Gündem
BBC Türkçe

Darbe girişimi sonrası sokak hareketlerinin anatomisi

15 Temmuz darbe girişiminde ve sonrasında sokaklar hiç boş kalmadı. Erdoğan\'ın günler süren çağrısıyla düzenlenen demokrasi nöbetleri ne anlama geliyor? Darbe gecesi sokağa çıkanlar kimlerdi, neden sokağa çıkmışlardı? Fatma Yörür araştırdı.

15 Ağustos 2016 19:45

15 Temmuz darbe girişimi gecesi sokağa çıkan insanların eylemleri, devam eden günlerde kent meydanlarındaki mitinglerle 27 gün sürdü. 10 Ağustos akşamı Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın önünde sona eren eylemler Türkiye'ye sıradışı bir deneyim yaşattı.

Eylemlerin adı kimi zaman "Demokrasi nöbeti" oldu, kimi zaman "Milli birlik". Bayraklar, tekbirler eşliğinde sallandı. Tüm ülkede, insanları sokağa döken ve günlerce sokakta tutan neydi?

İlk günden beri sokaklarda olan ve nöbetlere katılan insanlara sokakları, araştırmacılara bu sürecin ne anlama geldiğini sorduk.

Çengelköy'den ev hanımı Ayten Sarı (45) ve eşi Ahmet Sarı (48), Fatih'ten kimyager Ali Oras (27), Başakşehir'den ev hanımı Hasibe Müküs (36), Bursa'dan Zeynep Arık (25), Kahramanmaraş'tan pazarlamacı Murat Demircan (40) sokağa neden çıktıklarını ve neler yaşadıklarını anlattılar.

: "Vatan elden gidiyor" diyerek sokağa çıktık. İlk aklıma gelen Suriye oldu. Allah bir daha göstermesin. Uçak ve bomba sesleri vardı. Sokağa çıkıyorsun. Karşında kendi kanından canından asker var. Ortadoğu oluyoruz sandım."

"Cumhuriyet mitingleri, Gezi, 17/25 Aralık. Bunlara, son 10 yılın biriktirdiği asabiyet, hınç ve darbeye tepki olarak sokağa çıktım. İlk tepki veren AK Parti kitlesi oldu. Müslüman kitle oldu."

"80'lerde darbe olduğunda sevinmiştik. O zaman ülke terör içindeydi. Şimdi her şey yolundayken devletin içinde bir grup ülkeyi ele geçirmek istedi."

"Çocuğumun geleceğine, vatana, namusumuza sahip çıktık. Allah'ın verdiği imanla, bizi temsil eden insana sahip çıktım. Öleceğim ama vatanı vermeyeceğim, dedim. İnsanların gözlerinde vatan sevgisi gördüm. Kimse kimseye sen AKP'li misin, sen MHP'li misin diye sormadı. Ellerde bayrak, dilde Lailahe illalah, Allahuekber vardı. İman kuvveti sizi itiyor zaten."

"Bir ülkenin Cumhurbaşkanı (o esnada nerede olduğu belli değil), Facetime'dan bağlanıp, halkı sokağa çağırıyor. Bu ne kadar acı, ne kadar travmatik bir şey?"

"Eve geri dönemeyeceğimi düşündüm, ortalık çok karışıktı."

"Bitmeyen bir kibri var bize karşı olanların, beni sokakta tutan buydu."

Bu soruya genellikle "hayır" yanıtını veriliyor. Ancak 2010 anayasa değişikliğinde 'Yetmez ama evet' kampanyasına katılan da var, Gezi Parkı eylemlerine katılan da. Genel olarak ise, insanların ilk sokak deneyimi. Onları sokağa çeken en etkili şeyin Erdoğan'ın çağrısı olduğunu söylüyorlar. 'Erdoğan, sokağa çıkın demeseydi, bu darbe girişimi atlatılamazdı' görüşü hakim.

