16 Mart 2016 15:12
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, HDP'li milletvekilleri hakkında hazırlanan dokunulmazlık fezlekelerine ilişkin olarak, "Dokunulmazlıklar meselesinde Parlamento adımını süratle atmalıdır. Bir kişi mi olsun, iki kişi mi... bunu tartışmamalıyız. Biz ortaya ilkeyi koymalıyız" dedi. HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ı işaret ederek, "Benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek 52 kişinin ölümüne yol açan kişiler yargılanmayacak da parlamentoda boy gösterecek. Arkasında PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin olduğunu söyleyenler temiz olacak öyle mi? Parlamento gereğini yapmazsa, bu millet tarih, bu parlamentodan hesabını sorar" diye konuştu. Erdoğan, TBMM'ye çağrıda bulunarak, "Gönder yargıya. Yargı bunlar hakkında ne karar verirse versin" dedi.
Erdoğan, Ankara saldırısına ilişkin olarak, "Bazı köşe yazarları vesaireler adeta Kandil’le dirsek teması halinde. 'Erdoğan gitmeli, Erdoğan gitmeden istikrar gelmez' diyorlar. Gerçekten Erdoğan gidince terör biter, ülkeye demokrasi gelir mi?" diye sordu. "Köşe yazarıymış filan beni bağlamaz" diyen Erdoğan, "Kalemin teröristin yanındaysa benim karşımdasındır" ifadesini kullandı.
Erdoğan, kendisi ile ilgili eleştirilere cevap verirken “Tayyip Erdoğan gitsin demek, 'Bizim tüm siyasetimizi, tüm çalışmalarımızı, üzerine bina ettiğimiz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın' demektir” dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki 22'nci Muhtarlar Toplantısı'na konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Türkiye bir yol ayrımındadır. Bir tarafta 2023 hedefleri, 2053 ve 2071 vizyonumuzla yeni Türkiye vardır. Diğer tarafta terör örgütleri ve onu içeride, dışarıda destekleyenlerin karanlık Türkiye fotoğrafı vardır. Bu mücadele yeni değildir. Bir yönüyle Habil’le, Kabil’den beri var olan doğruyla yanlışın mücadelesidir.
Yaşadıklarımız, bin yıllık varlığımızı kabul edemeyenlerin milletimize yaptıkları saldırılardır.
PKK sadece bir araçtır, bir taşerondur. Aynı şekilde DAEŞ sadece bir projedir. Terör örgütleri sadece birer piyondur. Mesele, ayağa kalkan, güçlenen Türkiye’yi kendi akıllarınca ıslah etme, sindirme meselesidir. Bu noktada rahat olun. Eğer Türkiye bugün kendisine dikte edilen bölgesel ve küresel politikaları sorgusuz sualsiz yerine getiren bir ülke olsaydı, muhtemelen bu hadiseleri yaşamıyor olacaktık. Böyle olsaydı ne toprak bütünlüğüne, ne milli birliğine kasteden bu projelere karşı koyamayacaktı.
Bugünkü yol ayrımına, 14 yıl öncesiyle mukayese kabul edilemez dereceyle yakalanmış olmamız, belki de milletimiz için ayrı bir şanstır.
Bazı köşe yazarları vesaireler adeta Kandil’le dirsek teması halinde. Erdoğan gitmeli, Erdoğan gitmeden istikrar gelmez. 2002’nin sonundaki Türkiye’de istikrar mı vardı?
Şu anda dünyanın en ileri 20 ülkesinden, 17. ekonomisine girdik. Kısa bir zaman öncesinde Antalya’da G20’ye ev sahipliği yaptık. Türkiye, şu ana karşı geldiğimiz bu duruma karşı mukayese edilemez derecede geriydi.
Hiç şüphesiz, herkesin bir hesabı vardır. Biz mutlak hesap sahibi olan rabbimize teslim olmuş insanlar olarak onlardan üstün olduğumuza inanıyoruz.
Birileri diyor ki, Tayyip Erdoğan ülkenin başından giderse terör biter, demokrasi gelir.
Terör örgütünün başındaki kişi, eski ABD’li diplomatlar diyor. Ülkemizdeki bir takım aklı evveller diyor. Gerçekten de Erdoğan gidince Türkiye’de terör biter mi.
Terör örgütü, amacının Türkiye’yi topyekun ele geçirmek olduğunu söylemiyor mu? O zaman terör esiyordu. Tayyip Erdoğan, ülkenin başında değildi. Ona ne diyeceksiniz? Terör örgütü doğası gereği, şiddet dolayısıyla çoğunluğu kendisine tabi kılmayı isteyen bir yapıdır.
Kızılay’da bomba patlatarak rastgele insanların ölümüne yol açan terör örgütünün demokrasiyle ilgisi olabilir mi? Terör örgütü lideriyle aynı dili kullananlara, aynı yaklaşımda olanlara terörist demeyeceğiz de ne diyeceğiz?
PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin ellerinden çıkan silahlara baktığımız zaman, yakaladığımız silahlara baktığımız zaman ya Rus silahlarını görüyoruz, ya Batı’nın silahlarını görüyoruz. ABD de var, diğer ülkeler de var. Bunları söylemeyelim mi?
AB biliyorsunuz, PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiştir. PKK’ya acaba ne yapıyor? Herhangi bir uygulaması var mı? AB üyesi ülkelerde cirit atıyorlar. Para kaynakları orada. Bu desteklenmelere karşı tavır var mı? Biz PKK’ya terör örgütü dedik. Böyle diyorlar. Telefonla arıyorlar. Ankara’daki arka arkaya gelen terör saldırıları için başınız sağolsun dediler. Güzel de Anadolu’da bir söz vardır. Baban öldü başın sağolsun. Arkasından bir ifade, babasız başı ne yapayım diye. Buradaki 35, 37 değil aslında. İkisi teröristtir. 35’si vatandaşımızdır. Bu kardeşlerimizin bir kısmı işinden evine gidiyor, bir kısmı okuldan çıkmış, evine gidiyor. Günahsız yavru orada. Bunların arasına dal, bütün bu kardeşlerimizi orada şehit et. Bunun yanında ilk etapta 200’ü aşkın yaralı vardı. Bir kısmı hafifti, tedavileri yapıldı, gönderildi. Şu anda 40’a yakın hastanelerimizde. 7’si ağır.
Değerli kardeşlerim, bütün bunlar ortadayken bunların savunmasını yapan medya organları var. Bir takım kifayetsiz muhterisler Kızılay’daki elim hadiseyi kendi çıkarları için kullanacak kadar zavallıdır, haysiyetsizdir. Hiçbir sıfat terör örgütü yandaşlığının bahanesi olamaz. Terör tanımını, terörist tanımını derhal yeniden yapmalıyız. Bu yeni tanıma göre Ceza Kanunumuzu hemen değiştirmeliyiz, emniyet güçlerimizin, savcılarımızın, hakimlerimizin terör ve teröristle etkin mücadele yapmasını sağlayacak her türlü olanağı sağlamalıyız.
Dokunulmazlıklar meselesini süratle neticelendirmeliyiz. Parlamento adımını süratle atmalıdır. Bir kişi mi olsun, iki kişi mi... Biz ortaya ilkeyi koymalıyız. Nedir bu ilke?
Benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek 52 kişinin ölümüne yol açan kişiler yargılanmayacak da parlamentoda boy gösterecek.
Arkasında PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin olduğunu söyleyenler temiz olacak öyle mi? Parlamento gereğini yapmazsa, bu millet tarih, bu parlamentodan hesabını sorar.
Yargı ne kararı verirse versin. Sen siyasetçi olarak görevini yap. Siyasetçi bunları besleyemez, koruma altına alamaz. Bunlar sürekli bu adımları atar, yaptıkları yanına kâr kalırsa, şehit olan kardeşlerimizin ahı, inanın bizi yakar.
Meclis’te temsil edilen partilerimizden siyasi rekabeti bir kenara bırakıp, birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini talep ediyorum. Büyük mutabakatı milletimize ve tüm dünyaya göstermenin tam zamanıdır. Türkiye’nin mevcut meclis yapısıyla hükümet kurmak için koalisyona ihtiyacı bulunmuyor ama dayanışmaya ihtiyacı bulunuyor. Diğer tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakarak, oluşturacağımız bir millet koalisyonuna ihtiyacımız vardır. Gelin bu büyük birlikteliği hemen sağlayalım, canımıza kast edenlerin üstüne hep birlikte gidelim.
Bu çağrım onlara değil, diğer partilerimize... Aksi takdirde milletimizin karşısına başımız dik çıkamayız. Bunun basın özgürlüğüyle, ifade özgürlüğüyle, demokrasiyle ilgisi yoktur. Terör ve teröristle bu kavramları birlikte kullananlar, milletimizin vicdanını kanattığını bilmelidir. Bugün karşımızda iki taraf vardır, masum insanlarımızın canına kast edenler, güvenlik ve adalet bekleyen 79 milyon vatandaşımız. Bu teröristlerin üstüne en tavizsiz şekilde gitmek mecburiyetindeyiz.
