İklim kriziyle mücadele politikalarının başarıya ulaşması ve bu krize karşı en kırılgan durumda bulunan ülkelerin iklim fonu ihtiyacının karşılanabilmesi için küresel finans sistemindeki reform ihtiyacı giderek artıyor.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı'nda (COP27) Barbados Başbakanı Mia Mottley tarafından önerilen ve, "modası geçmiş uluslararası finansal mimaride" gelişmekte olan ülkeler lehine reform yapılmasına yönelik tartışmalar, iklim çevrelerinden giderek daha fazla destek buluyor.
Mottley'in daha adil bir mali sistem için oluşturduğu Bridgetown Gündemi kapsamında Şubat 2023'te bir plan sunulması beklenirken, ekonomistlere göre, küresel finans sisteminde iklim krizi odaklı reform, mümkün olduğu kadar bütünsel bir yaklaşım da gerektiriyor.
Dünya Bankası Kıdemli Ekonomisti Sibel Kulaksız, uluslararası iklim yatırımlarında büyük bir bütçe açığı olduğunu söyledi.
Küresel iklim finansmanı ihtiyacının yıllık 5 trilyon dolar olarak tahmin edildiği ancak şu ana kadar ulaşılan finansman miktarının yıllık 700 milyar doların altında kaldığını belirten Kulaksız, "Bu da uluslararası kuruluşlarla birlikte kamu ve özel sektörün koordineli çalışarak yatırım potansiyellerinin belirlenmesinin kritik öneme sahip olduğunu gösteriyor. İklim ve çevre konusundaki problemler tüm ülkeleri ilgilendirdiği için güçlendirilmiş uluslararası iş birliği, hedeflerimize ulaşmada belirleyici olacaktır" dedi.
Kulaksız, bu kapsamda küresel finans sisteminin dönüşüm sağlayabileceğini, ancak net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için doğru yatırımların belirlenmesi gerektiğini kaydetti.
"Doğru politikalar uygulanmazsa sosyal ve ekonomik maliyetler çok yüksek olacak"
Kulaksız, geleceğe yönelik aksiyon planları belirlerken büyük yatırımların yanı sıra ekonomik ve yasal regülasyonların birlikte düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Çevreye faydalı yatırımlar yapılmaz ve tedbirler gereken hızda alınmazsa 2050'ye kadar iklim değişikliğinin küresel ekonomiye zararı ise 8 trilyon dolara ulaşacak. Ayrıca, iklim değişikliğinin 2030'a kadar 100 milyon insanı daha yoksulluk sınırına düşüreceği ve 2050'ye kadar 216 milyon kişiyi iç göçe zorlayabileceği öngörülüyor. Yani, doğru politikalar uygulanmazsa sosyal ve ekonomik maliyetler çok yüksek olacak."
Dünya Bankası'nın, "iklim yatırımlarının en büyük finansörü" olarak 2021'de 26 milyar dolar ve bu yıl 31,7 milyar dolar destek sağladığını aktaran Kulaksız, "Önümüzdeki 5 yıl boyunca Dünya Bankası'nın toplam finansmanının yüzde 35'ini iklim için ayıracağız. Bu da iklim ve çevreye faydalı yatırım yapmak isteyenler için önümüzdeki dönemde büyük finansman kaynağı demek" ifadelerini kullandı.
Düzenleyici kurumlar, yatırımcı ve müşteri talebi dönüşüm için itici güçler
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Finansal Sistemler Direktörü Maya Hennerkes ise, net sıfır emisyona dönüşüm ve Paris Anlaşması ile uyumlu dirençli ekonomiler oluşturmanın yatırımları artırmaktan geçtiğini söyledi.
"Çoklu küresel şoklar" nedeniyle sıkışan kamu kaynaklarının ihtiyaç duyulan yatırımlar için oldukça düşük kaldığını aktaran Hennerkes, "İnovasyon ve iklimle uyumlu dönüşümü hızlandırmak için özel sektör finansmanı elzem durumda. Çok Taraflı Kalkınma Bankaları (MDBs); gelişmekte olan ülkelerle piyasaları etkinleştirme, destekleyici politika çerçevesini hızlandırma ve özel sektör finansmanını harekete geçirmek için çalışıyor. Bunu başarmanın şartı da finansal sistemlerin yeşil hale gelmesi." dedi.
