T24 Politika
Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde şirketlere verilen teşvikleri eleştirdi. Karaca, "Bir avuç patrona ‘teşvik ve istisna’ adıyla ne kadar kaynak aktarılıyor? En az 2.5 trilyon lira. Bu sömürü teşvikçiliği sayesinde şirketlerin ödediği verginin toplam vergi gelirleri içindeki payı, yüzde 12’lere kadar düştü. Devletin kasasını işçiler dolduruyor, sermaye boşaltıyor. Gecikmeden bu bakanlığının adının ‘Sanayiye Teşvik, İşçiye Kazık Bakanlığı’ adını alması gerekiyor" diye konuştu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının 2025 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın konuşmasından satır başları şöyle:
"Bakanlığın adının değiştirilmesi önerisiyle geldim. Bu bakanlığın adının açık bir şekilde ‘Sanayiye Teşvik Bakanlığı’ olması gerektiğini düşünüyoruz. 2024’ün ocak-eylül döneminde patronlara verdiğiniz teşviki katladınız. Asgari ücrete yapılan zam yüzde sıfır, patronlara bakanlık bütçesinden verilen teşvik tutarındaki artış yüzde 252 olmuş. 3,5 kat artmış. Sadece verilen parasal teşvik 13 milyar liranın üzerinde. Bu hızla giderse yıl sonuna kadar 18 milyar lirayı görecek. Patronlara bu kadarı da yetmiyor. Bakanlığınızın 2024’te 13 bin 850 adet olan teşvik belgesi sayısı 2025’te 15 bin 250’ye çıkacakmış. Bu, sanayi patronlarının yatırımlarının büyük kısmının devlet kasasından karşılanması anlamına geliyor.
"Devlet kasasından beslenen, servet transferiyle fabrika kuran, vergisi sıfırlanmış binlerce patron"
Teşvik belgesi adeta matruşka. Tek bir belgede tek bir teşvik yok. Var da var. Teşvikler yağdırılıyor sürekli. Say say da bitmiyor. Faiz desteği, sıfır gümrük vergisi, KDV istisnası, KDV iadesi, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, nitelikli personel desteği… Sonuçta ne oluyor? Devlet kasasından beslenen, servet transferiyle fabrika kuran, fabrika büyüten, vergisi sıfırlanmış binlerce patron. Canına okunmuş binlerce, milyonlarca işçi. Gerekçe olarak bize sürekli istihdam, kaynak ve büyüme falan diyorsunuz. Bu ülkede ne zaman böyle laflar edilse, işçi ve emekçilerin emeğinin daha da ucuzlayacağına ilişkin korkusu artıyor. Ücretlerin baskılanacağına ilişkin kaygısı büyüyor. Herkes daha da yoksullaşacağını çok iyi biliyor. Bu teşvik belgelerini denetleyenin, soruşturanın da olmadığı gayet açık. Kim teşvik almış kim teşvik aldıktan sonra kaç kişiyi işe almış, kaç işçiyi işten atmış, bunun bir kaydı yok. Üstüne üstlük ‘İstihdam yaratmayacağım’ diyen projelere dahi teşvik verildiğini görüyoruz. Üretimde bağımlılık mı azalıyor? Hayır. Teşvikler artıyor mu, artıyor.
"Bir avuç patrona ‘teşvik ve istisna’ adıyla ne kadar kaynak aktarılıyor? En az 2.5 trilyon lira"
Bu iktidar, ‘2025 yılında 7 milyon asgari ücretliden işçi başı 37 bin lira gelir vergisi almayacağız’ diye övündü. Peki, bir avuç patrona ‘teşvik ve istisna’ adıyla ne kadar kaynak aktarılıyor? En az 2.5 trilyon lira. Nasıl oluyor bu peki? ‘Ücretler artmasın maliyetler artıyor” diyen patronun imdadına bakanlığınızın ‘sigorta prim desteği’ koşuyor. Ne kadar ayrılıyor? Yaklaşık 1 trilyon lira. Bunun için en az 6 bin 700 teşvik belgesi düzenlenecek. İyimser rakamla 670 bin işçi için patronların sigorta ödemesi yapmayacağını görüyoruz. Bu yıl asgari ücret alan bir işçi SGK’ya yılda 33 bin 604 lira prim ödedi. Yani 12 ay çalışan bir işçi 2 ayını SGK’ya çalıştı. Sizin teşvik diye para almadığınız patronun SGK yükünü de işçi ödedi.
"Peynir ekmek gibi dağıtılan teşvikler artık sansürlü"
Kim bu patronlar? Milyonluk kağıtlar nasıl peynir ekmek gibi dağıtılıyor? Kimin sırtı sıvazlanıyor bakalım. Cengiz Holding’in patronu Mehmet Cengiz, deprem yardımı yaptığı günün ertesinde fazlasını Sanayi Bakanlığından alırken, ‘Bu prosedür. İsteyen alabilir’ diyordu. Doğru. Kimler alıyor, bakanlık açıklıyor mu? Artık açıklamıyorsunuz. Peynir ekmek gibi dağıtılan teşvikler artık sansürlü.
"2025’te verilen teşvikler Koç’a, Sabancı’ya, Şişecam’a, Cengiz’e, Kolin’e gidecek"
Ama Bakanlığınızın bütçesinden anlaşılıyor ki 2025’te verilen teşvikin en az üçte biri ulusal ve uluslararası büyük sermaye gruplarına gidecek. Koç’a, Sabancı’ya, Şişecam’a, Cengiz’e, Kolin’e gidecek. Koç, fabrikasında daha fazla otobüs üretsin diye 9 milyon liralık yatırımın yarısını halk kaynaklarından karşılıyorsunuz. İşçilerin çalışırken fıtık olduğu Tofaş’ın 70 milyon liralık yatırımının 31 milyon lirasını devlet karşılıyor, üstüne şirketten vergi bile alınmıyor üstelik. ‘İsteyen sanayici teşvik alabilir’ diyen Cengiz’e tek belge ile 100 vergi indirimi, gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası ve daha bir sürü şey verildi. Maşallah, ne istedilerse vermişsiniz gerçekten.
“Gecikmeden adınızı ‘Sanayiye Teşvik, İşçiye Kazık Bakanlığı’ yapın”
Bu sömürü teşvikçiliği sayesinde şirketlerin ödediği verginin toplam vergi gelirleri içindeki payı, yüzde 12’lere kadar düştü. Devletin kasasını işçiler dolduruyor, sermaye boşaltıyor. Gecikmeden bu bakanlığının adının ‘Sanayiye Teşvik, İşçiye Kazık Bakanlığı’ adını alması gerekiyor." (ANKA)