Temmuz 2018’de Çorlu’da 25 kişinin hayatını yitirdiği, 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren katliamının ikinci duruşması bugün Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Duruşma için, Çorlu Halk Eğitim Merkezi’nde 600 kişilik salon hazırlandı. Duruşmada, sanıklar tarafından facianın asıl sorumlularının TCDD üst düzey yöneticileri ile Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri olduğu vurgulandı. Sanık Kurt ayrıca yeni yapılan menfezlerin eskilerden daha dayanıksız olduğunu ve bunlara danışmalık yapan Mustafa Karaşahin'in bilirkişilik yaptığını kaydetti. Sanık avukatları da savunmalarında kazada sorumluluğu bulunan üst düzey yöneticilerin yargılanmasını talep etti. Sanık Celaleddin Çabuk dışındaki 3 sanık hakkında tutuklama talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Davanın görülmesine yarın sabah saat 09.00'da devam edilmesine karar verildi.
Duruşma öncesinde hayatını kaybedenlerin aileleri, yaralılar, avukatlar, milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri Çorlu Santral Park'ta toplanarak adliyeye yürüyüş düzenledi.Yürüyüşe Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ahmet Şık, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu, Candan Yüceer, İlhami Özcan Aygun ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işine son verilen Veli Saçılık da katıldı.
Duruşmayı takip etmek için, Türkiye Barolar Birliği'nden, Tekirdağ, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Balıkesir Amasya, Trabzon, Aydın, Düzce, Çanakkale, Kocaeli, Van, Kırklareli, Yalova, Kırklareli Edirne ve Baro'larından üyeler katıldı.
İleri Haber'den Tugay Candan'ın haberine göre aileler, duruşmanın yapılacağı Çorlu Kültür Binası'na, “Hak hukuk adalet kaza değil cinayet” sloganları eşliğinde ulaştı. Burada konuşan Oğuz Arda Sel'in annesi Mısra Öz "Davanın bir yıl sonra başlaması, insanlarımıza verilen değerin göstergesidir. Bu dava sadece 4 sanıkla ilerleyemez!" dedi. Öz'ün ardından sözü alan İsmail Kartal ise "O koltuklarınız o kadar rahat ki, rant peşinde koşmaktan bizleri mağdur hale getirdiniz. Bunun hesabını vereceksiniz, o adalet bir gün hepinize lazım olacak!" ifadelerini kullandı.
Hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralılar duruşma salonuna alınırken kimlik tespiti yapılmak istendi. Avukatlar, müştekilerin bir kısmının adının iddianamede yer almadığını belirterek itiraz etti. Mahkeme başkanının müştekilere yönelik "İçeri almıyoruz, girmeyen kendi bilir" dediği öğrenilirken, avukatlar, bu duruma tepki gösterdi.
Avukat Gökmen Yeşil, şunları söyledi:
“Mahkeme heyetiyle görüşmeden bir yargılama yapılamaz. Mahkeme heyeti tarafları karşısına alacak, verdiği karar neyse bizim de itirazlarımızı dinleyerek bu yönde bir karar verecek. Adliye binasının giriş kapısında yurttaşların, mağdurların kimliği kontrol edilerek binaya alınması diye bir karar söz konusu olamaz. Mahkeme heyeti 'İddianamede isimleri yazılan mağdur ve müştekileri alacağım' diyor.
Biz de bütün mağdur ve müştekilerin isminin iddianamede yer almadığını söylüyoruz. İsim isim sayabilir, örnek verebiliriz. Sadece iddianameye dayanılarak mağdur müşteki tespiti yapılamaz. Adliye binasının bahçe dışında kimlik kontrolü yapılamaz. Duruşma salonunun yönetimi mahkeme başkanına aittir tamam, ama burada hazır bulunan tarafları duruşma salonuna almalı, kimlik tespiti yapmak istiyorsa duruşma salonunda yapmalı” dedi. Mahkeme heyetiyle konuşan katip, kendisine mahkeme heyeti tarafından cevaben “Bu bir kimlik tespiti değildir, kimin geldiğini tespit etmek amaçlıdır. Girmeyenler kendisi bilir, duruşma başlayacaktır.”
Daha sonra Avukatların, hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve yaralıların tamamının içeri alınmadan duruşmanın başlayamayacağını söylemesi üzerine, müştekiler duruşma salonuna alınmaya başladı.
Ailelerin salona alınmasının ardından, mağdur ve müştekilerin isimleri okundu. TCDD personeli olan sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Celaleddin Çabuk ve Çetin Yıldırım da duruşma salonunda.
İddianamenin kabulü okundu. Duruşmanın yürütülmesi ilişkin avukatlar talepte bulundu. Öte yandan, baroların davaya müdahillik talepleri kabul edildi.
Avukat Hayrettin Çil, iddianamede ismi olmayan müştekilerin tespit edilmesini istedi.
Avukat Can Atalay, verilen tensip-i itiraz dilekçelerinin işleme konulmasını isteyerek "Ailelerin acıları etrafında örgütlenmesi suç değildir, her aileye 3 avukat sınırlaması 149/2 ‘e aykırıdır ve bu karardan rücu edilmelidir” dedi. Atalay, Çorlu emniyet müdürü başta olmak üzere ilk duruşmada ailelere saldıran polisler hakkında işlem yapılmadığını belirtti.
Avukat Mürsel Çoban, iddianamenin iade edilmesi gerektiğini söyledi. Gerekçeleri özetle; katliamdaki ihmaller, soruşturma sürecindeki aksaklıklar, bilirkişilerin kanuna aykırı atanması, sanıklara yöneltilen suç isnadı, yargılanmayan üst düzey bürokratlar olarak sıraladı.
Taleplerin değerlendirilmesi için duruşmaya 20 dakika ara verildi.
Avukatların, iddianamede ismi yazılmayan müştekilerin kimlik tespitinin yapılmasına yönelik talebi tarafların çokluğu gerekçe gösterilerek reddedildi.
Vekil sayısının sınırlandırılmasına ilişkin talep, mağdur ve müşteki sayıları, yetki belgelerinde adı geçen avukatların dayanak gösterdiği vekaletnemeler, vekil sayısı göz önüne alınarak kabul edildi.
İlk duruşmadaki yaşananlarla ilgili suç duyurusu da celse önü olması gerekçesiyle reddedildi.
Duruşmanın SEGBİS ile kayıt altına alınma talebi altyapı yetersizliği gerekçe gösterilerek reddedildi.
Mahkeme heyeti tarafından iddianamenin iadesine yönelik talep hakkında, iddianamelerin mahkemece daha önce kabul edilmiş olması ve 15 günlük iade hakkının geçmesi nedeniyle karar verilmesine gerek olmadığı aktarıldı.
Çorlu tren katliamının meydana geldiği dönemde Demiryolu Bakım Müdürü olan sanık Turgut Kurt'un savunmasına geçildi. TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde Demiryolu Bakım Müdürü olarak görevli olan sanık Turgut Kurt savunmasına tren faciasında hayatını kaybeden isimlerin yakınlarına sabırlar dileyerek başladı.
Olayın gerçekleştiği gün Haydarpaşa’da bulunan evinde olduğunu belirten Kurt, “Olay yeriyle evimin arasında 130 KM. vardı. Bizim orada hava açık ve güneşliydi. Şiddetli yağıştan hiç haberim olmadı. Bana meteorolojiden, sorumlulardan herhangi bir haber verilmedi. O gün yol bakım onarım şefimiz Çerkezköy’de makas değişimi yapıyorlardı. Onların yağış anında müdahale etme yetkileri vardır. Ancak onlara da yağışa dair bilgi verilmemiş. Savcının üzerime attığı suçlamaları kabul etmiyorum. Bana yöneltilen suçlamalar asılsızdır. Ben görevimi yerine getirdim” dedi.
Yol bekçisi kadrosunun yıllardı boş olduğunu belirten Kurt, “Bu kadro yıllardır boş duruyor. Ben yıllarca yazı yazdım ancak bilirsiniz bizde bu konularla ilgili yazı yazmak hoş karşılanmaz. Yol bekçisi olsaydı o kaza olur muydu olmaz mıydı bilemiyorum. Zamanında 9 yol bekçisi vardı şimdi ne yazık ki yok. Ek önlemler alınmadı. Teknolojik destek verilmedi. Uyarıcı sinyaller konulmadı. Herhangi bir çalışma yapılmadı. Bununla ilgili çalışma yapacak genel müdürlüktür. Ben sadece bakım personeliyim” diye konuştu.
Ayda iki kere oto ile bir kezde tren ile yolu kontroller yaptığını aktaran Kurt, “Orda sorun varsa anında müdahalesi yapılır. O tarihe kadar bütün turnelerimi yaptım. Herhangi bir problem görmedim. Biz gözlem yapıyoruz. Gözle gördüklerimizi onarıyoruz. Yol ölçüm aletlerimiz var. Bölge müdürlüğünün emri ile sene de 2 defa gelir elektrik ölçüm yaparlar. Kaza yerindeki son kontrolü yaptığımızda herhangi bir sorun görmedim” dedi.
