Gündem

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

  1- MUHARREM İNCE'DEN CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ'NE ZİYARET    Haber-Kamera: Cansel KİRAZ- Güven USTA- Akın ÇELİKTAŞ/İSTANBUL DHA CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni ziyaret etti

24 Mayıs 2018 16:53

 

1- MUHARREM İNCE\'DEN CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ\'NE ZİYARET 

 
Haber-Kamera: Cansel KİRAZ- Güven USTA- Akın ÇELİKTAŞ/İSTANBUL DHA
CHP\'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi\'ni ziyaret etti. Muharrem İnce,  \"24 Haziran\'da Allahın izni, milletin isteğiyle cumhurbaşkanı olduğumuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisi\'ne gelecek olan ilk kanun teklifi Cerrahpaşa\'nın birleştirilmesidir. Muharrem İnce\'nin cumhurbaşkanlığında rektör atamaları, cumhurbaşkanı tarafından yapılmayacaktır\" dedi. Öğrenciler, akademisyenler ve sağlık çalışanları Muharrem İnce\'yi dekanlık önünde karşıladı. Bu sırada   \'Cerrahpaşa bizimdir, bizim kalacak\', \'Cerrahpaşa evimiz, hiçbir yere gitmeyiz\' şeklinde sloganlar atıldı.  Öğrencilerin steteskop hediye ettiğı Muharrem İnce,  burada üniversitelerin bölünmesine ilişkin konuştu.

\"CERRAHPAŞA ŞİFADIR, CERRAHPAŞA TARİHTİR\"
Dekanlık önünde konuşan Muharrem İnce, şunları söyledi.
\"Cerrahpaşa şifadır, Cerrahpaşa tarihtir. Milleti böldüler, gönülleri böldüler, şimdi üniversiteleri bölüyorlar. Biz, milleti de birleştireceğiz. Gönülleri de birleştireceğiz. Üniversiteleri de birleştireceğiz. New York Üniversitesi\'nde 300 bin öğrenci var, İstanbul Üniversitesi\'nde 110 bin öğrenci var. 300 bin öğrencili New York Üniversitesi bölünmüyor, 110 bin öğrencili İstanbul Üniversitesi bölünüyor. Hem Cerrahpaşa kaybediyor  hem İstanbul Üniversitesi kaybediyor hem Türkiye kaybediyor. Hayatında bir gün dahi kampüste, üniversitede okumuş, üniversite arkadaşları olan birisi, kampüste kantinde oturmuş, kantinde ders çalışmış, üniversite arkadaşlarıyla fotoğraf çektirmiş birisi üniversiteleri bölmez\" dedi.

\"REKTÖR ATAMALARI CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN YAPILMAYACAK\"
\"Haziran\'da Allahın izni, milletin isteğiyle cumhurbaşkanı olduğumuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisi\'ne gelecek olan ilk kanun teklifi Cerrahpaşa\'nın birleştirilmesidir. Muharrem İnce\'nin cumhurbaşkanlığında rektör atamaları, cumhurbaşkanı tarafından yapılmayacaktır\" diyen İnce şöyle konuştu:
\"Siyasi partilerin genel başkanları nasıl milletvekillerini seçiyorsa, üniversitedeki hocalarımıza bu hakkı geri vereceğiz. Rektörlerin seçiminde hocalar oy kullanacak, öğrenci temsilcileri de oy kullanacak. Demokratik üniversite, özgür üniversite, konuşan üniversiteyi yeniden kuracağız. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk\'ün şu balkona çıkıp, söylediği bir söz var. \'Cerrahpaşa, at nalı biçiminde denize kadar ilerlemelidir\' diye. Atatürk\'ün bu sözünü emir kabul ediyorum ve bunu yapacağız\" şeklinde konuştu.

GENÇLERE,  SANATÇILARA VE BİLİM İNSANLARINA SESLENDİ
Muharrem İnce sözlerine şu şekilde devam etti:
\"Hayallerimden birisi, bir üniversiteye cumhurbaşkanı olarak gittiğimde ola ki yanlış bir şey yaptık gençlerin beni protesto edebilmesi lazım. Uygar ölçüler içerisinde bana karşı çıkabilmeleri lazım ve bunu istiyorum. 3 kesimden bunu istiyorum; Bir; gençler. Herkesten önce fark etmelisiniz tehlikeyi ve yeniliği. Ve ses çıkarmalısınız. İki; bilim insanları, siz susmamalısınız. Herkes sustu Türkiye\'de. Yüksek lise gibi oldu üniversiteler. Üç; sanatçılar. Gençler, bilim insanları ve sanatçılar siz susarsanız, Türkiye susar.16 yıl bu ülkenin gençlerine fizik anlatmış, atom fiziği anlatmış, nükleer fizik anlatmış ve Cerrahpaşa\'dan da onlarca öğrencim doktor oldu. Size fizik anlatmayacağım ama cumhurbaşkanı olarak meydanlarda gelecek anlatacağım\"

Görüntü Dökümü:
-İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi bahçesinden görüntü
-Muharrem İnce\'nin dekanlık önüne gelmesi
-İnce\'ye hediye takdim edilmesi 
-İnce\'nin konuşması
-Genel ve detaylar 

24.05.2018 - 13.18 Haber Kodu : 180524080

===================

(geniş haber)
2- EROL BİLECİK TÜSİAD YİK TOPLANTISINDA KONUŞTU
 
*TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Başkanı Erol Bilecik, 

\" Merkez Bankamız tarafından atılan adım son iki haftadır yaşanan süreçte bir nebze olsun rahatlık sağlamıştır\"

\"Bundan sonraki süreçte istikrarı önceliklendiren politika ve söylemlerin devam ederek, ekonomi yönetimimizin uyum ve ahenk içerisinde politika yapım sürecini devam ettirdiğini görebilmeyi arzuluyoruz\" 

Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Harun UYANIK / İstanbul DHA 
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı Sabancı Center\'da düzenlendi. Toplantıya TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Başkanı Erol Bilecik, YİK Başkanı Tuncay Özilhan, YİK Başkan Yardımcıları Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ümit Boyner, Ömer Aras ve Agah Uğur katıldı.  
Toplantıda bir konuşma yapan Erol Bilecik, \"Ülkemiz son derece zorlu bir süreçten geçiyor. Bu durumdan en hızlı ve en çok etkilenen alan, şüphesiz ülkemizin ekonomisidir. Bu ortamda, hep birlikte mevcut durumu daha iyi anlamak ve bu gidişata yön verebilmek için her zamankinden daha fazla istişareye ihtiyacımız var\" dedi.

\"TÜSİAD SİYASETE KARIŞIR\' DENİR\"
Ekonomi hakkında konuşmayı tercih ettiğini ifade eden Bilecek, \"Çünkü ekonomimizin geldiği durum, maalesef gelecekten önce bugünü tartışmamızı, hatta geçmişe bakarak nerede hatalar yaptığımızı ve bunları nasıl düzeltebileceğimizi konuşmamızı gerektiriyor. Tüm bunları konuşmaya mecburuz. Çünkü yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar sorumludur\" dedi. 
Bilecik sözlerini şöyle sürdürdü: Dönem dönem; özellikle de seçim öncelerinde gibi siyasetin ülke gündeminin en üst sırasında olduğu zamanlarda, polemik konusu olur; \'TÜSİAD siyasete karışır\' denir. TÜSİAD olarak biz, ilkelerimiz gereği, hiçbir zaman siyasete karışmayız. Biz, her çağdaş ülkenin önde gelen iş dünyası temsil örgütü gibi ekonomiden demokrasiye; teknolojiden eğitime, Türkiye\'yi dünyada daha güçlü kılacak tüm alanlarda veri temelli analizler yapar, politika ve uygulama önerilerimizi kamuoyuyla ve devletimizle paylaşırız. Bu, vatanseverliğin ve demokrasinin gereğidir. Bizler, iş insanlarıyız. İşimiz, işletmelerimizi iyi ve verimli şekilde yönetmektir. Hedefimiz, her zaman ürünlerimizin, hizmetlerimizin, ekonomik, toplumsal ve ekolojik; her açıdan en iyi nitelikte olmasını hedeflemektir. İdealimiz, bu şekilde ülkemizin küresel gücüne ve refahına katkı sağlamaktır\"

\"KESİNLİKLE GERİDE KALAMAZSINIZ\"
İş insanları olarak, her ne kadar en temelde kendi iş alanımızın sınırları içinde düşünüp hareket ediyorsak da tüm dünyayı etkileyen küresel hareketleri ve dinamikleri, bunların ulusal ekonomiler üzerindeki etkilerini hesaba katmadan başarılı olamayacağımızı biliyoruz. Küresel ekonomi, küresel rekabet demektir. Bu rekabette ayakta kalmak için rakiplerinizden bir adım önde olmak zorundasınız. Kesinlikle geride kalamazsınız. İşletmelerimizin düzgün çalışması için biz elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Ancak bunun yanı sıra tutarlı, küresel ve ulusal verilere dayalı, rasyonel ekonomi politikaları uygulandığını görmeye ihtiyacımız var. Ekonomi yönetimlerinin, bizim de bazen göremeyeceğimiz gelişmeleri takip ederek, bıçak kemiğe dayanmadan gerekli önlemleri alması, iş dünyası açısından kritik önemdedir. TÜSİAD olarak bu çabalara kurulduğumuz ilk günden beri hep destek olmaya çalıştık. Kısa ve uzun vadeli analizlerimizle, raporlarımızla ülke ekonomisinin sağlıklı, sürdürülebilir bir büyüme ve gelişme rotasına girme yöntemleri hakkında öneriler ürettik. Uzun bir süredir, dünyadaki gidişata ve Türkiye ekonomisinin büyüme dinamiklerine bakarak, büyüme modelimizi gözden geçirmemiz gerektiğini savunuyoruz. Güven veren, yapısal sorunları giderici temel reformları önceliklendiren yeni bir ekonomi anlayışına ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz.

\"EKONOMİDE MUCİZELER YOKTUR; GERÇEKLER VARDIR\"
Bilecik, dünyada 2008 krizinin getirdiği koşullarda, sonuna kadar açılan para musluklarının yarattığı bol ve ucuz para döneminin bir gün sona ereceğini bildiklerini belirterek, \"Ekonomimizin ihtiyaç duyduğu köklü reformları, bu bolluk döneminde yaparsak, olası bir daralma döneminde karşımıza çıkabilecek zorluklarla daha kolay baş edeceğimizi birçok defa dile getirdik. Sorunlarınızı zora girdikten sonra çözmeye kalkarsanız, çok daha büyük maliyetlere katlanmak zorunda kalabilirsiniz. Hepimiz piyasaları, kur, faiz, enflasyon oranlarını yakından takip ediyoruz. Son dönemde hem dışarıdaki gelişmeler, hem de içeride uygulanan genişlemeci politikalar, bu göstergelerde ciddi bozulmalara yol açtı. Ülke olarak yaşadığımız zorluklar, sonu gelmeyen bir seçim takvimi, hain darbe teşebbüsü, bölgemizdeki gelişmelerin yarattığı tehditler, elbette bizi zorluyor. Tüm bu etkenlere rağmen, ekonominin temelinde bir süredir zayıflamalar gözleniyordu. Maalesef, yüksek enflasyon ve ağır borç problemi nedeniyle, Türkiye ekonomisindeki dengeler hayli kırılgan hale gelmişti. Tasarruf oranlarımız, iç talebe dayalı yüksek büyümemizi finanse etmekte yetersiz kalıyor. Dış borca bu nedenle bağımlıyız. Dış borç, kamu ya da özel sektör ayırt etmeden hepimiz için bir kur riski yaratıyor. Ülkemizin döviz ihtiyacının bir şekilde, tercihen uzun vadeli doğrudan yatırımlarla, bunların yetmediği durumda kısa vadeli, daha likit araçlarla karşılanması gerekiyor. Yapısal reformlar ile bunu değiştirebilmeyi, yabancı kaynak bağımlılığımızı azaltmayı biz de istiyoruz ancak bugünkü durumda olmamızın sebebi de reformların sürekli ertelenmesidir. Çözümü ertelenen sorunlar, gelecekte daha büyük sorunlar olarak karşımıza çıkar. Artık içinde bulunduğumuz gerçeği kabul etmemiz ve bu gerçeğe uygun politikalar üretmemiz gerekiyor. Çünkü ekonomide mucizeler yoktur; gerçekler vardır. Ve hakikati istediğiniz gibi eğip bükemezsiniz\" diye konuştu. 

MERKEZ BANKASI\'NIN MÜDAHALESİ
TÜSİAD Başkanı Bilecik, \"Hem yurt içinde, hem yurt dışında, bugün Türkiye ekonomisi politikaları büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Ekonomide dengelerin değişebileceğine yönelik en ufak bir sinyal geldiğinde hem dış, hem iç piyasadaki oyuncular anında pozisyon değiştiriyorlar. Böylece faizler ve kurlar her siyasi gelişmede hareketleniyor. Dünyanın tüm ekonomileri için geçerli bir gerçeği anımsatmak isterim. Kural temelli, öngörülebilir politikalara dayanmayan günübirlik tedbir ve paketler, bir ülkenin ekonomisinin sürdürülebilirliğini sorgulanır hale getirir. Nitekim; kurda gördüğümüz hızlı yükseliş, Türkiye ekonomisi için bu sorgulamanın başladığını gösteriyor. Bir an önce ekonomimize duyulan güveni yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde ekonomimiz sert bir düzeltme ile karşı karşıya kalacaktır. Dün Merkez Bankamız tarafından atılan adım son iki haftadır yaşanan süreçte bir nebze olsun rahatlık sağlamıştır. Bundan sonraki süreçte istikrarı önceliklendiren politika ve söylemlerin devam ederek, ekonomi yönetimimizin uyum ve ahenk içerisinde politika yapım sürecini devam ettirdiğini görebilmeyi arzuluyoruz. Yakın geçmişte ekonomi yönetimimiz çok önemli başarılara imza attı. Kalıcı başarıya ulaşmak için beklentimiz, önümüzdeki hassas dönemde de ekonominin kararlılıkla ve akılcı politikalarla yönetilmesidir\" diye konuştu. 

\"SANAYİ 4.0 OLMAZSA DOLAR 4.0 OLUR\' DEMİŞTİK\"
Bilecik, \"Mayıs 2013\'te yurtdışında ucuz para dönemi sona erdi. O tarihten itibaren faizler artmaya, sermaye akımları tersine dönmeye başladı.  Ucuz borçlanıp, bol para ile büyüme sağlamak gibi bir seçeneğimiz artık yok. Yüksek büyümeyi reform ve verimlilik artışlarıyla sağlayamadığımızda, parasal ve mali genişlemeyle; yani bol ve ucuz parayla büyüdüğümüzde, hep aynı sorunlarla karşılaşıyoruz: Yüksek cari açık, yüksek enflasyon. Yüksek büyümeyle ekonomimizin tekerlekleri hızlı dönüyor ama aynı anda yüksek cari açık ve yüksek enflasyon nedeniyle ekonomimiz patinaj yapıyor, ilerleyemiyoruz. Hem büyümede, hem kalkınmada reformlar yoluyla kat edebileceğimiz çok mesafe var. Sanayimiz örneğin, ihracat yoluyla dışa en açık, en rekabetçi sektörümüz. Ülkemize giren dövizin de en önemli kaynağı. Hatırlarsanız, \'sanayi 4.0 olmazsa dolar 4.0 olur\' demiştik. Maalesef dolar 4.5 lirayı bile geride bırakalı çok oldu. Olan, sürpriz değildir. İşte içinde bulunduğumuz durumun belki de en yalın özeti budur. Sorunlarımız aynı kalmaya devam ettiği sürece, birçok defa paylaştığımız çözüm önerilerimizi aşağıdaki gibi, tekrarlamaya devam edeceğiz\" diye konuştu.
 
EĞİTİMİN ÖNEMİ
Rekabet gücünü artırmak için inovasyon yapmanın, teknoloji üretmenin zorunlu olduğunu, teşvikin yetmeyeceğini, eğitim gerekli olduğunu belirten Bilecek, \"İşe öğretmenlerimizin yetkinliklerini ve koşullarını güçlendirerek, çocuklarımızı genç yaşta fen-teknoloji-mühendislik-matematik\'e ve yaratıcılıklarının gelişmesi için sanata, yani STEM+A\'ya yönlendirerek başlamalıyız. Finansal okur-yazarlık erken yaşlarda başlamalı.  Bugün tasarruf sorunumuz varsa, tasarruf açığımız bizi dış borca götürüyorsa, yüksek katma değerli üretim yapamıyorsak, sanayide dijital dönüşümle beraber eğitim reformunun eksikliğindendir. Reformlara hız vermeliyiz. Yetişmiş, potansiyeli en yüksek insan kaynağımızı beyin göçü ile kaybetmemek için onlara yaşamak isteyecekleri bir gelecek sağlamalıyız\" dedi. 

\"ASIL İHTİYACIMIZ, GÜÇLÜ BİR VERGİ REFORMUDUR\"
Erol Bilecik, bugünlerde, art arda pek çok paket açıklandığını belirterek şunları kaydetti: 
\"Kurdaki artışların enflasyona etkisini azaltmak için akaryakıt ÖTV\'sinde indirim; konut satışlarını artırmak için KDV\'de indirim yapıyoruz. Vergisini ödemeyenleri affedip, borçlarını yeniden yapılandırıyoruz. Neredeyse her yıl yeni bir vergi affı var. Bu kadar yüksek büyümeye rağmen vergilerimizi hala normal yollarla toplayamıyoruz. Dolaylı vergilere başvuruyoruz. Oysa asıl ihtiyacımız, güçlü bir vergi reformudur. Genç bir girişimciyi düşünün, iyi bir fikri var, bunu nasıl gerçekleştirecek? Sermaye lazım. Bizim bildiğimiz neredeyse tek fonlama yöntemi, banka kredisi. Risk sermayesi, kitlesel fonlama, melek yatırımcılar gibi kavramlara hala çok yabancıyız. Bankacılık sistemine sürekli yükleniyoruz. Faizler düşük olsun, fonlama TL olsun istiyoruz ama TL cinsinden kredilerin mevduata oranı yüzde 150\'ye varmış, sermaye maliyeti giderek artmış durumda. Bankalarımızın sermaye yapısı güçlü. Sağlıklı bir sektörümüz var ama büyümeyi sürekli ucuz banka kredisiyle fonlamamız, sermaye piyasalarımızı geliştirmeden yola devam etmemiz mümkün değil. Türkiye\'nin ihtiyacı, dünyadaki ekonomik dönüşüme uygun yeni ekonomi politikalarıdır\"

\"PLANLADIKLARINI KAMUOYUYLA PAYLAŞMALARINI RİCA EDİYORUZ\"
Cumhurbaşkanı adaylarına seslenen Bilecik, \"Seçime katılacak tüm Cumhurbaşkanı adaylarından ve siyasi partilerden, bizi 21. yüzyılın ikinci çeyreğine taşıyacak ekonomi programları ve bu programlara temel teşkil eden analizlerini daha fazla duymak istiyoruz. Dünya ekonomisine nasıl baktıklarını, küresel ölçekte yaşanan büyük güç ve gelir kaymasının ve yeni küresel iş bölümünün ışığında Türkiye\'nin nasıl bir ekonomik yapı ve tercihler paketiyle rekabetçi, refah seviyesi yüksek, önde gelen bir ekonomi haline gelmesini planladıklarını kamuoyuyla paylaşmalarını rica ediyoruz. Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Önce cetvelin düzgün olması gerekir. Makul, gerçekçi, kaynakları verimli kullanacak bir program hazırlanırsa, başarısı için en çok biz elimizden geleni yaparız. Emin olun, bunu gerçekleştirmek için gerekli kaynaklara, bilgiye, beceriye ve hepsinden önemlisi azim ve iradeye sahibiz\" şeklinde konuştu.

\"KUVVETLER AYRILIĞI, BİR ENTELEKTÜEL TARTIŞMA KONUSU DEĞİLDİR\"
Erol Bilecik, \"Bizim demokratikleşmeden beklentimiz, her alanda şeffaflığın ve katılımcılığın artması ve hukuk devleti prensiplerine uyulmasıdır. Hukuk her şeyin üzerinde olmalıdır. Hukuk devleti, önce devletin hukukla bağlı olması ve devletin işlem ve eylemlerinin bağımsız yargı tarafından denetlenmesi demektir. Bu, vatandaşın hakkını-hukukunu-egemenliğini korumak için gereklidir. Kuvvetler ayrılığı, bir entelektüel tartışma konusu değildir. Hepimizin yaşamak istediği, çağdaş bir devletin olmazsa olmazıdır. Yakın coğrafyamızda, sınır komşularımızdan önce Irak\'ta, daha yakın zamanda ise Suriye\'de yaşananlardan çıkarmamız gereken önemli dersler var. Bunların biri, mezhep kavgasının korkunç insani felaketlerle sonuçlanmasıdır. Diğeri ise adalete olan güvenin, bir toplumun huzurla, birlik ve beraberlik içinde yaşamasının anahtarı olduğudur. İşte tam da bu nedenle, çağdaş dünyanın çağdaş bir ülkesi olmak için, Atatürk\'ün dediği gibi, adalet seviyemizi bütün medeni toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmaya mecburuz\" diye konuştu. 

\"CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN TÜM AYRINTILARI HAKKINDA YETERİNCE BİLGİ SAHİBİ DEĞİLİZ\"
Seçimlere sayılı günler kaldığına dikkat çeken Bilecik, \"Ancak halen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tüm ayrıntıları hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz\" diyerek şunları kaydetti:
Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi\'nin nasıl çalışacağını ancak uygulamada göreceğiz. Zira, yeni sistemin denge ve denetleme mekanizmalarının nasıl işleyeceği henüz netleşmiş değil. Uyum yasalarının gecikmemesini ve çağdaş demokratik ilkelere uygun olarak, yeni yasal düzenlemeler dahil, gerekli her adımın atılmasını ülkemizin bekası için çok önemli görüyoruz. Bu seçimlerde, ittifaklar yoluyla hemen her görüşün Meclis\'e girebilme imkânı bulacak olmasından memnunuz. Seçim barajının ülke siyasetinin tüm renklerinin Yüce Meclis\'te temsil edilmesine engel teşkil etmeyeceğini umuyor ve kadın milletvekili oranının bu kez çok yüksek olmasını diliyoruz. Propaganda döneminde partilerin ve Cumhurbaşkanı adaylarının ülkedeki kutuplaşmayı giderecek söylemler benimsemelerini, hepimizin bu ülkenin yurttaşı olduğumuzu göz önünde bulundurarak siyaset üretmelerini istiyoruz. Kutuplaşmayı besleyen siyasi tansiyon düşmezse, ekonomik tansiyon yükselir. Kurumlarımızın tarafsız, adil, her siyasi görüşe aynı mesafede kalarak, eşit şartlarda mücadele edilen bir ortamı sağlamalarının önemini özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü sandıktan yalnızca oy değil, Türkiye\'nin geleceği çıkacak.

\"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, ÖZGÜR BİR YÖNETİMİN TEMEL DİREĞİDİR\"
Erol Bilecik, \"Toplumsal mutabakat ile açık açık tartışıp konuşarak, doğruların geniş kesimlerce anlaşılmasını ve benimsenmesini, reformların gönüllü ve katılımcı bir zeminde gerçekleşmesini sağlayabiliriz. Bu da ancak düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlandığı katılımcı demokrasilerde mümkündür. Demokratik devletin temeli özgürlüktür. İfade özgürlüğü, özgür bir yönetimin temel direğidir. Ancak mutlak özgürlük ülkelerinde toplum yaratıcı, girişimci, huzurlu, sosyal sorumluluk sahibi ve özgüvenli olur. Demokrasi olmadan reform, reform olmadan ilerleme olmaz. Çünkü demokrasi sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda insani kalkınmayı sağlar. Demokratikleşebilmek için en başta korkularımızı yenmemiz gerekiyor. Değişimden, diyalogdan, bizim gibi düşünmeyenden, bizim gibi olmayandan korkmaktan vazgeçelim. Her şeyi konuşabilen insanlar, her şeyin üstesinden gelebilirler. İnsanlar geçmişe değil, geleceğe bakarlar. Toplumumuzda yarına güven olması; bizlerin ve çocuklarımızın daha iyi bir geleceğe sahip olması için, Türkiye\'nin toplumsal uzlaşmayla birlikte, istikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi sağlaması gerekiyor. Güçlü bir gelecek için güçlü bir ekonomiye; güçlü bir ekonomi içinse güçlü bir demokrasiye ihtiyaç vardır. Bunun için de kaybedecek bir dakikamız bile yoktur. Geleceğe dönük umutlarımız, şimdiki gücümüzün kaynağıdır. Bu ülkenin geleceği, Mustafa Kemal Atatürk\'ün başarısından ilham alan Türk gençliğine emanettir. Gençlik, en büyük umut kaynağımızdır. diye konuştu

Görüntü Dökümü:
--------------------
- Bilecik\'in konuşması
- Detaylar

24.05.2018 - 12.00 Haber Kodu : 180524044
24.05.2018 - 12.18 Haber Kodu : 180524055
24.05.2018 - 12.20 Haber Kodu : 180524056
================

(geniş haber)
3- TUNCAY ÖZİLHAN TÜSİAD YİK TOPLANTISINDA KONUŞTU
 
*TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan,

\"Merkez Bankası tarafından dün yapılan müdahale herkesi bir nebze rahatlatmıştır\" 

\"Kadrolaşma bir başka grubun kadrolaşmasıyla dengelenemez. Devletin kadrolaşmaya yenik düşmesini önlemenin tek yolu, liyakata göre atamadır\"

\"Türkiye medya ve internet özgürlüğü alanındaki kısıtlamalarla, cezaevindeki siyasetçi, öğrenci, gazeteci ve akademisyenlerle anılan bir ülke olmamalıdır\"

\"Dış politikada dengeli duruşa ihtiyaç var\" 

Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: Harun UYANIK / İstanbul DHA 
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, \"Merkez Bankası tarafından dün yapılan müdahale herkesi bir nebze rahatlatmıştır\" dedi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı Sabancı Center\'da düzenlendi. Toplantıya TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Başkanı Erol Bilecik, YİK Başkanı Tuncay Özilhan, YİK Başkan Yardımcıları Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ümit Boyner, Ömer Aras ve Agah Uğur katıldı.  
Toplantının açılış konuşmasını YİK Başkanı Tuncay Özilhan Yaptı. Özilhan, \"2007\'den bu yana ortalama 12 ayda bir yapılan seçimlerden yorgun düştük. Toplumu geren, kamplaştıran, arkadaşı arkadaşla; akrabayı akrabayla; komşuyu komşuyla karşı karşıya getiren bu gergin havadan kurtulmak istiyoruz. Artık ekonomik ve siyasi ortamın olağanlaşmasını istiyoruz. Kamplaşmayı, kavgayı, gürültüyü geride bırakmayı; enerjimizi Türkiye\'mizi nasıl daha iyi yaparız, daha mutlu insanların ülkesi yaparız konusuna ayırmayı istiyoruz. Kafa kafaya verip tartışırsak, aşamayacağımız hiçbir sorunumuz olmaz. El ele çalışırsak ülkemizi yeni teknolojik çağın kazananlarından biri haline getiririz. Beraber hareket edersek, küresel güç mücadelesinde Türkiye\'mizin çıkarlarını en iyi biçimde savunabiliriz\" dedi.
 
\"YENİ BİR HİKAYEYE İHTİYACIMIZ VAR\"
\"Türkiye küresel eğilimleri ne zaman doğru okuyup dünyayla eş zamanlı olarak değişime uyum sağlamışsa, küresel yarışta öne çıkmıştır\" diyen Özilhan, \"Böyle dönemlerin her birisinin bir hikayesi, toplumu heyecanlandıran, halka umut aşılayan bir gelecek vizyonu vardır. Bugün de yeni bir hikayeye ihtiyacımız var. Bu yeni hikaye herkesi kucaklamalı, kimseyi dışarıda bırakmamalı. Demokratik ölçüler içinde kalan herkesin ve her kesimin temsil edildiği bir meclis her türlü yeni hikayenin çıkış noktası ve enerji kaynağıdır. Ancak herkese temsil edildiği duygusunu güçlü bir şekilde hissettiren bir meclisle ihtiyaç duyduğumuz; kardeşlik, barış, huzur, öngörülebilirlik ve refah içinde yaşama arzumuzu ifade eden bir siyasi vizyonu hayata geçirebiliriz. Böyle bir vizyonun ana başlıklarını siyasi çerçeve, dış politika ve ekonomi oluşturmalı\" şeklinde konuştu. 

\"KADROLAŞMA ÜLKEMİZDE GEÇMİŞTEN GELEN CİDDİ BİR SORUNDUR\"
Seçimler sonrası oluşacak siyasi iradeye yönelik konulara dikkat çeken Özilhan, şunları kaydetti: 
Kutuplaşmanın olduğu toplumlarda devlet çok iyi çalışmalı. Toplumsal fay hatlarının harekete geçmemesi için devletin kurumsal kapasitesi mutlaka güçlü olmalı. Devletin güçlü olması, güvenilen, saygı duyulan kurum ve kurallara sahip olması demektir. Devlet mekanizmasının işleyişi kişilerle kaim değildir. Aslolan kuralların herkes için eşit ve bağlayıcı olması, kurumsal kapasitesi gelişkin bir devlet düzeninin etkin işlemesi ve tüm vatandaşlarını ayrım gözetmeksizin hoşnut etmesidir. 

\"GEREKİYORSA YENİ YASAL DÜZENLEMELER YAPILMASI\"
Türkiye bu seçimle beraber önemli bir yönetim değişikliğine gidecek ve cumhurbaşkanlığı sistemine geçecektir. Bu yeni yapı altında, yürütme güçlenirken, gücün farklı organlar arasında dağılmasına ve birbirini dengelemesine dikkat etmek gerekecektir. Devlet içinde gücün bir yerde temerküz etmesini önlemek açısından, yürütmenin yanı sıra, yasama, yargı, bürokrasi, özerk kurumlar, medya ve sivil toplumun da bağımsız yapılar olarak etkin bir şekilde fonksiyonlarını yerine getirmesi önemlidir. Eş derecede önemli bir nokta da, seçim sonuçları ne olursa olsun, yürütme ve parlamento arasındaki erk paylaşımının yeni sistem altında iyi tanımlanması, gerekiyorsa yeni yasal düzenlemeler yapılması ve sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi gereğidir. 

\"DEVLETİN KADROLAŞMAYA YENİK DÜŞMESİNİ ÖNLEMENİN TEK YOLU, LİYAKATA GÖRE ATAMADIR\"
Devlet mekanizmasının etkin çalışması, işinin ehli, yetki ve sorumlulukları iyi tanımlanmış bir bürokrasiden geçer. Bağımsız kurumlar güçlü olmalı ve ellerindeki yetkiyi tam anlamıyla kullanabilmeliler. Bürokrasinin iyi çalışmasının bir koşulu da atamaların liyakata göre yapılmasıdır. Kadrolaşma ülkemizde geçmişten gelen ciddi bir sorundur. Tek parti dönemlerinde de, koalisyon dönemlerinde de atamalarda en ehil olanın, en layık olanın değil de, en partizan olanın gözetilmiş olması, devletin kurumsal kapasitesini zedelemiştir. Kadrolaşmanın devletimiz için nasıl korkunç bir tehdit olduğunu iki sene önce hepimiz çok iyi anladık. Kadrolaşma bir başka grubun kadrolaşmasıyla dengelenemez. Devletin kadrolaşmaya yenik düşmesini önlemenin tek yolu, liyakata göre atamadır. 

\"KİMSENİN MAĞDUR YA DA MAĞRUR OLMADIĞI BİR TOPLUM DÜZENİ KURABİLMELİYİZ\"
Sadece kâğıt üzerinde değil, hayatın içinde de tüm vatandaşların hak ve özgürlükleri tam olarak devlet güvencesinde olmalıdır. Ne Türkiye içinde, ne de dışında hukuk devleti normları konusunda akıllarda hiçbir soru işareti oluşmamalıdır. Her dönem yeni mağdurlar ve yeni mağrurlar yaratmak yerine, kimsenin mağdur ya da mağrur olmadığı bir toplum düzeni kurabilmeliyiz\"

\"ÇOĞULCULUĞUN ÖNEMİ DAHA DA ARTIYOR\"
Çoğunlukçuluktan çoğulculuğa geçiş, bir demokrasinin gücünü ve gelişkinliğini gösterir. Azınlıktakilerin siyasal ve kültürel haklarını kullanmasını açık ya da örtük yollardan fiilen engellemek demokrasileri güdük kılar. Azınlığın varlığını koruma  ve güçlenip çoğunluk olmak için faaliyet yapma hakkını serbestçe kullanabilmesi, vermemiz gereken en önemli sınavlardan biri. Küçük bir oy farkının iktidarı ve muhalefeti belirleyebileceği durumlarda toplumsal barış açısından çoğulculuğun önemi daha da artıyor.

\"CEZAEVİNDEKİ SİYASETÇİ, ÖĞRENCİ, GAZETECİ VE AKADEMİSYENLERLE ANILAN BİR ÜLKE OLMAMALIDIR\"
Düşünce ve ifade özgürlüğü demokrasinin asli unsurlarından biridir. Her vatandaş, hakaret veya şiddete çağrı içermeyen fikrini özgürce söyleyebilmelidir. İfade özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokratik standartlardan söz edilemez. Türkiye medya ve internet özgürlüğü alanındaki kısıtlamalarla, cezaevindeki siyasetçi, öğrenci, gazeteci ve akademisyenlerle anılan bir ülke olmamalıdır. 

\"İÇİ İYİ DOLDURULMUŞ BİR LAİKLİK ANLAYIŞI İLE MÜMKÜNDÜR\"
Hem Sünni Müslüman çoğunluğun, hem de bu çoğunluğun dışında kalan kesimlerin inanç temelli sorunlarının çözümü, içi iyi doldurulmuş bir laiklik anlayışı ile mümkündür. Kimse ne kıyafetinden, ne inancından ne de düşüncesinden dolayı hiçbir sosyal ve siyasi hakkından mahrum bırakılamaz. Devletin tüm inanç ve inançsızlık türlerine aynı mesafede, aynı hakkaniyet ve adalet ölçüsüyle yaklaştığı bir sistemi kurmamız gerekiyor\"

\"MERKEZ BANKASI TARAFINDAN DÜN YAPILAN MÜDAHALE, HERKESİ RAHATLATMIŞTIR\"
Tuncay Özilhan, ikinci ana başlığının ekonomi olduğunu, ekonomide birinci önceliğin makro ekonomik istikrarın sağlanması olduğunu belirterek \"Yüksek enflasyon, uzun vadeli düşünmeyi imkansızlaştırır; yatırım koşullarını ortadan kaldırırken sabit gelirli vatandaşın da gelirlerini reel olarak azaltır. Merkez Bankası enflasyon ile mücadele için gerekli tüm adımları bağımsız bir şekilde atabilmelidir. TL\'nin değerinde son dönemde görülen ve tüm vatandaşları büyük bir endişeye sevk eden baş aşağı gidiş karşısında Merkez Bankası tarafından dün yapılan müdahale, herkesi rahatlatmıştır. Tercihimiz bu tür müdahalelerin zamanında ve gerekli ölçekte yapılması; piyasalar açısından Merkez Bankası kredibilitesinin güçlü olmasıdır. Şimdi sıra bu müdahalenin yapısal reformlar ve mali disiplin ile pekiştirilmesindedir. Bütçe açığı zaten bozulma eğiliminde iken, seçim öncesinde açıklanan paketle bütçeye gelen ilave 24 milyar TL\'lik ek yük, mali disiplin konusunda şüphelere neden olmuştur. İç tasarruflar yeterli değilken kamu açığının artma eğiliminde olması, kaynak ihtiyacını artırıyor. Diğer yandan, petrol fiyatlarındaki artış, yılda 50 milyar doları bulan cari açığı körüklüyor. Ekonominin cari açık- bütçe açığı kapanına doğru sürüklendiği düşüncesi, TL\'nin değeri üzerinde baskı yaratıyor. Bu değerlendirmeler, Türkiye\'nin kredi notunda düşüşlere neden oluyor. Bu durumun önüne geçilmesi için makro ekonomik dengeleri tesis edecek bir programın devreye sokulması gerekiyor. Enflasyonu yüzde 5 eşiğinin altına çekecek ve paramıza istikrar kazandıracak, bütçe disiplinini sağlayacak ve piyasalara güven verecek bir program, yerel seçimler beklenmeden hemen uygulanmaya başlanmalı. Kamu harcamalarının yaratacağı finansman ihtiyacının makro ekonomik dengeler üzerindeki etkisi iyi hesaplanmalı. Büyük kamu projeleri, küresel finans koşulları düşünülerek, doğru zamanda, doğru finansmanla yapılmalı. Bu çerçevede, dün Merkez Bankası müdahalesinin ardından Sayın Başbakan\'ın ve Sayın Cumhurbaşkanı\'nın mali disiplinin süreceği ve finansal istikrarın gereğinin yapılacağı doğrultusundaki açıklamaları memnuniyetle karşıladık\" şeklinde konuştu.  

