Gündem

DHA YURT BÜLTENİ 11

BAKAN SOYLU: TÜRKİYE GÖÇÜ ÖNLEMEYİ DEĞİL, YÖNETMEYİ TERCİH ETMİŞTİR  İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye'nin tarih boyunca göçleri vicdan ve mehrhamet çerçevesinde yönettiğini belirterek, "Türkiye göçü önlemeyi değil, yönetmeyi tercih etmiştir

26 Ekim 2018 17:11

BAKAN SOYLU: TÜRKİYE GÖÇÜ ÖNLEMEYİ DEĞİL, YÖNETMEYİ TERCİH ETMİŞTİR

 İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye\'nin tarih boyunca göçleri vicdan ve mehrhamet çerçevesinde yönettiğini belirterek, \"Türkiye göçü önlemeyi değil, yönetmeyi tercih etmiştir. Türkiye\'nin göç ve mülteci politikası, rastgele belirlenmiş, sadece kapıları açmaktan ibaret bir politika değildir. Göçü yönetmek sadece kamp kurmak, günde üç öğün yemek çıkarmak değildir. Bu elbette ki önemlidir. Hatta üzülerek görmekteyiz ki bunu bile yapmayan ülkeler var. Oysa göçü yönetmek, bu insanları yaratıcının emaneti kabul etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, onların sosyal ve ekonomik hayata uyumunu sağlamak ve onları nihai hedeflerine ulaştırmaktır\" dedi.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından kayak merkezi Kartepe\'de bulunan Green Park Otel\'de düzenlenen \'Göç, Mültecilik, ve İnsanlık\' konulu Kartepe Zirvesi\'ne İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Christian Berger, Yunanistan Göç Politikaları Bakanı Dimitris Vitsas, Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü İrana Vojackova Sollorano, Yunanistan eski Başbakanı George Papandreou, Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı.

Bakan Soylu toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye\'nin göçü önlemeyi değil, yönetmeyi tercih ettiğini belirterek, \"Göç bizim için yeni bir şey değil. Tarih boyunca buna defalarca maruz kaldık ve hepsini vicdan ve merhamet çerçevesinde yönettik. Yönetme ifadesini bilerek kullandım. Çünkü Türkiye göçü önlemeyi değil, yönetmeyi tercih etmiştir. Bu noktada, dostlarımız beni bağışlasınlar batı ile ciddi şekilde ayrışıyoruz. Türkiye\'nin nüfusu 80 milyon 810 bin kişi. Halen barındırdığımız Suriyeli göçmen sayısı 3 milyon 587 bin 930 kişi. Oysa 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği\'ndeki toplam Suriyeli mülteci sayısının yaklaşık 700 bin civarında olduğu söyleniyor. 2017 verilerine göre bunun 518 bin kişisi Almanya\'da ve aynı dönem için İstanbul\'daki Suriyeli göçmen sayısı 537 bin. Yani sadece İstanbul, Almanya kadar, hatta Avrupa\'nın dörtte üçü kadar göçmen ağırlıyor. Batıdaki mültecilerin hemen hepsi çok büyük bir özenle seçiliyor.\" dedi.

\'GÖÇÜ YÖNETMEK SADECE KAMP KURMAK DEĞİLDİR\'
Göçü yönetmenin sadece kamp kurmak olmadığını söyleyen Bakan Soylu, \"Türkiye\'nin göç ve mülteci politikası, rastgele belirlenmiş, sadece kapıları açmaktan ibaret bir politika değildir. Daha önce yine başka bir uluslararası toplantıda da ifade etmiştim; göçü yönetmek sadece kamp kurmak, günde üç öğün yemek çıkarmak değildir. Bu elbette ki önemlidir. Hatta üzülerek görmekteyiz ki bunu bile yapmayan ülkeler var. Oysa göçü yönetmek, bu insanları yaratıcının emaneti kabul etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, onların sosyal ve ekonomik hayata uyumunu sağlamak ve onları nihai hedeflerine ulaştırmaktır. Çünkü her göçün bir son durağı vardır. Onları ulaştırmalısınız. Eğer sizin ülkenizde kalmaya karar vermişlerse de bu işin alt yapısını hazırlamalısınız. Türkiye\'nin, Suriye ile olan sınırı tam 911 kilometre. Yani şu anda bulunduğumuz yerden Trabzon\'un Çarşıbaşı ilçesine kadar. Irak sınırımız da 384 kilometre. Özellikle Afganistan göçünün yoğun olarak yaşandığı İran\'la aramızdaki sınır ise 560 kilometre. Sadece bu üç ülke ile aramızda 1857 kilometrelik bir sınır var ve biz burayı göç dalgasına karşı kontrol etmek durumundayız.\" diye konuştu.

