Ekonomik ve politik sorunlar nedeniyle zor koşullar altında işlerini sürdürmeye çalışan tiyatrocular, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle yaşadıklarını DW Türkçe'ye anlattı.Pandemi sürecinin en sert vurduğu sektörlerden biri sahne sanatları oldu. Salgın önlemleri nedeniyle perde kapatan tiyatrolar iki senedir ekonomik sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunlara politik engellemelerin de eklenmesiyle çıkmaza giren tiyatrocular 27 Dünya Tiyatrolar Günü'nde yaşadıkları zorlukları anlattı.
DW Türkçe'ye konuşan tiyatrocuların en az ekonomik sorunlar kadar dikkat çektiği konu, sansüre yol açan keyfi uygulamalar. Son dönemde valilik ya da kaymakamlık kararıyla sahnelenmesi engellenen onlarca oyun bulunuyor. Tiyatrocuların anlattığına göre, alınan kararlar genellikle sözlü olarak tebliğ edilirken oyunlar çoğu zaman gerekçe vermeksizin yasaklanıyor. İstanbul Fatih'te sahnelenmesi planlanırken yasaklanan, F tipi cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele konulu "Ölüm Uykudaydı" yasaklanan oyunlar arasında bulunuyor.
"Tiyatro camiası oto sansürle hayatına devam ediyor"
"Ölüm Uykudaydı," geçen Kasım ayında Fatih Kaymakamlığı tarafından "kamu güvenliği bakımından uygun bulunmadığı" için yasaklandı.
Tiyatro İmge tarafından sahnelenen oyunun yönetmeni Onurcan Çelebi, kendilerine resmi tebligat yapılmadığını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gelen telefonda kaymakamlık yasağının bildirildiğini anlatıyor. Beykent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunu Çelebi, "Kaymakamlık, internet üzerinden arama yapıp oyunu uygun bulmadığına karar vermiş. Bizim oyuna uygulanan sansür sadece devletle yüz yüze geliş anı. Koca tiyatro camiası oto sansürle hayatına devam ediyor. Oyun hazırlarken alacağı tepkiyi, sahne bulup bulamayacağımızı düşünüyoruz" diyor. Sansürün yanı sıra ekonomik sorunlarla da boğuştuklarına işaret eden Çelebi, sahne kiralarının oldukça yüksek olduğunu dile getiriyor.
"Özel tiyatrolar taraf gözetilmeksizin desteklenmeli"
Özel tiyatrolar pandeminin başından beri vergi, borç, kira ve faturalarla ilgili düzenleme yapılmasını ve devlet desteği verilmesini talep ediyordu. Kültür ve Turizm Bakanlığı geçtiğimiz Ocak ayında "Dijital Tiyatro" ve "Tiyatrolarımız DT Sahnelerinde" projeleri kapsamında 451 özel tiyatroya 14 milyon 455 bin lira destek sağlayacağını açıkladı. Ancak Moda Sahnesi, Kadıköy Boa Sahne ve Boğaziçi Gösteri Sanatları Organizasyon (BGST) Tiyatro'nun da aralarında olduğu bazı tiyatroların destek başvurusu reddedildi.
Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Ahmet Özbek, özel tiyatroların pandemi koşullarına direnmesinin kolay olmadığının altını çiziyor. "Gündüz farklı işlerde çalışıp gece oyununu oynamaya çalışan arkadaşlarımız var maalesef. Özel tiyatroların ivedilikle taraf gözetilmeksizin desteklenmesi gerekiyor" diyor. Özel tiyatroların ticarethane başlığı altında değerlendirildiklerini, elektrik, doğalgaz gibi faturalarda vergi indiriminden faydalanmalarının engellendiğini dile getiren Özbek, "Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Tiyatroların kâr amaçlı oluşumlar olmadığı, çalışanlarının çoğunlukla başka yerlerden hayatlarını kazanıp buralarda sanat yapmaya çalıştığı gerçeği göz ardı edilemez. Vergiler konusunda devlet düzenleme yapmalı" diye ekliyor.
