04 Kasım 2024 14:25
T24 Haber Merkezi
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atanmasına ilişkin olarak, "Kürt kentlerine kayyım atandığında ses çıkarmayanlar, İstanbul Esenyurt’a atandığında şok oldular. Oysa ki, biz, 2016’da Van’a, Diyarbakır’a, Mardin'e kayyım atandığında şunu açık ve net söyledik. ‘Bugün Diyarbakır, Van halkının iradesine el konuluyorsa bu yarın İzmir, Adana, Mersin halkının iradesine el konulacağının resmidir’ dedik. Ne yazık ki, tarih bizi haklı çıkardı. Ne yazık ki, ülkenin en doğusundan ülkenin en batısına zulümde eşitleniyoruz. Bugün buna karşı yan yana durmak ve söz söylemek zamanıdır" dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Mardin Büyükşehir, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atanmasıyla ilgili TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Koçyiğit'in konuşmasından satır başları şöyle:
“Bugün 4 Kasım. Güne büyük bir hukuksuzlukla uyandık. 4 Kasım tarihinin ayrıca da bir özelliği var. 4 Kasım 2016’da HDP’ye büyük bir darbe gerçekleştirilmişti. Eş genel başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve birçok milletvekili eş zamanlı bir operasyonla gözaltına alınmış ve daha sonra da tutuklanmıştı. Bu siyasi soykırım operasyonunun sekizinci yıl dönümünde bugün, bu sabah Türkiye yeni bir hukuksuzluğa, yeni bir darbeye, bir gözünü açmış oldu. Bu anlamıyla 4 Kasım tarihinin kayyım atama meselesinde seçilmesinin asla tesadüf olmadığını ifade etmek istiyoruz. Bu sabah Mardin Büyükşehir Belediyemiz, Batman İl belediyemiz ve Urfa’ya bağlı Halfeti Belediyemize kayyım atandığı bilgisini almış olduk. İçişleri Bakanlığı yine her zamanki gibi minareyi çalıp kılıfını hazırlamış. Ne diyor? Bizim belediye başkanlarımızın, eş başkanlarımızın aldıkları cezalar ve soruşturmalar gerekçesiyle belediyelere kayyım atandığını ifade ediyor. Talimatlı bir yargıyla ilerleyen bütün bu soruşturma ve koşuşturmaların, talimatlı yargıyla ilerleyen bütün bu mahkeme kararlarının sonucunda aslında gelip bu hukuksuzluğu yapıyorlar. Önce kılıfı hazırlıyorlar, sonra da minareyi çalıyorlar. Halkın iradesine darbe vuruyorlar.
Bugün halkın iradesine yapılan darbenin asıl meselesi, asıl özü, asıl gerçeği nedir? Bu ülkenin bir bölümünde, bölgede Kürt halkının en temel hakkı olan seçilme hakkının yok sayılmasıdır. Kürt halkının yurttaş olarak görülmemesidir. Kürt halkının kendi kendini yönetmesinin engellenmesidir. ‘Sen belediye başkanı seçemezsin. Sen belediye başkanı olamazsın. Sen il meclisi üyesi olamazsın. Sen aslında halk değilsin. Sen yurttaş değilsin’ sözünü bugün bu kayyım uygulamalarıyla bize söyleyen bir siyasi akılla, bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. AKP çokça şunu söylüyordu; ‘Biz siyasi darbelere karşıyız. Biz darbeye direndik. Biz darbelerin mağduru bir iktidarız' diyorlardı. Oysa ki, bugün AKP-MHP iktidarı bizzat darbeci bir iktidardır. Bizzat halkın iradesine darbe yapan, demokrasiye darbe yapan, demokrasiyi, anayasayı askıya alan bir iktidardır. Bütün bu darbeleri kumpas yöntemleriyle yaptığını da özel olarak vurgulamamız gerekiyor. Bugün yargı, emniyet, siyaset, kayyım atamak için iş birliği yapmış durumdadır. Bir kayyım kumpas üçgeni kurulmuş durumda. Türkiye bugün 21. yüzyılda, 2024 yılında bir Susurluk aklıyla karşı karşıyadır.
Bu irade gasbı, bu hukuksuzluklar sadece bugünle sınırlı değil. Sadece üç belediyemizde ve daha önce kayyım atanan Hakkari'de ve geçen hafta kayyım atanan Esenyurt’la sınırlı değil. Bugüne kadar 149 belediyeye kayyım atanmış durumda. Mardin Belediyesi'ne, Ahmet Türk'ün yerine üçüncü defa kayyım atanıyor. Batman Belediyesi'ne üçüncü defa kayyım atanıyor. Bu kadar çok kayyımı yöntem olarak belirleyen iktidar, her seferinde sandığı kurduğunda, her seferinde önümüze adaylarını çıkardığında bir başarı elde edebiliyor mu? Hayır, bir başarı elde edemiyor. Mardin Belediye Başkanımız yüzde 57,4 ile ve büyük bir zafer elde etti. Batman Belediye Başkanımız, yüzde 64,52 gibi bir oy oranıyla seçildi. O kentlerde yönetime geldiler. Tam da rahatsız olunan budur. Bütün bu sistematik kayyım uygulamasına karşı halkın bu kayyım rejimine karşı demokratik tutumu, demokratik direnişi hukuktan yana olan tutumudur. Bu tutumdan rahatsız olan bir iktidar olduğunu açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Bu kayyım rejimi aslında adı konulmamış bir OHAL uygulamasıdır. Bu aslında Kürtlere yönelik istisna hukukunun devam ettiğini, istisna hukukunun süreklileştirilmek istendiğini Türkiye halklarına da bizlere de gösteriyor. Ama bugün yeni bir yol ayrımında olduğumuzu da görüyoruz. İstisna hukukunun sadece bölgeyle sınırlı kalmadığını, bugün genelleştiğini, yaygınlaştığını ve bütün Türkiye'yi kuşattığını, bütün Türkiye'deki demokrasiye kastettiğini de hep beraber Esenyurt örneğinde de gördük. O anlamıyla bölgede olanın bölgeyle sınırlı kalmadığının altını çizmemiz gerekiyor. Birilerinin çıkıp yaptığı 'Ya bu kayyım uygulamalarını bölgeyle sınırlı tutalım’ anlayışının da tam bir bölücülük olduğunu, buradan Türkiye'nin gidebileceği bir yolun olmadığını, aksine bölgede de yapılsa, Mardin'de de yapılsa bu kayyım uygulamasına karşı çıkmak gerektiğini, Trabzon'da da olsa karşı çıkmak gerektiğini ve bu meseleye demokrasi penceresinden bakmak gerekiyor. Bizim belediyelerimizin hedef olmasını hiç kimse sadece Kürtlere yönelik bir hamle olarak algılamamalıdır. Bu Türkiye halklarının umudunu kırmaya, Türkiye'deki yükselen demokrasi mücadelesinin önünü kesmeye, Türkiye'deki halkların bir arada yaşama iradesini baltalamaya dönük bir yaklaşımdır ve bunun adım adım örüldüğünü hep beraber görüyoruz.
Biz olmasak, biz direnmesek, 2016’dan beri bu zulme karşı ses çıkarmasak, bugün AKP çoktan kendi faşist rejimini tahkim etmişti. Bugün kendileri için çoktan dikensiz bir gül bahçesi inşa etmişlerdi. Ama biz Meclis’ten sokağa kadar ülkenin dört bir yanında her türlü zulme, hukuksuzluğa karşı, her türlü irade gasbına karşı söz söylediğimiz, itiraz ettiğimiz için bugün halihazırda AKP istediği düzeni kuramıyor. İstediği düzeni, rejimi gerçekleştiremedi. O nedenle de yeniden bir saldırı dalgası başlattılar. Bizi siyaseten bertaraf ederek, kendileri açısından istedikleri o rejimi kurmak istiyorlar. Kürt kentlerine kayyım atandığında ses çıkarmayanlar, İstanbul Esenyurt’a atandığında şok oldular. Oysa ki biz, 2016’da Van’a, Diyarbakır’a, Mardin'e kayyım atandığında şunu açık ve net söyledik. ‘Bugün Diyarbakır, Van halkının iradesine el konuluyorsa bu yarın İzmir, Adana, Mersin halkının iradesine el konulacağının resmidir’ dedik. Ne yazık ki, tarih bizi haklı çıkardı. Keşke haklı çıkmasaydık. Keşke yanılsaydık. Ama ne yazık ki, ülkenin en doğusundan ülkenin en batısına zulümde eşitleniyoruz. Haksızlıklarda, hukuksuzlukta, demokrasinin gasp edilmesinde eşitleniyoruz. Bugün buna karşı yan yana durmak ve söz söylemek zamanıdır.
Kendi iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler. Arkamızda ne yazıyor? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ değil mi? Meclis’in duvarında bu yazıyor. Yazsınlar, değiştirsinler. AKP iktidarı bütün duvarlara, ülkenin dört bir yanına ‘Egemenlik kayıtsız, şartsız kayyımındır’ diye yazsın. Çünkü demokrasinin en asgari ölçüsünü bile tanımayan, en asgari demokrasi standardına uymayan, halkın iradesine saygı duymayan bir anlayış bugün ülkeyi tam bir karanlığa götürüyor. Ahmet Türk'ün aldığı cezaları alt alta sıralamışlar. Bir hafta önce Ahmet Türk, Şenyaşar ve Yıldız aileleri arasındaki barışı sağlayan Ahmet Türk değil midir? Yan yana Cumhurbaşkanı yardımcısıyla aynı karede oturan Ahmet Türk değil midir? Bir hafta önce barışı sağlayan Ahmet Türk bir hafta sonra terörist mi oldu? Bu soruyu bütün Türkiye kamuoyuna sormak istiyoruz.
Bugün hep beraber direnme günüdür. Türkiye'nin en batısından en doğusuna kadar bütün siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, kadın örgütleri, hukuk örgütleri ile beraber bu ülkede haktan, hukuktan, demokrasiden, vicdandan yana, söz kuran herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Bu zulme karşı birleşmemiz gerekiyor. Bu zulme karşı omuz omuza direnmemiz gerekiyor. Çünkü ileride bugün bu zulme direnmezsek ülkenin büyük bir kaosa sürükleneceğini, büyük bir çıkmaza gireceğini, demokrasi adına bu ülkede hiçbir şeyin kalmayacağını çok iyi biliyoruz. Onun için bugün demokrasi için mücadele etmek, dinen söyleyelim farzdır, siyaseten sorumluluktur. Hukuken haktır. Toplumsal olarak da meşrudur. Bu meşruluktan kaynaklı olarak da anayasal demokratik barışçıl mücadele hattını bütün Türkiye halklarının büyütmesi çağrısını buradan yapıyoruz." (ANKA)
DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atandı!İçişleri Bakanlığı tarafından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne, Batman Belediyesi’ne ve Şanlıurfa'nın Halfeti belediyelerine kayyım atadı. Polisler, sabah saatlerinde belediye binalarını ablukaya aldı. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan ve Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük görevden alındı. Mardin Valisi Tuncay Akkoyun Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne, Batman Valisi Ekrem Canalp Batman Belediyesi'ne, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu Halfeti Belediyesi'ne kayyım olarak atandı.
Bakanlıktan açıklamaİçişleri Bakanlığı, DEM Partili belediyelerde başkanların görevden alınma gerekçelerini açıkladı. Bakanlığın açıklamasına göre, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması gerekçe gösterildi. Açıklamada Türk hakkında henüz bir karar kesinleşmemiş dava ve soruşturma gerekçe olarak sunuldu. TIKLAYIN - Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk kimdir; neden görevden alındı?
DEM Parti'den ilk açıklamaDEM Parti'den yapılan ilk açıklamada kayyım atamalarına ilişkin olarak, "Bu yöntem ve saldırılar, her türlü çözüm arayışını ve yaklaşımını zehirlediği gibi, iktidarın samimiyeti konusunda da daha büyük şüpheler doğurmuştur. Biz çözüm ve barış için el uzatılmasını beklerken, halkın iradesine el uzatılmıştır. Biz sorunların diyalog ve müzakereyle çözülmesini beklerken, halkın çözüm beklentilerine tuzak kurulmuştur" açıklamasında bulundu. Açıklamada, "Asla boyun eğmeyeceğiz, asla mücadeleden geri durmayacağız. Eğer iktidar iflas etmiş bu yöntemlerle başarılı olacağını düşünüyorsa çok büyük yanılacaktır. Halkımız da her şart ve koşulda kendi iradesine sahip çıkacaktır" denildi. TIKLAYIN - Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan kimdir; neden görevden alındı? Mardin Valiliği: Yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemi yasaklandıMardin Valiliği, il genelinde açık ve kapalı yer toplantıları, yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemi gibi etkinliklerin 10 gün süreyle yasaklandığını duyurdu. "Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü, millî güvenlik, kamu düzeninin sağlanması, Anayasamızda ve kanunlarda öngörülen sınırlandırma ve yasaklama şartlarını doğrudan ve açıkça oluşturduğu değerlendirilen eylemler ile saldırı olaylarının önüne geçmek, terör eylemlerinin ve suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, meydana gelebilecek olası provokasyonların ve yaşanması muhtemel toplumsal olayların önlenmesi amacıyla; Açık alanlarda yapılmak istenilen toplanma, her türlü açık hava toplantıları ve kapalı yer toplantıları, miting, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma/nöbet eylemi stant açma, çadır kurma, drone çekim faaliyetleri, anket yapılması, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma vb. her türlü eylemin, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. ve 19. Maddeleri ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. Maddesi hükümleri gereğince; Valilik ve Kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler hariç olmak üzere, Mardin il sınırları içerisinde (İl merkezi, İlçeler, Polis ve Jandarma sorumluluk bölgelerinin tamamı) 04.11.2024 Pazartesi günü saat 07:00’dan 14.11.2024 Perşembe günü saat 07:00’ a kadar 10 (on) gün süre ile Yasaklanmıştır."
|
© Tüm hakları saklıdır.