Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Almanya Başbakanı Türkiye’ye geliyor. Bir takım sözde akademisyen ve aydın güruhu çıkıp ‘gelmeyin, bu Erdoğan ve Davutoğlu’na destek anlamına gelir’ diyor. Bu girişimin adı beşinci koldur. Bu girişimdekilere ben mankurt* diyorum" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na yönelik muhalefetten gelen eleştirileri bir kez daha gündeme getirerek, "İki de bir tutturmuşlar Kaçak Saray, Kaçak Saray... Elinde bir belge mi var? Israrla bunu söylemeye devam ediyorlar" dedi.
Erdoğan, Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 12. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
‘Muhtar bile olamaz’… Manşetleri buydu. Amaçları milli iradeyi aşağılamaktı. Muhtar seçilmekle Belediye Başkanı seçilmek arasında prensip olarak fark yok.
Eğer millet tavrınıza inanırsa tercihini sizden yana kullanır ve işbaşına gelirsiniz.
Bu kesim için en makbul muhtar mahallesine değil onlara hizmet eden muhtardır. 1994’te vesayet odaklarının değil İstanbul halkının emrinde belediye başkanlığı yaptığımız için o dönemde o manşetlere maruz kaldık.
"Tutturmuşlar 'Kaçak Saray' diye; elinde belge mi var?"
Burada onların değil sizin bulunmanızdan rahatsızlar. İnanın bana cumhurbaşkanlığı külliyesi eleştirilerin gerisindeki asıl sebep budur. Bu külliye ilgili sorun olmadığını biliyorlar. Tek sıkıntıları Beştepe’nin kendilerinin değil milletin emrinde olmasıdır.
İstedikleri kadar uğraşsınlar Beştepe milletin emrinde olmaya devam edecektir.
İkide bir tutturmuşlar kaçak saray, kaçak saray… Elinde belgen bilgin mi var? Varsa açıkla. Bunun Danıştay kararlarını açıklamamıza rağmen ısrarla söylemeye devam ediyorlar. Niye? İftira at tutmazsa izi kalır.
Geçenlerde bir muhalefet partisinin genel başkanı TV’de kaçak saray diyor. Bu ülkede siyasetçi olmanın önce dürüst olmaktan geçtiğini bu insanların öğrenmesi lazım.
"Balonla su getirdiler, sonra o balon patladı"
Bu mekan ile gurur duymaları gerekirken, burası şahsıma ait değil milletin evi… Bu eserle beraber dünyaya farklı bir görüntüyü vermektir. Bu eser bu milletin azametini göstermektedir.
Geçtiğimiz haftalarda Aziz Sancar’ın Nobel ödülü alması haberini Japonya’da aldım. Milli takımın Euro 2016’ya katılması hakkını elde etmesi sevincini hep birlikte yaşadık.
KKTC’ye su temin eden projenin açılışını gerçekleştirdik.
Dediler ki Kuzey Kıbrıs’a su gitti. Doğru, balonla su getirdiler. Sonra o balon patladı. O balonla bu işin olmayacağını onlar da biliyordu. Tu kaka diyecek ya bunu demek için nereden nasıl söyleyeyim derdinde. Taşıma su ile değirmen dönmez. Su denizin altından Kuzey Kıbrıs’a verilmeye başladı.
Kimse şu hizmet siyasetini değerlendiremiyor. O yüzden muhtarlarımıza çok önem düşüyor
Biz ne yapacağız yapacağız terörü diz çöktüreceğiz. Bundan endişeniz olmasın Şehitlerimiz kanayan yaramız ama bir milletin zaferinin altında şehitler yatmaktadır.
Şehitlerimiz diridir, ölü değildir.
Ankara garı önünde meydana gelen bombalı saldırıda kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı içimizi yakıyor.
Terörün amacının Türkiye’yi bu gündeminden, yatırımlardan uzaklaştırmak olduğunu biliyoruz.
Türkiye’yi rotasından çıkarmak hedefinde yürüyenlere sesleniyorum.
Bugün aynı zamanda Muhtarlar Günü. Bu günde sesleniyorum: Başaramayacaksınız, kardeşliğimizi bozamayacaksınız, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, bizi 2023 hedeflerimizden vazgeçiremeyeceksiniz.
Bizim için kurduğunuz tuzaklara inşallah siz düşeceksiniz.
Umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz.
Demokrasilerde muhalefet ve eleştiri olmazsa olmaz bir unsurdur. Hiçbir muhalefetin kendi ülkesine, kendi toplumuna karşı olma hakkı yoktur. Husumet derecesine varan bir muhalefet anlayışı…
Parti demeye bile dilim varmıyor. Bunun için organizasyon diyorum. Bu tür yapılara destek vermeyi meşrulaştırmak isteyenler var. Bir takım medya, siyasetçiler işi gücü bırakmış Terör örgütü ve onun organizasyonunun propaganda aracı haline gelmiştir.
Zaman zaman Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi dediğimde rahatsız olanlar çıkıyor.
Demokrasi ile yönetilen bir ülkede PKK gibi bir terör örgütünü ve onun güdümündeki kuruluşları bizdeki gibi aleni bir şekilde desteklemek mümkün müdür.
DHKP-C gibi bir terör örgütüne ve onu destekleyen siyasetçilere en küçük bir müsamaha gösterilir mi
Bunun adı terör örgütü yardakçılığıdır.
Demokrasilerde muhalefet ve eleştiri olmazsa olmaz bir unsurdur. Hiçbir muhalefetin kendi ülkesine, kendi toplumuna karşı olma hakkı yoktur. Husumet derecesine varan bir muhalefet anlayışı…
Parti demeye bile dilim varmıyor. Bunun için organizasyon diyorum. Bu tür yapılara destek vermeyi meşrulaştırmak isteyenler var. Bir takım medya, siyasetçiler işi gücü bırakmış Terör örgütü ve onun organizasyonunun propaganda aracı haline gelmiştir.
Zaman zaman Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi dediğimde rahatsız olanlar çıkıyor.
Demokrasi ile yönetilen bir ülkede PKK gibi bir terör örgütünü ve onun güdümündeki kuruluşları bizdeki gibi aleni bir şekilde desteklemek mümkün müdür.
DHKP-C gibi bir terör örgütüne ve onu destekleyen siyasetçilere en küçük bir müsamaha gösterilir mi
Bunun adı terör örgütü yardakçılığıdır.
"Bu girişimlere ben 'mankurt' diyorum"
Almanya Başbakanı Türkiye’ye geliyor. Bir güruh çıkıp ‘gelmeyin, bu Erdoğan ve Davutoğlu’na destek anlamına gelir’ diyor. Bu girişimin adı 5. Koldur. Bu girişimdekilere ben ‘mankurt’ diyorum.
Bu güruhtakilerden bir kısmı kamuda görev yapan, devletten maaş alan kişiler olmalarıdır.
Cemil Meriç’in bir sözü var: Bu ülkeyi yaşanmaz bulanlar bu ülkeyi yaşanmazlaştıranlardır.
Bu güruh her gün TV’de konuşur ama milletten karşılık bulamaz.
Kendi ülkesi ve milletinin değil de terör örgütlerinin yanında yer alanları milletimiz zaten biliyordu.
Boğaz’a köprü yapılmak istenir, karşısına bunlar dikilir. Baraj yapılmak istenir, karşısına bunlar dikilir.
Mağdurun, mazlumun yanında dış politika izlenir, karşısına bunlar dikilir.
Siyasi iktidarı terör yoluyla kendi halkına yabancılaşmış bu sözde akademisyenler aracılığıyla hükümeti köşeye sıkıştırma çabasını üzüntüyle takip ediyoruz.
Cumhurbaşkanı olarak yüzde 52 oyla şahsımı bu makama getiren milletime karşı sorumluluklarım benim için her şeyin önünde gelir.
Bizler faniyiz. Ne bu makamlar, ne bu mekanlar bize kalmayacak.
Çocuklarımıza daha huzurlu Türkiye bırakmak istiyorsak bu riskleri almak mecburiyetindeyiz. Milletim bana her türlü makamı zaten layık görmüş.
Daha neyin peşinde olacağım.
Hiçbir işe karışmayan, zorunlu durumlarda kamuoyu önüne çıkan bir cumhurbaşkanı olsam bunlar hiçbir türlü eleştiriye girmez benimde başım ağrımaz ama milletin karşısına çıkacak yüzüm de olmaz
Ben çalışan, koşturan, terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım demiştim.
Bu göreve gökten zembille gelmedim. 11.5 yıl başbakanlık yaptım.
İnşası süren projeler, hizmetler var. Onları takip etmek mecburiyetindeyiz. 2023 için sözünü verdiğimiz projeler var. Onları takip etmem gerekiyor.
Türkiye terör örgütünün saldırısı altındayken ben nasıl köşemde otururum. Huzurumuz, geleceğimiz tehdit edilirken kendimi başka işlerle nasıl meşgul edebilirim. Böyle davranmaya kalkarsam milletimin karşısına başı dik çıkamam.
13 yıl oldu hala bu sevdadan vazgeçmediler. Allah ömür, halkımız da destek verdiği sürece bu ülkede milli iradeden gücünü almayan hiç kimse at oynatamayacak, borusunu öttüremeyecek
Türkiye’yi yönetmek mi istiyorsunuz? İşte sandık orada. 1 Kasım’da yetkiyi alırsanız o zaman gelin karşımıza.. Bizim için esas olan milletimizin tercihidir.
Kardeşlerim bizler faniyiz. Çocuklarımıza daha huzurlu, daha müreffeh bir Türkiye bırakmak istiyorsak bu fedakarlıklarda bulunmak mecburiyetindeyiz. Bu millet beni İstanbul’a büyükşehir belediye başkanı yapmış, başbakan yapmış, cumhurbaşkanı yapmış. Daha neyin mücadelesini vereyim. Hiçbir işe karışmayan, köşesinde oturan bir cumhurbaşkanı olsam bunlar bana hiç karışmaz, ama o zaman milletimin karşısına çıkmaya yüzüm de olmaz. Neyin sözünü vermiştim; “Çalışan, koşturan, terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım. Alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım” demiştim. Üstelik bu göreve gökten zembille gelmedim. 11,5 yıl başbakanlık yaptım. Eserlerimiz ortada mı? Eserlerimizin olmadığı bir vilayet yok, ilçe yok. İnşası süren, uygulama aşamasında olan projeler var, hazırlıkları süren projeler var, hizmetler var. Onları takip etmek zorundayız. 2023 için sözünü verdiğimiz pek çok proje var. Türkiye terör örgütünün saldırısı altındayken ben nasıl köşemde otururum. Nasıl gelişmeleri uzaktan takip edebilirim. Huzurumuz, refahımız, geleceğimiz tehdit edilirken kendimi başka işlerle nasıl meşgul edebilirim. Böyle davranmazsam milletimin karşısına başı dik çıkamam. Bu duruşumuza tahammül edemiyorlar. İstiyorlar ki, Cumhurbaşkanı devreden çıksın. Kimse kusura bakmasın, Allah ömür, millet de destek verdikçe, milli irade izin vermedikçe hiç kimse at koşturamayacak, borusunu öttüremeyecek. Türkiye’yi yönetmek mi istiyorsunuz, işte sandık orada. Geçin milletin karşısına anlatın derdinizi. Yetkiyi alırsanız, o zaman gelin karşımıza... Bizim için esas olan milletimizin tercihidir. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Milletten alamadığı gücü terör örgütünü, diğer örgütleri kullanarak almalarına izin vermeyiz. “İktidar partisi 40’ın altına düşmeyecek gibi görünüyor, farklı bir şekilde yaklaşalım” diyenler... Kim bunlar, aydın görünen karanlıklar... Kandil’e gidiyorlar, yazıyorlar bir kitap... O kitaplardan bir şeyler elde etmeye çalışıyorlar. Bu insanlar aydın diye geçiniyorlar. Biz anayasanın gereği neyse hakim kılacağız..
Mankurt ne demek?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kullandığı 'mankurt' ifadesi, Türk,Altay ve Kırgız efsanelerinde geçiyor.
Wikipedia'da 'mankurt' şöyle anlatılıyor:
"Mankurt - Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köle. Mankurt haline getirilmek istenen kişinin başı kazınır, başına ıslak deve derisi sarılır ve böylece elleri kolları bağlı olarak Güneş altında bırakılır. Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri başı mengene gibi sıkar ve inanılmaz acılar vererek aklını yitirmesine neden olur. Böyle bir kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köleye dönüşür."