Gündem

Erdoğan: Atatürkçülük Marksistlerin, affedersin PKK’lıların, HDP’lilerin, şunların bunların eline düştü!

"Onlarla birlikte yürüyen kim?"

17 Kasım 2017 12:37

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Atatürkçülük Marksistlerin, affedersin PKK’lıların, HDP’lilerin, şunların bunların eline düştü" dedi. "Onlarla birlikte yürüyen kim?" diye soran Erdoğan, "Sözde Atatürkçü Kılıçdaroğlu" iddiasını dile getirdi.  

Erdoğan Rusya, Kuveyt ve Katar’ı kapsayan üç günlük ziyaret turunun sonunda, geziye katılan gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı, Rusya’nın Soçi kentinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştükten sonra birçok anlaşmanın imzalandığı Kuveyt, Katar ziyaretlerini gerçekleştirdiği 3 günlük gezisinin ardından, beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gazete Habertürk Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir, Erdoğan'ın açıklamalarından şu notları paylaştı:

RUSYA İLE İLİŞKİLER: Rusya’da ikili ilişkilerde bütün kısıtlamaların kaldırılması süreci hızla ilerliyor. Hedefimiz Rusya ile 100 milyar dolarlık ticaret hacmini yakalamak. Bu konuda her iki tarafta bu irade mevcut; “Bunu hedefleyelim ve bu hedeften de taviz vermeyelim” anlayışı var. Akkuyu Nükleer Santralı beton atma törenini, istiyoruz ki bu ay sonuna kadar yapalım. Türk Akımı’nda Rusya’nın deniz altında boru döşeme çalışmalarında 448 kilometrelik bölüm tamamlanmış vaziyette. Türkiye tarafındaki hazırlıklar devam ediyor. Buradan Avrupa’ya Türk Akımı hattının geçmesi önem arz ederken, ikinci bir hattın yapımı ile ilgili Enerji Bakanı’mıza gereken talimatı verdik. İkinci hat ağırlıklı olarak Türkiye’ye hizmet verecek.

 YUKARI KARABAĞ: “Rusya olarak bu işe önem vermeniz faydalı olacaktır” dedik. Kendisi olumlu bakıyor ama gördüğüm kadarıyla çok umutlu değil. Tarafların tutumu nedeniyle ümitsiz gördüm. Kendisine, “5 reyon meselesinde olumlu neticeler alınmıştı, buradan çıkacaklardı” dedim. Buraların işgal altında olduğunu BM Güvenlik Konseyi kabul etti. Buna rağmen Ermenistan oraları terk etmiyor. Buralar boşaltılırsa gerçek sahipleri gelip topraklarına yerleşebilirler.

 S-400’LER VE VİZE: Anlaşma imzalandı, detaylar üzerinde Savunma Sanayii Müsteşarı’mızla muhatapları görüşmeleri sürdürüyor. Avanslar, kredi meselesi var. Ödemelerdeki faiz noktasında bu görüşmemizde mutabakat sağladık. Hatta bakanlar olarak da mutabık kalındı; teyit ettik. Alttaki bürokratların yaklaşımı ile ikimizin ortaya koyduğu yaklaşımın farklı olduğu ortaya çıktı. Arkadaşların yoğun çalışmaları olursa, 22’sinde de bir araya geldiğimizde önemli mesafe kat etmiş oluruz. Vize meselesinde ciddi anlamda bir yumuşama söz konusu.

 22 KASIM’DA SOÇİ: Türkiye, Rusya ve İran olarak Astana sürecini devam ettirmek istiyoruz. 22 Kasım’da Soçi’de liderler düzeyinde bir araya geleceğiz. Başta İdlib, Afrin olmak üzere son gelişmeleri ele alma imkânımız olacak. İdlib’deki gözlem noktaları konusunda Türkiye olarak bizler, Rusya hatta İran’ın da burayla ilgili talebi var ise biz orada esnek davranıyoruz. Ancak İran’ın böyle bir şeyi arzu etmesi konusunda Afrin’e sıcak bakmıyoruz. Çünkü oradan çekilme konusunda Hamburg’daki G-20 Zirvesi’nde Rusya’nın bize verdiği sözler var. Rusya’nın oradan çekilmesi, oradan bize yönelik muhtemel tehdit ve tacizlerden duyduğumuz rahatsızlıklarla alakalı Türkiye’ye gerekli anlayışın gösterileceği hususlarında bize söz verilmişti. Afrin’de demografik yapının korunması bizim hassasiyetlerimiz arasındadır.

 ASTANA VE CENEVRE: Astana ve Cenevre süreçlerinin eşgüdümle devamı konusunda mutabık kaldık. Bizim PYD konusundaki tavrımız çok açık ve net, bundan taviz veremeyiz. Suriye ulusal diyalog kongresi ile ilgili çalışmalar hep birlikte yürüyecek ama biz kendilerine şunu söyledik: “Suriye’deki muhalif grupları yok farz ederek orada bir yere varmak mümkün değil.” PYD-YPG- PKK üçlüsüne de dikkati çektik. Meseleyi ele alırken “Oralarda bu tür terör örgütlerinin de hukuku vardır” diye bir anlayış söz konusu olamaz. Bu anlayışla mesafe alınamaz.

 PUTİN’E YPG/PYD MESAJI: Türkiye olarak biz, terör örgütlerinin olduğu masada kesinlikle olmayız. Bu, Cenevre için de geçerli, Astana için de. Buralara bir terör örgütünün katılmasını kabul edemeyiz. Bir masada terör örgütü olacaksa, hiç kimse bizim de oraya oturmamızı beklemesin. İki kere iki dört. Siyasetin namusu vardır, biz siyasetin namusundan taviz veremeyiz. Bu hususu Sayın Putin’e de söyledim. O tür bir adım atılamayacağını ifade ettim. Liderler düzeyinde yapacağımız toplantıda, nereye varılabileceğini çok daha açık ve net biçimde göreceğiz.

 ‘SİYASİ ÇIKIŞ YOLU’: Trump ile Vietnam’da yaptıkları açıklamada; doğrusu böyle bir çağrıyı açık, net görmüyorum. “Siyasi çıkış yolu” ifade olarak doğru da peki 7 senedir bu işin siyasi çıkış yolu yok muydu, böyle bir imkân yok muydu? Var idiyse niye bu yola başvurulmadı da yüz binlerce insan öldürüldü? Yüz binlerce insanın öldürülmesi olayındaki aktörler kimlerdi? Bunların bir düşünülmesi lazım. Yüz binlerce insan öldürülecek, buna neden olanlar bu işi yok kabul edecekler ve “Siyasi çıkış yolu” deniliyorsa o zaman hadi tüm silahlar, toplar, tanklar hepsi araziden çekilsin. AGİT vesaire kimleri sokacaksak devreye sokalım; siyasi çıkış yolunu arayalım. Türkiye olarak biz de siyasi çözüm için üzerimize ne düşecekse yapalım. BM üzerine ne düşecekse yapsın; atalım adımları. Kaldı ki iş sadece siyasi çözümle bitmeyecek. Karşımızda artık yerle bir olmuş bir Suriye var. Kuru kuruya bir şeyler söylenmesi yetmiyor. Yerle bir olmuş Suriye’yi de bir taraftan ayağa kaldırmak gerekecek. Bu meseleden en büyük zararı gören de biziz. Mülteciler konusunda tüm dünyayı duyarlı olmaya çağırıyoruz. En güçlü olarak ABD’yi, Rusya’yı, Çin’i, hatta daimi üyeleri, duyarlı olmaya davet ediyoruz.

 Ilımlı İslam açıklaması

 “ILIMLI İslam tartışmasıyla alakalı olarak ben öteden beri aynı şeyi söylüyorum: İslam, İslam’dır. Biz ılımlı Hıristiyanlık, ılımsız Hıristiyanlık gibi ifadeler kullanmıyoruz. İslam için de bu tarz ifadeler kullanılması; dinimizin şiddetle özdeşleştirilmeye kalkışılması yanlıştır. Ilımlı İslam, ılımsız İslam tarzındaki ifadeleri doğru bulmuyoruz. Sayın Hariri’yle ilgili süreci takip ediyoruz. Birkaç gün beklemekte fayda var.”

 Katar krizi

 “KATAR krizinin çözümü için Kuveyt Emiri’nin girişimlerini bugüne kadar nasıl desteklediysek, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğimizi belirttik. Katar’da ticaret, sanayi, tarım gibi muhtelif alanlardaki işbirliğimizin yanı sıra askeri üssümüzü ziyaret ettik. Orada barış, güven ve istikrar için bulunan askerlerimiz, bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla oradaki görevlerini yapmaya devam edecekler. Tarık bin Ziyad Kışlası’nın modernize edilmesi, genişletilmesi, büyütülmesi için çalışmalar sürüyor. Parlamentoda aldığımız karar gereği neyse bunu yapmaya devam edeceğiz. Katar’a yönelik yaptırımların artık kaldırılması gerekiyor.”

 "ABD’nin ‘Sadece izliyorum' demesi ne kadar inandırıcı?"

 ABD’NİN TUTUMU: ABD’nin DEAŞ’a karşı attığı adımlarda PYD-YPG gibi terör gruplarını kullandığı biliniyor. Bunlara çok ciddi ödemeler yapılmıştır. Rakka’da, Münbiç’te bu tür gruplar kullanılmıştır. Münbiç, oranın asıl sakinleri olan Arapların şehirden kovulmasına, oranın PYD-YPG’ye peşkeş çekilmesine sahne olmuştur. Aynı şey Rakka için de geçerlidir. Yararlandıkları o terör gruplarının Rakka’yla hiçbir alakası yoktur. Rakka’nın gerçek sakinlerine şehrin teslim edilmesi için bir çalışma yapılması gerekiyor. Ben, Putin ve Ruhani, liderler olarak bir araya geleceğiz. Bizden bir gün önce dışişleri bakanlarımız, genelkurmay başkanlarımız bir araya gelmek suretiyle hazırlık yapacaklar.

 IŞİD'LİLERİN TAHLİYESİ: Amerikalı koalisyon sözcüsünün (Albay Ryan), olaylara ne kadar vakıf olduğunu bilemiyorum. Rutin asker mantığı ile yapılmış bir açıklama gibi görünüyor. İşin siyaseti başka bir şeydir. Önemli olan onları oralarda görevlendiren siyasetçinin ne dediğidir. Orada kaç DEAŞ’lı olduğunu, kaçının çıktığını bildiğini de zannetmiyorum. Rakka, DEAŞ’ın Suriye’deki ana merkeziydi; o da düşmüştür. Amerikalılara “Rakka operasyonunu, Münbiç de dahil olmak üzere gelin beraber yapalım” dedik ama ikna edemedik. ABD, orada bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle yok etmenin hesabı içine girdi. “Biz oralarda yokuz; havadan müdahale ediyoruz, sadece lojistik destek sağlıyoruz” diyorlar ama gerçek tam öyle değil. Amerikalı komandolardan tutunuz, değişik güvenlik güçlerine varıncaya kadar YPG ile o bölge içinde o mücadelenin içinde bizzat yer alanlar var. YPG elemanlarına para verdiklerine dair duyumlar var.

 KARA PLANLAMASI YAPIYOR: Irak üzerinden Suriye’ye 3 bin 500 TIR, zırhlı taşıyıcı, silahlar, tank, top sevk ettiler. ABD’nin orada 5 hava üssü var, 8 de diğer üsleri var. Şimdi bir de Rakka’da üs kuruluyor. TIR’larla sevk edilen silah, mühimmat, araç gereç hepsi oralara serpiştiriliyor. Hal böyle iken, ABD’nin, “Ben bu işin içinde yokum, ben bu işi sadece izliyorum, havadan takip ediyorum” demesi ne kadar inandırıcı? Gerçek ortada. Yaşananlar, ABD’nin oralarda kara planlamasında da yer aldığını çok açık net ortaya koymaktadır.

"Atatürk'ü sevmek başka şey, Atatürkçülük yapmak başka şey"

 - (Atatürkçülük tartışması) Partimizin genel merkez gençlik kolları kaynaklı bir şey değil. Gençlerimizin kendilerinin serbest hareket etmesi suretiyle attıkları adım. Benim konuşmam zaten onlarla bağlantılı bir konu değil. Bu ülkede tabular oluşturulmaması gerektiğini vurguladım.

 - Atatürk’ü sevmek başka bir şeydir, Atatürkçülük yapmak başka bir şeydir. Bizim anlatmak istediğimiz budur. Mesela neymiş, efendim ben Atatürk ifadesini kullanmıyormuşum! Yok öyle bir şey. Kullandığım yerler vardır, kullanmadığım yerler vardır. Bu matematik bir olay değil ki. Atatürk’ün imzasına bakarsınız, bazı yerlerde ‘K. Atatürk’, bazı yerlerde ‘Gazi Mustafa Kemal’ diye imzası vardır. Ben şimdi “Gazi Mustafa Kemal” de diyorum, “Atatürk” de diyorum ama adamın derdi bağcı ile olduğu için ne deseniz kusur buluyor. Sıkıntı burada.

"Marksistlerin, affedersin PKK'lıların eline düştü"

 - Marksistlerin, affedersin PKK’lıların, HDP’lilerin, şunların bunların eline düştü. Onlarla birlikte yürüyen kim? Sözde Atatürkçü Kılıçdaroğlu. Beraber bunlarla yürüyor. Oradan eleştiriler yapıyor. Önce işine bak. Bu ülkeye ne kazandırıyorsun ona bak. Buralara kadar bu işi düşürmedik, düşürmeyeceğiz. Kaldı ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, biliyorsunuz, kendisini putlaştırmaya çalışanlara yönelik aleyhte çok veciz ifadeleri var. Al biraz da onları oku.

"MHP ile her türlü adımı atmaya hazırız"

 BAHÇELİ’NİN SÖZLERİ: Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığım dönemi içinde yerli ve milli olarak vatanseverlik konusundaki tüm yaklaşımlarını aynen paylaşıyorum. Bundan sonraki süreçte de vatanseverlik, ülkemizin değerleri noktasında, milli yerli olacak her konuda; hele hele terör örgütleriyle dayanışma içinde olan bir anamuhalefet partisi karşısında biz yerli ve milli olarak vatanımızın çıkarları, tüm milletimizin çıkarları noktasında MHP ile biz her türlü adımı atmaya varız. Bu konuda tereddüdümüz dahi yoktur.

 İTTİFAK VE BARAJ: Bu konuda bir çalışma yok. Bana göre bu, erken sayılabilecek bir tartışma. Ancak ülke olarak baraj meselesinde tecrübemiz, deneyimimiz fazlasıyla var. Olaya ekonomik ve mali istikrar olarak bakmamız lazım. 50 artı 1 ile siyasi istikrar geliyor. Bütün bunları göz önüne aldığımızda belki bir seçim öncesi ittifak düşünülebilir, onun üzerinde durulabilir. Bu da yetkili kurullarımızın çalışması, gerekli değerlendirmeleri yapması gereken bir iştir. Nasıl bir adım atılabileceği bilahare düşünülebilir. Bunlar da bu ülkenin evlatlarının birbirleriyle neler yapabildiğini göstermesi açısından çok önemlidir.