\"HEM HIZLI BÜYÜMELİ; HEM DE ÇEVRENİN KORUNMASINI İHMAL ETMEMELİYİZ\"
Özilhan, \"Son dönemde elde edilen yüksek büyüme hızına rağmen, ekonomide yapısal sorunların, artık kritik bir seviyeye erişmekte olduğu hepimizin malumu. Türkiye gibi, 80 milyonluk nüfuslu, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisi, tek bir sektöre bağımlı olarak büyüyemez. İnşaat sektörü büyümeyi harekete geçirmekte, altyapı üretmekte ve kentsel dönüşümü sağlamakta hiç şüphesiz çok önemlidir. Ama sanayi ve tarımın yarattığı katma değeri artırmadan büyümeyi sürdürülebilir kılma olanağımız yok. Her şeyden önce sanayi, tarım ve hizmetlerde teknolojideki gelişmelerden yararlanmak, süreç ve ürün iyileştirmesi ve yenileştirmesi yapmak ve verimlilik artışı yakalamak gerekiyor. Hem hızlı büyümeli; hem de çevrenin korunmasını ihmal etmemeliyiz\" dedi.

\"SOSYAL ADALETİ SAĞLAMAK İHTİYACI KENDİNİ HİSSETTİRİYOR\"
Özilhan, \"Peki, kredi-mevduat oranı yüzde 150\'ye yaklaşmış olan bankacılık sektörü yeni yatırımların finansmanını nasıl yapacak? Gayrimenkul hariç yabancı sermaye yatırımları küresel krizdeki seviyeye inmiş durumda. Bu performans nasıl artırılacak? Küresel piyasalarda rüzgarların tersine döndüğü, faiz oranlarının artışa geçtiği, petrol fiyatlarının 80 doları bulduğu bir ortamda yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık cari açık ve 100 milyar dolarlık borç geri ödemesi için dışarıdan finansman nasıl bulunacak? Bu soruların yanıtları yukarıda saydığım siyasi alanlarda yatıyor. Ekonomide birikmiş yapısal sorunlar, hukukun üstünlüğünü, yargıya güveni, bürokrasinin etkin çalışmasını, şeffaflık, hakkaniyet, liyakat gibi ilkelerin güçlü biçimde tesis edilmesini sağlayacak adımlar atılmadan çözülemez. Büyümenin meyvelerinin adilce paylaşılması. 2007 yılına kadar gelir dağılımı göstergelerinde önemli iyileşmeler sağlanmış ve yoksullukla mücadelede ciddi mesafe kat edilmişti. Sonrasında ise bir ilerleme sağlanamadı. Son 10 yılda, küresel kriz, yüksek işsizlik, hayat pahalılığı, esnaf için daralan kar marjları, ekonomik refahın toplumun tabanına yayılmasını öncelikli bir konu haline getirdi. Büyüme ve kalkınmanın yanı sıra sosyal adaleti sağlamak ihtiyacı kendini hissettiriyor. Eğitimden sağlığa, çalışma hayatından girişim özgürlüğüne, siyasetten sivil topluma, toplumsal yaşamın tüm alanlarında, tüm vatandaşlar için fırsat eşitliğinin koşullarını mutlaka sağlamalıyız. Sosyal politika, çeşitli yardım kuruluşlarına bırakılan bir alan değil, güçlü bir kurumsal kapasite ile yürütülen, kuralları titizlikle oluşturulmuş bir devlet politikası olmalı. Gelir dağılımından daha az pay alan kesimlere seçimlerden hemen önce verilen destekler, seçim sonrasında bozulan bütçe açığı nedeniyle geri alınmak durumunda kalınır. Bunun yerine, bireyler ve bölgeler arası gelir dağılımını daha dengeli hale getirecek uzun vadeli bir strateji yürütülmeli\" diye konuştu.

EĞİTİM SİSTEMİ
Eğitim sistemine dikkat çeken Özilhan, \"Eğitim sisteminde son 15 yılda 15 kez değişiklik yapıldı ama sistem bir türlü düzeltilemedi. Sorunların nedenini ve doğasını anlayabilen ve çözüm üretebilen bir nesil yetiştirmeyi daha başaramadık. Çocuklarımızı dünyadaki yaşıtlarının gerisinde yetiştiriyoruz; büyüttüğümüz gençlerimize iş alanı açamıyoruz. Okula gitmeyen ve bir işte çalışmayan gençlerimizin oranı %30. Teknoloji çağını yakalayabilmek için eskinin ezberlerini bir kenara koyup, analitik düşünmeyi ve yeni fikirlere açık olmayı ön plana almak gerekiyor. Gençlerimizi, fikirlerini özgürce söyleyebilen, özgüveni yüksek, yaratıcı, eleştirel düşünebilen, inisiyatif alabilen, farklılıklara saygılı bireyler olarak yetiştiremezsek ülke olarak kendimize koyduğumuz hiçbir hedefi gerçekleştiremeyiz\" şeklinde konuştu. 

\"DIŞ POLİTİKADA DENGELİ DURUŞA İHTİYAÇ VAR\"
\"Dış politikada dengeli duruşa ihtiyaç var\" diyen Özilhan şu değerlendirmelerde bulundu: 
Bugün dünyada ciddi bir güç mücadelesi yaşanıyor. Bizim coğrafyamızda vekâlet savaşları ile devam eden ve giderek tırmanan bu mücadelede yüzümüzü çevireceğimiz yön batı mı olmalı; doğu mu? Yanlış kurgulanmış bu soruya verilecek en iyi cevap Türkiye\'nin kadim geçmişidir; bir medeniyetler beşiği olan Anadolu\'dur. Bir elimizin doğuya, bir elimizin batıya uzanmış olmasıdır. Fatih\'ten beri Avrupa medeniyetinin bir parçası olmamızdır. Bu nedenle, yaşanan küresel güç mücadelesinde, dış politika taktikleri gereği attığımız adımlar ne olursa olsun, hukukun üstünlüğü, çoğulcu demokrasi, refah, teknoloji ve bilim, eğitim ve kültür gibi bir dizi alanda benzemek istediğimiz yer, Çin, Rusya ya da Ortadoğu değil; batı medeniyetidir. Bir yandan Çin ve Rusya gibi ülkelerle diğer yandan da, Batı ülkeleriyle ilişkilerimizi karşılıklı çıkar temelinde sürdürmeliyiz. Bunlar birbirine alternatif değil, tamamlayıcı ilişkilerdir. Batının Türkiye\'ye ve İslam medeniyetine karşı önyargılı tutumu karşısında, ABD\'nin İran\'la nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İsrail Büyükelçiliği\'ni Kudüs\'e taşınması konularında izlediği irrasyonel politikaların Ortadoğu\'yu sürüklemekte olduğu yer konusunda, batıya karşı batı medeniyetini savunarak cevap vermeliyiz. Popülizm uğruna izlenen bu yarını olmayan politikalar karşısında, serinkanlılığımızı koruyarak, uzun vadeli çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmeli ve dış politikada oyun alanımızı genişletmeliyiz\"

