Gündem

Depremin üçüncü gününden notlar: Ses geldiğinde AFAD, AFAD geldiğinde iş makinesi, iş makinesi geldiğinde ekip yoktu

14 Şubat 2023 13:53

Ruşen Takva

Depremin üzerinden iki gece geçmişti. Üçüncü günün sabah saatlerinde Gaziantep’in Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde hâlâ arama kurtarma çalışmaları tam olarak başlamamıştı. Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta olduğu gibi enkaz altında kalan insanlar molozların altından ya kendi imkanlarıyla çıkmıştı ya da komşuları tarafından çıkarılmaya çalışılıyordu. Yemek ve su gibi temel ihtiyaçların dağıtımı çok sınırlıydı. Depremin üzerinden 48 saatten fazla bir zaman geçtiği için artık tuvalet gibi çok önemli olan yeni ihtiyaçların eksikliği sorunlar yaratıyordu. Bununla beraber havanın dondurucu soğukluğu, ısınma problemi ile çadır ihtiyacı doğurmuştu.

Nurdağı ve İslahiye ilçelerindeki yıkımın boyutu aslında diğer tüm kentler kadar büyüktü ama sadece nüfusun az olması sebebiyle Kahramanmaraş ve Adıyaman’daki kadar çok sayıda insanın ölümüne sebep olmadı. Şayet Nurdağı’nın nüfusu Gaziantep kent merkezi kadar yüksek olsaydı, muhtemelen depremde en çok can kaybının yaşandığı yer olarak Nurdağı ve İslahiye ilçelerini konuşur olurduk.

Enkazların başına AFAD yetkilileri geldiğinden ses neredeyse yoktu

Arama kurtarma çalışmalarının ne kadar yetersiz olduğu depremin üçüncü günü Nurdağı ve İslahiye’de daha net anlaşıldı. Zira ilk iki gün deprem bölgelerindeki enkazların altından gelen yardım çığlıkları artık tek tük binalardan duyuluyordu. Yani enkazların başına AFAD yetkilileri geldiğinde artık ses neredeyse yoktu.

Enkazların altından ses geldiğinde AFAD yetkilileri yoktu. Sesler kesildiğinde iş makineleri yoktu. Sesler geldiğinde ve iş makineleri aynı anda enkazın başındaysa bu kez AFAD yetkilileri yoktu. İşte bu kısır döngü insanların hipotermiden ölmesine sebep oldu.

"Depreme dayanıklı raporu olduğu için bu binayı aldım"

Nurdağı’ndaki 5 katlı binanın en üst katında uyuduğu sırada depreme yakalanan ve enkazın altında altıncı saatin sonunda komşularının yardımıyla kurtulan bir depremzede; “50’ye yakın akrabamı kaybettim. Herkes öldü, herkes. Ben bu binayı alırken depreme dayanıklı raporu olduğu için aldım. Bu raporu kim verdi?” diyerek başka önemli bir detayı dile getiriyordu.

İslahiye’de de durum farklı değildi. Kentte bulunan yapıların üçte biri tamamen yıkılmıştı. Enkazların altından yardım çığlıkları duyuluyordu ama hâlâ birçok binada arama kurtarma çalışmalarına başlanmamıştı. Bununla beraber AFAD çadırları kurulmuştu ve sıcak yemek ile çay servisleri yapılıyordu.

Depremin ilk gününde neredeyse hiç gazeteci yoktu

Türk Telekom da mobil bir araç göndermiş ve depremzedelerin dışarıda bulunan akrabaları ile iletişim kurabilmeleri için ahizeli telefon sistemini aktif etmişti. Adıyaman ve Kahramanmaraş’taki depremin ilk iki gününde neredeyse hiç gazeteci yoktu ama depremin üçüncü gününde İslahiye’ye ana akım medya canlı yayın araçlarını göndermişlerdi. Enkazları arkalarına alan muhabirler de canlı yayınlarda ‘mucize’ haberlerine başlamışlardı.

Mucize haberlerinin yapıldığı bu binalardan bir tanesinin 200 metre uzağında yıkılan 5 katlı bir enkaz vardı. Etrafı güvenlik şeridiyle kapatılmıştı. Şeridin güvenli tarafında ise ellerini enselerinde birleştirerek ayakta bekleyen bir kalabalık, yalnız kalan bu enkaza bakıyorlardı.

"Hâlâ iş makineleri ve vinçler gelir de yakınlarımızı kurtarır diye bekliyoruz"

Kalabalık gurubun yanına gittiğimizde aslında enkazın altından sesler geldiğini ve güvenlik şeridinin dışında tutulan insanların da enkazın altından gelen seslerin akrabaları olduğunu öğrendik. Konuştuğumuz depremzede şöyle anlatıyordu; "3 günden beri AFAD yetkililerine binadan ses geldiğini ve yakınlarımızın yardım istediklerini söyledik. Eksik olmasınlar ikinci gün gelip baktılar da ama enkaz üzerinde çalışma yapılamayacağını ve çalışma yapacak ekip için risk oluşturduğunu söylediler.

Bunu da anladık abi biliyor musun? Madem risk yaratıyor başka ölümler olmasın istedik. Ancak saatler sonra yurtdışından gelen bir arama kurtarma ekibi, bu binaya iş makineleri ve vinçlerle destek verilirse girebileceklerini söyleyince orada yıkıldık. Şimdi hala iş makineleri ve vinçler gelir de yakınlarımızı kurtarırlar diye bekliyoruz. Hem de enkaz altından hala seslerini dinleye dinleye…
"

Sesler artık neredeyse duyulmuyordu

Deprem dördüncü gününe girdiğinde AFAD yetkilileri sahada çalışmalarını hızlandırmış ve gıda tedariki sorunu kısmen de olsa çözülmüştü. Ancak enkazların altından gelen sesler artık neredeyse duyulmuyordu.

Tüm deprem bölgesinde hatta tüm ülkede insanların psikolojileri harap, sinirleri hala gergin. Elbette toparlanacağız, ancak toparlanabilecek gibi olduğundan değil, toparlamak zorunda olduğumuzdan…

TIKLAYIN | Depremin ilk günlerinde Adıyaman'da neler yaşandı: Çirkin ve soluk renkli deprem battaniyeleriyle kefenlenmiş bedenler

TIKLAYIN | Depremin ikinci gününden notlar: 'Televizyonlar öyle söylüyor ama burada AFAD yok' dediler, Maraş bitti!