“Yol bekçileri hattın hafızalarıdır” diyen Kurt, “Onlar nerede ne olacağını çok iyi bilirler. Bir sorun olduğunda hemen sorumluları ikaz ederlerdi. 2001 yılında bu kadrodan vazgeçildi. İddianamede hakkımda yer alan iddiaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
Sanık Kurt, çeşitli talepleri için daire başkanından azar işittiğini de söyledi: Meteoroloji için sarı turuncu uyarı işaretleri talep ettim, vardiya için dört operatör 24 işçi talep ettim ancak Bakım Daire Başkanı Fahrettin Yıldırım ‘Nasıl böyle bir şey yapıyorsunuz. Neden böyle bir şey yaparsanız’ diye karşılık verdi. O Mümin Karasu’yu o da bizi fırçalıyor. Bu bir silsiledir. Bana bir uyarı yapılmadı ki kontrol edeyim. Bilirkişi raporunda çelişkiler var. Yapısal sorunlar var.
Kurt, savunmasına "Yeni yapılan menfezler eskilerden daha dayanıksız ve bunlara danışmanlık yapan Mustafa Karaşahin bilirkişilik yapıyor" diyerek devam etti.
Müşteki avukatı Mürsel Çoban'ın "Kazadan sonra olayın olduğu menfezde bir değişiklik yapıldı mı?" sorusu üzerine sanık Turgut Kurt "Yapıldı. Balast duvarları genişletildi, kanatlar eklendi ve gelen suyun hızını kesmek için set yapıldı" dedi.
Müşteki avukatlarından birinin "Kazada ihmal var mı?" sorusu üzerine sanık Turgut Kurt, "Benim altımdakilerin ihmali yok, üstümdekilerin var" dedi.
Sanık Turgut Kurt'un ardından sanık Özkan Polat savunmasına başladı. Polat şunları söyledi:
"Akşam 17.15 civarı bilgi aldım olaydan. Kuruluşa ait bir araçla olay yerine gittim. Olay yerinde AFAD ekipleri çalışıyordu. Menfez muayenelerini ilkbahar ve sonbaharda kısım şefiyle yaparız Söz konusu menfezin açık olduğunu gördüm. Kazalı menfezde hiç tıkanıklık tespit etmedim.
Mayıs 2018'deki senelik umumi muayene raporunu Çetin Yıldırım ile birlikte yaptık. Çetin Yıldırım evrakları Bölge Müdürlüğü'ne götürür. Turgut Kurt'un bu raporları görüp görmediğinden emin değilim.
Meteoroloji ve DSİ ile yağış mevsimlerinde hiçbir irtibatımız olmadı. Biz ihbar üzerine çalışırız. Olaydan sonra kısa mesaj almaya başladık. Yağış durumunu yakinen takip ediyoruz. Mesaj meteorolojiden geliyor. Kazadan önceki hat bakım kontrolleri halen aynı usulle devam ediyor. Kazanın olduğu menfezde bir problem yoktu. Olayın olduğu menfeze balast tutucu talep ettik ancak yapılmadı. Balast tutucu duvar yapılsaydı kaza gerçekleşmeyebilirdi"
Profesyonel bir eğitim almadıklarını kabul eden Polat, "İş güvenliğiyle alakalı eğitimler aldım acil eylem eğitimi almadım. İnsanlara müdahale etmek benim görevim kapsamında değil" diye konuştu. Özkan Polat, yol bekçisi olmadığı için kontrol için birini görevlendirme şansları olmadığını belirtti.
TCDD Hat Bakım Memuru Celalettin Çabuk, kendisinin çalışmaya demiryolu işçisi olarak başladığını, ardından yol bekçiliği yaptığını, uzun süredir de hat bakım memurluğu yaptığını, emrinde beş işçi olduğunu, Özkan Polat'tan emir almadan hiçbir şey yapmaya yetkisi olmadığını belirtti.
Kaza günü Çerkezköy'de Özkan Polat'ın çalıştığını belirten Çabuk, Çerkezköy'de yağmur yağmadığını vurguladı ve "Yağmurla ilgili hiçbir ihbar almadık" dedi. Özkan Polat'ın çağrısıyla çalıştığı işçilerle birlikte kaza yerine geldiklerini aktaran Çabuk, "Balastı boşaltamadık trenler yıkılmış olduğu için. Sonra yol yenilemelerine başladık. Öğleden sonra jandarmaya sonra da savcılığa ifadelerimizi verdik. Balast dökmeyi ertesi günü yaptık. Özkan Polat benim balast doldurmamı söyledi. Kırık traversleri dizdik. Yolu bir an evvel açmaya baktık" diye konuştu.