\'HER ŞEYLERİNİ KAYBETTİKLERİNİ UNUTMAYALIM\'
Göç edenlerin şehirlerinin harabeye ve her şeylerini kaybettiklerini unutmamak gerektiğini ifade eden Soylu, şöyle konuştu:
\"Ayrıca bir de Akdeniz ve Ege Denizi, açılmak istenen koridoru büyük oranda kapattık ama bir de Karadeniz\'de sorumluluk sahamız var. Kapımıza gelen insanların siviller olduğunu, aramızda tarih, akrabalık ve din bağımız olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım ve bu insanların geldikleri yerde iç savaş, silahlı gruplar, küresel terör örgütleri olduğunu, şehirlerin harabeye döndüğünü, her şeylerini kaybettiklerini unutmayalım. Türkiye, göç politikasını bu veriler ve sorumluluklar üzerinde kurgulamak zorunda olan bir ülkedir. Mesele \'kapıyı aç kapıyı kapa\' tercihi kadar basit değildir.\"

\'KIYIYA VURAN BEBEK CESETLERİ İLE KARŞILAŞMAMAK İÇİN YAPIYORUZ\'
Soylu, Türkiye\'nin önemli bir mücadele alanının düzensiz göç olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
\"Bu mücadeleyi hem o insanların mağdur olmaması, kıyıya vuran bebek cesetleriyle karşılaşmamak için yapıyoruz, hem Avrupa sınırlarında veya çitlerin önünde mülteci akınları oluşmaması için veriyoruz, hem de terör örgütlerinin besin zincirini kesmek için yapıyoruz. Düzensiz göç ve terör örgütleri arasında simbiyotik bir ilişki var. Düzensiz göç kafilesi bir yere kadar DEAŞ tarafından getiriliyor, oraya ödeme yapıyorlar, oradan PYD/PKK alıyor, ona ödeme yapıyorlar, oradan başka aracı çeteler alıyor ve bu silsile gidebildiği yere kadar gidiyor. Yalnız bu yıl 218 bin 950 düzensiz göçmen, 4 bin 569 organizatör yakaladık. Bu düzensiz göçmenlerin 182 bin 151\'i Suriyeli değildir. İçlerinde Afganistan ve Pakistan ilk sırada geliyor. 45 bin 718 yabancıyı da bu yıl sınır dışı ettik. Yunanistan\'a kara ve denizden geçiş miktarı bu yıl için 37 bin 886\'dır. Bu sayı 2015\'te 857 bin 363\'tü. Günlük ortalama geçişler de 2015\'te 2 bin 347\'den, bu yıl için 86 seviyesine gerilemiştir. Yunanistan\'a geçerken karada ve denizde yakalananların oranı 2015\'te yüzde 10\'du, bu yıl için bu sayı yüzde 54 olmuştur. Türkiye\'ye yönelik göç baskısı, özellikle Afganistan tarafının da etkisiyle ciddi şekilde artmıştır. Yakalanan düzensiz göçmen sayısında geçen yıla oranla yüzde 69 artış olmuştur. Oysa Frontex verilerine göre geçen yılın ilk on ayına oranla bu yılın ilk on ayında Ege adalarına geçen düzensiz göçmen sayısındaki artış yüzde 4 olmuştur. Burada Türkiye\'nin geçişleri önleme noktasındaki ciddi çabasına ve 18 Mart mutabakatına olan bağlılığına dikkatinizi çekmek isterim.\"

\'GÖÇTEN SİYASİ RANT ELDE ETME ÇABASI UTANÇ VERİCİDİR\'
Göçle ilgili farklı düşünceler olabileceğini söyleyen Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
\"Yüzyılın bu en korkunç trajedilerinden biriyle ilgili, vicdan ve merhamet yoksunu yorumlarla toplumu bölmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Farklı düşünenler, elbette ki olabilir, bu çok doğaldır. Ancak bir muhalefet milletvekilinin, bir siyasi sorumsuzun yalanlarla göçten siyasi rant elde etmeye çalışması utanç vericidir. Türkiye\'de suça karışma oranı yüzde 2,5\'tur. Ülkemizdeki Suriyelilerin, suça karışma oranları ise binde 8\'dir. Ve bu oran 2015\'te yüzde 1,4\'tü. Yani giderek azalıyor. Keza her Suriyeli göçmeni tacizci gibi göstermeye çalıştıkları cinsel içerikli suçlarda 2018 yılında 29 bin 743 cinsel içerikli olay olmuştur, bunlar içinde Suriyelilerin karıştığı olay sayısı 749\'dur. Üstelik bu rakama taciz mağduru Suriyeliler ve kendi aralarındaki olaylar da dahildir. Şimdi, rakamlar bu şekildeyken, acaba yalanlarla bu iki toplumu birbirine düşürme gayretinin asıl amacı nedir, buradan nasıl bir siyasi pozisyon umulmaktadır, bunu anlamak, vicdanlarımıza izah etmek gerçekten mümkün değildir. Sadece bunlar değil, daha öyle iftiralar duyduk ki? Mesela, işlemlerini yapmak üzere ülkelerinden ve konsolosluklardan belge isteyebilmeleri için sadece ankesörlü telefonlarda geçerli telefon kartları dağıtılması projesi gerçekleştirildi. AB fonlarıyla finanse edilen bir projeydi. Bunu \'Suriyelilerin telefon faturalarını devlet ödüyor\' yalanıyla, gazetelerinde manşetten verdiler. Keza, Kızılay Kart ile verilen yardımları \'Suriyeliler devletten maaş alıyor\' diye yaydılar. Oysa bu da tamamen Avrupa Birliği fonlarıyla yapılan bir projeydi ve kimseye maaş bağlanması gibi bir durum asla söz konusu değildi. Bunun gibi daha birçok iftira ve yalanı piyasaya sürdüler ve maalesef yüzleri kızarmadı, utanmadılar, rahatsız olmadılar. Suriye, bugün bu şekilde. Peki 2030 senesinde bizim bir iş adamımız, Şam\'da iş yapmak istemeyecek mi? Bu iki ülke ticaret yapmayacak mı, ortak projeler yapmayacak mı? oysa biz bu coğrafyada yaşıyoruz. Yarın da bizim çocuklarımız bu coğrafyada yaşayacaklar. Dolayısıyla yaşanan her şeyi geniş açıdan ele almak zorundayız. Türkiye, göç meselesinde tecrübesini, vicdanını ve rasyonel bir aklı ortaya koymaktadır. Gelişmiş dünyadan beklediğimiz destek, para desteği değildir, anlayış desteğidir. Aynı anlayışta buluştuğumuz ölçüde, 21 yüzyılı daha mutlu bir yüzyıl yapma şansımız olacaktır.\"

