T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı protestolarından 5 yıl sonra, göstericilerin sığındığı noktalardan biri olan Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi'ne bira şişeleriyle girildiği ve içerde içki içildiği iddiasını tekrarladı. Konya'da düzenlenen toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, "Afedersiniz Dolmabahçe'de Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi'nin içine bira şişeleriyle girdiler. Bunlar böyle ahlaksız" ifadelerini kullandı.
"Din adamıyım yalan söylememem"
Erdoğan bu iddiayı protestoların yaşandığı dönemde sık sık dile getirmiş ancak iddia Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi'nin o dönemki müezzini Fuat Yıldırım, tarafından yalanlanmıştı. Yıldırım, konuya ilişkin soruşturma kapsamında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerine verdiği ifadede "Din adamıyım yalan söylememem. Ben cami içerisinde içki içen ya da elinde içki şişesi olan birini görmedim. Görmediğim şeyi söylemem" demişti. "Ben sadece cami dışında camın önünde bira şişesine benzer bir şişe gördüm. Ama içeride görmedim" diyen Yıldırım, biber gazından etkilenenlere cami içinde ilk yardımda bulunulduğunu aktardı.
Görev yeri değişti
Yalanlamasının ardından Başakşehir’e bağlı Kayabaşı köyüne görevlendirilen Yıldırım, Diyanet’e dava açtı.
Müezzin Yıldırım, avukatı Ali Tizik tarafından 21 Mart 2014'de İstanbul 4. İdare Mahkemesi'ne verdiği dilekçede, Gezi Parkı olaylarının başladığı 31 Mayıs 2013 akşamı, polisin gaz sıktığı eylemcilerin bir kısmının duvarları aşarak caminin bahçesine, bir kısmının da içeriye girdiğini belirterek, ancak dışarı çıkarılan grubun kapıları tekmeleyip, kilitlerini kırdığını iddia etti.
Grubun cemaatle karşı karşıya gelmemesi için 00.30'da dışarı çıkarıldığını ifade eden Yıldırım, istenmesine rağmen polisten yardım alamadıkları gibi eylemcilerin camiye doğru püskürtüldüğünü bildirdi.
Fuat Yıldırım, caminin yakılmasını, insanların birbirini öldürmesini, çevreye zarar verilmesini önlemek için mikrofonla eylemcilere seslendiğini kaydederek, onlara molotofkokteyli atılırsa caminin yanabileceği, yaralıların zarar göreceğini ve caminin Sivas'taki Madımak Oteli olayına dönebileceğini söylediğini aktardı.
"Ortalık cehennem gibiydi"
Yıldırım, "Camideki yaklaşık 3 bin eylemci panik içindeydi. Dışında kalan eylemciler sinirlenerek caminin cam ve kapılarını tekmelemeye başladı. Önlerine ne geldiyse kırıyorlardı. Ortalık cehennem gibiydi. Allah korusun bir molotof veya bir el bombası atılsaydı hem insanlık olarak hem de ülke olarak biterdik. Belki de bu güzel ülke iç savaşa gidecekti" değerlendirmesini yaptı.
"Pencerenin önünde ezik bir bira kutusu, mahfilde yarım paket sigara"
Dışarıya çıkıp bir polis müdürüyle konuşmasının ardından grubu dışarı çıkartabildiğini dile getiren Yıldırım, caminin kan ve ilaçlarla dolduğunu, iç tarafta pencerenin önünde ezik bir bira kutusu ve müezzin mahfilinde yarım paket sigara tespit ettiklerini anlattı.
"3 gün 3 gece tek başıma mücadele ettim"
Yıldırım, 3 gün 3 gece tek başına mücadele ettiğini ve büyük bir kriz yönettiğini vurgulayarak, "3 günlük bu mücadelem süresince tüm yetkilileri ve bana yardım edecek memur arkadaşları aramama rağmen kimseye ulaşamadım. Ulaştıklarımdan da netice alamadım" ifadelerini kullandı.
"Emniyet'te camide içki içildiğini görmediğimi söyledim"
Camiye olay yeri inceleme ekibi gelmeden Milli Saraylar görevlisinin müftülük izniyle camide fotoğraf çektiğini, bazı basın mensuplarının da camiye girdiğini savunan Yıldırım, camide içki içilip içilmediği konusunda basınla mülakat, röportaj ve söyleşi yapmadığını, emniyet ifadesinde de bu yöndeki sorular üzerine görmediğini söylediğini anlattı.
"Teşekkür beklerken tenzil edildim"
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın iki müfettiş görevlendirdiğini ve 15 gün boyunca inceleme yapıldığını aktaran Yıldırım, 2 ay sonra hazırlanan raporun basına sızdırıldığını öne sürdü. Yıldırım, rapor doğrultusunda görev yerinin değiştirilmesine çok şaşırdığını, teşekkür ve takdir beklerken tenzil edilmesinin kendisini çok üzdüğünü aktardı.
Müezzin Fuat Yıldırım, idare mahkemesine itiraz davası açacağını söylemesi üzerine ikinci bir soruşturma geçirdiğini ve evinden 90 kilometre uzaklıktaki Kayaşehir Hazreti Hüseyin Camisi'ne görevlendirildiğini, eşinin lösemi hastası olduğunun basına yansıması üzerine geçici olarak Karaköy'deki Arap Camisi'ne atandığını belirtti.