Dünya Bankası tarafından finanse edilen birçok baraj, elektrik santrali ve diğer kalkınma projelerinin küresel çapta yaklaşık 3 milyon 400 bin kişinin yerinden ve yurdundan edilmesine sebep olduğu iddia ediliyor. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) verilerine göre, bu insanlardan birçoğu hayatta kalma mücadelesi veriyor. 50 araştırmacı gazetecinin oluşturduğu ekibin hazırladığı rapora göre, örneğin Nijerya’nın en büyük kenti Lagos’un batısındaki yoksul semtlerden Badia’da hükümet, semt sakinlerini evlerinden dışarı attı. Semt sakinlerinin daha önce tahliyeden haberdar edilmediği ve kayıpları için hiçbir tazminat almadıkları belirtiliyor. Yine Kenya’da binlerce kişinin Dünya Bankası’nın finanse ettiği, ormanları koruma programı nedeniyle doğup büyüdükleri yerleşim bölgesini terk etmek zorunda kaldığı bildiriliyor. Gazeteciler, birçok gelişmekte olan ülkede benzer sorunların yaşandığını öne sürüyor.
Dünya Bankası'ndan açıklama
İnsan hakları örgütleri de uzun zamandır Dünya Bankası’nı projelerin akıbetini yeterince takip etmediği gerekçesi ile eleştiriyordu.
Dünya Bankası ise kurum içi bir test sonucu "yeniden yerleşim projelerinin hayata geçirilmesinde ciddi eksikliklerin" tespit edildiğini kabul etti. Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim, perşembe günü Washington‘da konuya ilişkin yaptığı bir basın toplantısında bu alanda kendilerini düzelteceklerini kaydetti. Jim Yong Kim "Şu anda güvenlik tedbirlerini kontrol ediyoruz ve geçmişten çok şey öğreneceğimizden eminim" diye konuştu. Dünya Bankası Başkanı "İnsanları ve çevreyi korumak için gücümüzün el verdiği her şeyi yapacağız" dedi.
Yetersiz kontroller
Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Jessica Evans, bunun yeterli olmadığını düşünüyor. Evans "Dünya Bankası’nın bu hataların tekrar etmeyeceğine dair sadece söz vermesi yeterli değil. Gidip mağdur olan insanları tespit edip onların zararlarını telafi etmeliler" diye konuşuyor.
Uluslararası Af Örgütü’nden Alessandra Masci de Dünya Bankası’nın projeleri nedeniyle şimdiye dek kaç kişinin zarar gördüğünü tespit edemediğini belirtiyor ve bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Çünkü onlar para verdikleri hükümetlerin verdiği bilgilere güveniyor. Ancak birlikte çalıştıkları kurumların verdiği bilgilerin doğruluğunu kontrol etmiyor. O hükümetler de para yardımı alabilmek için potansiyel sorunları ya da projenin topluma vereceği olumsuz sonuçları, verdiği bilgilere yansıtmıyor."
Alessandra Masci, Dünya Bankası’nın projelerin akıbetini takip etmekten ziyade projeye para aktarmakla ilgilendiğini öne sürüyor. Nitekim Uluslararası Af Örgütü’nden Ashfaq Khalfan, özellikle Nijerya’daki insanların evlerinden atılmasından Dünya Bankası’nın haberdar olması gerektiğine dikkat çekiyor. Khalfan "Özellikle tahliyelerin Dünya Bankası tarafından öngörülebilir olması gerekirdi. Çünkü aynı şey Dünya Bankası’nın finanse ettiği bir başka projede de yaşanmıştı. Aynı durumun bir daha yaşanmaması için Lagos Belediye’sinden hiçbir garanti almadan bir başka kredi daha verdiler" diye konuşuyor.
Kaygılar devam ediyor
Dünya Bankası’nın en büyük dördüncü finansörlerinden Almanya, kuruluştan yapılan projelerde insan haklarına öncelik vermesini talep ediyor. İnsan hakları aktivisti Jessica Evans, bu talebin yerine getirilmesi için Almanya’nın diğer hükümetlerle işbirliği yapması gerektiğini kaydediyor.
Dünya Bankası mart ayında hazırladığı bir raporda hatalarını kabul etti ve kamuoyuna bir reform planı sundu. Bir Dünya Bankası sözcüsü Deutsche Welle’ye yaptığı açıklama da "Çok daha iyi olmamız gerekiyor ve olacağız" diye konuştu. Ancak insan hakları örgütleri ikna olmuş gibi görünmüyor. Zira Uluslararası Af Örgütü’nden Khalfan, temelde yatan bir soruna dikkat çekiyor. Khalfan’a göre, Dünya Bankası ekonomik büyümeyi insan haklarının önünde tutuyor.