\"AVRUPA\'DAN UZAKLAŞMAK TÜRKİYE\'NİN MİLLİ ÇIKARLARINA AYKIRIDIR\"
\"Türkiye-AB ilişkilerini güçlendirilmeliyiz Bölgemizi esir alan risklere ve belirsizliklere karşı elimizdeki en önemli araç, her şeye rağmen yine de Türkiye\'nin AB sürecidir. Her ne kadar üyelik müzakerelerinde AB Türkiye\'ye bazen çok yanlış politikalar uygulanmış olsa da, Avrupa\'dan uzaklaşmak Türkiye\'nin milli çıkarlarına aykırıdır. İşbirliğinin hem Türkiye\'nin hem Avrupa\'nın lehine olduğunu, bölgesinde oyun kurucu bir ülke olan Türkiye\'nin üyeliğinin, küresel güç dengesinde Avrupa Birliği\'ne avantaj sağlayacağı gerçeğinden hareketle, Avrupa Birliği ile ilişkiler kazan-kazan temeli üzerine oturtulmalıdır\"

24 HAZİRAN SEÇİMLERİ
Özilhan, \"Seçim kampanyalarının hız kazandığı şu günlerde hepimizi umutlandıran bazı gelişmelerin de adını koymakta fayda görüyorum. Uzun süredir toplumu geren farklılaşmalar, bu seçim döneminde daha geriye düşmüş durumda. Daha önce yapmış olduğumuz toplumsal mutabakat çağrılarımızın toplumda karşılık bulmuş olmasını memnuniyetle gözlemliyorum. Siyasetteki üslubun düzelmesi, seçim kampanyalarının siyasi nezaket ve adap içinde yürütülüyor olması, sorunlarımızı çözme umudumuzu artırıyor; birlik ve beraberliğimizi perçinliyor. Örnek gösterilen bir çoğulcu demokrasi, tartışmaların üstünde bir hukuk devleti, güven veren, bağımsız ve tarafsız bir yargı, hepimizin ihtiyacı. Gelişkin bir ifade özgürlüğü, özgür ve canlı bir bilimsel akademik ortam, dünyadaki yaşıtlarıyla yarışabilen gençler, hepimizin arzusu. Özgürlükler, inançlar, kültürel değerler, eğitim, adalet ve iş olanakları açısından eşit vatandaşlık, hepimizin çıkarına. Vatandaşları mutlu ve müreffeh bir Türkiye, hepimizin ortak özlemi. Bu ortak hedeflere hep birlikte ulaşacağımıza, ortak özlemlerimizi hep beraber gerçekleştireceğimize inanıyoruz\" şeklinde konuştu.

Görüntü Dökümü:
--------------------
- Özilhan\'ın konuşması
- Detaylar

24.05.2018 - 11.06 Haber Kodu : 180524033
24.05.2018 - 11.30 Haber Kodu : 180524036
24.05.2018 - 12.21. Haber Kodu : 180524057
24.05.2018 - 12.45 Haber Kodu : 180524064
===================

4- DÜĞMELERİN İÇİNE GİZLENMİŞ KOKAİN ELE GEÇİRİLDİ 

Haber: Çağatay KENARLI-İSTANBUL DHA
Brezilya\'dan gelen yolcunun valizindeki düğmelerin içine gizlenmiş 4 kilo 116 gram kokain ele geçirildi. 
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube ekipleri Atatürk Havalimanı\'nda uyuşuturucu madde ticaretine yönelik çalışma başlattı. Polis ekipleri 20 Mayıs\'ta Atatürk Havalimanı\'nda yaptığı operasyonda Brezilya\'nın Sao Paulo şehrinden Atatürk Havalimanına gelen Brezilya uyruklu R.O.O.(47)\'nun valizde 7 paket düğmenin iç kısmına zulalanmış 4 kilo 116 gram kokain ele geçirdi. Gözaltına alınan R.O.O. Vatan Caddesin\'nde bulunan Narkotik Suçlarla Mücadale Şube Müdürlüğü\'ne getirildi. Emniyetteki işlemleri tamamlanan R.O.O. sevk edildiği adliyede çıkartıldığı mahkeme tarafından gözaltına alındı. Şüphelinin gözaltına alınması ve valizinde yapılan arama polis kamerasına yansıdı. 
 
Görüntü Dökümü
---------
POLİS KAMERASI
-Polis ekiplerinin R.O.O.\'yu gözaltına alması
-Şüphelinin valizinde yapılan arama
-Düğmelerin sökülmasi
-Düğmelerin içinden çıkan kokainler
-Genel ve detaylar

24.05.2018 - 12.43 Haber Kodu : 180524063
==============

5- RAMAZAN AYINDA SOKAKTA KALDILAR

Haber-Kamera: Mehmet İlkay ÖZER-Cemil ÖZDEMİR/İSTANBUL DHA
Fatih\'te kirada oturdukları evden çıkarılan karı koca sokakta kaldı.  Maddi durumlarının ve kalacak yerlerinin olmadığını belirten çift, yetkililerden yardım bekliyor.
Mevlüt Demircan ve dini nikahlı eşi Hatice Kızılboğa Karagümrük\'te oturuyordu. Hurda toplayarak geçimini sağlamaya çalışan çift,  iddiaya göre kiralık oturdukları derme çatma evden, ev sahibi tarafından çıkarılmak istendi. Ev sahibi, çifte  evden çıkmaları için 15 gün süre tanıdı. Ancak iki haftalık sürede kendilerine kalacak bir yer bulamayan Demircan ve eşi, dün  akşam saatlerinde ev sahibi tarafından evden çıkarıldı. Gidecek yerleri olmayan  çift eşyaları ile birlikte evin karşısındaki kaldırıma taşındı.

\"GİDECEK YERİMİZ YOK\"
Ramazan günlerinde gidecek kimseleri olmadığını söyleyen Mevlüt Demircan, sokakta kalacaklarını belirterek, \"15 gün önce evden çıkmamızı söylediler.  15 günde çıkacak ev bulamadım. Zorla gelip, bizi evden çıkarttılar. Gidecek yerimiz yok. Sokakta kalacağız. Hurdacılık yapıyorum. Arada sırada komşulardan yardım alıyoruz\" dedi.