Fransa... Demokratik bir ülkede olağanüstü hal uygulaması mı olur, demiyor. Aynı çevreler, sürekli bize demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukuk devleti diyerek terör örgütüne karşı operasyon yapmama telkininde bulunuyor. Bize bu telkinde bulunanların terör örgütüne dönüp de masumları öldürmeyin, dediklerini görmedik, duymadık. Fransa için hak olan terörle mücadele yöntemleri, bize gelince niye demokrasi, özgürlük, hukuk devleti duvarına tosluyor. Açık söylüyorum bizim için artık bu ifadelerin zerre kadar kıymeti yoktur. Terörle mücadelede yanımızda olan dostumuzdur, karşımızda olan da düşmanımızdır, bunun bilinmesi lazım. Mesele bu kadar açık, bu kadar nettir. Dert insanı söyletir derler. Bir takım meseleler var ki, aslında hiç girmek istemiyorum. Ama ülkeme ve milletime olan sorumluluğum sükut etmeme izin vermiyor. Beni yaralıyor. Dertliyim, yaralıyım.
Meselenin Tayyip Erdoğan meselesi değil, Türkiye meselesi olduğunu anlamayanlar Kurtuluş Savaşımızı incelesin. Bize kimse manda himaye edemez. Bugün verdiğimiz mücadelenin çerçevesi de aynı değil mi? Ne diyoruz? Tek millet. 79 milyon, biz tek milletimiz. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla... Tek bayrak... Bayrağımızın dışında bayrak, asla tanımıyoruz. Bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız, her düşen şehit bizim yıldızımızdır. Ve tek vatan.... Bazıları bölmek, parçalamak, boşuna uğraşıyorsunuz. İnlerinize girdik, bodrum, nereye kaçarsanız kaçın, askerimiz, polisimiz, korucumuz girecek, çıkartacak, gereğini yapacaktır. Dağlardaki mağaralara, bırakın Cudi’yi, Kabar’ı, Kandil’e mi gidiyorsunuz? Güvenlik güçlerimiz arkanızda. Bu şehitlerin bedelini ödeyeceksiniz. Ve tek devlet. Öyle paralel devlet, şu devlet, bu devlet. Yok, hepsi. Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti’nden başka devlet yoktur, asla olamaz. Yok özyönetimmiş, yok şuymuş, yok buymuş. Tek devlet. Her türlü imkan verildi mi, verildi. Parlamentoya girdiniz mi, girdiniz. Belediye kazandınız mı, kazandınız. Bu ülkenin iş makinelerini nasıl olur da güvenlik güçleri oraya girmesin diye kanal yaparsınız. Bir kere de içme suyu için kanal için ya. Bunların Kürt kardeşlerimize bir belediyecilik hizmeti yok ya.
Ben Ankara’da oturup, cumhurbaşkanlığı yapmayacağım. Buraları iyi bilirim. Buradan para gidecek, aldıkları paraları örgüte şuraya buraya gönderecek. Bu işin hep hilesi, hurdası var. Bunları da gaye iyi başarıyorlar.
PKK, DAEŞ’i bundan ibaret sananlar gafletin tam içindedir. Suriye meselesini içişleri olarak sananlar gafletin tam içindedir. Tayyip Erdoğan gitsin, bu mesajı işte bu çerçevede okuduğunuzda asıl amacı görebilirsiniz.
Ben meselenin şahsımla ilgili olmadığını, asıl hedefin Türkiye olduğunu çok iyi biliyorum. Hamdolsun milletimiz o engin ferasetiyle bu gerçeği gayet açık şekilde görüyor, değerlendiriyor. Bu kardeşiniz geçtiğimiz ay 62 yaşını geride bıraktı. Allah ömür verdikçe, ülkeme ve milletime hizmet etmeye devam edeceğim.
Sevgili muhtar kardeşlerim. Erdoğan neyse, siz de osunuz. Siz atanmış değilsiniz, seçilmişsiniz. Demokrasinin temeli sizde başlıyor. Burdur’da söyledim.
Güneydoğu’da her tarafta yakılıyor, yıkılıyor. Kardeşlerim, siz bu milleti, devleti ne zannettiniz ya. Oradaki tüm evler A’dan Z’ye altyapıyla, üstyapıyla çok daha farklı mahallelerde yaşamaya devam edecekler. Van’ı bir buçuk yılda yepyeni bir Van yaptık.
Bazı böyle medya grupları, Batı’ya farklı servisler yapabilirler. Hiçbirine inanmaya gerek yok. Operasyonlar bitmek üzere, bitince başlayacak. Hatta başlıyor, başladı. Terör örgütüne karşı en küçük bir merhametimiz olamaz.
Efendim köşe yazarıymış, düşüncesini belirtiyor. Ne olursan ol, beni bağlamaz. Senin kalemin teröristin yanında yer alıyorsa, sen benim karşımdasın. Gün, mücadele günüdür. Gün zalimlerin üzerine en sert şekilde gelme günüdür.
© Tüm hakları saklıdır.