Cumhuriyet yazarı Murat Sabuncu, Cizre’de 14 Aralık’ta başlayan ve Mart ayına kadar devam eden sokağa çıkma yasağı sırasında bodrum katlarında yaşananlara ilişkin HDP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile yaptığı görüşmeyi köşesine taşıdı. Sabuncu HDP ile Efkan Ala’nın görüşmesine dair, “O dönem özellikle Cizre’de bir bodrumda mahsur kalanlar konuşuluyor. HDP’liler İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı arayıp durumun kabul edilemezliğini anlatıyor. Ala, ‘Cizre’de tuhaf şeyler oluyor, ben de anlamıyorum’ yanıtını veriyor” dedi.
Sabuncu’nun Cumhuriyet’te “Cizre’de tuhaf şeyler oluyor” başlığıyla bugün (10.08.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
HDP Genel Merkezi... 3. katta, MYK toplantılarının yapıldığı salondayız. Burası önemli bir yer... Partinin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş orada sadece partisinin kurullarıyla değil kimi liderlerle de görüşmeler yapıyor. Bunların bir kısmını yazılmamak kaydıyla anlatıyor. “Uzun zaman geçti konuşabiliriz” dediği konulardan biri Ekim 2014. Dönemin Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu’na Suriye’deki Kürtlere, Kobane’ye desteğin ilerleyen süreçte Türkiye’nin elini güçlendireceğini söylüyor. Davutoğlu, “Hem Kobane etrafından hem Irak’ın diğer bölgelerinden IŞİD’in sökülüp atılması gerektiğini düşünüyoruz” diyor ve ekliyor: “Döner dönmez Hakan Fidan’a talimat vereceğim Suriye’deki Kürtlere yardımcı olacağız”... Aradan geçen 5 günde alanda bir hareketlilik olmuyor. Davutoğlu’na da ulaşılamıyor. 6 Ekim günü sokaklar hareketlendiğinde, ölümler başladığında Davutoğlu ile Demirtaş ancak görüşebiliyor. Olayların nasıl yatışacağına dair konuşuyorlar.
Demirtaş, o günleri anlatırken ben bugünleri ve yarını düşünüyorum. Ekim 2014’ten Ağustos 2016’ya... Nerdeyse iki yıl. Bu süreçte ABD ve Rusya’nın desteğini alan Suriye Kürtleri, kısa bir süre önce Mınbiç’i de IŞİD’den temizlediler. Böylece Suriye Kürtlerinin, Cizire-Kobane-Afrin arasındaki kantonları birbirine bağlama noktasında önemli bir aşama daha geçilmiş oldu. Şimdi tartışılan “birleştirmenin” Türkiye sınırına sıfır noktasındaki Cerablus’tan mı yoksa Türkiye sınırına 40 km. güneyden Al -Bab ile Al-Rai arasından mı yapılacağı... Zamanında “diplomasiyle” anlaşmaya yanaşmayan Türkiye şimdi sınırının öte yakasına seyirci... Şu andan itibaren de başka türlü mücadele şansı kalmadı.
Bir diğer önemli not. AKP “çözümü rafa kaldırmış”, asker Doğu’daki şehirlere girmiş, “toplarla yıkım” başlamış. Pek çok şehirden sivillerin de hedef olduğuna dair haberler geliyor. Her yer can yakıcı ama
O dönem özellikle Cizre’de bir bodrumda mahsur kalanlar konuşuluyor. HDP’liler İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı arayıp durumun kabul edilemezliğini anlatıyor. Ala’nın yanıtı ilginç: Cizre’de tuhaf şeyler oluyor, ben de anlamıyorum. Aradan çok değil 7 ay geçiyor. Darbe girişiminin aktörleri ortaya çıkıyor. Çoğu o bölgede görev yapmış, o yıkıma imza atmış üst düzey komutanlar. Darbe dinamiğinin asker unsurları o günlerde tabii sivil iktidarın da göz yummasıyla zaten pamuk ipliğine bağlı Türklerle Kürtlerin duygusal bağlarına yeni “darbeler” indiriyor.
Bitirirken... Kürt siyaseti “darbe girişimi sonrası yakalanan” ivme ile yeniden barışın önünün açıldığını düşünüyor. Üstelik yalnız değiller. Hem AKP’den hem “devletin kritik birimlerinden” bu umudu taşıyanlar çoğunlukta. HDP’nin dışlanmasıyla bu umut azalmış da gözükse Demirtaş’ın ağzından “Erdoğan’ın ilkeli tekliflerine açığız” cümlesini duymak umut veriyor.