Türkiye'de iki yıl önce 21 Mart'ta PKK lideri Abdullah Öcalan’ın "Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” mesajı ile başlayan çözüm süreci, yaklaşık bir ay sonra ikinci yılını dolduracak. Bu süre zarfında Paris katliamı, Lice ve 6-8 Ekim olayları gibi zorlu dönemeçlerden geçen çözüm sürecinde gözler, yeniden 21 Mart'ta Diyarbakır'da gerçekleştirilecek Nevroz kutlamalarına çevrilmiş durumda.
Kürt siyasetinin merkezi sayılan Diyarbakır'da ise geçmiş yılların gergin siyasal ve toplumsal atmosferi yerini temkinli bir bekleyişe bırakmış durumda. 6-8 Ekim olaylarındaki şiddet olayları ile 90'lara dönüş korkusunun yeniden kol gezdiği Diyarbakır sokakları, şimdilerde 21 Mart tarihine kilitlenmiş durumda.
Kentin genelinde sükunet hakim. Suriye ve Irak'taki iç savaş nedeniyle Türkiye'ye göçen 2 milyona yakın mültecinin resmi rakamlara göre yaklaşık 20 bini Diyarbakır'da bulunuyor. Özellikle Şengal ve Kobani'den gelenler ağırlıkta. Mültecilerin varlığı, Diyarbakır’ın sınıra uzaklığı nedeniyle Şanlıurfa, Hatay, Gaziantep gibi kentler kadar ağır hissedilmese de 90'lı yıllarda Diyarbakır’ın silüetinde iz bırakan çocuk dilencilerin göçlerle birlikte yeniden arttığı gözlemleniyor.
“Güvenlik sorunlarıyla anılmak istemiyoruz”
Diyarbakır’ın yalnızca toplumsal olaylar ve güvenlikçi yaklaşımlar ile gündeme gelmesinin haksızlık olduğunu vurgulayan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “Bu sorunlar yalnızca kentimizde değil, Türkiye'nin bütün şehirlerinde yaşanıyor. Bunu Diyarbakır ekseninde tartışmak hoşumuza gitmiyor. Diyarbakır'da yaşananlar Gaziantep'te de yaşanıyor, İstanbul'da da yaşanıyor. Buraya çok özel bir mana yüklemek çok doğru değil” diyerek başlıyor söze.
Silahların susması ile birlikte Diyarbakır’ın yeniden tarihine yakışır bir cazibe merkezi olması için çabaladıklarını anlatan Kışanak, “Biz Ankara'yla İstanbul'la yarışan bir kentiz. Bütün tarihi geçmişimizle, siyasal gündemlerimizle biz birinci ligde yarışıyoruz. Aşağısını kabul etmiyoruz” diye konuşuyor. Nevroz kutlamaları için tüm kent bileşenlerinin hazırlıklarına başladığını anlatan Gültan Kışanak, “Bu 21 Mart'ta da barış ve refah mesajlarının olmasını temenni ediyoruz. Tüm çabamız bu yönde” diyor.
Kışanak, büyükşehir belediyesi olarak yaşadıkları en büyük sıkıntının ise mali yetersizlikler olduğuna dikkat çekiyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin Bakanlar Kurulu kararının geciktirilmesi nedeniyle Türkiye'de şirket açamayan tek büyükşehir belediyesi olduğunun altını çizen Kışanak, “Biz yerel yönetimlere ayrıca ekonomik özerklik de talep ediyoruz. Bu olması gereken bir konu. Ekonomik konuları kimse konuşmuyor. Oysa Türkiye AB'nin yerel ve bölgesel yönetimde özerklik şartındaki mali hükümlerin tamamına şerh koymuş durumda. Bunun kaldırılması lazım” diye konuşuyor.