Yol bekçiliği de yaptığını söyleyen Çabuk, "Yol bekçisi günlük yirmi iki kilometre bir gidiş bir dönüş yürür. Bir risk olduğunda makiniste haber verir. Şu anda yol bekçisi görevini yapan yok maalesef" dedi.
Savunma avukatı bu savunmadan sonra şöyle konuştu: "Hiçbir yetkisi olmayan, kendi başına hareket etme kabiliyeti olmayan, en alt sınırdaki kişi bu mahkemede yargılanıyor. Bir amele başı yargılanıyor. Bilirkişiyi esas teşkil ederek hazırlanan iddianame bu olayın faillerini bulmak, adalet önüne çıkarmaktan ziyade suçlu yaratmak isteyen bir iddianame. Şu gördüğünüz kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet demir yollarında hiçbir yetkisi yok. Bu kişi amele başı. Ama maalesef bu büyük kazada yargılanan kişi o. O nedenle müvekkilimin beyanlarına katılıyorum, geride kalanlarımıza acil şifalar diliyorum. Fakat benim müvekkilimin şu an burada yargılanması tüm hukuk camiasında yeni bir sayfa açılmasıdır."
TCDD Köprüler Şefi Çetin Yıldırım ise savunmasında şu ifadeleri kullandı: 750 km'lik hatta tek başıma çalışıyorum. Tek başına bir memurum. Ben bu makama 2016 yılında geldiğimde çalıştırabileceğim bir kişi yoktu. Köprüde mühendis olur, menfezlerde mimar olmaz kontrolünde. Köprü ve menfezlerde bu işleri yapacak kimse kalmadı. Bu da açık ihale yöntemiyle yaptırılmaya başlandı. Hat bakımı için bir eğitim almadım. Diğer sanıklarla bir ast-üst ilişkim yok. Yola çıkmak için harcırah almam gerekir. Harcırah için de emri götürmem gerekir. Emir olmadan ben kontrol etmek için çıkamam. Bu menfez için de görevlendirme almadım. Hızlı trenin kaza yapmasından önce o menfezle ilgili benim yazdığım raporlar var, Edirne ile ilgili raporlarım da var Bilecik'le ilgili raporlarım da var. Bunların hiçbiriyle ilgili bir işlem yapılmadı.
Sanık avukatı ise savunmasını diğer bilirkişi raporundan sonra yapacağını belirterek "Neden böyle diyorum, Bilirkişilerin iki tanesi TCDD ile ekonomik bağlılıkları olan kişiler. Bu arkadaş emir almadıkça on beş metrekarelik odadan çıkamaz. Emir alır, 750 km'de istenilen noktaya gider, rapor tutar. Bu sanık bir buçuk yılda üç kere bu menfezi görmüş, bu menfezi üç kere de rapor etmiş. Raporu alan ne yapmış? İhale usulü verir, Belli ki ihale verecek birini bulamamış? Bu adamın başka bir yetkisi bulunmuyor. Siz burada en alt seviyede dört çalışanı yargılıyorsunuz. Gerçek bir bilirkişi raporunda sanıkların değişeceği belli" ifadelerini kullandı.
Sanıkların avukatı Mehmet Ektaş, köprü ve menfezlerin dizaynları ile ilgili müdafi avukatlarından çokça soru geldiğini hatırlattı ve "Bunların hepsi sanat yapısı diye ifade edilen mühendislik yapılardır. Çevresel faktörlerin de hesabını içeren özel hesaplamalar barındırır. Oysa ki burada bir ilkokul, üç lise mezunun yargılandığını görüyoruz. Alt yapı şube müdürlüğünde, üst yapı şube müdürlüğünde bulunan mühendisler dahi yargılanmıyor" diye söze başladı.
Türkiye'de demiryollarında kazaların dünya ortalamasının yedi kat üstünde olduğunu belirten Ektaş, "Bu kazalarda 412 demiryolu personeli hayatını kaybetti" diye TCDD'nin kaza istatistiğine dikkat çekti.
"Çorlu'dan sonra dahi hiçbir tedbir alınmamıştır" diye durumu belirten Ektaş, Çorlu'da yaşanan kazanın çok benzerinin bir sene sonra Gevere'de yüksek hızlı trenle yaşanacakken, şans eseri sinyalin kırmızıya dönmesi sayesinde yaşanmadığını vurguladı.
