Gündem

Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı; “Anayasa’ya aykırı, bakanlığa ‘paralel’ yapılanma, ticarethane!"

“Kamuya eleman alışı yasaklandı, üç yıllık süre için mal alımı yasaklandı. Bu vakıf bunları yapabiliyor. Tasarruf genelgesi çıktı ve daha üstünden bir hafta geçmeden bunu deliyoruz”

30 Mayıs 2024 10:46

Dışişleri Bakanlığı, daha “etkin” olabilmek için “Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı” kurulacağını açıkladı. Vakıfla ilgili kanun teklifinin tali komisyon olan Dışişleri Komisyonunda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu’na getirilmesi tepkilere neden oldu. CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, kurulması hedeflenen bu vakfın Dışişleri Bakanlığı’na “paralel bir yapılanma” olduğunu ve denetlenmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Vakfa kamu kaynağı aktarılması Anayasa’ya aykırı. Adeta olağanüstü ticari yetkilerle donatılmış bir vakıf. Vakfın faaliyet alanlarının bir kısmı bakanlığın halihazırda şu andaki yetkilerini kapsıyor. İkili paralel bir yapı oluşturuluyor. Son derece tehlikeli” ifadelerini kullandı. 

6 Nisan 2024'te yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin Dışişleri Bakanlığını ilgilendiren bölümlerinde değişiklikler yapıldı. Buna göre Bakanlığın daha etkin bir yapıya kavuşması için "Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı" kurulmasına karar verildi. 

“Dışişleri Bakanlığı’nın görev alanına giren yetkilerin vakfa devredilmesi söz konusu değil”

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli; vakfın kuruluş amacını, Anayasa’ya uygunluğunu, vakfa tanınan ticari faaliyet alanlarını ve vakfın denetiminde yaşanabilecek sorunları T24’e değerlendirdi. 

Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı’nı “paralel bir yapılanma” olarak nitelendiren Türeli, vakfın kuruluşunun ve yetki alanının Anayasa’ya uygun olmadığını belirterek şunları söyledi: 

“Dışişleri Bakanlığı’nın temel görev alanlarındaki yetkileri yürütmek üzere kurulan bir vakıf. Vakıf kanun teklifinde amaçlarda 1. madde diyor ki; ‘Bakanlık faaliyetlerinin güçlendirilmesi’. İkinci amaç ise ‘personelin donanımlı yetiştirilmesi’. İkisi de Dışişleri Bakanlığı'nın asli ve sürekli görevleri. Bunların vakıf eliyle yürütülmesi söz konusu olamaz. Bu Anayasa 160-161’inci maddelere de aykırı. Modern hariciye sisteminin kurulması 250 yıl öncesine Üçüncü Selim zamanına kadar uzanıyor. Cumhuriyet döneminin en önemli bakanlıkları arasında yer akan bu bakanlık şimdi mi görevini yapamıyor? Vakfa kamu kaynağı aktarılması Anayasa’ya aykırı.”

“Vakıflar denetlemelere tabi değil” 

Devlet bünyesinde kurulan diğer vakıfların da denetime tabi olmadığını ve ne Sayıştay’ın ne de Meclis’in bu konuda yetkisi olmadığını söyleyen Rahmi Aşkın Türeli şöyle devam etti: 

“80’li yıllarda bütçe dışı fonlar vardı ve bütçe birliği bozulmuştu. Bütçe dışı fonlar 2001’de tasfiye edildi. Fakat arkasından AKP iktidarı döneminde bütçe birliğinden uzaklaşıldı. Önce özel hesaplar başladı sonra arkasından ajanslar kuruldu. Yine aynı şekilde de vakıflar var. Örneğin; Yunus Emre Vakfı, Maarif Vakfı, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı gibi vakıflar kuruldu ve hepsi kamusal denetimin dışında. Kanunla kurulmuş olan bu vakıflar kamu kaynaklarını kullanabilmekte ve Meclis’e hesap vermeden para harcıyorlar. Sayıştay’ın da yetkisi yok. Alana baktığımızda ciddi sıkıntı görünüyor. 

“Ne Sayıştay ne de Meclis denetleyemiyor"

Vakfın kamu kaynaklarını kullanacağı gerekçesiyle kamu yönetimine tabi olması gerektiğini söyleyen Türeli, “Bu kanun teklifi kamu mali yönetim ve denetim sistemine aykırı. Mevcut sistemimiz 2003 yılında çıkarılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na dayalı. Amaç; bütçe birliğinin sağlanması. Çünkü bütçe hem Sayıştay hem de Meclis denetimine tabi. Her sene biz bütçe konuşurken aynı anda iki yıl öncenin de bütçe sonuçlarını da görüşüyoruz. Kesin hesap kanununu görüşürken bütçe harcamaların Sayıştay raporları üzerinden konuşuyoruz. Bu çerçevede vakıfların hem 5018’e uygunlukları, hem de Sayıştay denetimine ve bu çerçevede Meclis denetimine tabi olmaları önemli. Ancak bu vakıf bu denetlemelere tabi değil. 

Baktığınızda bir yönetim kurulu ve mütevelli heyeti var. Vakfın karar organı mütevelli heyeti ancak heyet başkanı Dışişleri Bakanı. Diğer vakıflarda bakan dışında da diğer bakanlık temsilcilerinin de bulunduğu bir yapı var; burada öyle bir yapı yok. Yönetim Kurulunu ve Denetim Kurulunu da mütevelli heyet seçiyor yani otomatik olarak Dışişleri Bakanı belirliyor. Bunların kim olacağı belli değil. Bu denetim kurulu nasıl vakfı denetleyecek? Vakıflar kanuna göre bir denetim var ama kurulmuş olan bu vakıf kamu görevi niteliğindeki işleri yapacak ve kamu kaynaklarını kullanacak. Dolayısıyla kamu denetimine tabi olması gerekiyor. Bu çok tehlikeli, paralel bir yapılanma.” ifadelerini kullandı. 

“Olağanüstü ticari yetkilerle donatılmış, çok tehlikeli”

Kurulacak olan vakıf, ticari işlerle uğraşıyor. Adeta olağanüstü ticari yetkilerle donatılmış bir vakıf. Her türlü taşınır ve taşınmazı almak, satmak, kiralamak; taşıt almak, kiralamak; bakanlığa ait taşınmazları bakanlık yararına değerlendirmek, yükseköğretim kurumlu kurmak, yurt dışında taşınır-taşınmaz almak ve satmak, takas, trampa, ipotek tesis etmek; taşınmaz inşa etmek ve ettirmek, devle iç borçlanma senetleri ve hazine kira senetleri almak-satmak, şirket işletmek ve işlettirmek... Adeta ticari bir şirket kurulmuş. Kuruluş amacıyla vakıf arasında bir ilişki yok. Buradaki vakfın faaliyet alanlarının bir kısmı bakanlığın halihazırda şu andaki yetkilerini kapsıyor. İkili paralel bir yapı oluşturuluyor. Son derece tehlikeli.”

“Dışişleri Bakanlığı’nın temel görevleri için vakfa ihtiyacı yok”

Vakıf bünyesinde bir vize şirketi de kurulabileceği ihtimalini de değerlendiren Türeli, “Dışişleri Bakanlığı’nın temel görevi Türkiye’yi yurtdışında  temsil etmek ve dış politikayı yönetmek. Bunlar için vakfa ihtiyaç yok. Bütçe yetersizse bütçe arttırılır. Bakanlığın 34 milyar bütçesi var. Genel bütçenin binde 2.8’i bu rakam. Kaynak lazımsa artırılır. Bazı muafiyetler var. Vergiye dahil sistemler vergi dışına çıkarılacak. Vakfın gelirlerine baktığınızda vize sistemi üzerinden bir madde var. 2023 yılında 5,5 milyar TL’lik bir kazanç oluşmuş vize işlemlerinde. Genel bütçeye aktarılacak pay yüzde 20’si. Geri kalanı vize hizmetleri veren şirketlere gidiyor. Anlaşılan bir vize şirketi kuracaklar ve direkt akış oraya olacak. Bu kabul edilemez. Vize hizmetini bir ticari hizmet gibi görüyorlar” dedi. 

“Tasarruf Genelgesi deliniyor”

Vakfa verilen yetkilerle Kamuda Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin delindiğini söyleyen CHP’li Türeli, “Bu heyetlere kimlerin atanacağı da önemli. Adeta Dışişleri Bakanlığı dışında alternatif bir yapı oluşturuluyor burada ve bu yapıyı Dışişleri Bakanı yönetecek. Böylece birilerine makam ve mevki verilecek. Tasarruf genelgesiyle kamuya eleman alımı yasaklandı, üç yıllık süre için bina yapımı, alımı ve kiralanması, taşıt alımı ve kiralanması yasaklandı. Oysa bu vakıf bunları yapabiliyor. Tasarruf genelgesi çıktı ve daha üstünden bir hafta geçmeden bunu deliyoruz” değerlendirmesini yaptı. 

“Bu vakfın yaptığı bir usulsüzlük dış politikaya zarar verir”

Ticaret amaçlı bir yapı kurulmaya çalışıldığının altını çizen Türeli, vakfın usulsüz bir harcama yapması halinde bunun Türkiye’nin dış politikasına da zarar verebileceğini söyledi. Türeli, şöyle devam etti:

“Yarın bir gün vakıfta hukuksuz ve usulsüz harcama olduğunda bunun Türk dış politikasına nasıl zarar vereceğini düşünmek gerekiyor. Dışişleri Bakanının belirlediği bir kadro var. Bakan değişince vakfın yapısı ne olacak? Bakana bu kadar yetki verilmesi anlaşılabilir değil. Vakfın amaçları faaliyetleri gelirleri açısından bakıldığında tamamen ticari ve kamu denetimi dışında olduğu görülüyor. Diğer kurulmuş olan vakıflar da denetim dışında ama amaçları tamamen ticari değil. Burada tamamen ticaret amaçlı bir yapı kurmaya çalışıyorlar. Vakıf değil, ticarethane.”

“Meclis’in nitelikli yasa yapmaktan mahrum olduğunu gösterir”

Vakfın kurulmasına ilişkin kanun teklifinin ilgili komisyonda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu’na getirilmesine değinen Türeli, şunları söyledi: 

“TBMM İçtüzüğüne göre; kanun tekliflerinin uzmanlık alanlarına göre görüşülmesi gerekir. Yasama faaliyeti içinde komisyonlar belirlenir.  Bir asli komisyon, bir de tali komisyonlar vardır. Asli komisyon kanun teklifinin direkt görev alanına giren komisyondur. Tali komisyon ise kanun teklifiyle ilgili diğer komisyondur. Kanun teklifinin tali komisyonda değerlendirilmesi sonrasında asli komisyona gelmesi ve ardından görüşmelerin öyle devam etmesi uygundur.  Bununla birlikte, tali komisyon olan Dışişleri Komisyonu’nda bir değerlendirme yapılmadı. Sonuç itibariyle, Dışişleri Bakanlığı’nı ilgilendiren ve teşkilattan da ciddi tepki gören bir kanun teklifinin ilgili komisyonda görüşülmemesini anlamak mümkün değil. Bu da Meclis’in nitelikli yasa yapma hakkından mahrum olduğunu bize gösteriyor.”

Vakfın yükseköğretim kurumu kurması ne anlama geliyor?

Vakfın amaçları arasında yükseköğretim kurumları kurmak da yer aldı. Türeli, yükseköğretim kurumu kurmanın tamamen ticari amaçlarla olduğu değerlendirmesini yaparak, “Yükseköğretim kurumları kurmanın ne demek olduğunu da anlamış değiliz. Vakıf üniversite kuracak ve sorduğumuzda mastır ve doktora programları için eğitimler verileceği söylendi, bundan da para alınacak. Tamamen ticari bir iş ve bu iş için kamu kaynağı kullanılıyor. Oysa Diplomasi Akademisi var bakanlığın zaten. Eğer ihtiyaç varsa Diplomasi Akademisinin alanını genişletirsiniz. Buradaki amaç gelir temin etmek. Vakfın gelirlerinde de ‘vakfa ait eğitim faaliyetlerinden gelir elde edileceği’ yazıyor. Ayrı bir yapı kurulması bu işin ticari olduğunu ortaya koyuyor” açıklamasını yaptı. 

“Yanlış ve sistemde gedik açar”

Kurulan bu vakfın gelecekte de Türeli, sözlerini şöyle sonlandırdı: 

“Diğer bakanlıklar da bu şekilde vakıf kurmak isterse ne olacak? Bu yanlış zaten ve sistemde de gedik açar. Son derece yanlış buluyoruz. Böyle bir vakfın kurulmasının da Dışişleri Bakanlığı’na hiçbir yararı yok. İhtiyacı varsa gerekli kaynaklar bütçeden tahsis edilebilir.