T24 Haber Merkezi
Ekoloji örgütleri, Yatağan termik santralindeki işten çıkarmalara karşı "Kömürlü termik santrallerin kapanışı işçiler için bir son değil, yeni bir başlangıç olmalıdır!" başlıklı bir açıklama yaparak "Kömüre karşıyız, tazminatlı / tazminatsız işten çıkartmaya da karşıyız" dedi.
Pek çok ekoloji örgütünün imzasının yer aldığı açıklamada, kömürlü termik santrallerin kapanmasının, işçilerin işsiz, yoksul ve çaresiz kalması anlamına gelmemesi gerektiği vurgulanarak "Kömürden çıkış süreci, işçilerin haklarını koruyarak ve onları geleceksiz bırakmadan adil bir şekilde planlanmalıdır" ifadelerine yer verildi.
"Kömür sektörü emekçileri 40 yıl önce topraklarına el konularak santral ve madende çalışmaya mecbur bırakıldılar, şimdi de işsizliğe terk ediliyorlar," denilen açıklamada, adil bir geçiş süreci ile işçilerin yeni istihdam olanaklarına erişiminin sağlanmasının gerektiğine dikkat çekildi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
"İklim krizi en çok emekçilerin sorunudur. Krizin çözümünde de tek gerçek güç, yine emekçilerdir. Tüm taraflar farkında olmalı ki, işçiler "kırk katır mı kırk satır mı" ikileminde değiller.
1. İklim krizi, hükümetler ve sermayenin kol kola verip gezegene karşı açtığı savaşın bir sonucudur. Bundan da en çok işçi sınıfı etkileniyor. Geçim kaynaklarına, gıdaya, suya erişim, barınma, zorunlu göç, dayanılmaz çalışma koşulları iklim krizinin işçi sınıfı üzerinde bıraktığı yüktür.
Ekolojik kriz, bütün "bilimsel" kriterlere göre ciddi ve geri dönülmez biçimde canlı sağlığını etkiliyor. Bunda da insan toplulukları açısından bakıldığında, en büyük zararı en yoksullara veriyor. "Yaşamak için çalışmak zorunda olan herkes", sadece ekolojik krizin değil, çevresel kirliliğin ve atıkların sağlığa verdiği zararlarla baş başa kalıyor. Kömürlü termik santraller, birinci derecede içinde çalışan işçileri ve çevresini etkiliyor. Aynı zamanda kömür yarattığı hava ve toprak kirliliğiyle tüm canlıların yaşamını doğrudan etkileyen bir işleve sahip.
2. İklim krizinin yükü her zaman olduğu gibi yine emekçilerin sırtına bırakılmak isteniyor. Oysa kömürlü termik santrallerin kapanması, işçilerin işsiz, yoksul ve çaresiz kalması anlamına gelmemelidir. Kömürden çıkış süreci, işçilerin haklarını koruyarak ve onları geleceksiz bırakmadan adil bir şekilde planlanmalıdır.
Kömür sektörü, emekçilerin sağlığını, emeğini ve hepimizin ortak varlığı olan doğayı yıllardır sömürüyor. Şirketler, kendi kârlılıklarını artırmak için yenilenebilir enerji ve başka yatırımlara geçerken, devletten aldıkları teşviklerle kömür yatırımlarına yıllarca devam ettiler. Ancak bugün, bu teşvikler bile kömür sektörünün sürdürülemezliğini örtbas edemiyor. Sermayenin bu krizden çıkış için planları var, ancak emekçiler için böyle bir plan öngörülmeden, basit bir tazminatla kapı önüne konuyorlar.
3. Kömüre karşıyız, tazminatlı / tazminatsız işten çıkartmaya da karşıyız.
Kömür sektörü emekçileri 40 yıl önce topraklarına el konularak santral ve madende çalışmaya mecbur bırakıldılar, şimdi de işsizliğe terk ediliyorlar.
Adil bir geçiş süreci ile işçilerin yeni istihdam olanaklarına erişiminin sağlanması gerekiyor. Bugün Yatağan termik santralinde ya da başka bir kömürlü santralde çalışan işçilerin de güvenli bir işe, temiz bir hava ve suya, iyi gıdaya erişim hakkı var. Hatta temiz bir gelecek en çok yıllarca yerin altında sanayinin çarklarının işlemesini sağlamış bu işçilerin hakkı. O nedenle, biz diyoruz ki, kömürden çıkış, işçilerin ve yerel halkın geleceğini güvence altına alan bir planla gerçekleştirilmeli ve bunun maliyetini de işçiler değil, yıllardır bu vahşi sömürüden kâr toplayan devlet ve sermaye ödemelidir. Bu maliyet, kıdem tazminatı ya da susturmak için verecekleri başka herhangi bir tazminat değildir. Ya yeni, güvenli ve güvenceli bir iş, ya da hayat boyu gelir güvencesidir.
4. Sendikalar işçinin ve yerel halkın geleceğinden, sağlığından da sorumludur.
Sendikalar geleneksel sendikacı refleksiyle işçinin korunmasını işin korunması ile karıştırıyor olabilir. Ama bizi sermayenin "yeşil" badana yapan çevrecileri ile karıştırmayın. Bizler, yaşamı sürdüren emekçiler olarak, doğanın ve emeğin sömürüsüne karşı birlikte mücadele ediyoruz. Kömür sektöründen özgürleşerek, hepimiz için adil ve sürdürülebilir bir gelecek talep ediyoruz.
5. İklim adaleti, emek adaletinden ayrı düşünülemez!
Kömürün sonu, işçilerin sonu olmamalıdır. Birlikte mücadele ederek, hem iklim krizine karşı çözüm üretebilir, hem de geçişin adil olmasını, kömür santrallerinin kapatılmasının bedelini o santrallerde çalışan işçilerin tazminatları verilse bile işten çıkarılma ile ödememesini sağlayabiliriz.
İklim krizinin etkilerini azaltmak ve gelecekteki nesillere üzerinde yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak istiyorsak, iklim krizine karşı en çok etkilenenler olarak hep birlikte mücadele etmek zorundayız.
Kırk katır mı kırk satır mı değil, eşit ve özgür bir dünya,
Hiçbir canlının sömürülmediği, hor görülmediği, gecelerinde aç yatmadığı bir dünya istiyoruz."
- Akdeniz Yeşilleri Derneği
- Bergama Çevre Platformu
- Burhaniye Çevre Platfomu
- Çeşme Yarımada Çevre Derneği
- Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
- Datça Demokrasi Platformu
- Deştin Çevre Platformu
- EGEÇEP Ege Çevre ve Kültür Platformu
- Ekoloji Birliği
- Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu
- Fosil Yakıt Karşıtı İnisiyatif
- Gökova Ekolojik Yaşam Derneği
- İkizköy Çevre Komitesi
- İklim Adaleti Koolisyonu
- Karadeniz Ereğli Çevre Platformu
- Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
- Marmaris Kent Politikaları Derneği
- Muğla Çevre Platformu
- Muğla Kadın Dayanışma ve Danısma Derneği
- Muğla Su İnisiyatifi
- Tarım Orkam-Sen İstanbul Şubesi
- Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi
- Validebağ Direnişi
- Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Ve Geliştirme Derneği (VAN ÇEVDER)
- Yenifoça Forum
- Yeşil Sol Parti İklim Krizi Çalışma Grubu
|