HER GÖÇMEN SUÇLU DEĞİLDİR HER GÖÇMEN KAÇAK DEĞİLDİR
Her göçmenin suçlu olmadığını söyleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, \"Bugün karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama bölgemiz ve ötesinde çok ciddi sınamalarla karşı karşıyayız. Tek başına bir ülkenin yada herhangi bir uluslararası örgütün çözebileceği düzeyde değil. O yüzden çok ciddi işbirliği gerekiyor. Bölgede yaşanan sorunlar hoşgörüsüzlük, yabancı düşmanlığı, ekonomik krizlerin yönetilememesi, terör ve terörle mücadele, ırkçılık, İslam düşmanlığı, Hıristiyan düşmanlığı, kendisinden olmayana karşı bir hoşgörüsüzlük, göçmen düşmanlığı. Göçün sebepleri yaşanan bu sorunlar. Göç akımları sebebiyle bakıyoruz ırkçı akımların yükselmesiyle tetikliyor. Bu sorunları nasıl çözeceğiz? Birlikte hangi adımları atabiliriz. Yerinden edilmiş insanları terk ettikleri evine nasıl döndürmemiz gerekiyor? Tüm bunları çok iyi bir şekilde değerlendirmek zorundayız. İki ülke arasında da savaş yok bir dünya savaşı da yok ama 2. dünya savaşı döneminden de fazla insan evini değiştirmek zorunda kalmıştır,. Bu sorunu tek başımıza çözemiyoruz. Bu soruna hangi pencereden bakıyoruz. Göç sorununu bir güvenlik meselesi olarak mı değerlendirmek lazım insanı bakımdan mı bakmak lazım. Güvenlik sorunudur göç sorunu bunun terörle ve insan kaçakçılığıyla ilgili boyutları var. Türkiye Yunanistan hatta Nato ile yürütüyoruz. Güvenlik çerçevesinden sadece bakarsak yanlış yönlendiriliriz. Güvenlik gerekli ama insani boyuttan bakmamızı da öğrenmemiz lazım. O zaman belki sağlıklı politikalar üretebiliriz. O zaman belki düzensiz göçle mücadele edebiliriz. Bugün yapmamız gereken düzensiz göçle mücadele etmeliyiz. Her göçmen suçlu değildir her göçmen kaçak değildir. \"

\'KONTROLLÜ GÖÇ İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞALIM\'
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise kontrollü göç için birlikte çalışma çağrısında bulunarak, \"İstihdam ihtiyacı var. Avrupa\'da ciddi bir yaşlanma olduğu için yarın 10-20 sene sonra dışarıdan göçmene ihtiyaç duyacak. O zaman kontrollü göçü nasıl başarmamız lazım. Kontrollü göçü başarabilmemiz için kaynak ülkelerle işbirliği çok önemlidir. Göçmenin yaşadığı topluma entegre edilmesi de çok önemlidir. Entegrasyon politikalarımızı nerede başarısız oldu bu soruyu kendimize sorarsak o zaman entegrasyon politikalarında çok daha iyi başarılı olabiliriz. Bugün Almanya\'da Türk doğmuş ama Alman vatandaşı olmuş Alman milli takımında oynuyor Cumhurbaşkanımızla bir fotoğraf çektirdi diye karşı karşıya kaldığı durumu siz gördünüz. Ayrıca kontrollü göçü sağlarken seçicilik yaparsak bu insani değil, doğru bir stratejide değil. Ağırlıklı Hıristiyan ülkeyse Hıristiyan olsun, Müslüman ise Müslüman olsun diyor. Doktor istiyor, pazardan mal seçmiyoruz. Bu konuda samimiysek kafadan ayrımcılıklar entegrasyonda da başarısız olmanıza neden olur. Kontrollü göç için birlikte çalışalım. Göç konusunda da terörü de orada yok etmezseniz bir gün gelir o terör orda sizi vurur. Göç konusunu konuşuyoruz sebebi nedir? Bu gerçeği kabul ediyorsak sorunu yerinde çözmek için daha kararlı olmak lazım. Yaşanan sorunların da önüne geçmiş oluyoruz. Bir İdlip anlaşmasıyla 3 milyon dan fazla insanın evini terk etmesini önledik. Şimdi İdlip anlaşmasıyla güven gelince İdlip\'e dönüşler başladı. Suriye\'de istikrar için siyasi çözüme ihtiyaç var. Biz siyasi çözüm için de fırsat penceresi sunduk. Dönüş gönüllü olsun. Bazen bize de akıl vermeye çalışıyorlar. Bize \'Sakın zorlamayın diyorlar\' biz bunu biliyoruz. Bu baskılara rağmen biz o insanları zorla geri gönderme çabamız olmadı. Onların günlük yaşam kalitesini arttırmak için su, eğitim, sağlık için ne yapıyoruz ve bu konuda ne kadar hassasız, siyasi çözüm olmadan Suriye\'nin yeniden inşası için para harcamayalım. Ama geri dönen insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak en azından siyasi sürece kadar bu konuda birlikte çalışmak isteriz. Sonuç görüyoruz ki bu sorunun göç mülteciler ve diğer buna benzer sorunların çözümü yakın işbirliğinden geçer. Yunanistan ile Türkiye arasındaki işbirliğinin devam etmesi gerekiyor. Yunanistan\'la iki komşu ülkeyiz. Sadece göç konusunda değil, diğer tüm konularda işbirliğimizi güçlendirmeliyiz.\" dedi.

