Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş, Dünya'dan Şeref Oğuz, Hakan Güldağ ve Vahap Munyar'ın sorularını yanıtladı. Buzbaş “BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporuna göre dünyada yılda 1.3 milyar ton gıda çöpe gidiyor, israf oluyor. Bunun parasal bedeli 1 trilyon doları buluyor. 4’te biri kurtarılabilse dünyadaki 821 milyon aç insan doyurulabilir” dedi.
Buzbaş, FAO’nun araştırmasından Türkiye’deki durumu da aktararak “Türkiye’de yılda yaklaşık 26 milyar ton gıda israf ediliyor, bunun finansal karşılığı 224 milyar lirayı buluyor. Türkiye, kişi başına 93 kg/yıl ile en çok gıda israfının yapıldığı 10 ülke arasında 3’üncü sırada yer alıyor.”
"Gıda israfı 1 trilyon dolar"
Dünyada ve Türkiye’de gıda-yiyecek israfı ne durumda? Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’deki israf, ortalamaların çok üstünde midir? Örneğin 10-15 yıl önce israf konusunda nerelerdeydik? Şimdi israfın azalmaya başlaması konusunda umut verici durum var mı?
"İki deyişimizle söze başlamak isterim. “Yaşamak için yiyin, yemek için yaşamayın”, peki bunun ölçüsü ne olmalı?
“Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz.” Bunları yaşatır ve yaşarsak birazdan aktaracağım tablonun tablonun vahametinden kurtuluruz.
Tarım alanlarının daraldığı ve insan nüfusunun her yıl 85 milyon arttığı dünyamızda gıda israfı ve kaybı her zamandan daha çok önem kazanmış durumda. Gelişmekte olan ülkelerde gıda kayıpları daha çok tarladan başlayıp üretim, hasat, saklama, işleme, dağıtım ve pazarlama süreçlerindeki alt yapı eksikliklerinden kaynaklanırken, gelişmiş ülkelerde ise perakende ve tüketim aşamalarında oluşmaktadır. Gıda kayıp ve israflarının yüzde 56’sı gelişmiş ülkelerde, yüzde 44’ü gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporuna göre, dünyada üretilen yıllık 4 milyar ton gıdanın sadece 2.7 milyar tonu tüketime gidiyor. Çöpe giden ve israf olan gıda miktarı 1.3 milyar ton. Bunun finansal değeri yaklaşık 1 trilyon doları buluyor. Bu gıdanın 4’te biri kurtarılabilse, dünyadaki 821 milyon aç insan doyurulabilir. FAO raporundan bazı ilgi çekici bilgileri paylaşmak isterim:
Gelişmiş ülkelerdeki israfın maliyeti 680 milyar dolar iken gelişmekte olan ülkelerde bu rakam 310 milyar dolar.
Meyve ve sebzeler en yüksek oranda israf edilen gıda ürünleri.
Zengin ülkelerin gıda israfı 222 milyar ton, Sahra Altı Afrika’da bir yılda üretilen gıdanın neredeyse toplamına eşit (230 milyar ton).
Birkaç istatistiki değer ile ülkelerin gıda israfı boyutlarına bakmakta yarar var:
Çin: Yıllık toplam israf 91.6 milyon ton, kişi başına yıllık israf 64 kilogram.
Hindistan: Yıllık toplam israf 68.7 milyon ton, kişi başına israf 50 kilogram.
ABD: Yıllık toplam israf 19.3 milyon ton, kişi başına israf 59 kilogram.
Japonya: Yıllık toplam israf 8.1 milyon ton, kişi başına israf 64 kilogram.
Almanya: Yıllık toplam israf 6.2 milyon ton, kişi başına israf 75 kilogram.
Fransa: Yıllık toplam israf 5.5 milyon ton, kişi başına israf 85 kilogram.
İngiltere: Yıllık toplam israf 5.2 milyon ton, kişi başına israf 77 kilogram.
Türkiye’de meyve ve sebzenin yaklaşık yüzde 25-30’u tüketiciye varmadan çöpe gidiyor. Gıda israfının yüzde 39’u üreticilerde, yüzde 5’i perakendecilerde, yüzde 14’ü yemek sektöründe ve yüzde 42’si evlerde gerçekleşiyor.
