Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkati çekerek, "Birçok çocuğumuz eğitime erişemiyor ya da nitelikli eğitim alamıyor, eğitime erişemediği için okulu terk ediyor" dedi.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, ''2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı Başında Eğitim Durum Roporu''nu düzelediği basın toplantısıyla açıkladı.
Toplumsal eşitsizliklerin eğitim alanındaki sorunların en başında geldiğini bu durumun çocuklar arasındaki eşitsizliği de derinleştirdiğini vurgulayan Irmak, şu görüşleri dile getirdi:
''Toplu taşıma sistemine geçildi bundan yaklaşık 16-17 yıl önce. O günden beri toplu taşıma yapılıyor, servisler oluşturuldu, bununla beraber köy okulları kapatıldı Yerinde eğitim ortadan kaldırıldı. Ama bugün de ulaşımda yeniden bir geri adım atıldı. Çocuklarımızı servislerle artık almıyorlar. İki gün önce bazı illerde, İl Valiliklerinde ve İl Millî Eğitim Müdürlüklerinde bazı görüşmeler yaptık. Birçok velinin İl Millî Eğitim Müdürlüklerinin bastığını, çocuklarına gerekli ulaşımı sağlayamadıklarını, taşıma sisteminden vazgeçilmesinden kaynaklı eğitime erişimlerinin ortadan kaldırıldığını, hatta bir velinin taşımayı kendi yaparken kaza yaptığını ve bu kazada kendisinin yaralandığını ifade etti. Her geçen gün kamusal eğitimden vazgeçilmesinin sonuçları bunlar. Kamusal ve bilimsel eğitimden vazgeçilmesinin çok derin sonuçlarını yaşıyoruz. Bu rejimsel bir tercihtir.
Zorunlu ve parasız diye tanımladığımız eğitim modelinde çocukların zorunlu eğitim süreci içerisindeki her türlü ihtiyacın devlet tarafından bizzat karşılanması anlamına gelir kamusal eğitim. Onların bir öğün yemek hakkının, temiz suya erişim hakkının, okula güvenli bir şekilde ulaştırılması meselesinin, okulların güvenlikli bir hale getirilmesi ve dış etkenlerden korunması meselesinin, yurt yapılmasının, barınma meselesi vesaire birçok kalemde uzatabileceğimiz kamusal eğitimden her geçen gün vazgeçilmesinin sonucunda bugün birçok çocuğunuz eğitime erişemiyor, nitelikli eğitim alamıyor ya da eğitime erişemediği için okulu terk ediyor.
"MESEM yüzünden 12 çocuğumuz hayatını kaybetti"
Ülkeyi maalesef her konuda olduğu gibi eğitim alanında da algıyla yönetiyorlar. Ama eğitim alanındaki yırtık o kadar büyük ki artık algı da kimseye kar etmiyor. Çünkü her geçen gün çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Ve bu sorunlar bizzat çocuklar ve veliler yaşıyor. MESEM ve ÇEDES projeleri geçtiğimiz günlerde çokça gündem yapıldı. MESEM yüzünden 12 çocuğumuz hayatını kaybetti. Yoksul aile çocuklarıydı bunlar. Onlarca çocuğun yaralanmasına sebep oldu. Bütün bunlar elbette ki çok trajik. Fakat daha trajik olanı devlet eliyle, devlet aklıyla bizzat bakanları ve çocukları korumakla görevli olan Millî Eğitim Bakanlığı eliyle bu çocukların korunamaması ve daha vahim olanı Bakanlık eliyle çocuk sömürüsünün, çocuk işçiliğinin meşru hale getirilmesi.
"Cinsiyet ayrımcı bir eğitim yaklaşımıyla karşılaşmaktayız"
ÇEDES projesiyle yapılmak istenen de aslında eğitim alanında ve toplumsal alanda yaşanan birçok kötülüğü örtbas etme ve perdelemenin yollarından birisi de insanların inançlarıyla fazlasıyla oynamak. Diğer taraftan bizim ülkemiz çok dilli, çok kültürlü bir ülke. Bu ülkedeki farklılıkları görmezden gelerek tekçi, ırkçı, dinci bir eğitim yaklaşımıyla bir eğitim sistemi öngörülüyor. Sadece bu değil, cinsiyet ayrımcı bir eğitim yaklaşımıyla karşılaşmaktayız. Toplumsal cinsiyet farklılıklarını gözeten bir yerden değil, sürekli aile kavramı üzerinden aslında bir cinsi yok sayan ya da o cinsi sürekli o aile kavramı içerisinde daha çok itaat eden, itaat etmesi gereken, ona tanımlanan görevleri yapmakla yükümlü olan bir algıyı toplum üzerinde oluşturmaya çalışan bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız."
"Hijyen koşulları sağlanamadığı için birçok salgın hastalıkla karşı karşıya kalacağız"
Okullardaki temizlik başta olmak üzere sorunlarını da anlatan Irmak, şöyle devam etti:
"Okullardaki temizlik meselesi çok önemli bir mesele. Okullarda zaten çok uzun zamandır bizim savunduğumuz, mutlaka güvenceli, kadrolu elemanlar alınması. Ama 20 yıldır okullara maalesef yardımcı hizmetli personel alınmıyor. Sadece kısmen yurtlarda yetim olarak büyüyen çocuklardan temizlikçi unvanında kişiler alınıyor. Bunların sayısı çok az. Hepimiz öğrencilik yaptık. Nasıl bir okul atmosferi olduğunu biliriz. Çocuklar çıkar, teneffüslerde koşar, toz çıkarır bu çocuğun doğasında olan bir şeydir. Ve her teneffüsten sonra çocuklar içeri girdiğinde okula yeniden paspas atılır, tuvaletleri temizlenir. Birtakım hijyen şartları bu şekilde sağlanmaya çalışılır. Ama bugünkü uygulama ile beraber çoğu zaman okullarda bu işleri yapacak kişiler olmamış olacak. Ve bunun sonucunda çocukların ve bütün olarak ülkenin hijyen koşulları sağlanamadığı için birçok salgın hastalıkla karşı karşıya kalacağız.
"Okullardaki tuvaletten su içerek karnını doyurmaya çalışan yüzde 20'lik bir kesim var"
Belki de en çok bugünlerde gündemleştirmemiz gereken meselelerden birisi yoksulluk derinleştikçe okuldaki aç kalan gün boyu aç kalan çocuk sayısı da o kadar derinleşerek artıyor. Gün boyunca sadece tuvaletten su içerek okuldan gününü geçiren, suyla karnını doyurmaya çalışan yüzde 20'lik bir kesim var. Bu bir sosyal devlette, bir kamusal eğitim verdiğini iddia eden Millî Eğitim Politikası içerisinde asla olmaması gereken bir şey. Biz bu çocuklara mutlaka bir öğün yemek ve ulaşılabilir bir temiz su hakkını sağlamak zorundayız, devlet bunu yapmak zorunda."
Kemal Irmak, deprem bölgesindeki illerde yaşanan eğitim sorunlarına da dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Deprem bölgesinde eğitim alanında yaşanan sorunlar çözüm bekliyor. Depremlerin 11 ilde okul çağındaki 4 milyon çocuk ve 220 binin üzerinde eğitim emekçisini etkilediği bilinmektedir. Deprem bölgelerinde yaşanan yıkımın üzerinde 20 ay geçmesine rağmen okullarda başta bina ve fiziksel altyapı eksiklikleri olmak üzere temizlik, içilebilir suya erişim, hem eğitim emekçileri hem de öğrenciler için başlıca sorunu oluşturmaktadır. Ayrıca barınma ve ulaşım gibi en temel ihtiyaçlar hala en önemli sorun alanları olmaya devam etmektedir. Eğitim binalarının yetersizliği, geçici konteyner sınıflarla çözülmeye çalışılsa da uzun vadede bu durum öğrencilerin eğitimin aksamasına ve eğitimin niteliğinin düşmesine neden olmaktadır. Depremden en fazla etkilenen illerden biri olan Hatay'da bulunan eğitim binalarının üçte biri hasar görmüştür. Depremden sonra okullarda yapılan güçlendirme çalışmaları ve yeni okul inşaatları olumlu bir adım olarak görünse de sürecin yavaş ilerlemesi, öğrencilerin eğitim hakkına erişimini zorlaştırmaktadır. Öte yandan okullarda temizlik personelinin bulunmayışından kaynaklı ciddi bir hijyen sorununun yaşandığı tespit edilmiştir. Buna bağlı olarak önümüzdeki süreçte ciddi sağlık sorunları ve salgınların yaşanması kaçınılmazdır."