\'İNSAN ONURUNU HER ZAMAN ÖN PLANDA TUTMALIYIZ\'
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Christian Berger, \"Göç her zaman için tarihte karşımıza çıkmıştır. Türkiye ve Yunanistan arasında da toprakları paylaşmamızdan dolayı nüfus sürekli göç etmiş. Dünya çapına baktığımızda 70 milyon birey ve yerinden edilenler sayısı 40 milyondur, evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Suriye\'ye baktığımızda neredeyse 7 milyon Suriyeli ülke içerisinde yerinden edilmiştir. 6 milyon Suriyeli de dünyanın başka yerlerinde kendilerine yer aramaktadır. 3,5 milyonu da Türkiye\'de bulunmaktadır. İnsan onurunu her zaman ön planda tutmalıyız. Bir noktada insan kaçakçılığının da önüne geçmekteyiz. Polis, sahil güvenlik her iki tarafta da desteklerini sunmaya devam ediyor ve etmeye de devam edecektir. Avrupa Birliği insani yardımlarını esirgememektedir. İhtiyaç duyanlara yardım elini uzatmaktadır. Türkiye ile birlikte sürdürdüğümüz başarılı çalışmalar çok net bir şekilde ortadadır. Türk ve Avrupa yetkililerine desteklerinden dolayı teşekkür ederim. Sorumluluğumuzu en iyi şekilde yerine getirip göçmenlere yardım etmek için çabalarımızı sürdüreceğiz. Türkiye\'de ciddi bir göç nüfusu olduğundan dolayı belediyelere ve mahalli iradelere iş düşmektedir. Kısa vadeli olduğu kadar uzun soluklu mücadeleye de ihtiyaç duymaktadır.\" diye konuştu.

\'TÜRKİYE HİÇ BİR ÜLKENİN YAPMADIĞINI YAPIYOR\'
Türkiye\'nin şuanda hiç bir ülkenin yapmadığını gerçekleştirdiğini söyleyen Yunanistan eski Başbakanı George Papandreou şöyle konuştu:
\"Eşitsizlik, salgınlar, insan kaynaklı sorunlar bunlar küresel hale geldiği için işbirliği de küresel olmalı. Biz nüfusun hareketine alışkın kültürleriz. Bu göç ekonomi, bilgi birikimimizi ve geleneklerimizi zenginleştirmiştir. Artık göç, terörizm, evinden yurdundan edinmedir. Biz böyle algılanmasını istemiyoruz. Çocukların, kadınların denizlerde hayatları pahasına boğulduğunu görüyoruz. Bizde mülteciydik. Geçmişimizde bizde göç ettik. Türkiye hiçbir ülkenin yapmadığını yapıyor şuanda ve milyonlara kapısını açıyor. Bu muazzam görevi omuzlanmak kolay değildir. Felaketlerden kaçan insanlara haklarını sunmaya çalışıyorlar. İnsanlar din, dil, ırk olarak biz insanız. Elbette iltica ve mültecilik adına kurallar uygulamaya çalışıyoruz. Kadın ve çocukların suç ağlarına maruz kalmamaları için, şiddet görmemeleri için uğraşıyoruz. Bu göçmenler kendilerine hayat kurmaya çalışıyorlar. Bazen nefret söylemleri olsa bile mülteciler çifte kurban durumuna geçmektedirler. Diyaloglar oluşturulmazsa çıkmaza gireriz. Uluslararası mültecilik sorunu yerelde kalamaz. Herkesin sorumluluğu üst seviyededir. Ben bu görüşü sonuna kadar destekleyeceğim. Ekonomik ve sosyal hayat bu anlamda çok önemli. Bizde bu yayında uluslararası göç iyi kontrol edilirse varılan ülkenin kalkınmasına destek sağlayacaktır. Mülteci çocuk ve kadınlara özellikle de sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlar politikalar geliştirmelidir. Göçmen hakları yeni yeni tartışılmaya başlanan konudur. Faydalı etkileşimlerde bulunmak önem verilen bir detaydır. Etnik açıdan temiz toplum diye bir şey olamaz. Dünyadaki fırtınalara karşı kendimizi izole edemeyiz. Bunlara birlikte göğüs gereceğiz. Mülteciler artık her yerde düşmanlarla karşılaşıyor gibiler. Türkiye 3,5 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmaya çalışmaktadır. Suriye\'deki çatışmaların devam ediyor olması elbette ki kabul edilemezdir. 5,5 milyon kişi yerinden edilmiştir. İdlip\'te gelişmeleri takip ediyoruz. Suriye\'nin geleceği için birlikte çalışacağız.\"