“6-8 Ekim'in tramvası devam ediyor”
Her dönem siyaset ile anılan kentin ana gündem maddesinin ekonomiye doğru evrildiğini söylemek mümkün. Zira silahların susması sonrasında çözüm süreci ile aynı tarihlerde başlatılan teşvik sistemi Diyarbakır’ın da içinde bulunduğu doğu ve güneydoğu kentleri için önemli yatırım avantajları sunuyor. Ancak teşvik sisteminin yürürlükte olduğu son 2 yılda bölgenin yatırım çekme konusunda beklenen performansı göstermediği belirtiliyor.
Doğu Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu, yatırımlar konusunda belli bir mesafe kaydedilmişken patlak veren 6-8 Ekim olaylarının hem yerli hem yabancı yatırımcıda ciddi kırılmalar yarattığını belirtiyor. İki gün içinde 50'den fazla insanın yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan olayların barış sürecinin devamı konusunda ciddi endişelere yol açtığını dile getiren Bedirhanoğlu, “6-8 Ekim olayları aynı zamanda sınıfsal bir tepkiydi. İşyerleri, bankalar, mağazalar tahrip edildi. Bu durum, bölgedeki iş insanlarında, orta ve üst sınıflarda korkuya ve güvensizliğe yol açtı” diyor. 21 Mart'ta İmralı’dan verilecek mesajın heyecanla beklendiğini anlatan Bedirhanoğlu, ancak bu mesajın “silah bırakma” gibi bir içeriği olmayacağını kaydediyor. Bedirhanoğlu, “Zaten böyle bir talebin gündeme getirilmesi bile afaki kalıyor. Kürtler de böyle bir çözümü şu anda kabul etmezler. İnsanlar, Türkiye'de silahlı çatışmanın tamamen bitirilmesini istiyor. Ancak bunun bir de Suriye, Irak ve İran tarafı olduğunu unutmamak gerekiyor” diye konuşuyor.
“Halk iç güvenlik paketinden endişeli”
Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal da çözüm sürecine ilişkin bölge halkının hala doğru düzgün bilgi sahibi olmadığını, beklentilerin karşılanmadığını söylüyor. Halkın tansiyonunu düşürmek için insiyatif alan siyasetçilerin bile sürece yönelik yeterli bilgi sahibi olmadığını dile getiren Baysal, “Evet, çözüm süreci var ama gerisi boşluk. Bu yüzden halkın gözü 21 Mart'ta verilecek mesajda” diyor.
İç güvenlik paketinin polisin yetkilerini artırmasının halka olumsuz bir mesaj verdiğini öne süren Baysal, “Kürtler hala kendilerini sistemin kabul ettiği bir kitle olarak görmüyor. Yeniden 90'lara dönüş hissi uyandıran yasalar çıkarmak da bu görüşü kuvvetlendiriyor” diye konuşuyor.
“Barış mesajı HDP'ye güç kazandırır”
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ise halkın en büyük beklentisinin 21 Mart ile birlikte ateşkes sürecinden müzakere sürecine geçişin başlaması olduğunu söylüyor. Ancak bu noktada devletin temel beklentileri ile PKK'nin temel beklentilerinin zamanlama ve öncelik açısından farklılık gösterdiğine dikkat çeken Coşkun, “Önümüzdeki bir ay içinde bu konularda karşılıklı adımlar atılabilir” diyor. Coşkun, 21 Mart'ta “kesintisiz barış” yönünde verilecek bir mesaj ile yüzde 10'luk seçim barajına rağmen seçimlere parti olarak girme kararı alan HDP'nin seçimdeki performansını çok olumlu etkileyeceğine vurgu yapıyor.
Bölgede Kürtçe-Türkçe yayın yapan Abori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Veysi Polat da kentin henüz seçim atmosferine girmediğini ifade ediyor. İç güvenlik paketinin toplumsal olayların en çok yaşandığı kentlerden biri olan Diyarbakır'da büyük tepkiyle karşılandığına işaret eden Polat, “Yasanın bu haliyle Meclis'ten geçmesi halinde yeni gerilimlere kapı aralanabilir. Şu anda herkesin gözü kulağı 21 Mart'ta İmralı’dan gelecek açıklamada” diye konuşuyor.