"En alt düzeydeki personeller ihmal sebebiyle ceza alıyorsa kazalar neden artarak devam ediyor?" diye soran Ektaş, kazalara sebebiyet verenlerin üst kademe yöneticiler olduğuna dikkat çekti.
"Kendi içinde tutarlılığı olmayan, vicdana ve bilimsel gerçeklere aykırı bilirkişi raporuyla sanıklar belirlenip buraya geldiler" vurgusunu yapan Ektaş, bu raporun TCDD üst düzey yöneticilerini korumak maksadıyla art niyetle yazıldığını belirtti. "Bu raporu hazırlayan bilirkişiler tarafsızlık özelliği taşıyor mu? Bu rapordaki iki bilirkişinin TCDD'ye danışmanlık gibi işler yaptıkları görülüyor" diyen Ektaş, raporu yazanların eksikliklerden yöneticilerin ilişkili olmayacağını söyleyerek aslında kendi izafiyetlerinden kurtulduklarını vurguladı
105 numaralı genel emire bağlı olarak yetki ve sorumluluk dağılımına sahip bir çalışma tanımlandığını belirten Ektaş, "Bu genel emire göre yağışlı havalarda ilk gelecek treni hasarlı bölümle ilgili uyarıp daha sonra amirlerine haber verecek bir personel lazım, kim? Yol bekçisi. Var mı? Yok" diye konuştu. Yine 105 numaralı genel emire göre burada yargılanan bakım şefi lise mezunu iken emrinde sekiz mühendisin olması gerektiğine dikkat çeken Ektaş, bu durumun hayatın olağan akışıyla örtüşmediğine dikkat çekti.
Sanıkların avukatı Mehmet Ektaş sözlerini şöyle sürdürdü: Bu genel emri TCDD genel müdürü yayınlar. Yürütülmesinden TCDD genel müdürü sorumludur, mevzuatın sorumlusu da TCDD genel müdürüdür. Görev verilmiş ama o görevi yapacak örgütlenme ortada yok. Ne takımlar ne işçileri ne yol bekçileri bulunuyor.
Meteorolojinin olay yerindeki yağış miktarından haberleri olmadığına işaret eden Ertaş, "Bu kaza kesinlikle önlenebilir bir kazaydı. Demiryolunda mühendislik hizmetleri yerine getirilmiş olsaydı, gerekli maliyetleri karşılanmış olsaydı, meteoroloji ile daha önceden gerekli ilişki kurulmuş olsaydı" diye konuştu.
Müşteki avukatı Gökhan Yeşil, "Turgut Kurt ve Özkan Polat delilleri karartmıştır. Yıldırım ise çelişkili ifadeler vermekle birlikte üst yönetimle ilişkilerini aynı çıkar birliğiyle sürdürüyor. Deliller daha toplanmamıştır. Delillerin karartılacağı şüphesizdir" gerekçelerini sıralayarak üç sanık hakkında tutuklama talep etti.
Tutuklama talebi iddia makamının da gerek görmemesi üzere mahkeme heyetince reddedildi.
Davanın yarın sabah saat 09:00 da devam etmesine mahkeme heyetince karar verildi. Yarınki duruşmada aileler ile müşteki avukatların konuşması bekleniyor.
Davanın 3 Temmuz günü Çorlu Adalet Sarayı Konferans Salonu’nda yapılan ilk duruşmasında kazazedelerin aileleri yer olmadığı gerekçesiyle salona alınmadı ve aileler darp edildi. Avukatlar, darbedilme talimatını kimin verdiğinin belirlenmesi için suç duyusunda bulundu. Mahkeme savcısı da suç duyurusunda bulunulması kararını destekleyip, mahkemeden talimatı kimin verdiğinin belirlenmesini istedi. Suç duyurusu ve dilekçe üzerine mahkeme heyeti davadan çekildiğini açıklayarak, dosyayı 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi, heyetin davadan çekilme kararını reddetti.
Davada, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca kazanın meydana gelmesinde asıl kusurlu bulunan, TCDD 1’inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14’üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü’nde Demiryolu Bakım Müdürü olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği’nde Yol Bakım ve Onarım Şefi olan Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği’nde Hat Bakım ve Onarım Memuru olarak görevli Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım hakkında ‘taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak suçundan 2’şer yıldan 15’er yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
© Tüm hakları saklıdır.