TÜRKİYE GÖÇ YÖNETİMİNDE EN ÖNEMLİ ROLÜ OYNUYOR\'
Türkiye\'nin göç yönetiminde önemli rol oynadığını söyleyen Yunanistan Göç Politikaları Bakanı Dimitris Vitsas, \"Ortak sorunlarla mücadele etmekteyiz. Türkiye göç yönetiminde en önemli rol oynamakta. Daha iyi bir umutla göç etmek zorunda kalıyor insanlar. Mülteci sayısının hızla arttığını görüyoruz. 21. yüzyılın böyle gelişmesini kimse beklemiyordu. Bu sorunla mücadele etmek için daha iyi bir iş geliştirip daha iyi politikalar geliştirmek zorundayız. Yabancı düşmanlara ve milliyetçilerle ilgili mücadelemiz insanlığın geleceğiyle ilgili çok önemli bir meseledir. Birlikte çalışıp göçün arkasındaki sebepleri bulmak için işbirliği yapmamız son derece önemlidir.\" dedi.

Konuşmaların ardından düzenlenecek oturumlarla devam edecek olan Kartepe Zirvesi\'nde dünyadaki büyük göç olayları ve çözümler ele alınacak. Yabancı ve Türkiye\'den birçok konuşmacının yer alacağı zirve, pazar günü sona erecek.

Görüntü Dökümü
-Protokolün salona gelmesi
-Salondan detay görüntüler
-Bakan Süleyman Soylu\'nun konuşması
-Bakan Mevlüt Çavuşoğlu\'nun konuşması
-Detaylar

HABER: Ergün AYAZ/KAMERA: Alişan KOYUNCU/KOCAELİ, (DHA)

======================================

CHP\'li Öztrak: Ekonomide bal gibi kriz var

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Faik Öztrak, son yılların en büyük krizinin yaşandığını ifade ederek, \"Seçime giderken Türkiye aslında son 20 yılın en önemli ekonomik krizlerinden de birini yaşıyor. Ama her ne hikmetse iktidar bir türlü ülkenin kriz içerisinde olduğunu kabul etmek istemiyor. İktidar görmezden gelse de yok dese de. Ekonomide bal gibi kriz var\" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak ve Oğuz Kaan Salıcı, 2019 yılı Mart ayında yapılacak seçimler öncesinde Trakyalı belediye başkanları, il ve ilçe başkanlarıyla Tekirdağ\'daki bir otelde bir araya geldi. Yerel yönetimler, 2019 seçimlerine hazırlık ve değerlendirme toplantısında hükümetin ekonomik politikalarını eleştiren CHP sözcüsü Faik Öztrak, iktidarın \'krizi\' kabul etmediğini belirterek, \"Seçime giderken Türkiye aslında son 20 yılın en önemli ekonomik krizlerinden de birini yaşıyor. Ama her ne hikmetse iktidar bir türlü ülkenin kriz içerisinde olduğunu kabul etmek istemiyor. Aslında Türkiye gerçekten çok önemli bir kriz yaşıyor. Rahibi vermesine rağmen AK Parti, ekonomide sorun bir türlü durulmuyor. Sene başına göre dolar hala yüzde 50 daha değerli. Sene başında yüzde 13 olan hazine kağıtlarının faizleri, şuanda yüzde 26 ikiye katlanmış. İktidar görmezden gelse de yok dese de. Ekonomide bal gibi kriz var. Hiç şüphe yok ki ekonomiyi bu hale getiren, Adalet ve Kalkınma Partisi\'nin genel başkanının tek adam olma hevesidir, o çerçevede uyguladığı popülist politikalardır ve ülkenin içine girmiş olduğu otoriterleşme sürecidir\" dedi.

