Çevre

Danıştay'dan madencilik faaliyetlerine ÇED denetimi

Bağımsız alanlarmış gibi gösterip 'ÇED gerekli değildir' kararı aldırıyorlardı

01 Mart 2019 15:48

Danıştay, maden firmalarının 25 hektardan büyük alanlar için birden fazla küçük alan üzerinden başvuru yaparak "Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli değildir" kararı almasının önünü kesti.

ÇED Yönetmeliği’ne göre maden firmaları 25 hektardan küçük alanlar için ÇED Gerekli Değildir kararı alabiliyor ve böylece operasyonlarına çevreye etkileri değerlendirilmeden başlayabiliyorlardı. Ancak yönetmelikteki bu kararın firmalarca farklı şekilde kullanıldığı ortaya çıktı. Firmaların, ruhsat alanları 25 hektardan büyük olmasına karşın, alanların 25 hektardan az olacak şekilde parçalara bölünerek ve bağımsız alanlarmış gibi gösterilerek başvuru yapıldığı, bu şekilde de firmaların çalışma alanlarını kolayca genişletebildikleri tespit edildi.

Ekoloji Kolektifi’nin açtığı ve dün sonuçlanan davada, en çok taş ocaklarını etkileyecek karar neticesinde maden firmalarının operasyonlarının sürdüğü alanın tamamına göre değerlendirme yapılması gerektiğine karar verildi.

Maden firmalarının “ruhsat alanı büyüklüğüne bakılmaksızın” 25 hektardan küçük alanlar için birden fazla başvuru yaparak ÇED Gerekli Değildir kararı alınmasına Danıştay izin vermedi. Yani diğer bir deyişle, 25 hektardan büyük alanlardaki madencilik faaliyetlerini ÇED denetiminden kaçırma yolunu açan maddenin yürütmesi durduruldu.

Karar metninde şu ifadeler yer verildi:

“…konusu düzenlemenin yapıldığı belirtilmiş ise de; bu düzenleme ile Dairemizin anılan kararlarındaki gerekçelere aykırı olarak ruhsat alanı büyüklüğüne bakılmaksızın, bu defa da çalışma alanı büyüklüğüne göre maden çıkarılmasına ilişkin projenin ÇED’e tabi olup olmadığının belirleneceği açıktır.

Bu durumda; dava konusu düzenlemenin, maden ocağı çalışma alanına göre yapılan başvurulara da ÇED Gerekli Değildir kararları verilerek toplamda 25 hektarın üzerindeki çalışma alanlarına kısım kısım verilen ÇED Gerekli Değildir kararları verilmesine olanak sağlandığı, dolayısıyla yukarıda gerekçelerine yer verilen Dairemizin anılan kararlarındaki hukuka aykırılıklarının devam ettiğinin açık olduğu anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uygunluk görülmemiştir.”