Türkiye Aralık ayında büyük bir kur krizi yaşamış ve dolar, Türk Lirası (TL) karşısında 18 seviyesinin üzerine çıkmıştı. Türk Lirası’nda yaşanan bu rekor değer kaybı sonrasında hükümet tarafından hızla Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması devreye alındı.
Bu uygulamada temel amaç hem yüzde 60'ı aşan dolarizasyonu dizginlemek hem de Türk Lirası’ndaki değer kaybını bu şekilde durdurmaktı.
Uygulamanın devreye alınması ile birlikte dolar, aynı günlerde TL karşısında 10 seviyelerine kadar geriledi. Sonrasında Dolar/TL yeni yıla 13 seviyesinden başladı ve uzun bir dönem yükselmeye devam etti. Gelinen noktada bugün dolar/TL kuru 17,20 seviyelerini gördü.
Toplam mevduatlar içindeki TL ve yabancı para cinsinden varlıkların dağılımını gösteren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 24 Aralık haftasında yabancı para cinsinden mevduatların toplam mevduatlar içerisindeki payı yüzde 62,65'ti. Bu, ilerleyen haftalarda yüzde 65'lere gelse de bugün yüzde 58 seviyesinde. Yani bu veriye göre KKM ile dolara olan talep kısmen yavaşlatılmış oldu.
KKM ve yabancı para mevduatlarının payı artıyor
Ancak ekonomistler aslında dolarizasyonun sanıldığı kadar da düşmediğini aksine yükseldiğini belirtiyor. Zira ekonomistlere göre KKM uygulaması da bir şekilde yabancı paraya endeksli olduğu için dolarizasyon hesabına dahil edilmesi gerekiyordu. BDDK verilerine göre KKM ve yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı 24 aralık haftası yüzde 62,65 iken şu an yüzde 71,84'e çıktı.
Aynı verilere göre 24 Aralık haftasına toplam mevduatlar içinde Türk Lirası varlıkların KKM hariç payı yüzde 37,35 seviyesindeyken geçtiğimiz hafta bu oran yüzde 28,15'e kadar geriledi.
DW Türkçe'ye konuşan Hazine ve Maliye Bakanlığı Mülga Gelir Politikaları Eski Genel Müdürü ve IMF eski ekonomisti Dr. Burcu Aydın Özüdoğru bu noktada dolarizasyon hesabı yapılırken KKM varlıkların sayılmamasının yanlış olacağını vurguluyor.
"Kur korumalı mevduat da bir çeşit bir döviz varlığıdır ve aslında sizin dövizdeki varlığınızın fiyatını garantileyen opsiyondur yani o da bir çeşit yabancı paradır" diyen Özüdoğru, KKM uygulamasının hem dolarizasyonu durdurmakta hem de TL'deki değer kaybını engellemekte başarılı bir uygulama olamadığını söylüyor.
KKM uygulamasının ekonomide sadece geçici bir etki yarattığını ancak bu alandaki yapısal sorunlara çare olmadığını hatırlatan Özüdoğru, yabancı paraya geçişin uzun dönemdir devam eden bir davranış olduğunu belirtiyor. Özüdoğru "Bundan 10 sene öncesine bakacak olursak Türkiye'de toplam mevduat büyüklüğü içerisinde yabancı paraların toplam mevduat içerisindeki payı yüzde 30'lar civarındaydı. Ama uygulanmakta olan ekonomi politikalarıyla beraber dolarizasyon 2018’e doğru bir tırmanış yaşadı. Sonrasında da düşük faiz politikasına ilişkin söylemler ve uygulamalar bu pay çok yüksek seviyelere ulaştı. En son geçen yıl burada yüzde 70'lik seviyeleri gördük. KKM devreye girince burada dolarizasyon azalmış gibi göründü ancak azalmadı. KKM de bir döviz varlığıdır" yorumunda bulunuyor.
"Sorunu çözmedi, enflasyonu körükledi"
Ekonomist Arda Tunca da DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede hükümet tarafından 6 ay önce yapılan açıklamaları anımsattı. O gün yapılan açıklamalara göre enflasyonun, TL’nin ve diğer göstergelerin çok farklı bir noktada olduğunu söyleyen Tunca, "Her şey hızla düzelecek söylemleri vardı. Ancak KKM ile istenilen düzelmenin sağlanamayacağının sürekli altını çizdik. Gelinen noktada kimin haklı olduğu ortaya çıktı. Bu yöntemler Türkiye'deki dolarizasyon sorununu çözmediği gibi enflasyon sorununu da körükledi. Çünkü kredi genişlemesinin önüne geçemediğiniz sürece sürekli piyasada talep yaratan bir durum ile karşı karşıya kalacaksınız. Bu koşullar altında ne dolarizasyon düşebilir ne de enflasyon sorunu çözülebilir" diye konuştu.
KKM hesaplarındaki varlıkların da dolarizasyon hesabına katılması gerektiğinin altını çizen Tunca, "KKM dolara endeksli bir üründür ve dolarizasyonun içinde değerlendirilmesi gerekir. KKM’yi saymasak bile şu an toplam mevduatın içerisinde yabancı para cinsinden mevduatın payı yüzde 57 gibi yüksek bir seviyede. Bu şekilde enflasyonu düşüremezsiniz. Riskleri gideremezsiniz. Bu şartlar altında Türk Lirası’na geçiş olmayacaktır. Şu an gayrimenkul piyasasında yaşananlar da bununla bağlantılıdır. Gayrimenkul, Türk Lirası’ndan kaçış aracı olarak görülüyor" diyor.
"Gelinen nokta rasyonel değil"
DW Türkçe'ye konuşan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Eğitim ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Atılım Murat ise o gün yola çıkılan ortamla bugün gelinen ortam arasındaki farklılıkların sorunun temelini oluşturduğunu anlatıyor.
KKM ile dolarizasyonun kısmen durdurulduğunu belirten Murat, Ukrayna-Rusya savaşı ve enerji krizi gibi hesaplanamayan etkenlerin ise bu hedefleri ulaşılmaz kıldığını ifade ediyor. Özellikle cari dengede yapılan öngörülerin tutmadığını ve ‘sıfır’ hedefi ile çıkılan yolda bugün milyarlarca dolarlık cari açığın konuşulduğunu hatırlatan Murat, şöyle devam ediyor: "Bu süreçte tüm dünyada dolar güçlendi. Bunun yanında ekonomideki faiz baskısını hissediyoruz. Gelinen nokta hala rasyonel değil. Şimdiye kadar gerçekleşen enflasyona bakacak olursak bugün doların seviyesi rasyonel gelmiyor. Enflasyon hesabına göre daha yukarı gidebilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da (TCMB) doları daha düşük seviyelerde tutabilir ancak piyasanın gerçekleri ile uyuşmuyor" diyor.
Dr. Atılım Murat şöyle devam ediyor "İlla ki müdahale gelecektir. Ancak bunun ne şekilde olacağını bekleyip göreceğiz. Beklentimiz bir örtülü faiz arttırımı uygulaması. Yani politika faizine dokunulmayacağını artık biliyoruz. Ama çeşitli uygulamalarla örtülü bir faiz arttırımı yapılacaktır. Yeni araçlar denenecektir. Tabii bunlar uzun vadeli çözümlerden daha çok kısa vadeli rahatlamalar getirebilir sadece."
Dr. Burcu Aydın Özüdoğru da belli bir seviyenin aşılması ile farklı finansal enstrümanlar ve çeşitli sermaye kontrolleri ile beraber durumun kontrol altına alınmaya çalışılacağını söylüyor. Bu noktada dolar için 20 lira seviyesine yaklaşılmasının kritik olabileceğine vurgu yapan Özüdoğru, "Bu seviyelere gelindiğinde yine kuru olan talebin azaltılmasına yönelik bir çaba görebiliriz. Ama sonuçta Türkiye'ye çıkan ve giren paranın değeri uluslararası piyasalar tarafından belirleniyor. Şu an dünyada en yüksek negatif reel faizi uygulan bir ülke olarak TL'nin değerini yabancı paraya endeksleyerek korumaya çalışmamız bize yapısal bir sonuç vermeyecektir" diyor.
"Faiz arttırımı da yıkım olabilir"
Türkiye'de çoğu kesiminin uzun süredir kredi ile yaşamaya alıştığını belirten Arda Tunca, "Gelinen noktada artık ne Türk Lirası’na geçiş istenildiği gibi sağlanabilir ne de yeni çıkacak ürünler istenilen etkiyi yaratabilir. Türkiye ekonomisi büyük bir çıkmazın içine girmiş durumda. Evet düşük faiz politikasından vazgeçilmesi gerekiyor. Evet bunun Merkez Bankası tarafından çok doğru adımlarla yürütülmesi gerekiyor ama şu an ani bir faiz arttırımı da Türkiye ekonomisi için bir yıkım olur. Bu kadar krediye bağımlı vatandaşların olduğu bir ortamda faizlerin yükselmesi de çözümden uzak olacaktır. Çünkü gerekli olan seviyelerde zamanında yapılmadı aksine indirildi. Bu ancak parça parça ve zamana yayılarak yapılacak bir faiz arttırımı ile mümkün. Ve bu nu yaparken politika metinlerinde bu kararlılığın herkes tarafından görüşmesi şart" diye konuştu.
Kamunun yükü artıyor
Hem kur tarafında hem de enflasyonda istenilen hedeflerin yakalanamamasının yanında KKM uygulamasının da kamu bütçesi üzerinde önemli bir yük oluşturduğunu anlatan Dr. Burcu Aydın Özüdoğru, "Burada zengin ile fakir arasında bir adaletsizlik var. KKM ile birlikte kamu kaynaklarının bir bölümü mevduat sahiplerine aktarılmış oluyor. Bu Anayasa’nın eşitlik ilkesiyle çelişen bir durumu ortaya koyuyor. Ayrıca kamu tarafı ciddi miktarda koşullu yükümlülüğü üstleniyor. Uygulama hayata geçirilirken kamu tarafında ciddi bir yük oluşması beklenmiyordu. Ancak yılın ilk 5 ayındaki gerçekleşmelere baktığımızda kurdaki değer artışı şu an yüzde 17 seviyesinde tavan uygulanan faiz oranının oldukça üzerinde. Bu yüzden kamu tarafında ciddi bir yük birikimi var" ifadelerini kullanıyor.
Ekonomist Arda Tunca ise KKM’nin istenilen etkiyi yaratmadığı gibi enflasyonun artmasıyla alım gücü düşen vatandaşın omuzuna yeni bir yük daha bindirdiğini belirtiyor.
"TL üzerindeki baskı artacak"
Dünyadaki merkez bankalarının faiz arttırımına gittiği bu dönemde TL üzerindeki baskının daha da artacağına değinen Dr. Burcu Aydın Özüdoğru, "Şu an Türk Lirası’nda durmak enflasyona karşı bir kayıp gösteriyor. Lirada kalan bir kişi her ay yüzde 3 ile 5 arasında kayıp yaşıyor enflasyona karşı. Bizim enflasyonu kontrol altına almadan Türk Lirası’nda değer artışı sağlamamız mümkün görünmüyor" diyor.