"AK Partiliyim, eğer Erdoğan ilk günden başını secdeye koymasaydı, ben onun arkasında durmazdım. Onun imanına güvendiğimiz için arkasındayız. Korkusuz bir adam, arkasında gururla duruyorum. Bugün de 'gel benim için şunu yap' dese, ne yapacağım demeden giderim. Doğru yaptığını düşünürüm. Bugüne kadar bu ülkeye bu kadar hizmet eden insan yok, bu insanların elleri ekmek tuttu. Bir daha böyle biri gelmeyecek, O öl dese ölürüz."

"Hiç tanımadığım insanlarla tanıştım. 'Bu toprak bizim, kimse alamayacak', 'Kimse Tayyip Erdoğan'a el uzatamaycak', 'Biz kendimiz onun için ölürüz ama asla onu vermeyiz', herkesten bunları duydum.

"İlk etapta çıktım ama Cumhurbaşkanı'ndan bir tepki gelmiyordu. Endişem Cemaatin emniyette de büyük bir yapılanması vardı. Ama sokakta gördüğüm tablo polis ve halk birbirlerini yönlendiriyor, gaz veriyordu. İnsanlar tanklara karşı arabalarını barikat yaparken, polis 'şöyle bırak şuraya çek' diye yönetiyordu."

"Erdoğan'ın her krizde dik duruşu, insanlara cesaret verdi. Ona güvendiler, 'Cumhurbaşkanım var' dediler. Bir radikalleşme vardı. Kitlede ki bu radikalleşme, toplumsal uzlaşma sağladı. Yüzde 70-75 sokaktaydı, geri kalanlara karşı muazzam bir önyargı oluştu."

"İnsanlar oylarına sahip çıktılar. Baş çok önemlidir, Gezi Parkı eylemleri neden sonuçsuz kaldı? Haklı istekler, haksız isteklere dönüştü. Baş yoktu. Burada Erdoğan liderliğini ortaya koydu."

Demokrasi hep gündemimizdeydi ama demokrasi nedir? Gerçekten istiyor muyuz? Batı'nın bize empoze ettiği bir şey mi? Gerçekte ihtiyacımız var mı? Kavramları bilmiyoruz."

"Demokrasi islami tabir olarak Şura'dan gelir. İnsanlar işlerini istişare yaparak görür. Lider ve istişare mekanizması bir arada işler. Müslüman zaten demokrasiyi buradan anlar."

"Demokrasi demek, millet, vatan, bayrak, halkın iradesi demek."

"Yeğenlerim Almanya'dan gelmişti, şok oldular. 'Türkiye o kadar özgür bir ülke ki, bu kadar özgürlüğün içinde, insanlar ne istiyor, diyorlar. Herkes gördü, kırıp dökmeden sokağa çıkarsan, kendini ifade edersen, insan gibi geri dönersen, kimse sana bir şey demiyor. Daha önce sokağa çıkanlar bunu örnek alsın. Bırakın cam çerçeve indirmeyi, çöplerini çöpe attı herkes. Polisle çatışmadı. Gösterilen yerde yaparsın eylemini, ulu orta ben burada istiyorum diye aklına estiği gibi eylem yapılır mı? Öyle hak talep edilmez."

Akademisyenler ve araştırmacılara göre sokakta genel olarak AK Parti seçmeni vardı. Bunları MHP ve milliyetçi kitle destekledi.

Toplumsal Hareketler, kitabının yazarı, Doğan Çetinkaya 'sokakta kim vardı' sorusuna, "İdeolojik olarak kendini Erdoğan'la özdeşleştirenler, iktisadi ve toplumsal olarak varlığını O'na borçlu hissedenler, kültürel dünyalarının tecessüm etmiş hali olarak O'nu görenler vardı." yanıtını veriyor. Muhafazakar kesimin, sokak siyasetinden tevekkülle uzak durduğu varsayımı yanlış diyen Çetinkaya, muhafazar, milliyetçi kesimlerin sokakta temsilinin farklarını açıklıyor.