FAO’nun araştırmasına göre, Türkiye’ de yılda yaklaşık 26 milyar ton gıda israf ediliyor, bunun finansal karşılığı 224 milyar lirayı buluyor. Türkiye’nin dünya genelinde kişi başına 93 kg/yıl gıda israfı ile en çok gıda israfının yapıldığı 10 ülke arasında 3’üncü sırada yer alması maalesef çok üzücü.
Boston Consulting Group (BCG) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre; gıda atığı miktarı bugünkü gibi artmaya devam ederse, gıda atığı miktarının 2030 yılında 2.1 milyar tona ve 1.5 trilyon dolar seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Yapılacak iyileştirici çalışmalarla; farkındalık 260 milyar dolar, tedarik zinciri alt yapısı 150 milyar dolar, tedarik zinciri verimliliği 120 milyar dolar, işbirliği ve çevresel politikalar ile 170 milyar dolar olmak üzere 700 milyar dolarlık bir kazanım fırsatı yakalanabileceği hesaplanıyor.
Kamuoyu ve karar alıcılar ağırlıkla gıda israfına yoğunlaşıyor. Bana göre su israfı birincil öncelikli. Çünkü su olmadan gıda üretimi söz konusu değil.
Ülkemiz su fakiridir. Kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.347 m³’dür, bunun 5.000 m³ üzerinde olması tercih edilir. Ayrıca uzun yıllar yağış ortalamamız da 547 mm olup, elverişli tarım üretimi için yetersizdir.
En öncelikli gündemimiz su tasarrufu olmalıdır. Bir insanın biyolojik ve yaşamsal ihtiyaçları için asgari su tüketimi 25 litre civarındadır. Ancak çağdaş yaşam gereklilikleri dikkate alınarak bir günlük ortalama su tüketimi standardı 150 litre olarak kabul ediliyor. Ülkemizde, kişi başı günlük su kullanım miktarı 217 litre.
"Tarımda kişi başı üretim 10 bin 922 dolar"
Ülkemizin tarımsal üretiminin yüzde 85’i bitkisel üretimden oluşuyor. Bunun 68.5 milyon tonu tahıl, 31.5 milyon tonu sebze ve 23.5 milyon tonu meyvedir. Dünyada tarımda çalışan kişi başına üretimin yıllık ortalaması 16 bin 730 dolar iken Türkiye’de bu değer 10 bin 922 dolardır.
Yani ülkemizdeki tarımsal verimlilik dünya ortalamasının yüzde 34 altındadır.
Tarladaki verimsizlik üzerine süreçlerdeki kayıpların eklenmesi fiyat oluşumunu olumsuz etkilemekte fiyatı yukarı çekmektedir.
Konu çok konuşuluyor ama çözüm odaklı tartışılmıyor. Süreç yönetilmiyor.
"Enflasyonda gıdayı suçlamak sorumluluktan kaçmak gibi"
Gıda enflasyonu yüzde 30'a dayandı (yüzde 29). Eskiden yaz aylarında gıda enflasyonunda bir gevşeme yaşanırdı. Son dönemlerde bunu göremiyoruz. Önümüzdeki dönemde gıda enflasyonunun nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz?
Sepetteki diğer kategoriler maalesef taze sebze ve meyve fiyatlarında Ağustos ayındaki yüzde 10.08’lik artışı frenleyememiş. Aşırı kuraklık, aşırı sel ve yağışlar, orman yangınları nedeniyle yaşanan kayıplardan söz ediliyor ama ben ikna olmuyorum. Gıda enflasyonunun kökten nedenleri masaya yatırılıp radikal ve sürdürülebilir çözümler ortaya konulmalıdır. Üzülerek söyleyeyim enflasyonu aşağılara çekecek uğraşıyı verecek, bir inanmışlık göremiyorum; herkes sanki Sepetteki diğer kategoriler maalesef taze sebze ve meyve fiyatlarında Ağustos ayındaki yüzde 10.08’lik artışı frenleyememiş.
