Frankfurter Rundschau gazetesi bundan 25 yıl önce Almanya'nın Solingen kentinde yaşayan Genç ailesinin beş ferdinin Neonaziler tarafından evleri yakılarak öldürülmesini konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Canlarını kaybeden Mevlüde Genç siyasi kışkırtıcılardan ve ikiyüzlü dernek başkanlarından çok daha ilerde. Katledilen beş kişinin anne, büyükanne ve teyzesi olan Mevlüde Genç, 'vatanım' dediği Solingen'i, evi sürekli gözetim zorunda olmasına rağmen terk etmedi. Genç, faillerle Almanlar arasında ayrım yapabiliyor. O barışmanın gücüne ve facianın yıldönümünde Alman ve Türk devletlerinin yüksek düzey temsilcilerinin acısını paylaşmalarına güveniyor. Bu ülkenin 'öncü kültürü' varsa, adı Mevlüde Genç'in öğrettiği 'insanlık kültürü' olmalıdır."
Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi 25 yıl öncesiyle günümüzdeki gelişmeler arasında paralellik olduğunu belirttiği yorumunu şöyle sürdürüyor:
"25 yıl önce de mülteci sayısında sıçrama olmuş ve saldırılar başlamıştı. Yine kısa zamanda yüz binlerce mülteci geldi. Yine geldikleri ülkeler, entegrasyon, Almanya'nın kaldırma gücü, iltica hakkının suistimali ve hangi ülkelerin güvenli olduğu tartışılıyor. Yine iki ayrı Alman kimliği karşı karşıya geldi. Bir yanda vatan, komşuluk ve gelenekler, diğer yanda ise insanlık, tarihi sorumluluk ve 'altından kalkarız' iyimserliği dillendiriliyor. Ama bu kez önemli bir fark var. 25 yıl önce sol düşünce egemendi. Entelektüel zümre iltica hukukunun değiştirilmesine karşı çıkıyordu. Şimdi ise manzara oldukça karışık. Yahudi düşmanlığına, kadın ayrımcılığına ve dindarlığa karşı olanlar da mülteci aleyhtarlarına katıldılar. Farklı düşünmek herkesin hakkıdır. Ama İslam ve yabancı düşmanlığının meşrulaştırılmasına yol açarsa, ağır sonuçlar doğurabilir."
Die Welt gazetesi, İtalya'daki popülist partiler koalisyonunun hükümeti kurma görevini cumhurbaşkanına iade etmesine şu satırlarla değiniyor:
"Maliye uzmanı Carlo Cottarelli'nin cumhurbaşkanı tarafından teknokratlar hükümeti kurmakla görevlendirilmesi 'İtalyan hastalığına' çare olmayacak, rahat nefes alınmasına yaramayacaktır. Kimse kendini kandırmasın: İtalya'da kendisiyle birlikte euroyu da batırma potansiyeli mevcuttur. Acıklı yanı ise, harcama ve borçlanma planları yapan popülist partilerin Avrupa'nın İtalya'yı iflastan kurtaracağına güvenebilmeleridir. Uzun yıllar alacak olan kurtarma operasyonları Alman vergi mükellefine çok pahalıya mal olur. Keşke abartıyor olsak."
Frankfurter Allgemeine Zeitung aynı konudaki yorumunda sağ ve sol popülistlerin eline daha fazla koz verilmemesi gerektiğini yazıyor:
"Kuzey Birliği ve Beş Yıldız koalisyonu tarafından önerilen maliye bakanını cumhurbaşkanının ret etmesi demokrasiye yapılmış bir saldırı değildir. İtalya Cumhurbaşkanı Mattarella'nın önlemek istediği sonbaharda çok daha güçlü bir şekilde geri tepebilir ve İtalya Avrupa Birliği'ne cephe alabilir. Cumhurbaşkanının kapıdan çevirdiği koalisyon ortakları seçim kampanyasında Avrupa ve 'yerleşik düzen' aleyhtarlığını öne çıkarıp başarılı olabilirler. Seçim İtalya'nın Avrupa Birliği'ndeki pozisyonu için yapılan referanduma dönüşebilir. Gerginlik sürüp gider. Bu nedenle Brüksel ve İtalya'nın Avrupalı ortakları, çoğu zaman kendini beğenmişlerin öğretmenliği olarak algılanan ve Avrupa karşıtlarının ekmeğine yağ süren sürekli uyarıların yerinde olup olmadığını düşünmelidirler. Ateş zaten yeteri kadar körüklenmiş sayılır."
DW/AG,ÖA
© Deutsche Welle Türkçe