Ekim Zamanı, kadın, genç ve engelli bireylerin hayata katılmaları ve haklardan eşit yararlanmaları için çalışmalar yürüten, Sabancı Vakfı'nın da desteklediği sivil toplum kuruluşlarını bu yıl da bir araya getirdi.
Bu yıl sekizincisi düzenlenen Ekim Zamanı, 'sosyal değişim' adına farkındalığı artırmak için her yıl daha da büyüyen bir toplantı olma özelliği taşıyor. Bu yıl sekiz sivil toplum kuruşunun sunum yaptığı toplantıda, engelli bireylerin toplumsal hayata katılımı, birlikte yaşam için sosyal uyum, kız çocuklarının eğitime erişimi, öğretmenlerin güçlenmesi, gençlerin şiddetsiz ilişkiler geliştirmesi gibi alanlarda gerçekleştirilen projelerden bahsedildi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, her yıl ekim ayının, toplantıdan dolayı kendileri için ilham verici olduğunu ve yeni başlangıçları hatırlattığını söylerken, "Sabancı Vakfı 45 yıllık bir geçmişe sahip. Bu topraklardan kazandıklarımızı, bu toprakların insanlarıyla paylaşmak istiyoruz" ifadesini kullandı.
Sabancı, "Toplumsal sorunlara kalıcı çözümler üretmek için uzmanlık alanları olan, ihtiyaçlar iyi analiz edebilen, kamuoyuna örnek olabilecek STK'lara ihtiyacımız var" derken, hibe programıyla toplumsal çözümün parçası olmayı hedefleyen sivil toplum kuruluşlarına destek verdiklerini belirtti.
İki farklı toplumu bir araya getiren proje: Sokağıma ses, mahalleme el veriyorum
Toplantıda sunumu yapılan ilk proje Yuva Derneği tarafından yürütülen "Sokağıma ses, mahalleme el veriyorum" oldu. Proje, Türkiye'de geçici koruma altında olan Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Ümraniye'nin Topağacı Mahallesi'nde, iki toplumun, ortak bir dil oluşturarak kendi sorunlarını beraberce çözebileceği bir sosyal uyuma ulaşmasını hedefliyor.
Projede, büyük oranda kadınlara ve çocuklara yönelik etkinlikler düzenleniyor. Çocuklar için Türkçe ve İngilizce dersleri verilen ve oyunlar oynanan projede, kadınlar için ise el işinden mutfağa kadar iki toplumu bir araya getirecek etkinlikler bulunuyor.
"Burada yabancı yok, sadece tanışmadığınız kişiler var"
2013 yılında bu yana yürütülen projede, 'sosyal uyumu' sağlamak adına önemli çalışmalar yapılmış. Toplantıda Yuva Derneği adına sunumu gerçekleştiren program direktörü Özge Sönmez, "Bu uzun bir yol, çok önemli bir ev sahipliği yapıyoruz. Biz de bu konuya katkı sağlamak için öncelikle kadınları bir araya getirdik ve önümüzdeki en temel bariyerin dil olduğunu gördük. Onlara, 'Burada yabancı yok, sadece tanışmadığınız kişiler var' dedik. Kadınlara ve çocuklara Türkçe eğitimi verdik. Daha sonra erkeklerden de talep geldi, onlara da akşamları bu eğitimi vererek bu problemi aşmaya çalıştık" şeklinde projede yapılan çalışmalara değindi.
Sönmez, "Biz bir yıl içinde bir araya gelebildik, yemek gibi müzik gibi şeyleri birlikte paylaşabildik. Bunların çoğalması gerekiyor. Mahalleli o kadar çok benimsedi ki, bazen gelip 'Bugün yuva var mı?' diye soruyorlar" ifadesini kullandı. Çocuklara yönelik bir anket yaptıklarını aktaran Sönmez, çocukların %40'ının sokakta güvende hissettiğini, Yuva Derneği'nde ise bu rakamın %97'ye çıktığını söyledi.
"Şiddetin engellenmesi mümkün çünkü öğrenilebilen bir şey"
"Eğitim varsa şiddet yok" diyerek yola çıkan Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, 2014 yılında feminist queer bir sivil toplum kuruluşu olarak kurulmuş. Derneğin, "Ne var ne yok? Eğitimci eğitimi" isimli projesi, 20 okulun danışman hocasına verilen eğitimlerden ve atölye çalışmalarından oluşuyor.
Toplantıda proje sunumunu gerçekleştiren Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği proje koordinatörü Nurgül Öztürk, "Şiddetin engellenmesi mümkün çünkü şiddet de öğrenilebilen bir şey. O yüzden eğitimin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda öğrencilerle bire bir iletişim kurmak yerine, onlara daha yakın olan danışman öğretmenlerle 'koruyucu eğitim' çalışması gerçekleştirdik" dedi. Öztürk, eğitim sonrasında danışman öğretmenlerin gençlerle konuşmaya devam ettiğini ve aynı zamanda dernek olarak okullarda 'akranlar arası şiddet, flört şiddeti' gibi konularda eğitimler verdiklerini söyledi.
Proje tamamlandığında, 501 ders saatinde 6 bin gence ulaşıldığını aktaran Öztürk, rakamların ötesinde hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin bu değişimi sırtladığını belirtti.
Bir bilim projesi: Sister's Lab
Mardin Kültür Derneği tarafından düzenlenen "Sister's Lab" (Kız kardeşler laboratuvarı) projesi, Mardinli lise öğrencisi kız çocuklarının bilim ve teknolojiyle güçlenmelerini, daha sonra onların da ortaokullu kardeşlerine bunu aktararak onları da güçlendirmesini hedefliyor. Projeye katılan Mardin Fen Lisesi öğrencisi Efrin Başak Emer, fizik dersinde tahtada ya da kitapta gördüğü devrelerin onun için artık soyut değil somut olduğunu söyledi. Emer, "Arkadaşlarımla bir şeyler paylaşmayı, aklımızdaki sorulara cevap bulmayı öğrendik" diyerek projenin onlara katkısından bahsetti.
Projenin sunumunu gerçekleştiren Mardin Kültür Derneği proje koordinatörü Gülcan Kılıç, kız çocuklarının bu alanda çok yetenekli olduğunu ve onlar bilime yönelmezse bu konuda eksik kalınacağını söyledi. Kılıç, "Proje kapsamında kızlarımız bilim ve teknolojiyle pratik bir şekilde tanışıyorlar. Ardından bu alanda derinleşerek eğitmen pozisyonuna geliyorlar" dedi.
"Başka kız çocuklarının da ilham almasını hedefliyoruz"
33 kız çocuğuna eğitim verdiklerini belirten Kılıç, geliştirilen projeler karşısında, "O an onların neden bilim ve teknolojisinin içerisinde olması gerektiğini anlıyorsun" dediklerini aktarırken, "Projenin sonunda kızların ürettiği projeleri videolarla anlatıp, başka kız çocuklarının da onlardan ilham alarak bu alana yönelmesini hedefliyoruz" ifadesini kullandı.
Eğitim alan kız çocukları, NASA Astrofizik Komitesi Başkanı Prof. Feryal Özel ile bir söyleşi gerçekleştirmiş. Özel, sunum için hazırlanan videoda, "Kız çocuklarının hem eğitime hem de özellikle bilime yönlendirilmesi çok önemli. Çünkü kız çocukları akıllı, yaratıcı, tuttuğunu koparan, bir sunulduğunda bunu ona çeviren yaradılıştalar" ifadeleri yer aldı.
Bağımsız yaşam için özsavunuculuk
Türkiye'de yaklaşık 70 bin down sendromlu bireyin yaşadığı tahmin ediliyor. Peki kaçı, hem kendine yettiği hem de topluma faydalı olabildiği bir hayat kurabileceğine inanıyor?
Toplantıda sunumu gerçekleştirilen, Down Sendromu Derneği tarafından organize edilen "Benim sesim, benim toplumum" projesi, down sendromlu bireylere, doğuştan sahip oldukları genetik bir farklılığın, hayatlarını diğer herkes gibi sürdürmelerine engel olmadığını fark ettirmeyi amaçlıyor.
Down Sendromu Derneği'nde eğitim koordinatörü olarak görev alan Selver Uğurlu, proje kapsamında down sendromlu gençlerle iki haftada bir buluşarak, onların hangi haklara sahip olduklarını, bu hakları nasıl savunabileceklerini ve hangi ortamda hak savunuculuğu yapabileceklerini öğrendiklerini söyledi. Uğurlu, çalışmalara Down Syndrome International ile birlikte başladıklarını söyleyerek, "Türkiye'de insanlar bundan ne anlıyor diye görmek için iki günlük bir çalıştay düzenledik, daha sonrasında bu gençlerin özsavunucu olarak yetiştirilebilmesi için bir eğitim seti ortaya çıktı" dedi.
"Bağımsız yaşamak istiyorum!"
Gençler, eğitimleri sürerken Dünya Down Sendromlular Günü olan 21 Mart'ta, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nun kapısını çalmış. Mecliste taleplerini dile getiren gençlerden kimi hastane ve otobüsleri rahatça kullanmak istediğini, kimi de uluslararası yüzme yarışlarında ülkesini temsil etmek istediğini dile getirmiş.
Komisyon görüşmesi sonrası basın açıklaması yapan gençler, "Herkesle bağımsız ve eşit yaşamak, benim için oy kullanabilmek demektir. Bağımsız yaşamak istiyorum!" diyerek seslerini duyurmaya çalışmış.
Öte yandan programda, Ashoka Türkiye, Köy Okulları Değişim Ağı Derneği (KODA), Sulukule Gönüllüleri Derneği ve Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı da proje sunumlarını gerçekleştirdi. Kadınlar, gençler ve engelli bireylere yönelik çalışmaların konuşulduğu toplantı, aile fotoğrafı ile birlikte sona erdi.