Aşırı kuraklık, aşırı sel ve yağışlar, orman yangınları nedeniyle yaşanan kayıplardan söz ediliyor ama ben ikna olmuyorum. Gıda enflasyonunun kökten nedenleri masaya yatırılıp radikal ve sürdürülebilir çözümler ortaya konulmalıdır. Üzülerek söyleyeyim enflasyonu aşağılara çekecek uğraşıyı verecek, bir inanmışlık göremiyorum; herkes sanki enflasyondan memnun, kabullenmiş, vatandaş hayat pahalılığından şikayetçi.
Türkiye’de enflasyonu azdıran ana kalemin gıdadaki fiyat artışları olduğu düşünülüyor. Bu değerlendirme doğru mudur? Türkiye’de enflasyonu azdıran ana kalemin gıdadaki fiyat artışları kaynaklı olduğunu söylemek haksızlık olur. Tüketici enflasyonu üzerinde gıda fiyat artışları elbette etkilidir zira enflasyon sepetindeki harcama grupları itibariyle yüzde 25.94 ile en yüksek paya sahip. İlk sırada gıda ve alkolsüz içecekler, ikinci sırada yüzde 15.49 ile ulaştırma ve üçüncü sırada yüzde 15.36 ile konut sıralanıyor. Gıda suçlanarak sanki bir sorumluluktan kaçınma havası var gibi… Halkın temelde derdi hayat pahalılığı, yani kazancının enflasyonun altında kalması.
"Tarım ve gıda ülkelerin bekası için stratejik öneme sahiptir"
Bütün yetki sizde olsa gıda enflasyonunu engelleyecek, Türkiye’nin olabildiğince ucuz, sağlıklı ve kaliteli beslenmesi için atacağınız ilk adımlar, alacağınız ilk kararlar ne olur?
Yaşanan hayat pahalılığının en öncü sorumlusu gıda enflasyonudur” yargısı tutarsız olup doğru da değildir. Gıda enflasyonunun manşet enflasyon üzerindeki etkisini minimize etmek ve bunun sürekliliğini sağlamak için adı geçen sorunların çözüme kavuşturulması bile yeterli olmayabilir. Tüketicilere güvenilir gıda temini için tüm sürecin birlikte değerlendirilmesi, yönetilmesi ve denetlenmesi gerekir. İlaç kalıntısı içeren bir bitkiden sağlıklı bir gıda ürünü elde edilemeyeceği gibi, iyi bir yem de elde edilemez. Sağlıksız ve içerik açısından zayıf bir yemle beslenen hayvanlardan da sağlıklı bir hayvansal gıda elde edilemez
Endüstriyel tarımın getirdiği bolluk, gıda için muhafaza ve nakil şartlarının yetersizliği, aşırı kentleşme, küresel iklim değişikliği, yeterince tedbir alınamayan rekabet bozucu unsurlar ve adil dağıtımla yaygınlaştırılamadığı için açlığı önleyemedi (bugün dünyada 800 milyon açlıkla mücadele eden insan var). Endüstriyel tarımın doğaya ve insanlığa sağlık açısından çok önemli olumsuz bir bedeli de oldu, olmaya devam ediyor. Mevcut sistem sürdürülebilir değil. Tarım ve gıda üretimi, doğrudan halk sağlığı ile ilgili olması nedeniyle ülkelerin bekası için stratejik öneme sahip bir sektördür.
Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğu bu gerçeği ıskalamakta, sanayiyi seçerken tarımı ihmal etmekte. Bugün dünyadaki gıda üretiminin yüzde 80’ininin sanayileşmiş 8 ülke tarafından gerçekleştiriliyor olması, dikkat çekici bir olgu… Güçlü devlet, gıdada bağımlı olmamak demektir. 21’nci yüzyıl başlangıcı yeni bir tarım devriminin işaretlerini veriyor. Tarımda çalışan nüfus azalıyor, biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilişim teknolojileri tarımda yoğun ve etkin kullanıma sunuluyor. Endüstri 4.0 terimi tarım için de kullanılıyor. Teknoloji yoğun ama doğayla barışık, yeşil enerji kullanan yeşil ekonomiye yöneliş hızlanıyor. Ülkemiz sanayi devrimi dahil, köktencil değişimlerde hep katarın son vagonuna yetişebiliyor. Mevcut zengin entelektüel sermaye varlığımızla sahip olduğumuz bu zengin coğrafyanın hakkını verecek sistemi kurmalıyız."