"Dünya klasiklerine sansür uygulayacak hale geldik"
Ekonomik sorunlara ek olarak, ülke gündemini meşgul eden politik kararlar neticesinde hayatının yönü değişen sanatçılar da var. Amed Şehir Tiyatrosu (Şanoya Bajêr a Amed ê), bu sanatçıların bir araya geldiği topluluklardan biri.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum atandıktan sonra işlerine son verilen tiyatrocular tarafından 2017 yılında kurulan Amed Şehir Tiyatrosu'ndan 25 yıllık tiyatrocu Berfin Emektar, Diyarbakır'da tiyatro için mekân bulmanın zorluklarını anlatıyor. "Mevcut mekanların tamamı devletin, kayyum atanan belediyenin elinde. Buralar Kürtçe tiyatroya açık değil. Şu anki tiyatromuzu sivil toplumun desteğiyle inşa ettik. 80 kişilik salonumuz vardı, yer yetmediği için 150 kişilik mekân yarattık. Belediyedeyken de seyircimiz çoktu, şimdi de öyle" diyor.
Türkiye'deki antidemokratik uygulamaların tiyatro camiasını birebir etkilediğini dile getiren Emektar, "Ama biz daha çok etkileniyoruz çünkü 'öteki' olanız" diye ekliyor. Amed Şehir Tiyatrosu'nun Aralık ayında Mardin'de Kürtçe olarak sahneleyeceği Molière'in yazdığı "Tartuffe" oyunu valilik tarafından yasaklanmıştı. Emektar, valiliğin pandemiyi gerekçe gösterdiğini ancak yasağın ertesi günü aynı mekânda başka bir oyunun sahnelendiğini söylüyor. "Birçok yerde engellemelerle karşılaşıyoruz. Türkiye genelinde salon bulamıyoruz. Tehditler nedeniyle oyunlarımız iptal ediliyor" diyor. Emektar da oto sansür sorununa dikkat çekiyor. "Zaman zaman farkında olmadan da oto sansür uyguladığımız metinlerimiz oluyor. Dünya klasiklerine sansür uygulayacak hale geldik" diye konuşuyor.
"Testis" kelimesi müstehcen bulundu, yasak geldi
Sansüre uğrayan oyunlardan bir diğeri, 2014'ten bu yana seyirciyle buluşan tek kişilik "Karahindiba" oyunu. Yıllardır Anadolu'nun birçok yerinde sahnelenen oyun, geçen sene Hatay Valiliği tarafından içinde "testis" kelimesi geçtiği gerekçesiyle "toplumsal ahlaka aykırı" ve "müstehcen" bulunduğu için yasaklandı. Oyuncu Sertaç Demir, daha önce Hatay'da defalarca oynadıklarını, ilk kez böyle bir durumla karşılaştıklarını, resmi tebligatta gerekçe yer almadığını ancak iptal sebebini sözlü olarak öğrendiklerini anlatıyor. "Başvuruyu bir ay önce yapmamıza rağmen oyuna dört saat kala ‘Başvuru uygun görülmemiştir' yazısı aldık. Milyonda bir görülen hastalığa yakalanan adamın hikayesini anlatan, Sinan Sülün'ün aynı isimli kitabından uyarlanan oyunumuzdaki bilimsel bir kelime olan ‘testis' nedeniyle yasaklandığını telefonda öğrendik. Süreçler tek kişinin keyfi yaklaşımıyla yönetiliyor" diyor. Hatay'daki tek bir kültür merkezinin valilik tekelinde olduğunu dile getiren oyuncu, ekonomik zorluklardan da bahsediyor:
"Gelirimizin neredeyse yüzde 40'ını vergi olarak ödüyoruz. Tiyatro çalışmaları yaptığımız atölye vardı, orayı ekonomik nedenlerle kapattık pandemi döneminde. Zor ve yıpratıcı bir dönemden geçtik, ağır ekonomik yüklerin altındayız. Keyfi uygulamalarla uğraşmak zorunda kalıyoruz bir de. Psikolojik olarak da yoruyor."
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe