Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, 15 Temuz darbe girişimi iddianamelerinin 1 numaralı şüphelesi olarak gösterilen ve hakkında yakalama kararı bulunan Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü sevmediğini söyledi.
"Gül’ü pazarlayanlar, aslında onun kalan itibarını da bitirecekler bu kafa ile.. İktidar aşkı ve Erdoğan öfkesi akıllarını zail etmiş sanki.Hele Gülen’in son Gül güzellemesi yok mu? Gülen Gül’ü sevmez. Ama o herkesi kullanmak ister" diyen Dilipak, "Gülen’in Gül aşkının ne Gülen’e, ne de Gül’e bir şey kazandıracağını sanmıyorum.. Ama bu 'Gül ve Haçlı muhibbi Gülen kardeşliği' bazı gerçeklerin daha iyi anlaşılması için iyi bir fırsat.. Gül’ün bu Gülen’in aşk serenadından çok da mutlu olduğunu sanmıyorum" diye yazdı.
Dilipak'ın Yeni Akit'teki yazısı şöyle:
ABD rahat durmayacak. Çok büyük açıkları var, batıyorlar, dağılmanın eşiğine geldiler. Şimdi masaya yumruğu vurup, birilerinin kasasına el koyacaklar. ABD artı küresel bir mafya, küresel bir eşkıyadır.
Suudilere yaptığını bize yapmak istiyor.. 15 Temmuz’un intikamını almak istiyor. BOP’un intikamını almak istiyor. 30 yıl yatırım yapmışlar. CIA’nın kasasından çıkan, 50 milyar doların üstünde. Şimdi FETÖ’nün mal varlığına el konuluyor ya, bunlar bunu kendi paralarına el konuluyormuş gibi anlıyorlar.. Bir de bu hesabın dönüp kendilerinden sorulmasından korkuyorlar.
Sarraf davası aslında böyle bir senaryo idi. Ama işler bekledikleri gibi gitmiyor. Erdoğan’ı köşeye sıkıştırıp teslim alacaklarını sanıyorlardı, olmadı işte.
Bütün FETÖ’cüleri topladılar, Akşener’in oyu devede kulak. Cem Uzan kadar bile değil sosyolojik tabanı. “Yani çeyrek ekmek arası döner, bir kutu ayran bile” değil tabanı. Gül desen, Akşener’in yarısı kadar değil. Son kamuoyu araştırmasında bunu sormuşlar.
Ama vazgeçmeyecekler, durmayacaklar..
Gül Çankaya’da iken onun yakın çalışma arkadaşları, duyuyoruz Ankara’da, İstanbul’da, Kayseri’de bir takım işadamları, STK temsilcileri ile görüşmeler yapıyorlar.. “Erdoğan geriyor” diyorlar. Erdoğan’la devam etmenin mümkün olmadığını söylüyorlar. Bu gidişi “Macera” olarak görüyorlar. “Hoca efendi” ile masaya oturmaktan söz ediyorlar. “Bize ne Araplardan” diyorlar. Rusya ve Asya’yı risk olarak görüyorlar. Türkiye’nin geleceğinin NATO ve AB ülkeleri ile eskiden olduğu gibi yakın bir işbirliği ve diyalogla mümkün olduğunu söylüyorlar.. AK Partili bir takım eski politikacıları, iş adamlarını da ziyaret ediyorlar. Onları bu konuda ikna etmeye çalışıyorlar.
Gül’ü pazarlayanlar, aslında onun kalan itibarını da bitirecekler bu kafa ile.. İktidar aşkı ve Erdoğan öfkesi akıllarını zail etmiş sanki.
Hele Gülen’in son Gül güzellemesi yok mu? Gülen Gül’ü sevmez. Ama o herkesi kullanmak ister. Gül’ü Erdoğan’a karşı kışkırtıyor. Bir yandan da kendi tabanına umut vermeyi ihmal etmiyor.. Gülen’in Gül aşkının ne Gülen’e, ne de Gül’e bir şey kazandıracağını sanmıyorum.. Ama bu “Gül ve Haçlı muhibbi Gülen kardeşliği” bazı gerçeklerin daha iyi anlaşılması için iyi bir fırsat.. Gül’ün bu Gülen’in aşk serenadından çok da mutlu olduğunu sanmıyorum..
Gül müzesi, orada, kendine yabancı ülkelerden verilen nişanlar, hanımefendinin giydiği elbiselerin kullanım mekanları vs, bir takım söylentilerin ziyaretçilerin şuuraltını olumsuz yönde etkileyeceğinden kuşku yok..
Bugün Gül’ün yanında duranlar, bu gidişle yarın, isimlerinin aynı yekûn içinde yazılıp çizilmesini istemeyebilirler.. Gül’ü savunmaya kalkanların toplumda nasıl karşılandıklarını Gül biliyor mu acaba. Bir sorup öğrense.. Dar çerçevede “gayrimemnunlar koalisyonu” üyelerinin birbirini dolduruşa getirmelerine bakmayın. Tabanda bunların bir karşılığı yok. Aksine kaygı ve kuşku doğuruyorlar..
Başa dönecek olursak, eğer ABD kim üzerinden olursa olsun, ister PKK, ister PYD, ister DEAŞ, ister DHKP-C, FETÖ, ister CHP, HDP, ister İyi Parti, isterse Gül üzerinden Türkiye’de kaos çıkartmak isterse ya da kaos çıkarmak isteyenleri sahiplenecek olursa, onlarla eylem ve fikir birliği içine girecek olursa, halk onlara vereceği cevabı veriyor. Meydansa meydan, sandıksa sandık!
ABD göreceksiniz yalnız kalacak. PYD’liler bile oynanan bu kirli oyuna daha fazla alet olmak istemeyecekler.. Kriptolar hariç, ama diğerleri isyan edecekler. ABD yine de yoluna devam etmek isterse, geleceği varsa göreceği de var.
Diyorlar ki, ABD Sarraf davasında Türkiye’ye fatura kesecek. İyi biz de 15 Temmuz darbe girişiminin faturasını keselim ABD’ye, onlar bizim hesaplarımızı dondurmaya kalkarsa, biz de ABD’nin Türkiye’deki askeri tesislerini, nükleer başlıklarına yed-i emin olarak el koyalım. Hint keneviri dosyasını açalım, LİBOR dosyasını açalım. Dolar manipülasyonu dosyasını açalım.. PKK’ya yardım dosyasını ve faili meçhul cinayetler dosyasını açalım. Eşref Bitlis, Cem Ersever, JİTEM dosyasını açalım. Açacak dosya mı yok.
Gül böyle bir kavgada yer almak ister mi? Yoksa “itidal çağrısı” mı yapar. Herhalde arabulucu olacak hali yok..
ABD böyle bir tartışmaya hazırsa buyursun. Bundan sonrasını da BM, NATO, AB düşünsün.. Zaten düşünmeye başladılar da. Eğer ABD ve Batı bu şekilde üstümüze gelmeye devam ederlerse bunun bedelini ağır bir şekilde ödemek zorunda kalabilirler. Bu şaka değil. Artık bıçak kemiğe dayandı. İslam düşmanlığı, Türk düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, PKK muhibliği, FETÖ hayranlığı hep aynı kapıya çıkıyor.
Şunu görelim: ABD ve bu batılılar işin bizdeki demokrat ve liberallerle, PKK, FETÖ, DHKP-C arasında hiçbir fark yok.. PYD ile DEAŞ arasında bir fark yok. İkisinin de parasını veriyor, eğitiyor, donatıyor, silahlandırıyorlar ve kullanıyorlar. Kadın hakları, çevre, ne kadar kulağa hoş gelen şey varsa hepsini kullanıyorlar. BÇG de onların, FETÖ de. Ölen ölür, kalan sağlar onlarındır.
Bakın CHP de onların, DP de! Siyonizmi de kendileri örgütler, antisemitik hareketleri de kendileri örgütlerler. Kalkancı tarikatını da kendileri örgütlerler, tarikat düşmanlarını da..
Travesti Sisi’ye tarikat kurdururlar icabında.. Tuncay Güney gay kulüpte tarikat dizayn eder. “Bizim cici çocuklar”ı da bu tarikatın vitrinine oturturlar. Yani “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı”. AK Partinin serverini klonlamak için gelen FETÖ’cülere kapıyı açanların, bu işi onlara ayarlayanların başında, bizim iyi niyetli, saf, iyi eğitim almış cici çocuklarımız vardı. Unutmayın: Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.
Şimdi duyuyorum, yeni yeni bir sürü platform kuruluyor, bu yeni oluşumlar, dini kavramlar ve kurumların adını kullanıyor, ya da tarihi bir takım kavram ve kurumlar. Hepsi kendini Ankara’ya refere ediyor, hepsi yarı gizli oluşumlar. Herkesle ilişki kurmaya çalışıyorlar. Aman dikkat!
Bakın, herkes, FETÖ şuraya sızdı, buraya sızdı diyor. Pensilvanya’yı unutun. Sızan CIA’dir, MOSSAD’dır. FETÖ onun sıradan bir taşeronu.
Bunların artık biliniyor olması önemli, ama bazen insan yine de kör ve sağır olabiliyor bazı durumlarda. Basiret bağlanması diyoruz ya, işte öyle bir şey.
Gerçekler ortada. ABD ilk kez bu kadar açık bir biçimde köşeye sıkışmış durumda. Bu durum ABD’nin en zayıf ve en tehlikeli olduğu andır. Bunu bilelim ve dikkatli olalım. Korku ve panik içinde saldırganlaşabilir, çılgınca şeyler yapabilir ve tabi bu öfkesi aklından büyük çıkışları sonucu keskin sirke küpüne de zarar verebilir. Ama yine de dikkatli olmak gerek. Selam ve dua ile.