Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'de 'muhalefet tembelliği' diye bir sorunun olduğunu savunarak, "Türkiye, böyle bir muhalefeti hak etmiyor. Muhalefet ne yaparsa yapsın, Türkiye yeni anayasa yolunda mesafe almaya devam edecektir” dedi.
Yeni anayasa konusunda artık yolun sonuna gelindiğini ifade eden Erdoğan, Başkanlık Sisteminin ülkenin ihtiyaçlarına göre tasarlanacağı mesajı verdi. Erdoğan’a göre, millet Başkanlık Sistemi’nin faydalarını anladığında desteğini artıracak. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde günlük hayatına genellikle 11.00’da başladığını söyleyen Erdoğan fırsat buldukça spor yapabildiğini anlattı.
Türk Parlamenterler Birliği'ne ait Parlamento dergisine konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
-26. Yasama Dönemi’nde Türkiye’nin yeni bir anayasaya kavuşacağı konusunda yaygın bir beklenti ve ümit olmasına karşın TBMM Anayasa Mutabakat Komisyonu’nun çalışmaları yarıda kesildi. Sizce ülkemiz bu yasama döneminde yeni bir anayasaya kavuşabilir mi? Sizin bu yönde bir çağrınız veya girişiminiz olacak mı?
Yeni anayasa konusu, siyasi tercih meselesi olmaktan çıkmış ve milletimizin temel bir talebi, beklentisi haline dönüşmüştür. Türkiye’nin yeni anayasasına kavuşmasına engel olmaya çalışan herkes, bunun hesabını millete verecektir. Anayasa hazırlıklarından uzak duranların bir kısmının bu konuda herhangi bir hazırlıkları, düşünceleri olmadığını biliyoruz. Ülkemizde “muhalefet tembelliği” diye bir sorun olduğuna inanıyorum. Geçtiğimiz 13 yılı aşkın süredir, muhalefetin herhangi bir konuda, gerçekten çalışarak, emek vererek, üreterek bir düşünce, bir teklif, bir proje ortaya koyduğuna şahit olmadım. Muhalefet adına yapılan tek iş, iktidarın “ak” dediğine “kara”, “kara” dediğine “ak” demekten ibarettir. Böyle bir muhalefet anlayışı, böyle bir siyaset anlayışı, böyle bir Meclis çalışması anlayışı olamaz. Türkiye, böyle bir muhalefeti hak etmiyor. Dikkat ederseniz, onun için de 2002 Kasım’ından beri bu anlayışta olanları ülkenin yönetiminden uzak tutuyor. Ancak, yeni anayasa konusunda artık yolun sonuna gelinmiştir. Muhalefet ne yaparsa yapsın, Türkiye yeni anayasa yolunda mesafe almaya devam edecektir. İdeal olanı bu işin uzlaşmayla neticelendirilmesidir. Ama uzlaşma olmuyorsa, o zaman, bu işe talip olanlar kendi çalışmalarını ortaya koyarlar ve milletimizin önüne çıkarlar. Böyle samimi bir teşebbüsün Meclis’ten gereken desteği alacağına yürekten inanıyorum.
-Başkanlık Sistemi, ülke gündemindeki en önemli konu başlıklarından birini oluşturuyor. Sizce Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında yeni anayasa ve Başkanlık Sistemi nasıl bir rol üstlenecek? Toplumun bu konulara bakışıyla ilgili gözlem ve değerlendirmeleriniz nelerdir?
Yeni anayasa, sadece mevcut anayasanın yeniden yazımı değil, asıl olarak, Türkiye’nin yeni bir yönetim anlayışına kavuşması için lazımdır. Bu bakımdan yeni anayasa ile birlikte Başkanlık Sistemi’nin de tartışılması gayet tabiidir. Mevcut yönetim sistemimizin sorunlarımıza çare olmadığı bugüne kadarki tecrübelerimizle sabittir. Darbeler ve vesayet yönetimleri altında çok zaman kaybeden, çok enerji israf eden Türkiye, artık kendi tarihine, kültürüne, şartlarına uygun yeni bir yönetim tarzını geliştirip uygulayabilecek güce, olgunluğa, özgüvene kavuşmuştur. Dünyada, tıpkı farklı parlamenter sistem uygulamaları gibi, pek çok Başkanlık Sistemi uygulaması da mevcuttur. Bunların hepsini elbette inceleyeceğiz, ama asıl önemlisi bizim neye ihtiyacımız olduğudur.
Başkanlık Sistemi uygulamasını, şu veya bu ülkeden aynen almak yerine, kendi ihtiyacımıza göre kendimiz tasarlamalıyız. Milletimizin her geçen gün Başkanlık Sistemi’nin ülkemize faydalarını daha iyi anladığına ve bu yöndeki desteğini artırdığına inanıyorum. Sonuçta buna karar verecek olan milletimizin bizatihi kendisidir. Türkiye’de tepeden inme kararların alındığı, tepeden inme sistemlerin dayatıldığı dönemler artık geride kalmıştır. Başkanlık Sistemi’ne karşı çıkanlar, mevcut düzenden memnunlarsa, çıkıp bunu açıkça ifade etsinler. Değillerse, kendi alternatiflerini getirsinler. Diğer meseleler gibi, Başkanlık Sistemi’nde de son sözü söyleyecek olan millettir. Millete gitmekten ve milletin tercihinden korkmamak lazımdır.
-Sabah kalkışınızdan akşam yatışınıza kadar bir gününüz nasıl geçiyor?
Sporculuk yıllarımdan itibaren düzenli ve disiplinli çalışma tarzına alışkan birisiyim. Günlük programım önceden bellidir. Fevkalade haller dışında bu programı aynen tatbik ederim. Kahvaltı sırasında haber özetlerine ve gazetelere göz atar, o günkü programıma ilişkin hazırlıklarımı yapar, konuşma ve görüşme notlarımı kontrol ederim. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki programlarım genel olarak 11 gibi başlar. Çalışmalarımın bitiş saati çoğu zaman gece yarısını bulur. Kimi zaman eve geçmemden sonra da bu çalışmalar sürer. Son olarak, ertesi günün programını gözden geçirir ve istirahate çekilirim. İstanbul’da da benzer bir programım söz konusudur. Sadece hafta sonlarını, en azından bir kısmını, ailemle geçirmeye gayret ediyorum.
-Spor yapabiliyor musunuz?
Yoğun çalışma tempoma rağmen, fırsat buldukça, evde bulunan kondisyon aletlerinde spor yapmaya gayret ediyorum. Mevsim itibarıyla, arkadaşlarımla açık havada spor yapmaya da başladım. İmkanlar ölçüsünde spor çalışmalarımı sürdürüyorum.
Dinlenmek veya stres atmak istediğinizde neler yapıyorsunuz? Örneğin “Burası huzur bulduğum oda” dediğiniz kütüphane odasında zaman geçirebiliyor musunuz?
Gün içinde fırsat bulabildiğim zamanlarda, kütüphaneye çekilerek, okumak için ayırdığım kitaplarla, dergilerle veya notlarla meşgul olmak beni gerçekten dinlendiriyor. Kütüphane atmosferini daha fazla teneffüs edebilmek için, sohbet mahiyetindeki kimi görüşmelerimi de burada yaptığım oluyor. Tempo-su ne kadar yoğun olursa olsun, kişinin kendisine zaman ayırmasının çok önemli olduğuna inanıyorum. Bunun için, gün içinde yarım saat dahi olsa, kendime böyle bir fırsat oluşturmaya çalışıyorum.