Gündem

Cumhurbaşkanlığı DDK'nın Sivas katliamı raporu: Madımak olaylarının başka failleri ve sorumluları da var!

DDK: Devletin, olayların her aşamasında ağır hizmet kusuru var

15 Temmuz 2014 16:12

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) Sivas katliamıyla ilgili araştırma ve inceleme raporunda, “Sivas olaylarında yargılanarak çeşitli cezalara mahkum edilen toplam 81 kişi; otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin tespit ettiği sorumlularıdır. Yukarıda yer verilen tespit ve açıklamaların da gösterdiği üzere, olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir” denildi.

“Sivas’ta cereyan eden olay, katliam olarak nitelendirilmesi gereken toplumsal bir olaydır” denilen raporda, “olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi.

DDK raporunda, "rapor çalışmasının kısıtları çerçevesinde" kaydı konularak Sivas katliamının "bir komplo ve provokasyon neticesinde gerçekleştiğine dair bir ilyet (nedensellik) bağı bulunamadığı" belirtildi.

MİT'in Sivas'taki bölge müdürlüğüne sabah saatlerinde gelen istihbari bilginin emniyette başka bir yetkili bulunmadığı için bir polis memuruna "telefonla" iletildiğine işaret edilen raporda, "kalabalığın tahrik edilmesinde, katliamdan iki gün önce (30 Haziran 1993)  gün önce Kültür Merkezi önüne dikilen Pir Sultan Abdal heykelinin de etken olduğu" kaydedildi.

Raporda, Kültür Bakanlığı'nın "Sivas Valiliği'nin talep ettiği 'Ozanlar Anıtı'nı değil, Banaz köyü için yapılan Pir Sultan heykelini Sivas'a gönderdiği, kararın dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından verildiği veya en azından Sağlar'ın bu durum hakkında bilgi sahibi olduğu" savunuldu.

Dönemin Emniyet Müdürü Doğukan Öner'in, "olaylar sırasında Kültür Merkezi önündeki heykeli yerinden kaldırtarak kalabalığı yatıştırmak amacıyla göstericilerin içinden geçirtmek suretiyle valilik önüne taşıttığı", ancak bu durumun ters tepki yaratarak "kalabalığı kabarttığı" vurgulandı.  

Raporda, "Şeytan Ayetleri'ni bölümler halinde yayımlayan Aziz Nesin'in 1-2 Termmuz 1993'teki etkinliklere davet edilmesinin Sivas halkında hem dini, hem de miliyetçi öğeler taşıyan bir tepki oluşturduğu" da igade edildi.

 

DDK’nın Sivas katliamı raporunun tamamını okumak için tıklayın

DDK’nın Sivas katliamına ilişkin araştırma ve inceleme raporunda öne çıkan ifadeler şöyle:

- Etkinliklerden önce jandarma komandolar ve özel harekat Zara ve Divriği kırsalına gönderildi.

- Delil toplama, muhafaza ve değerlendirmede zafiyet yaşandı.

- Sloganlara yargılama aşamasında ekleme yapıldı.

- Hiçbir kamu görevlisi adli kovuşturmadan geçmedi.

- Kalabalığın tahrik edilmesinde, etkinlikten bir gün önce Pir Sultan Abdal heykelinin dikilmesi etkili olmuştur. (30 Haziran 1993) 

 

 

'Olay katliam olarak adlandırılmalı'

 

- Sivas’ta cereyan eden olay; 2 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal krizin başlangıcından sonuna kadar yönetilmesinde; gerek etkinliğin düzenlenme yerinin belirlenmesi gerekse katılımcı profilinin oluşturulmasında Devletin aktif katılımına ve apaçık gerçekleştiği/oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen, gerek yeterli güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapılmasına Devlet tarafından ön ayak olunması gerekse etkinliği düzenlemeye aktif olarak katılan Valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına rağmen; ortamı soğutmaya ve can güvenliğini sağlamaya yönelik olarak etkinliğin iptali, kalabalığın dağıtılması, katılımcıların otelden tahliyesinin sağlanması, sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi tedbirleri almakta ciddi ihmal ve zafiyetler gösterilmesi neticesinde kontrolden çıkan ve kutsalına hakaret edildiğine ilişkin nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne yol açılması ile sonuçlanan ve “katliam” olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumsal olaydır.

 

'Başka fail ve sorumlular da var'

 

- Sivas olaylarında yargılanarak çeşitli cezalara mahkum edilen toplam 81 kişi; otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin tespit ettiği sorumlularıdır. Yukarıda yer verilen tespit ve açıklamaların da gösterdiği üzere, olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir. Başka bir deyişle, kolektif hafızalar arasında çatışmalı bir alana girip bir başka kolektif hafızayı ötekileştiren ve tarafsızlığını yitirecek nitelikte başka bir kolektif hafızaya ait bir etkinliği düzenleme ve heykel dikimi gibi sair işlere girişen ve güvenliği sağlamakla ilgili temel görevine ilişkin gereklerden hiçbirisini yerine getirmeyen ve olaylar sırasında da aynı zafiyeti gösteren ve olaylarda kontrolü yitiren ve böylece 37 kişinin öldürülmesine seyirci kalan ve sebep olan dönemin kamu yönetimi unsurları ile kamu yönetimine hakim olan paradigma ve yaklaşımlar da olayın esas failleri olarak görülmelidir.

 

'Devlet taraf haline geldi'

 

- Aynı şekilde, yargıya müdahale niteliği taşıyan vasıtalarla olayın gerçek mahiyetini kavramaya yönelik çabaların sonuçsuz kalmasının; adli ve idari soruşturmaların kamu vicdanını tatmin etmeyen bir biçimde sonuçlanmasının ve böylece olayın tümüyle kolektif hafızalar tarafından tarihselleştirilmesine yol açılmasının da temel müsebbibi Devletin söz konusu olaylarda taraf hâline gelmesi ve geleneksel tarihselleştirme araçlarına başvurmasına ilişkin uygulama ve yaklaşımlarıdır.

 

'Devlet ağır kusurlu'

 

- Bu nedenle, olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunmaktadır. Bu açıdan, Sivas olaylarında hem yönetsel hem de siyasal organları itibariyle olayın temas ettiği dönemin tüm Devlet ricali ile yaklaşımları, 37 kişinin ölümünden dolayı; en az kalabalıkları şuursuz hale getiren ve kolayca tahrike kapılan Sünni kolektif hafızaya ait bazı algı ve yaklaşımlar ile sünni kolektif hafızanın tahrikine yol açtığı kanaati edinilen bazı davranışlar kadar sorumludur. Ne yazık ki, gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmaması gerekse siyasal sorumluluk algılaması ile ilgili yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes “tüm suçu” kalabalıkların ve toplumun üzerine yıkma kolaycılığını tercih etmiştir. Sorumlulukların böyle bir perspektifte belirlenmesi; hiçbir şekilde oteli yakan ve 35 kişinin ölümüne yol açan kişilerin ve anlayışların suçunu hafifletmeye yönelik bir tavır olmayıp; tam aksine, Sivas olaylarında söz konusu kişiler ve anlayışlar dışında da faillerin ve sorumlulukların olduğu gerçeğinin kavranılmasına ve topluma bu gerçeğin gösterilmesine yönelik bir yaklaşımı ifade etmektedir.