Türkiye’nin Altın Plak ödüllü ilk sanatçısı ’Türkülerin Anası’ Muzaffer Akgün 90 yaşında hayatını kaybetti. Türkülerin sahneye taşınması konusunda gösterdiği cesaret, sahnedeki kıyafet öncülüğü, sazları bir örnek giydirmesi, sahnede dekor yapması, türküyü bir tiyatro oyunu gibi mizansen içerisinde sahneye getirmesi gibi pek çok ilke imza atan Akgün, halk müziğini topluma sevdirmek konusunda öncü isimlerden oldu.
1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Muzaffer Akgün, Ankara Radyosu sınavına besteci ve ud sanatçısı Şerif İçli’nin teşvikiyle girdi. Profesyonel sanat hayatına da 1946 yılında burada başladı. Ankara Radyosu’nda Yurttan Sesler topluluğu kurulurken, o da çekirdek kadroya katıldı, ki topluluğun doğru icrayı türkülerin köklerinde arayan yaklaşımı Akgün’ün sanat yaşamı boyunca etkili olacaktı. Daha sonra İstanbul Radyosu’na geçen Akgün, ardından İstanbul’da sahne çalışmaları yaptı. Büyük gazinolarda Zeki Müren’den önce sahne aldı. Bir artist icracı olmasının yanı sıra, Hulki Saner imzalı ‘Boş Beşik’, ‘Soytarı’ ve ‘Gurbet Türküsü’ filmlerindeki performansıyla da hafızalara kazındı.
Türkülerin anası, yarın saat 11.00’de, İstanbul Radyoevi’nde düzenlenecek törenin ardından, Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Merkez Efendi Mezarlığı’na defnedilecek.
Dostları ve müzik dünyasının önde gelen isimleri Muzaffer Akgün’ü Hürriyet’ten Ezgi Atabilen’e anlattı:
Zafer Gündoğdu: Türkülerin yılmaz savaşçısı
“Muzaffer Akgün, beni evladı gibi severdi. Benim de ona çok büyük saygım, sevgim vardı. Bu sabah kızı Feryal Hanım bana onun günlüğünü verdi. Eşinin ona yazdığı şiirler, bütün hayatı boyunca sakladıkları, 50-60 yıl öncesinin kurutulmuş çiçeklerinin bile muhafaza edildiği bir günlük bu. Muzaffer Akgün’ün geçmişini, değerlerini nasıl koruduğunun da bir göstergesidir bu günlük. O, Yurttan Sesler’in ilk kurulduğu çekirdek kadronun içinde olan birisiydi. Yurttan Sesler, Cumhuriyet Türkiyesi’ndeki aydınlanmanın müzikal anlamdaki yansımasıdır. Halk ezgilerinin derlenip toparlanması, ilk defa radyoda okunması Yurttan Sesler’in sayesinde olmuştur. Muzaffer Akgün’ün bugün müzikal dünyamızda çok büyük önemi vardır. O muhteşem sesiyle okuduğu türkülerden yola çıkarak çok popüler olmuştur. Ülkemizde gazinolarda ilk assolist olarak yer almıştır. Yurtdışındaki gösterileri, programları izleyip kendi sahnesine taşımıştır. Türkü gönüllü, türkülerin yılmaz savaşçısı, türküleri hayatında her şeyden önemli tutan, çok kıymetli bir büyüğümüz, bir sanatçıydı. Çok önemli bir değeri, halk türküleri ve cumhuriyetin büyük bir çınarını kaybettik. Yeri asla dolmayacak. Işıklar içinde yatsın.”
Prof Dr. Can Etili: Bizzat kendisi türkü
“Muzaffer Akgün Türk halk müziğinin abideleşmiş bir sanatçısı, bir artist icracısıdır. Her türkü söyleyen icracı olabilir ama her icracı artist değildir. Hatta Muzaffer Akgün artist icracıların ilkidir. O Türk halk müziğinin kilometre taşlarından birisiydi. Eğer bugün hala Türk halk müziği var ise, türküler seviliyor ve konservatuvarda halk müziği eğitimi veriliyor ise, bunda Muzaffer Akgün’ün inanılmaz derecede katkısı vardır. İsimdaşı olan Muzaffer Sarısözen’in aydınlatmış olduğu yerde türküleri kaynağından alarak, öğrenerek ve inceleyerek, türkülere olan sadakati ve saygısıyla onlar üzerinde herhangi bir oynama yapmadan dinleyicilere sunmuştur. Bu bakımdan Muzaffer Akgün türkülerin bizzat kendisidir. Muzaffer Hanım’ın arabasının benzinsiz çalıştığına tanık oldum. Kendisi arabanın içinde ama araba hayranlarının omuzlarında, Yenikapı’daki Gar Gazinosu’na kadar taşıdılar. Böylesi bir sevgi gördü Muzaffer Akgün. Gün gördü, gün gösterdi. Gün solduğunda da onuru ve gururundan hiç taviz vermedi Muzaffer Hanım. Onu yolcu ederken elimden gelseydi türkülerin gözünü bağlardım, gidişini görmesinler diye.”
Belkıs Akkale: İdolümdü
“O halk müziğinde çok önemli bir ekoldür. Benim idolümdü. Hem hayata karşı onurlu ve ilkeli duruşuyla hem de türkülere verdiği hizmetle çok önemli bir hocamızdır. Benim türkülere sevdalanmam onunla başlamıştır. Bütün ailem ona hayrandır. Babamın evimizin hemen yanındaki terzilik atölyesinde radyo açılırdı ve ben onun sesini duyduğum zaman pür dikkat kesilirdim. 4-5 yaşındaydım henüz. Onun sesinden türküleri ezberledim ve türkülere âşık oldum. Benim bu türkü yoluna girmem, onun yolunda yürümem, benim için hep artı oldu. O hep yolumu aydınlattı. Hedefim onun gibi olabilmekti, onun için çalıştım ama bir Muzaffer Akgün olabilmek mümkün değil. Ünlü olduktan sonra programlarda Muzaffer Akgün’le karşılaşmaktı hep hayalim. Her karşılaştığımızda dizlerim titrer, yerimde oturamazdım. O da bunu fark edip, “Çocuğum rahat ol, ben de seninle gurur duyuyorum” derdi. Bu kadar yüce gönüllü bir insandı işte. Üzüntümüz çok büyük.”
Yücel Paşmakçı: Türküleri asli karakterine uygun şekilde icra etti
“1940’ların başlarında Ankara Radyosu’nda sadece halk müziğini icra etmek üzere bir grup oluşturuldu. Bu grubun yaptığı programlara Yurttan Sesler adı konuldu. Bu grubun ilk üyeleri arasında Muzaffer Akgün de vardır. O zamanki soyadıyla Muzaffer Kıvılcım. Maalesef o grupta yer alan sadece bir kişi hayatta bugün. Muzaffer Akgün daha sonra İstanbul’da sahne çalışmaları yaptı. Büyük gazinolarda Zeki Müren’le birlikte çalıştı. Sonraki çalışmalarında radyodaki yayınlara da katılıyordu. Pek çok kırık hava ve uzun havayı asli karakterine uygun şekilde icra eden, halk müziğine büyük hizmet vermiş bir ses sanatçısıdır. Hepimizin başı sağ olsun.”