\"SOKAKTA YATIP, KALKACAĞIZ\"
Şeker hastası olan eşi Hatice Kızılboğa ise; \"Ben hastayım. Şekerim, tansiyonum var. Bizi evden çıkarıp, attılar. Akşama kadar ağladım. Ev sahibinden 1 hafta süre istedik ama çıkarttılar. Kapıyı kilitleyip, gittiler. Allahtan başka bir yerimiz yok. Sokakta yatıp, kalkacağız\" diye konuştu.Öte yandan komşuları sokakta kalan Demircan ve eşine yemek yardımında bulundu.  Evsiz kalan çift yetkililerden yardım bekliyor.


Görüntü Dökümü:
-Aileden görüntü
-Röportajlar
-Sokaktaki eşyalar
-Detaylar

24.05.2018 - 13.10 Haber Kodu : 180524077_
==================

6- 524 YILLIK KURAN-I KERİM TEKRAR TOPKAPI SARAYI\'NDA 

Haber-Kamera:  İdris TİFTİKCİ - İstanbul DHA 
524 yıllık Kuran-ı Kerim, muhafaza eden Aydın ailesi tarafından sergilenmek üzere Topkapı Sarayı\'na teslim edildi.
Topkapı Sarayı Müzesi\'nden 1964 yılında çıkarılan bir kararnameyle Bursa Arkeoloji Müzesine gönderilen Kuran-ı Kerim bir süre sonra kaybolmuştu. Uzun yıllar süren araştırmalar neticesinde 524 yıllık Kuran-ı Kerim\'in, Hattat Ziya Aydın tarafından muhafaza edildiği ortaya çıkmış ve yetkililer harekete geçmişti. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş\'un görüşmeleri sonucunda 524 yıllık Kuran-ı Kerimi muhafaza eden Hattat Ziya Aydın\'ın oğulları Ahmet ve Ali Sami Aydın eseri Topkapı Sarayı\'na teslim etmeyi kabul etti.
524 yıllık el yazması Kuran-ı Kerimi muhafaza ederek bugünlere gelmesini sağlayan Hattat Ziya Aydın\'ın 1997 yılında hayatını kaybettiği ve tarihi Kuran-ı Kerimi oğullarına bıraktığı öğrenildi.

\"AİLEYE TEŞEKKÜR ETMEMİZ GEREKİYOR\"
Hattat Şükrullah Efendi tarafından yazılmış olan 524 yıllık Kuran-ı Kerim, Ahmet Aydın ve Ali Sami Aydın tarafından Bursa\'dan İstanbul\'a getirilerek Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşcı\'ya teslim edildi. Eserin bugüne ulaşması konusunda aileye teşekkür eden Küçükaşcı, \"Bir şeyin altını çizmek istiyorum. Bu eser Ziya Aydın tarafından bu şekilde muhafaza edilmemiş olsaydı muhtemelen bu eseri Avrupa\'da bir müzede görürdük. Aileye çok teşekkür ediyorum\" ifadelerini kullandı.

\"TOPKAPI SARAYI\'NDA SERGİLENMESİ KARARINI AİLE OLARAK ALDIK\"
Eserin ait olduğu yerde sergilenmesi hususunda duydukları mutluluğu dile getiren Ahmet Aydın ise, \"Kırk senedir aile olarak muhafaza ettiğimiz bu eserin Topkapı Sarayı\'nda sergilenmesi kararını aile olarak aldık. Bu kararın ne kadar haklı olduğumuzu gördük. Bu yönden de bu Kuran-ı Kerimin sergilenmesi hususunda duyduğumuz mutluluğu bu ramazan gününde paylaşmak isterim dedi .

Görüntü Dökümü
------------------
- Küçükaşcının konuşması 
- Ahmet Aydın\'ın konuşması
- Kuranı Kerimin Teslim edilmesi 
- Genel ve Detaylar 


=======================

7- 46. İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ BAŞLADI

Haber: Orhan SENCER - Kamera: İSTANBUL, (DHA)
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 46. İstanbul Müzik Festivali, dün akşam gerçekleştirilen açılış töreni ve konseriyle başladı.
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı\'nda düzenlenen 46. İstanbul Müzik Festivali açılış töreni, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı\'nın konuşmasıyla başladı. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Müzik Festivali\'nin bu yıl da yeni keşif pencereleri açacağına inandıklarını belirterek, şunları söyledi:
\"Sanatçıların özgün yaratıcı güçlerini ortaya koydukları önemli bir uluslararası platform olan festivalimizde yine önde gelen solist ve orkestralar, prömiyerler, disiplinlerarası konserler, söyleşiler, her yaştan müzikseverin katılımına açık ücretsiz etkinlikler yer alıyor. Eser siparişlerimizle kültür-sanat üretiminde etkin bir rol oynamaya da devam ediyoruz. Ayrıca gençlere yönelik çalışmalarımızla, klasik müziğin geleceğine katkıda bulunuyoruz. Festival bu yıl \"Aile Bağları\" teması çerçevesinde şekillenen bir program sunuyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak, kültür ve sanatın gücüyle birbirine bağlanan geniş ailemizin tüm üyelerine, burada bir kez daha teşekkür ediyoruz. İstanbul Müzik Festivali\'nin bu yıl da hayatımızda yeni keşif pencereleri açacağına inanıyor, herkese renkli ve keyifli bir festival dönemi diliyorum\"
Törende, İstanbul Müzik Festivali\'ne desteklerinden dolayı T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı\'na ve festivale mekân desteği veren Kadıköy Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi ve İş Sanat temsilcilerinin yanı sıra sponsorlara teşekkür plaketleri verildi. 

FESTİVALİN ONUR ÖDÜLÜ YEKTA KARA\'YA
İstanbul Müzik Festivali\'nin her yıl, Türkiye\'de klasik müziğin gelişimine katkıda bulunmuş sanatçılara verdiği \"Onur Ödülü\"ne bu yıl 1980\'den başlayarak 35 yıl süreyle İstanbul Devlet Opera ve Balesi\'nde solist sanatçı, baş dramaturg ve başrejisör olarak kesintisiz çalışan Yekta Kara layık görüldü. Yekta Kara\'ya ödülünü İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı verdi.

FESTİVAL AÇILIŞI YİNE GENÇ BİR SOLİSTLE YAPTILDI
Törenin ardından İstanbul Müzik Festivali, Festivalin Yerleşik Orkestrası, Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile 28 yaşındaki genç piyanist Yekwon Sunwoo\'nun konseriyle başladı. Yekwon Sunwoo, 2017 XV. Uluslararası Van Cliburn Piyano Yarışması\'nda ona altın madalya kazandıran, Rachmaninov\'un 3. Piyano Konçertosu\'nu yorumlarken Goetzel yönetimindeki BİFO, konserin ikinci yarısında Çaykovski\'nin 49 Opus numaralı 1812 Üvertür\'ünü seslendirdi.

BU YILIN TEMASI: AİLE BAĞLARI
46 yıldır farklı kuşakları müzikle buluşturan İstanbul Müzik Festivali, bu yıl \"aile bağları\" teması etrafında oluşturulan programıyla gerçekleştirilecek. 12 Haziran tarihine kadar, 17 farklı mekânda düzenlenecek 46. İstanbul Müzik Festivali, 25 konserde 500\'e yakın sanatçıyı ağırlayacak. Festival kapsamında ücretsiz hafta sonu konserlerinin yanı sıra çocuk atölyeleri de düzenlenecek.

Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Festivalin açılış töreni
-Ödüllerin takdimi
-Konserden detaylar

24.05.2018 - 13.21 Haber Kodu : 180524083
24.05.2018 - 13.25 Haber Kodu : 180524085
============

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir