İngiltere'nin Isle of Wight adasındaki hayvanat bahçesinde bir hayvan dışkısı müzesi açıldı. 20 hayvanın dışkı örneği özel bir yöntemle kurutulup vakumlu cam küreler içinde sergileniyor.
Müzenin küratörü Nigel George, hayvanın dışkısını inceleyerek onun hakkında birçok bilgiye ulaşılabileceğini söylüyor. Örneğin karga dışkısında minik kemik parçaları, böcek kanadı görülüyor.
Etçil hayvanların dışkısı otçullardan daha kötü kokuyor. Bir martının dışkısında bulunan plastik parçaları ise insanın doğa üzerindeki etkisine dair çok şey anlatıyor.
George, halkın olumlu tepki verdiğini, başlangıçtaki iğrenme duygusunun yerini meraka bıraktığını söylüyor.
Müze Mart ayında açıldığından bu yana bu fikrin dünyaya yayıldığını, bugünlerde herkesin dışkıdan söz ettiğini belirtiyor.
Deniz hayvanlarının çoğu su yüzeyine yakın beslenip dışkılarını daha derinlerde yaparken balinalar açısından tersi geçerli.
ABD'de Vermont Üniversitesi'nden biyolog Joe Roman "Balinalar son kez dalmadan önce yüzeye çıkıp dışkılarını bırakır" diyor. Bu nitrojen, demir ve fosfor bakımından zengin dışkı bu besinlerin su yüzeyine çıkmasını sağlar.
Somon balıkları bunlarla beslenir. Bu balığı avlayan deniz kuşları da bu besinleri kıyıdaki yavrularına taşır. Bu yavrular ayı gibi hayvanlar tarafından avlanır. "Yani" diyor Roman, "balinalar besinleri dünya ekosisteminin dibinden karaya taşımış oluyor".
Roman, Dünya tarihi boyunca besin hareketinin nasıl geliştiğini inceledi. 60 milyon yıl öncesine kadar balina yoktu. Kara memelilerinden bir grup nehirlere girmeye başladı ve daha sonra tamamen suda yaşayan balina ve yunus balıklarına dönüştü.
Balinalar balık ve kabuklularla beslenmeye başladı ve bu kabuktaki kitin maddesini eritir hale geldi. "Çoğu memeli bunu eritemez. Bu da balinaların sindirim sistemindeki mikropların tamamen farklı olduğunu gösteriyor" diyor Roman.
Balina dışkısının bileşimi tek tek balinaya ve onun beslenmesine bağlıdır. Eğer balina karides türü canlılarla besleniyorsa dışkısı çok sayıda yumruk büyüklüğünde kırmızımsı ve pembemsi yumrular şeklinde oluyor.
Ama balıkla besleniyorlarsa dışkısı koyu yeşil bir renk alıyor ve daha geniş bir alana dağınık bir şekilde yayılıyor. Roman balina dışkısının okyanus yüzeyine besin yayma işlevi gördüğünü söylüyor.
Bazı canlılar için işe yaramayan ve vücuttan atılması gereken fazlalık olan dışkı diğer canlılar için besin oluyor.
Bu canlılar dışkıda kalmış son besinlerden faydalanıyor. Güney Afrikalı zoolog Marcus Byrne, dışkıyla beslenen gübre böceği, sinek larvası ve kelebekleri incelemiş. Avustralya'da 300 çeşit gübre böceği olduğunu ve bunların inek dışkısıyla değil kanguru dışkısıyla beslendiğini söylüyor.
Fakat bu ülkede inek çiftliklerindeki dışkıyı temizlemek amacıyla, bu dışkıyı tüketmeye uygun gübre böcekleri getirilmiş. Byrne bunun 20 yıldır devam eden önemli bir biyokontrol programı olduğunu söylüyor.
Gübre böcekleri dışkıyı top haline getirip yuvarlayarak istediği yere taşıyor.
MÖ 218-201 yılları arasında Kuzey Afrika'dan Kartaca ordusu Hannibal'ın önderliğinde Roma ile savaşa girdi. Hannibal tarihteki en önemli askeri komutanlardan biri olarak görülür. Arkeologlar bu savaşın kalıntılarını inceleyerek 16 yıl süren bu savaşı ve komutanı hakkında daha fazla bilgi edinmek için girişimde bulundu.
Hannibal'ın 15 bin at ve fille Alp Dağları'nı nasıl geçtiği konusunda net bilgi yoktu. Bazıları bunun günümüz Fransa'sından İtalya'ya Traversette geçidi üzerinden olduğunu düşünüyordu. Ama bunu destekleyecek veri yoktu.
Kuzey İrlanda'dan çevre mikrobiyoloğu Chris Allen bu sorunun geçit üzerindeki at pisliği kalıntılarının incelenmesiyle aydınlatılacağını söylüyor.
"15-20 bin atla iki gün boyunca yol aldığınızda geride bir iz bırakırsınız mutlaka" diyor.
Arkeologlarla birlikte çalışan Allen geçit yakınlarında futbol sahası büyüklüğünde bir çukur bulmuş. Çukur hayvan dışkısıyla doluymuş. Bu alandaki toprağı katman katman inceleyen ekip, 70 cm derine ulaştığında 2200 yıl öncesine, Hannibal dönemine ait tabakaya ulaşılacağını hesaplamış.
Burada geniş bir alana yayılmış at dışkısına rastlanmış. Karbon yöntemiyle tarih tespiti sonucu MÖ 200 yıllarına ait olduğu belirlenmiş ve at dışkısında fazlaca bulunan klostriya bakterisine rastlanmış.
Bu bulgular sonucunda 2200 yıl önce bu bölgeden çok sayıda memeli hayvanın geçtiği saptanmış.
Allen, arkeologların dışkı inceleme yöntemini kullanarak daha fazla bilgiye ulaşmasının mümkün olduğunu söylüyor.
Salford Üniversitesi'nden biyolog Robert John Young "Köpek kadar iyi bir koku alma makinesi icat edemezsiniz" diyor. Köpekler ayrıca çok daha ucuza mal oluyor.
Bu nedenle bazı köpek yavruları dışkı koklama konusunda eğitiliyor. Böylece yabani hayvanların nerede yaşadığı, ne yediği tespit edilmeye çalışılıyor. Bu işi en iyi av köpekleri yapıyor.
Eskiden dışkıyı mikroskop altında inceleyerek ne yendiğine dair bilgi edinmeye çalışan araştırmacılar bugün yeni genetik testler kullanarak çok daha kapsamlı bilgi ediniyor.
Dışkıdaki hormon seviyelerine bakılarak hayvanların stres durumu ya da dişilerin yumurtlama dönemi tespit ediliyor.
Young, bu yöntemlerle incelenen bazı Güney Amerika maymun türlerinin sayısını artırmak için bilgi toplandığını söylüyor.
Aynı şekilde bu hayvanların DNA dizinleri de elde edilerek babalarının kim olduğu, renk körü olup olmadıklarına dair bilgi edinilebiliyor.
Ayrıca dışkılar incelenerek bazı hayvan türlerinin korunması amacıyla davranışları yönlendirilebiliyor. Örneğin Güney Afrika'da gergedanları belli bir bölgede toplamak ve kendi alanlarında hakimiyet kurmayı seven gergedanların yeni gelen hayvanlara saldırmasını önlemek için yeni gergedanın dışkısı belli bir alana yayılarak bir alıştırma süreci hazırlanıyor.
Dışkı çoğu canlı için sadece bir atık madde. Ama bilim ve bazı hayvanlar açısından hiç de öyle değil.
İngilizceburadan ulaşabilirsiniz