30 Temmuz 2016 11:46
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Görünen o ki Erdoğan dostunu düşmanını seçmekte yetenekli değil. Geçmişte dost bellediği herkes ona düşmanlık yaptı. Düşman dediklerin darbeye karşı çıktı” dedi. Demirtaş, darbe girişimi öncesinde askere tanınan dokunulmazlıklar için de "Cizre’yi, Sur’u yakanlara, yıkanlara dokunulmazlık tanıdınız, bir gün sonra parlamentoyu bombaladı" diye konuştu.
Selahattin Demirtaş, partisi tarafından İzmir Gündoğdu Meydanında yapılan ‘Darbelere hayır, demokrasi hemen’ mitinginde konuştu. İMC'de yer alan habere göre, Demirtaş’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Çok tarihi kritik sadece Türkiye için değil tüm Ortadoğu ve dünya için önemli anların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Yaşadığımız coğrafya insanlığın var olduğu kadim coğrafyanın halkları olarak bir kez daha tarihin yeniden yazıldığı günlerden geçiyoruz.
15 Temmuzda bu tarihi süreci kendi lehine çevirmek ve tarihi kırılmayı kendi çıkarları doğrulturunda yazmak için bir darbe girişimi yaşandı. Bir kez daha bu darbe girişimini kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Darbeyi hesaplayanlar, darbeyle askeri yöntemlerle parlementoyu bombalayarak yüzlerce insanı katlederek, ülke yönetimine el koymaya çalışarak hiçbir meşru zemine sığınamazlar.
Çok şükür ki Türkiye’de tüm siyasi partilerin karşı koyuşuyla darbe bertaraf edilmiştir. Darbecilerin katlettiği meşru direniş hakkını kullanarak yaşamını yitiren yurttaşlarımızın ailelerin başsağlığı diliyoruz.
Bugün bizlerde meydanlardayız; çünkü halkların demokratik partisi tüm bileşenleri ile askeri cuntalara karşı mücadele eden bir gelenekten geliyor. Darbe koşullarına nasıl gelindiğini ve darbe ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini meydanlarda haykıracağız. Darbeyi göz göre göre davet eden siyasi anlayışı meydanlarda eleştireceğiz.
Meydanlar yalnızca AKP yanlılarına açık olmamalı. AKP’yi eleştirenlere açık olmalı. Darbenin nedenlerinden biri demokrasinin eksik olması. Bir ülke düşünün ki 10 yılda bir askeri darbelerle ordu siyasete yön vermeye çalışıyor.
Neden ordu bu cesareti gösteriyor? Doğru soru budur, buna verilecek doğru cevap ülkeyi darbelerden uzaklaştırır. Çünkü demokrasimiz eksik. Demokrasi seçimlerden ibaret değildir. Demokrasi halkın her alanda söz sahibi olduğu yönetim biçimidir.
Ülkemizde Cumhuriyetin kuruluşundan beri en fazla eksikliğini hissettiğimiz şey demokrasidir. Demokrasi ile alakası olmayan ülkelerde darbeler yaşanıyor. Biz de maalesef 14 yıllık AKP iktidarı döneminde kurumsal demokrasiyi inşa edemediğimiz için 15 Temmuzda darbe girişimi oldu.
14 yıldır AKP’de ve bütün hükümet dönemlerde asla demokrasi kurumsal hale getirilmedi. Devleti bir partinin malı gibi gördüler. Geçmiş dönemde devleti yöneten kadrolar aynı anlayışla iktidarı ele geçirmişlerdi. AKP döneminde aynı şekilde düşündü.
Devlet ele geçirilecek bir aygıt değildir. Devlet hepimizin ortak malıdır hizmetkarıdır. Parasını hepimiz ortak ödüyoruz. Vergilerimizle kuruşu kuruşuna hepsinin parasını biz veriyoruz. Ama devletin bir tek parti kendi malı haline getirmeye çalışıyor. Bu da darbelere zemin sunan hatalardan biridir.
14 yıldır AKP iktidarı devleti geçirmek için elinden geleni yapıyordu. 3 yıl önce devleti Fethullah Gülen Cemaati’nin sahili yapmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bazı şehirlerde valilerin sözü geçmiyordu, cemaatin o şehirden sorumlu abilerinin sözü geçiyordu. Buna şahit oldum.
Bunlar bakanlık yoluyla; genel müdürlük savcılık hakimlik memuriyet aklınıza ne geliyorsa bütün bu kadrolara ve kademelere adeta büyük bir torpille geldiler. Cemaatin hedef gösterdiği kişileri meslekten attılar.
Üniversite öğrencileri cemaat kadrolarının baskısı altında sınıf geçemez hale geldiler. Üniversitelere adeta bir terör odağı şeklinde çöktüler. Bunları yaptılar sızma şeklinde değil süzme şeklinde. Süzüle süzüle tüm kadroları ele geçirdiler.
AKP’nin buna ihtiyacı vardı. Cemaate sendika kurdurdular. Buna üye olmayan memurlar atanamadı, tayin olamadı. Sarı sendikaları böyle ürettiler. Unutmayın bunlara TOKİ’den evler yaptılar. Ucuz konutları memurlara, cemaat sendikası üyesi olanlara dağıttılar. Gerisini ezmeye sürgünlerle baskı altına almaya çalıştılar.
Parlamentoda durum farklı değildi. O dönem meclis kürsüsünden biz bunları eleştirdiğimizde bunlar bize saldırırdı. Hoca efendiye laf söyleyemezsiniz diye saldırırdı. Çünkü vekillerinin yarısı cemaatten.
Bunlar tehlikelidir devleti ele geçirecekler yanlış yapıyorsunuz diye anlatmaya çalıştık. Ancak bunları eleştirmek tutuklanma gerekçesiydi. Çünkü hakim ve savcılarda cemaatti. Bunlar karşısında direnmekten başka çare yoktu.
Bu tür çok inançlı toplumları bir arada tutabilecek olan laikliktir. İslamın hedefi devletleşmek değildir. Devleti ele geçirmek değildir. İslamın amacı topluma hizmettir. Allah bu dini devletin dini olsun diye göndermedi. Kulların halkın dini olsun diye gönderdi. Bu da darbeyi kamplaşmayı hızlandıran nedenlerden biridir.
Bir başka neden Türkiye’yi yalnızlığa ittiler. Avrupa’dan Amerika kıtasına kadar hiçbir dostu müttefiği kalmadı. Bu yalnızlaşmada içeride de darbe mekaniğini tetikledi. Kürt sorununu tekrar orduya havale etmek bir hataydı.
Bunlardan büyük bir ders çıkarmış olmaları en büyük temmenimizdir. Hata yapılabilir ama gelinen noktada sağlıklı bir özeleştiri doğru bir politik tutum ortaya konulursa korkumuz kaygımız olmaz.
15 Temmuz’dan bu yana bakıyoruz tek birinden bile ders çıkarma durumu yok. Yine devletin ele geçirme politikası işliyor. Demokratik tek bir uygulama yok. Yine vatan millet Sakarya edebiyatı ile toplumu aldatma var.
15 Temmuzda yapanlar bir daha deneseler yine başaramayacaklar. Yüzlerce insanı katletseler bile başaramayacaklar. Hepimiz karşıyız. Hiçbir siyasi güç bunların arkasında durmamıştır. Mesele darbeyi nasıl önleyeceğimizdir.
15 yılda bir bunu yaşamak zorunda mıyız? Bu halk bunu hak etmiyor. Bu halk özgürlüğü sınırsız demokrasiyi hak ediyor. Görünen o ki Erdoğan dostunu düşmanını seçmekte yetenekli değil. Geçmişte dost bellediği herkes ona düşmanlık yaptı.
Bizim gibi demokratik uzlaşma çağrısı yapanları da düşman belledi. Senin dost dediklerin düşman çıktı. Düşman dediklerin darbeye karşı çıktı. Önemli olan tek dil olmak değildir. Mevzu özgürlüğümüz geleceğimiz olduğunda tek yürek olabilmektir. Biz HDP olarak bunu başarıyoruz. Türkiye’nin gerçek fotoğrafı budur.
Bu darbeye karşı direnmek ne kadar meşru ise Türkiye’yi otoriter dikta sistemine karşı direnmekte o kadar meşrudur. Biz ne dikta ne de darbe diyoruz. Tek adam rejiminin bu ülkeye bir katkısı olmaz.
Demokratik adımlar atsın diye bekliyoruz ki OHAL ile Cumhurbaşkanı hükümete büyük yetkiler verdi. Darbe ile hukuk çerçevesinde mücadele etmek doğrudur. Niye OHAL ile yapıyorsunuz ki bunların hepsi insan hakları ihlallerine neden oldu.
40 bin öğretmen işinden oldu. Darbeci mi değil mi bakılmıyor bile. Yazıktır. Cemaatin evinde kalmış okumuş olabilir bu suç değildir, geçmişte suç değildi. Darbeye kim destek vermiş onlarla mücadele edin.
İnsanları işkencelerden geçiriyorlar. Bunların hepsi kamplaşmayı getirir, yapmayın. Cemaatle alakası olmayanlar da işten çıkarılıyor. Devrimci demokrat insanlar baskı görmeye başladı.
OHAL amacı dışında kullanılırsa bir kez daha hata yapılmış olur. Bizim bu kritik süreçten çıkışla ilgili önerilerimiz var.
Birincisi Kürt sorununda müzakere dediğimiz yola yönteme dönmek gerekir. Silahları susması İmralı’da tecride son verilmesi lazım. Bu çok öneli çok hassas bir konudur. Bu ülkemizin iç barışına katkı sunar.
Darbeyi atlatmış bir toplum olarak bizim artık kana göz yaşına değil huzura güvene ihtiyacımız var. Kürt sorunu bu ülkede vardır alevi sorunu vardır. İkincisi dokunulmazlık sorunu bizim dokunulmazlıklarımız kaldırıldı, askere dokunulmazlık verildi.
15 Temmuz’da sokağa çıkan askerin hepsinin bir dokunulmazlığı vardı. Askere dokunulmazlık tanımak yanlıştır. Bizim dokunulmazlığımızı siyasi gerekçelerle kaldırdınız bir gün sonra darbeye kalkıştılar. Cizre’yi Sur’u yakanlara yıkanlara dokunulmazlık tanıdınız, bir gün sonra parlamentoyu bombaladı.
Terörle mücadele yapıyoruz adı altında halen yıkım devam ediyor. Böyle vicdansızlık hukuksuzluk devam ederken bunları kahraman ilan ettiniz. Bazı güvenlik güçleri sivilleri öldürüyorsunuz dediğimizde AKP milletvekilleri bize saldırmaya kalktılar.
Bırakın sivilleri öldürmeyi savaş uçağı ile meclisi bombalayarak milletvekillerini öldürmeye çalıştılar. Demek ki birbirimizi anlamakta dinlemekte fayda varmış. Genelkurmay başkanlığı hükümete bağlanmalıdır. Parlemento bunları denetleyebilmelidir.
'İşkence asla kabul edilemez'
Devleti yeniden organize ederken mecliste bir komisyon kuralım öyle halledelim. Devlet ne HDP’nin ne AKP’nin malı olsun. Halkın olsun. Doğru olan budur. Her insan kendini savunsun derseniz sokaktaki linççi gruplara tolerans gösterirseniz iç savaşı körüklemiş olursunuz.
Darbeci olarak suçlanan insanlara adaletli davranmak zorundayız. İşkence asla kabul edilemez. Haksız yere işten atılanlar varsa mağduriyetleri giderilmelidir. Gerçek darbeci kimdir bunu ortaya çıkarabilmenin yolu adil yargılamadır.
Bu ülkede tekçi anlayışın faşizmin etrafında kenetlenme anlayışı içerisinde olmayacağız. Ama bize gelin bize nar gibi olalım deniyorsa biz hazırız. Zor günlerden geçiyoruz ama bunları atlatacağız lütfen moralli olun.
Bu ülke aydınlık yarınlara kavuşacak. Tek parti değiliz ama tek yüreğiz. Belki bizi tekleştirmek istiyorlar ama biz yürekte tekliği sağlayana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz."
© Tüm hakları saklıdır.