Hennerkes, küresel finans sisteminde yeşil dönüşümün mümkün olduğunu ve bütünsel bir yaklaşım gerektiğini vurgulayarak, bu dönüşümü sağlamak için tüm kesimlerin aktif rol alması gerektiğini söyledi. Hennerkes, şöyle devam etti:
"Bazı kesimler bu dönüşüm için hazır, bazıları ise dönüşüm ihtiyacını görerek hazır hale gelmeye çalışıyor. Dönüşüm için itici güçler de var. Düzenleyiciler, finansal kurumların iklim ve sosyal risklerini açıklamalarını artan bir şekilde şart koşuyor ki bankalar kendi iklim ve çevresel, sosyal ve kurumsal (ESG) yönetim planlarını yeniden yapılandırıyor. Yine yatırımcılar; giderek artan bir şekilde banka ve fonların güçlü ESG stratejileri ve yönetim sistemlerini hayata geçirmesini şart koşuyor, iklim taahhütleri ve dönüşüm planlarını görmek istiyor. Finansa erişimlerini devam ettirmek veya artırmak isteyen finansal kuruluşların bu beklentileri gerçekleştirmesi gerekiyor. Sürdürülebilir finansal araçlar için tüketici talebi de artışta ve rekabetçi kalmak isteyen finansal kuruluşların tüketicilerine bu kapsamda önerilerin sunabilmesi gerekiyor."
"Net sıfır emisyon için çok güçlü finansman kaynağına ihtiyaç var"
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Yönetim Başkanı Ebru Dildar Edin de, sürdürülebilir finansmanda istenilen seviyelerin yakalanamadığını ve iklim krizinin günlük hayatta hissedilen sarsıcı etkileriyle bu konunun dünyanın en önemli kaynak meselesi haline geldiğini vurguladı.
Ülkelerin, karbon emisyonlarını azaltmasına ve ekonomilerini küresel ısınmanın yol açtığı değişikliklere uyumlu hale getirmesine yardımcı olacak yeterli finansmanın sağlanamadığını belirten Edin, "Bu finansmanın nasıl sağlanacağı konusu hala bir soru işareti. Ülkelerin net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmasının ciddi anlamda zorlaştığını, aynı zamanda maliyetlerin arttığını fakat yeterli finansman kaynağının hâlâ yaratılamadığını görüyoruz. Yatırımcılar; şirketlerden ayakları yere basan sürdürülebilir iş stratejileri, ölçülebilir hedefler ve somut çıktılar görmek istiyor. Bunun için çok güçlü finansman kaynağına ihtiyaç var" diye konuştu.
Tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz ve geleceğe yönelik belirsizliklerin her alanda olduğu gibi sürdürülebilir finansa geçişte de riskleri artırdığını, bu nedenle finansman kaynağının politikalarla desteklenmesinin kilit rol oynadığını vurgulayan Edin, şunları kaydetti:
"Bankaların sağlayacağı finansmanın yanında, borçlanma piyasası ile ürün ve hizmet gruplarının da sürdürülebilir yapılara dönüşmesi çok önemli. Finans sektörünün, gelecekteki nakit akışında ortaya çıkabilecek belirsizlikleri fiyatlandırmada bugüne kadar oynadığı etkili role artık yeni roller eklemesi gerekiyor. Artan emisyon oranlarının yatırımları tam olarak nasıl etkileyeceği, iklim krizinin fiziksel etkileri, emisyon azaltma politikalarının zamanlaması ve uygulama şekli gibi konulardaki finans sektörünün risk yönetimi yaklaşımı, bu belirsizliklerin ortadan kaldırılmasında etkili bir rol oynayacak."
Edin, Dünya Bankası gibi kurumların daha fazla risk alabilmeleri ve borç verebilmeleri için reform yapma planlarına bağlı olarak gelecek dönemde daha fazla nakdin serbest bırakılmasının mümkün olabileceğini söyledi.
(AA)