Der neue Tag gazetesi, Almanya'nın mülteci konusunda Türkiye ve Libya gibi ülkelerle yaptığı anlaşmaları eleştiriyor:
"AfD'nin anket değerleri düştükçe, parti cephesinden avaz avaz sesler yükseliyor. Mülteci konusunun gündemde ön sıralarda yer almamasına şaşmamalı. Bunun bedeli kanlı. İnsanlığa ihanet. En kötüsü de mülteci sayısındaki artışı önlemek için, Almanya'nın hiç de lezzetli olmayan çorbalar kaynatan rejimlerle anlaşmalar yapması. Türkiye'nin bir diktatörlük yolunda olması ya da Libya'nın insan haklarını ayaklar altında ezmesine bakmaksızın. Sınırlar giderek daha geçilmez oluyor. Şimdi de Bulgaristan ülkesini orduyla koruyor. Bir kale Avrupası… Özgür bir kıta vizyonu mezara gömüldü."
Bavyera eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann, Almanya-Avusturya sınırındaki kontrollerin süresinin uzatılmasını istedi. Nürnberger Nachrichten, konuya ilişkin bir yoruma yer veriyor:
"Aslında artık söz konusu olan kaçak göçmenler değil. Herrmann, yine genel terör tehdidinin yanı sıra sınırlarda tüm suçluların yakalanabileceği yönündeki yardımcı argümana sarılıyor. Bu nedenle Herrmann, sınırların polis tarafından korunmasının önemli ve doğru olacağını söylüyor. Ancak bu şekilde Schengen fikrinin kendisi için neden öldüğünü söylemiş olmuyor. Tartışmayı kızıştırıp, dikkati başkalarının üzerine çekmesi hiç dürüstçe değil."
Münchner Merkur'de de aynı konuda bir yorum yer alıyor:
"2015 mülteci yazında Başbakan'ın önderliğinde CDU, SPD, Yeşiller ve Sol Partili politikacıların büyük bir duyguyla ifade ettikleri neydi? 'Almanya'nın sınırları korunamaz'. Ancak iki yıl sonra durum daha farklı: Federal Emniyet Teşkilatı şefi ve Merkel'in önde gelen İçişleri Bakanı Herrmann, Bavyera-Avusturya sınırında buluşuyor ve Cumhuriyeti kaçak yollardan girmeye çalışan binlerce göçmenden koruyan polisin çalışmalarını övüyor. Böyle bir iltica manevrası. Hristiyan Birlik, şüphesiz Başbakan'ın da onayıyla, şu anda seçim kampanyasını, iki yıl önce 'korunmaz' ilan ettikleri sınırlarda yürütüyor."
Magdeburg'da yayınlanan Volkstimme gazetesi Kuzey Kore krizine yönelik bir yoruma yer veriyor:
"Kuzey Kore çatışmasında diplomatların işe koyulmasının vaktidir. Başlatılabilecek bir savaş milyonlarca insan için sonsuz acı anlamına gelecek. Durum 1961 yılında Berlin'deki Checkpoint Charlie'de Sovyet ve Amerikan panzerlerinin karşı karşıya geldiği duruma benziyor. Biraz daha ilerlemiş olsalardı Üçüncü Dünya Savaşı'nın fitili ateşlenebilirdi. Ancak diplomatlar silahları yendi. Şimdi de böyle olmalı. Kuzey Kore çatışmasının arkasında ABD'den gelen taciz ateşi de var: Trump'ın selefi Obama'nın başlattığı Avrupa'dan uzak, Asya'ya yönelim. Çin ve müttefiki Kuzey Kore için bir provokasyon… Geriye kalan tek şey alev almış kafaları yeniden yatıştıracak bir diplomasi."
© Deutsche Welle Türkçe
Ajanslar, BS/BÖ