"Muhalif sokak eylemleri bir iktidarın toplumsal, kentsel, sınıfsal, cinsiyetçi, iktisadi, kültürel icraatlarına, politikalarına karşı çıkar. Örgütlü kesimlerce de kendiliğinden de gündeme gelebilir. Bu sokak eylemlerinin ise bir iktidarı korumak için ve devletin en tepesindeki makamda oturan Cumhurbaşkanı'nın açık çağrısı ile harekete geçtiğini unutmamak lazım."

"Bu teyakkuz halinin, ölüm kalım duygusunun kısa vadade önemli sonuçları olacak" diyen Çetinkaya, bu eyleme katılanların sık sık sözü Gezi Parkı'na getirmelerini de "milli mutabakatın sağlanamadığı göstergesi olarak açıklıyor.

"15 Temmuz ve Gezi karşılaştırmaları muhafazakar kesimde yaygın yapıldı. Darbe girişimine karşı direniş ve sokak, muhafazakar kesim için Gezi'ye bir cevabı temsil ediyor."

Siyasal İslam ve "milli demokrasi" kavramlarını çalışan Prof. Dr. Menderes Çınar, yaşananları demokrasi değil popülizm olarak yorumladı.

"Erdoğan, 14 yıllık süreçte demokrasiyi güçlendirmekle iktidarını güçlendirmeyi karıştırdı. Demokrasi kurumsallaşmayınca, hem kırılganlık artıyor hem de başvurabileceğiniz kurum sayısı azalıyor. Kurumlar zayıflayınca, kontrolsüzleşince, kitleden başka desteğin kalmaz. Popülist liderlerin özelliği de budur. Popülist liderlerin, kurumsallaşmayla ilgili sorunu vardır. Çünkü kurumsallaşma demek, bazen o popülist liderin de iktidarının sınırlanması anlamına geliyor."

Mitinglerde öne çıkan iki kavram 'demokrasi' ve 'birlik' vurgusunu Prof. Çınar, sorunlu buluyor. Dışardan nasıl görünüyor mitingler, dediğimizde 'Batı demokrasisi açısından yaşananların karşılığı yok' diyor.

"Burada gördüğümüz kitle, seferber edilmiş bir kitle, yani kendiliğinden hareket etme durumu yok. Liderin arkasında özneleşme çabası var. Kısmen özneleşti de tankların önüne yatmak, silahın karşısına durmak bunlar çok ciddi şeyler."

"Birlik vurgusu sorunlu. Farklıların temsilinin normal, çatışmasının normal, muhalefetin, fikir ayrılıklarının normal olduğunu ifade eden bir söyleme ihtiyacımız var. Bunlar olmadan, "benim sözüm etrafında birlik çağrısı" bu ihtiyaçları gözardı eder."

Başta Mısır'daki devrim süreci olmak üzere İslam dünyasını yakından takip eden Yar. Doç. İsmail Numan Telci'ye göre; muhafazakar kesimin sokağa çıkması Türkiye'de demokratik kültürün toplumun tüm kesimlerince benimsendiğinin kesin olarak ortaya çıkmasına işaret ediyor.

'Demokratik düzenin yıkılması her şeyden önce muhafazakar kesime zarar verecekti' diyen Telci, gelecek dönemde anti-demokratik unsurların siyasete müdahalesinin engellenmesi ya da iktidarlar üzerinde baskı kurulması amacıyla sokağa daha fazla başvurulacak' yorumunu yaptı.

Mısır'daki darbe girişimi ardından başta Müslüman Kardeşler olmak üzere kitlelerin sokağa çıktığını hatırlatan Telci, "Tarihsel olarak sol ya da laik kesim için bir araç olarak görülen 'kitlesel sokak hareketleri' bundan sonra sağ görüşlü muhafazakarlar tarafından da kullanılacaktır". dedi.

"Türkiye'de muhafazakar kesimin darbe girişimi karşısında sokak gösterileri, 2002 yılından beri iktidarda olan AK Parti'nin başarısıdır. AK Parti tabanı üst düzeyde siyasallaşmış, demokratik olgunluğa erişmiş ve hak ve özgürlüklerin savunulmasında tüm anti-demokratik unsurlarla mücadeleye hazır olduğunu göstermiştir."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir