Kenan Bilgin dosyasındaki 27 yıllık inkara ve cezasızlığa son verilsin.
Türkiye’de yüzlerce insan bir devlet politikasının sonucu olarak gözaltında kaybedildi. Gözaltında kaybetmelerle ilgili başvuruların büyük bir kısmı soruşturma ve yargılama konusu olmadan kapatıldı. Şeklen soruşturma yapılanlar ve dava açılanların neredeyse tamamında zamanaşımı ve beraat kararları verilerek süreç cezasızlıkla sonuçlandırılır. AİHM’de oybirliği ile mahkumiyet kararı verilen dosyalar bile iç hukukta cezasız bırakıldı.
Kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak, iktidarlar değişse de değişmeyen bu inkar ve cezasızlık ikliminde kayıplara, hakikate ve adalete ulaşmak için mücadele ediyoruz.
858. haftamızda tüm hukuki yollar kullandığı halde, ilgili tüm kurumlara başvurulduğu halde, dosyada AİHM’in oybirliği ile mahkumiyet kararı vermiş olmasına rağmen iç hukukta hiçbir sonuç alınamayan Kenan Bilgin dosyasında adaletin sağlanmasını istiyoruz.
35 yaşındaki Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen'deki bir otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü.
Ailesi, avukatları ve İnsan Hakları Derneği Kenan Bilgin’e ulaşmak için girişimlerde bulundu ancak Ankara Emniyeti O’nun gözaltına alındığını inkar etti. Bunun üzerine onbir tanık Kenan Bilgin’i şubede işkencede gördüklerini kamuoyuna açıkladı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran Bilgin Ailesi, Kenan’ın bulunmasını istedi. Kenan’ı bulmak, faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Selahattin Kemaloğlu’nun görevini yapması engellendi ve Ankara’dan sürüldü.
Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük ailenin ve tanıkların başvuruları ile ilgili gerekli girişimlerde bulunmadı. Tanıkların, polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğunu içeren 3 sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattı.
İç hukukta sonuç alınamayınca dava AİHM'e taşındı. AİHM yargıçları Ankara’ya gelerek araştırma ve incelemelerde bulundu. Tanıkları, savcıları, polis yetkililerini dinledi. Kenan Bilgin’in tutulduğu gözaltı merkezine giderek tanık beyanlarının mekansal uyumunu kontrol etti. Mahkeme, Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti. ( 17.07.2001/ BN:25659/94)
AİHM, Bilgin Ailesi’nin iddialarının hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık olduğunu belirtmesine rağmen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Kenan Bilgin’in Ankara Emniyeti’ne bağlı nezarethanelerden birine alındığına dair hiçbir veriye ulaşılamamıştır” dedi ve dosyada zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Karara yapılan itirazlar da reddedildi. Kısacası iç hukukta mevcut tüm hukuki yollar kullanıldığı halde hiçbir sonuç alınamadı.
Oysa Türkiye, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülke olarak hem de Anayasa’nın 90. maddesi gereği AİHM kararlarını tam olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Yargı makamları AİHM kararlarını dikkate almak zorundadır.
858. haftamızda Kenan Bilgin’in akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun bilinen şüphelileri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi talebimizi yineliyoruz. Bu talebimizin gerçekleşebilmesi için yargı sisteminin, bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak, dışarıdan yapılan baskılara direnecek kadar güçlü bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin; Kenan Bilgin için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 159 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.
|