T24 Haber Merkezi
Çeviri/derleme: Gonca Tokyol
Yazar Elif Şafak, Türkiye Batı’dan uzaklaşsa da Batılı devletlerin direniş konusunda halka yardım etmesi gerektiği yorumunda bulundu. Şafak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın retoriğinin aksine Türkiye’deki çok sayıda kişinin demokrasi ve sivil haklar konusunda ‘tutuklu olduğunu’ belirterek, bu kişilere ‘üstten bakılmaması’ çağrısında bulundu.
Hükümete yakınlığıyla Takvim gazetesi ise yazıyla ilgili haberinde Şafak için ‘FETÖ’nün prensesi’ ifadesini kullandı.
"Bu naif ve iyimser Türkiye artık yok”
The Guardian gazetesinin ‘Opinion’ bölümü için kaleme aldığı yazının girişinde, çocukluğunun kovboy filmleri ve Dallas gibi Amerikan dizilerini izleyerek geçtiğini söyleyen Şafak, “Ewing ailesinin maceralarına tutkun bir millettik. Büyükannem JR’ı lanetlerdi, hepimiz ondan tutkuyla nefret ederdik ama onu hiçbir zaman ‘Amerikalı’ ya da ‘Batılı’ görmezdik. Arkamı dönüp baktığımda beni en çok şaşırtan şey bu: Batı-karşıtı, Avrupa-karşıtı hissiyatın yokluğu” dedi. Bu durumu kısmen Türkiye’nin Cezayir ya da Fas gibi sömürge geçmişe sahip olmamasına bağlayan Şafak, şöyle devam etti:
“İşin doğrusu, -Avrupalıların büyük kısmı bunu hâlâ kabul etmese de, o zamanlar Türkler genel olarak Avrupa’nın bir parçası olduğumuzu düşünüyorlardı. Bu naif ve iyimser Türkiye artık yok.”
“Yıllar içinde anavatanım artan şekilde soyutlanma taraftarı, içe dönük ve Batı-karşıtı hale geldi. Hükümetin bariz otoriterliğinin yanı sıra aşırı-milliyetçilik ve dini tutuculuk yükselişe geçti. Bu da kaçınılmaz bir şekilde cinsiyetçilik ve cinsiyet eşitsizliğinin artmasına sebep oldu.”
"Büyük bir kültürel değişim yaşanıyor ve kendisini günlük küçük detaylarda belli ediyor"
TRT’nin, ABD ile Türkiye arasında yaşanan ‘gerilim’ ışığında geçen hafta aldığı bundan sonra Western filmlerini yayınlamama kararını hatırlatan ünlü yazar, ülke genelinde gerçekleştirilen ABD karşıtı eylemlerden de örnek verdi. ABD’ye tepki için dolar yakan, iPhone parçalayan vatandaşlardan bahseden Şafak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu şoven histeri tüm Türk vatandaşları tarafından paylaşılmadı, sokağa çıkan bu örnekler açıkça azınlıktaydı. Ancak muhalefetin sansüre uğradığı ve bastırıldığı bir ülkede insanlar bir şeyleri yakıyorlarsa medyada kendilerine yer bulan onlar oluyor. Açık bir şekilde bunun bir parçası olmayı reddedenler ise ‘hain’ olarak nitelendiriliyor.
"Büyük bir kültürel değişim yaşanıyor ve kendisini günlük küçük detaylarda belli ediyor. Yapay bir kabileciliğe itiliyoruz ve etnik, dini, tarihi olarak Batı’dan tamamen ayrı olduğumuz söyleniyor. Hiçbir zaman onlardan biri olmayacağız. Kültür, yeni savaş alanı haline geldi. Dini okulların sayısının artmasıyla sekülerlik yok oluyor, evrim yeni müfredattan uzaklaştırıldı ve eğitim, uzun zamandır dini ve milliyetçi çizgiler üzerinden yeniden şekillendiriliyor. Erdoğan açık konuştu: Dindar bir nesil yetiştirmek istiyor.”
"Türkiye’nin Batı-karşıtlığına kayışı hem ‘biz’i hem de ‘onlar’ı olumsuz etkileyecek"
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiyesi, artık Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesi değil” sözleriyle Türkiye’yi ‘Avrupa karşıtı’ olarak etiketlediğini belirten Şafak, “Ancak Türkiye’nin Batı-karşıtlığına kayışının hem ‘biz’ hem de ‘onlar’ için benzer negatif sonuçları olacak. Bu, sadece Türkiye’yi değil demokrasinin sorun yaşadığı çok sayıdaki ülke için kaygı yaratıyor ve Avrupalı siyasetçiler için de bir mücadele olacak” dedi.
"Erdoğan ve onun türündekiler kendilerini halk iradesinin tek sözcüsü olarak tanıtsalar da..."
Otoriter hükümetler ile onların insan hakları, demokrasi ve ifade özgürlüğüne yönelik ‘utanç verici sicilleri’ne yönelik açık ve tereddütsüz bir eleştiri yaklaşımı geliştirilmesi gerektiği yorumunda bulunan Şafak, şöyle devam etti:
“Ancak aynı zamanda da hepimiz bu korkunç durumun altında zorlanan ülkelerin sivil toplumlarını kucaklamalıyız. Her ne kadar Erdoğan ve onun türündeki başkanlar kendilerini halkın iradesinin tek sözcüsü olarak tanıtsalar da, demokratik olmayan ülkelerde elitler ve nüfusun geneli arasındaki farkı görmeliyiz. Bu toprakları izole etmek ve insanlarını Batı değerlerinden uzağa itmek sadece soyutlama yanlılarının elini güçlendirir. Türkiye’deki İslamcılar ve milliyetçiler, ülkenin Avrupa Birliği’nin bir parçası olmasını istemiyor, -gerilimi yükseltmekten fayda elde ediyorlar.”
“Türkiye değişiyor ve her konuda geriye doğru gidiyor"
Türkiye’nin en çok gazetecinin cezaevinde olduğu ülkeler listesinde ilk sırada bulunduğunu, iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demiştaş, yazar ve gazeteci Ahmet Altan gibi isimlerin de hala cezaevinde olduğunu, Cumartesi Anneleri’nin yıllardır süren eylemlerine yönelik yasaklamaları hatırlatan Şafak, yazısını şu sözlerle sonlandırdı:
“Türkiye değişiyor ve her konuda geriye doğru gidiyor. Mevcut hükümetin desteklediği şovenizm ve yabancı düşmanlığının yönetiminde Batı’dan ve Avrupa’dan uzaklaşıyor. Ancak sivil toplum direnmeye devam ediyor. Türkiye'de daha seslerini duymadığımız çok sayıda insan, -kadınlar, öğrenciler, azınlıklar, tutkulu bir şekilde çoğulcu demokrasiyi desteklemeye devam ediyorlar. Hala oradalar. Biz hala buradayız. ‘Batı’nın görmekte başarısız olmaması gereken bu.”,
Takvim: İhanet dolu satırlar
Öte yandan Takvim gazetesi, Elif Şafak’ın kaleme aldığı metne dair haberinde ünlü yazarı ‘FETÖ’nün prensesi’ olarak nitelendirdi. Yazı için de ‘ihanet dolu satırlar’ yorumunda bulunulurken, Şafak’ın Türkiye’ye iftira attığı savunuldu.
*Elif Şafak'ın kaleme aldığı yazıunın İngilizce orijinalini buradan okuyabilirsiniz.