Gündem

Dünya Hapisteki Yazarlar Günü'nde Türkiye'deki mahpus gazeteci ve yazarlar konuşuldu

15 Kasım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü'nde PEN Türkiye Merkezi, TYS, TGC ve TYP ortak bir toplantı düzenledi

15 Kasım 2019 17:38

Uluslararası Yazarlar Birliği'nin (PEN), 1981'de ilan ettiği 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü’nde meslek örgütleri bir araya gelerek tutuklu yazar ve gazetecilerin özgür bırakılması çağrısını yaptılar.

Beyoğlu’ndaki Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlenen toplantıya PEN Türkiye Merkezi Başkanı Zeynep Oral, ikinci başkan Halil İbrahim Özcan, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Adnan Özyalçıner, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk katıldı.

Zeynep Oral: Bu kadar çok insanın hapiste olması gözdağı vermek anlamına geliyor

“Eğer bir ülkede haksız yere hapiste yatan bir tek insan dahi varsa hiç ama hiçbir gazeteci, yazar özgür değildir” diyen Zeynep Oral, “Bu kadar çok insanın hapiste olması da bir gözdağı vermek anlamına geliyor” dedi ve şöyle devam etti: 

"Bizim bu konuda en önemli yapacağımız şey kamuoyu oluşturmak. İyi ki sosyal medya var diyoruz. Uluslararası PEN bu yıl beş aktivist, yazar ve gazeteciye dikkat çekti. Bunlar; Lydia Cacho, Stella Nyanzi, Shakthika Sathkumara, Galal El-Behairy ve Türkiye'den Nedim Türfent. Nedim Türfent'in davası gerçekten akılları durduracak nitelikte. On dokuz tanık mahkemede işkence sonucu ifade verdiğini söylemesine rağmen Nedim hala hapiste."

Adnan Özyalçıner: Her gazeteci, yazar düşüncesini açıklamakta özgürdür

Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Adnan Özyalçıner ise konuşmasında her insanın düşüncesini özgürce ifade etmekte serbest olduğuna dikkat çekerek, “Bugün ülkemizde gazeteci yazar arkadaş ve aydınlarımız hapiste, parmaklıklar arkasına kapatılmıştır. Her gazeteci, yazar düşünce üretmekte, açıklamakta özgürdür. Bu, anayasal bir haktır. Buna karşı ülkemizde gazeteci, yazarlar hapiste tutuluyorsa, bu anayasal bir suçtur. Asıl suçlular, anayasayı görmezden gelerek yok sayanlardır. Bu trajikomik durum karşısında biz dışarıdaki yazar ve gazetecilerin yapacakları her türlü baskı ve yolsuzluğa direnerek özgürlükçü demokrasi yolunu açmaktır" diye konuştu.

Sibel Güneş: Önce basın kartları iptal edildi, sonra cezaevinde basın kartlı kimse yok denildi

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ise demokrasinin yeşereceği günlerin umuduyla mücadeleye devam etmek gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

"Vatandaşın hangi haberi okuyacağına, yazarın hangi yazıyı yazacağına, yayıncının hangi kitabı yayınlayacağına iktidar karar veriyor. Yazdıkları ve düşündükleri nedeniyle cezaevine giren gazetecilerin, yazarların da hangi gazeteyi, hangi kitabı okuyacağına, hangi televizyon kanalını seyredeceğine iktidar karar veriyor. Bu engellemeler adım adım geldi. Önce eleştirel yayıncılık yapan gazetelerin habercilerine akreditasyon getirildi. Soru sormaları engellendi. Sonra iktidar eliyle oluşturulan medyaya özel toplantılar düzenlenmeye başladı. Toplantılarda sorular önceden dağıtıldı. Soru sormak yasaklandı. Sonra gazetecilik terör faaliyeti, gazeteciler terörist ilan edildi.  Şu anda 115 gazeteci cezaevinde. 10 bini aşkın gazeteci işsiz. 15 Temmuz darbe girişimden sonra FETÖ medyasına yönelik diye başlayan basın kartı iptalleri 12 Eylül döneminde eleştirel yazı yazan gazetecilere kadar uzandı. Sonuçta tam 3 bin 810 gazetecinin basın kartı iptal edildi. Meslektaşlarımızın önce basın kartları iptal edildi, sonra da ‘hapiste basın kartı olan kimse yok’ denildi. Geldiğimiz noktada Basın Kartı Komisyonu’nda gazetecilik meslek örgütleri artık yok. SETA ile ilişkili kişilerin hakim olduğu bir yapı var. Biliyorsunuz SETA da gazetecileri fişleyen, hedef gösteren raporlarıyla kamuoyunda yer alıyor. Biz ülkede basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü üzerindeki baskıların kaldırılmasını, tutuklu meslektaşlarımızın özgür bırakılmasını istiyoruz.”

Kenan Kocatürk: Dayanışma çok önemli

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk  ise BM İnsan Haklarını Evrensel Beyannamesi'nin 71. yılı olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:

"Beyanname her türlü fikrin yayılmasının bir hak olduğunu söylüyor. Sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde benzer ihlal ve baskılar var. Ama yine de enseyi karartmamak gerektiğini ve dayanışmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum."