Deutsche Welle: İslamcı teröristler, yaşamak ve Fransa'daki eylemlerini planlamak ve hatta Brüksel'de de eylem yapmak için neden özellikle Belçika'yı seçiyor?
Claude Moniquet: Bunun için üç sebep görüyorum: Birincisi; Belçika'da çok büyük bir İslamcı kesim bulunuyor. Fransa'dan Suriye'ye yaklaşık 2 bin savaşçı gitti. Bunu ikinci sırada çok daha küçük bir ülke olan, 600 ila bin arasında cihatçıyla Belçika takip ediyor. Bu, nüfusa oranladığınızda, Fransa'dan 3 ila 6 kat daha yüksek bir sayı. Avrupa'da saldırılar düzenlemek için Suriye'de eğitim alanların çoğu Belçikalı. Onlar, Belçika toplumuyla açık bir hesapları olduğunu düşünüyor. Kendilerini toplumda haksızlığa uğramış ve dışlanmış hissediyorlar. Bu kesinlikle doğru değil ancak böyle düşünüyorlar.
İkincisi; Belçika tabii ki, teröre karşı kurulan uluslararası koalisyona dahil ve Irak'ta hedefleri bombalıyor. Belçika donanması, Fransız uçak gemisi "Charles de Gaulle ile birlikte IŞİD'e karşı operasyonlarda yer alıyor.
Ve üçüncüsü; NATO ve AB'nin Brüksel'de merkezlerinin olması. Tüm bunlar birlikte Belçika'yı teröristler için bir hedef yapıyor.
Deutsche Welle: Teröristlerin Brüksel'de rahatsız edilmeden yaşadıkları ve planlarını hazırladıkları izlenimi doğuyor. Teröristler deyim yerindeyse neden kendi yuvalarına saldırıyorlar?
Claude Moniquet: Bu yanlış bir izlenim. Teröristler için burası o kadar rahat değil. Belçika istihbaratı için problem olan, örneğin Fransız istihbaratına kıyasla daha kısıtlayıcı bir yasal çerçevede çalışmak zorunda olmaları. Daha az şey yapma imkanları var. Belçika, 10 milyon nüfusuyla küçük bir ülke. Gizli servis de bu ölçüde küçük. Gizli servis yetkililerinin bir mucize yaratması mümkün değil ancak buna rağmen iyi çalışıyorlar. Yetkililer, 11 Eylül 2001'den bu yana her yıl, El Kaide, Kafkasya'dan gruplarla ya da IŞİD ile bağlantısı olan teröristleri tutukladı. 2012 yılında ise Avrupa'dan gönüllülerin Suriye'ye giderek cihada katıldıkları uyarısını ilk yapan Belçika oldu.
Deutsche Welle: Belçika istihbaratında değişmesi gerekenler neler? Daha çok para ve personel çözüm olur mu?
Claude Moniquet: Bu tabii ki çözümün bir parçası olur. Ancak kurum organlarının da daha esnek bir yasal çerçeveye alınması gerekir. Örneğin Belçika istihbaratı ancak 2012-2013 yıllarında telefonları dinleme yetkisine sahip oldu. Bu çılgınlık! Belçikalılar, Avrupa'da şüphelilerin telefonlarını dinleme izni olmayan tek yetkililerdi. Yasal imkanların genişletilmesi gerekiyor.
Polisin, Arap ve Türk asıllı daha fazla personele ihtiyacı olduğu da bir gerçek. Sadece Belçika'da değil tüm Batı'da bir kültürel devrim gerekiyor. Avrupa ve Kuzey Amerika'daki gizli servisler Soğuk Savaş Dönemi, Sovyet tehdidine, bir ülkeye ve diğer bir gizli servise karşı şekillendirildi. Bu günümüzde tamamen değişti.
Deutsche Welle: Güvenlik görevlilerinin yanı sıra toplumun kendisine de sorumluluklarına dair suçlama yapmak gerekir mi? Belçika toplumunda, İslamcılığa karşı ihmal, tolerans ve bir nevi bırakınız yapsınlar doktrini fazla mı?
Claude Moniquet: Hayır. İnsanların bu konuyla ilgilenmediklerini düşünmüyorum. İslamcılar dışlandıklarını söylüyorlar. Bu tamamen yanlış. Selefi olarak 50 cm uzunluğunda sakal bırakıp, Selefi kıyafetleri giydiklerinde kimsenin kendilerine iş vermemesine şaşırmasınlar. Bu şaşılacak bir durum değil. Aynı şekilde kendi insanları içinde, yaşadıkları kesimde de iş verilmiyor. Belçika'da tamamen uyum sağlamış, televizyon sunucusu, öğretmen, avukat ve bu gibi mesleklerde çalışan çok sayıda göçmen bulunuyor.
Bu sadece ucuz bir gerekçe. Okulda iyi olmayan insanlar, ‘Müslüman olduğum için bana iş verilmiyor' diyemezler. Hayır, bu hiçbir şey öğrenmedikleri için oluyor. Bu bir seçim. Bunu dışlanma olarak görmek, yanlış bir propaganda şekli.
Deutsche Welle: Ama peki ne yanlış gitti?
Claude Moniquet: Selefilerin organize olup tümör gibi topluma ve İslam'a sızmalarına çok uzun süre izin verdik. İçlerinde hepsi şiddete meyilli olmasa da Selefilik faşizmin bir çeşidi. Selefilik İslam'ın, kadınların eşit haklara sahip olmadıkları, inançsızların öldürüldükleri bir şekli. Belçika, Fransa ve İngiltere hükümetleri bu durumu, 'din özgürlüğü' adı altında tolere ettiler. Ancak burada söz konusu olan özgürlük ya da din değil. Bu faşizm.
58 yaşındaki Claude Moniquet terörizm uzmanı ve Brüksel'deki Avrupa Stratejik İstihbarat ve Güvenlik Merkezi'nin Başkanı. Moniquet, bir dönem Fransız istihbaratında görev yaptı ve gazeteci olarak çalıştı.