Üretici fiyatlarıyla ilgili rakamlar vereceğini söyleyen Öztrak, \"Üretici fiyatları endeksi bunlar iktidara geldiğinde yüzde 30,8\'di bu yılın Eylül ayında yüzde 46,2 arkadaşlar. Ama bakın hiç ekonomiyi konuşturmuyorlar. Biz ekonomi ile ilgili bir şeyler söylüyoruz görmezden geliniyor. Genel başkanımız bir şeyler söylüyor bütçe ile ilgili, anlatıyoruz durumun ne kadar vahim olduğunu gören yok. Neden? Çünkü zannediyorlar ki, bu işi görmezden gelirlerse geçip gidecek. Bildikleri bu çünkü. Bakın büyüme rakamları, orta vadeli programda büyüme açıkladılar. Hedef bu hedef. Yüzde 2,3. Uluslararası Para Fonu Türkiye ile ilgili büyüme tahminini açıkladı,yüzde 0,4. Uluslararası finans enstitüsü bizimde üyesi olduğumuz oda Türkiye ile ilgili büyüme rakamlarını açıkladı dedi ki yüzde 0,9 daralacak Türkiye. Bunun adı ani duruştur. Seçime duran bir ekonomi ile gideceğiz. Dolayısıyla en çok anlatmamız gerek şeylerden biri, bu ekonomide ki sıkıntılardır\" dedi.

Türkiye\'nin çok sıkıntılı bir süreci bu iktidarın yönetiminde geçirdiğini öne süren Öztrak, \"Bir şeyler açıkladılar, 100 Günlük Eylem Planı. Mali durumu daha da bozacak. Ekonomiyi iyileştirmek yerine ekonomiyi daha da kötü hale getirecek. Sonra bir yeni ekonomi yaklaşımı diye damat olan bakan bir şeyler duyurdu. Arkasından yeni ekonomi programı adını taktılar yasal olarak orta vadeli programa ve hepsinin arkasından da enflasyonla topyekun mücadele programı ama baktılar ki, buda kesmeyecek. Ağustos ayında, Eylül ayında bu kadar yüksek enflasyon rakamları açıklayacak TÜİK başkan yardımcısını görevden aldılar. Ondan sonra da yüzde 10 indirim meselesini gündeme getirdiler. Ben size yapmak istediklerini söyleyeyim. Yapmak istedikleri şu. Bu ay açıklanacak enflasyon ile birlikte emeklilerin, memurların ve diğer çalışanların maaşları belirlenecek. Bu enflasyonu düşük açıklatmak istiyorlar. Onun için önümüzdeki bu süreci dikkatle izlemeli ve gereken noktada buna parti olarak tepki verebilmeliyiz buna hazırlıklı olmalıyız\" dedi.

\'PARTİ ADINI İNKAR EDER DURUMDA\'
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Oğuz Kaan Salıcı da iktidarın isminden yola çıkarak eleştirerek, \"Bu iktidar 2002 yılında 3 tane \'Y\' ile mücadele edeceğiz diyerek geldi. Birisi yolsuzluktu, gırtlaklarına kadar yolsuzluğa batmış durumdalar, hiç uzatmaya gerek yok. Dört tane bakanı hatırlatırım ben onlara, o dört bakan Yüce Divan\'a neden sevk edilmedi hatırlatırım. Yüce Divan\'a sevk edilmedi, suçsuz ise neden siyasi hayatları bitirildi, bunu da hatırlatırım. İkincisi neydi yasaklar, aranızda \'benim cep telefonum kesin dinlenmiyordur, bu ülkede her şey güllük gülistanlıktır\' diye düşünen var mı? \'Yasaklarla, yolsuzlukla ve yoksullukla mücadele edeceğiz\' diye geldiler. Yoksulluk artık her evin kapısını çalar hale geldi. Partinin adı Adalet ve Kalkınma, adaletin olmadığını siz değerli katılımcılar Ankara\'dan İstanbul\'a 430 kilometre yürüyerek zaten hem iktidara, hem tüm Türkiye\'ye gösterdiniz. Gelelim kalkınma tarafına, kalkınma tarafını az önce sayın Öztrak yapmış olduğu konuşmayla tarumar etti zaten. Kalkınma falan yok, parti adını inkar eder durumda. Parti 2001 yılında Türkiye\'de seçimlere girerken ortaya koymuş olduğu programı, vaatlerini inkar eder durumda. Yani Adalet ve Kalkınma Partisinin bir hikayesi kalmadı\" şeklinde konuştu.
Toplantı konuşmaların ardından basına kapalı olarak devam etti.

Görüntü Dökümü:

-Salondan detay görüntüler
-Saygı duruşu ve İstiklal Marşı
-Faik Öztrak\'ın konuşmaları
-Oğuz Kaan Salıcı\'nın konuşmaları
-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Ruhan YALÇIN/TEKİRDAĞ,(DHA)-
======================================

Kum yüklü kamyon, otomobile çarptı: 3 ölü, 2 yaralı

ŞANLIURFA\'nın Halfeti ilçesinde kum yüklü hafriyat kamyonunun çarptığı otomobildeki aynı aileden 3 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı. Kamyon şoförü kaza sonrası aracıyla kaçtı.
Kaza, öğle saatlerinde ilçeye bağlı Dutluca Mahallesi’nde meydana geldi. Rıdvan E. yönetimindeki 27 BK 073 plakalı kum yüklü hafriyat kamyonu, Yusuf Asil yönetimindeki 63 AAG 615 plakalı otomobile çarptı. Kazada, otomobil sürücüsü Yusuf Asil ile yanındaki Mehmet, Naile, Sibel ve Elif Su Asil (1) yaralandı. Kamyon şoförü aracıyla kaçarken, ihbar üzerine bölgeye ambulanslar sevk edildi. 
Araçtan çıkarılan yaralılar, Halfeti Devlet Hastanesi\'ne kaldırdı. Acil serviste tedaviye alınan yaralılardan Yusuf, Mehmet ve Elif Su Asil, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı.
Jandarma ekipleri, kamyon şoförünün yakalanması için çalışma başlattı.

======================================

Cumhuriyetin 10\'uncu yıl fotoğrafı klip oldu

HÜSNÜ Kazım Özler\'in 85 yıl önce Uşak\'ta çektiği \"Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık\" yazılı pankartın bulunduğu fotoğraf, İzmir\'in Kemalpaşa ilçesinde canlandırıldı. AK Parti İzmir İl Başkanlığı, Cumhuriyetin 95\'inci yıl dönümü için 1 dakikalık klip hazırladı. 

1933 yılında Uşak\'ın ilk fotoğrafçısı olan Hüsnü Kazım Özler (Foto Kazım) tarafından Eski Devlet Hastanesi\'nin olduğu bölgede Cumhuriyet\'in 10. yıl dönümünde geçit töreni sırasında çekilen \"Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık\" yazılı pankartın bulunduğu fotoğraf, İzmir\'in Kemalpaşa ilçesinde dönemin kıyafetleri ve malzemeleri ile bire bir canlandırıldı. AK Parti İzmir İl Başkanlığı, Cumhuriyetin 95\'inci yıl dönümü için 1 dakikalık klip hazırladı. Klipte mermi taşıyan kadınlar, Türk bayrakları, 10\'uncu yılda yazılan pankartın aynısı, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk\'ün posteri, kağnı arabası yer aldı. Klipte dönemin kahramanlarını canlandıranlar, \"Hatırlar mısın? Yoksulduk ama yoksun değildik. Vatan ve bayrak sevgisiyle doluyduk. Bilir misin Hasan Tahsin\'i, 
Fatma Bacı\'yı, Nene Hatun\'u ve onlara önderlik eden Atütürk\'ü. Biz biliriz. Onlar sayesinde bizim Cumhuriyetimiz var. Cumhuriyete sonsuza dek sahip çıkacağız\" dedi.
Parti yöneticilerinin sosyal medya hesaplarından paylaştıkları klip, büyük ilgi gördü. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- Klibin tamamı 

Umut KARAKOYUN / İZMİR, (DHA)

======================================
 

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir