09 Nisan 2025 12:23
Güncelleme: 09 Nisan 2025 14:07
T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu'nun da tutuklandığı İBB operasyonlarına karşı yapılan protestolarda tutuklanan 300'e yakın genç için, "O gençlerin hayatları karardıysa, o hayatları karartan sizsiniz! Gençleri öne sürüp belediye binasına saklanan sizsiniz. Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz" dedi. Erdoğan, İBB operasyonuyla ilgili olarak da "İstanbul'da Escobar düzeni kuranlar onlar, şikâyeti yapan yine onlar, tanıklığı yapan onlar, savcıların kapısında ihbar sırasına giren yine onlar, ama üste çıkmaya çalışan yine onlar" diye konuştu.
Bir kez daha İBB operasyonun büyüyeceği mesajını veren Erdoğan, "Firariler yakalanıp yargıya teslim edildikçe, dananın kuyruğu o zaman kopacaktır. İtiraflar ve yeni delillerle soruşturmalar derinleştikçe, CHP'nin neden sokağı adres gösterdiği görülecektir. İstanbul merkezli yolsuzluk çarkının boyutları ortaya çıktıkça, bunların milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP'nin grup toplantısında yaptığı konuşmada CHP'yi sert sözlerle hedef aldı. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kendisi için kullandığı 'cuntacı' ifadesine tepki gösterirken, "CHP demek, cunta demektir; cunta demek, CHP demektir! CHP sadece yolsuzluğun değil, bu ülkede darbeciliğin de kitabını yazmıştır!" diye konuştu.
Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'un yeni gümrük vergileriyle ilgili olarak da "Herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırga geldiğini söylemek abartılı olmayacak" derken, Türkiye'nin bu dönemi kolay atlatacağını savundu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Uluslararası siyasetin tüm aktörleri yeni arayışa girdi. Gümrük tarifesi üzerinden alevlenen ticaret savaşları, küresel ölçekte etki uyandıracak. Herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırga geliyor. Dünyamız, özellikle ekonomi ve askeri kapasite bakımından tek kutuplu bir yapıdan çok kutuplu bir mimariye hızla yol alıyor. Üst üste gelen haberleri, bu yeni dönemin doğum sancıları olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Tarihi olduğu kadar sancılı da olan bu süreci en iyi okuyan, yöneten, sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye'dir. Ülkemiz, yeni dönemin kurucu aktörlerinden biri haline gelmektedir. Bunun işaretlerini görmeye başladık. Sözünün ağırlığı olan, söylemi takip edilen bir ülke olarak Türkiye'nin adı her platformda daha sık telaffuz ediliyor. Türkiye'siz bir denklem kurulamayacağı küresel aktörler tarafından da çoğu zaman mecburen kabulleniliyor. İdrak yolları kapalı olmayanlar, şunu görüyorlar: Türkiye, 23 yıldır temelini adeta tuğla tuğla ördüğü güçlü altyapısıyla yeni döneme damgasını vurmaktadır.
Muhalefet hâlâ eski Türkiye'de yaşadıklarını sanıyor. Hâlâ Türkiye'nin icazetle iş gördüğü zannıyla hareket ediyor. Türkiye, AK Parti hükûmetleri döneminde icazet alan değil, icazeti aranan ülke konumuna gelmiştir. Kendileri Batı'nın rızası olmadan bırakın politika üretmeyi, nefes dahi alamadıkları için gelişmeleri doğru okuyamıyorlar. 14 - 28 Mayıs seçimleri öncesi Amerika'dan ekonomist ithal etmekten övünenlerden zaten başka bir şey de beklenemez. CHP'nin içler acısı haline bakınca ülkemiz adına üzülüyoruz. Bunlar milletimizi hiçbir zaman tanımadılar, bu gidişle tanıyamayacaklar.
Küresel ekonomi zorlu bir sınavdan geçiyor. Ticaret savaşları yeni bir boyuta evrildi. Tonu artan söylemlerle, tarife kavgaları kızışmaya başladı. Bazı ekonomilerin durgunluğa girmesi muhtemeldir.
Peki biz nerede duruyoruz? 14 - 28 Mayıs seçimleri sonrasında ekonomide güçlü bir ekip kurduk. Hem enflasyon, hem de hayat pahalılığı başta olmak üzere ülkemizin sorunlarını çözecek, Türkiye'yi şoklara karşı dirençli hale getirecek kapsamlı bir programı, Mayıs 2023'ten itibaren hayata geçirdik. Programımız sayesinde dış kırılganlıklarımızı azaltırken, şoklara karşı mukavemetimizi artırdık. Dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var evet ama Türkiye'nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var. Ticaret, üretim ve ihracat tarafında menfi bir durum beklemiyoruz. Düşük tarife uygulanan ülkeler arasında olmamız sebebiyle, bu dönemi daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz. İş dünyamız müsterih olsun. Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsun. Orta ve uzun vadede Türkiye'nin daha az etkilenmesini öngörüyoruz.
Dezenflasyon süreci devam ediyor. Yıllık enflasyon 10 aydır geriliyor. Para politikasının gecikmeli etkisi, kamu maliyesinin daha güçlü desteği ve arz yönlü reformlarla enflasyonda düşüş sürecek. Dış finansman ihtiyacımız azalıyor. 2023 Mayıs'ta 55,1 milyar dolar olan cari açık, ocak ayında 11,5 milyar dolara geriledi. Büyüme dengelenirken istihdamda oldukça güçlü bir performans var. İşsizlik oranı şubatta yüzde 8,2'ye indi. İhracat tarafında da işler yolunda gidiyor. 28 Mart Cuma günü, 2 milyar 65 milyon dolarlık günlük mal ihracatıyla Cumhuriyet tarihimizin en yüksek ikinci günlük ihracatına ulaştık.
Geçen hafta Türk ekonomisinin gücünü test etme imkanı bulduk. Muhalefetin ekonomimize zarar verme girişimini boşa çıkardık. Milletimiz, sırf yolsuzluklarını gözden kaçırmak için ülkesine ve milletine kasteden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi. Gezi olaylarında 'tüketmeyin, ekonomi dursun' çağrıları nasıl çapulcuların elinde patladıysa, CHP'nin boykot çağrısına da millet itibar etmedi. Boykotçular, bizzat vatandaşımızdan boykot yedi. Türkiye ekonomisin batıracaklarını sananlar, bir daha avuçlarını yaladı ve kös kös oturmak zorunda kaldı. Muhalefetin kumpaslarına, tahriklerine rağmen biz Türkiye'yi hedeflerine doğru yaklaştırıyoruz.
19 Mart'tan bu yana siyaset sahnesinde farklı bir oyun oynanıyor. Türkiye, 20 gündür bir tiyatro izliyor. Oyunun kurgucusu, figüranları CHP'liler. Perdeyi açan, kapatan CHP... Bilinmeyen tek bir şey var, orta oyununun kavuğunun kimde olduğu... Hafta sonu yaptıkları baskın kurultayla kavuk, Sayın Özel'in başuna geçmiş oldu. Oyunu yazan, sahneleyen onlar; çalıp çırpan onlar, İstanbul'da Escobar düzeni kuranlar onlar, paylaşım kavgası veren yine onlar, şikâyeti yapan yine onlar, tanıklığı yapan onlar, savcıların kapısında ihbar sırasına giren yine onlar, ama üste çıkmaya çalışan yine onlar. CHP olarak siz bizi, far görünce donup kalan tavşan mı sandınız? İç tartışmalarınızın faturasını ne bize ne millete ödetemezsiniz. Sizin kavuk tartışmanız bizi ilgilendirmez. Şimdi 'yok şu gözaltına alındı, bu tutuklandı, yok onu serbest bırakın.' Başınıza ne geldiyse sizin koltuk sevdanızdan, kibrinizden, aç gözlülüğünüzden geldi. Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. CHP'yi bu mafya düzeninin içine siz soktunuz. Kendi meselenizi örtmek için sokakları ateşe veren sizsiniz. Gençleri öne sürüp belediye binasına saklanan sizsiniz. Gençleri kışkırtan, polisle çatıştıran sizsiniz. O gençlerin hayatları karardıysa, o hayatları karartan CHP olarak yine sizsiniz.
Bugün sürekli üzerinde tepindiğiniz Deniz Gezmiş'i sahaya süren, siz değil misiniz? Meclis'te oylamadan kaçarak idamını onaylayan siz değil misiniz? İdamını izleyen, güya mezarı başında gözyaşı döken siz değil misiniz? Bunlardan sonra utanmanız gerekirken işinize geldiğinde Deniz Gezmiş'i kullanan siz değil misiniz? Sabahattin Ali'ye, Nazım Hikmet'e bakın... Aynı riyakarlığı orada da görürsünüz! Bir yandan gençleri kışkırtıyor, küfrettiriyor, polise saldırtıyorsunuz; diğer yandan timsah gözyaşları döküyorsunuz. Bu ülkenin gençlerini size yedirtmeyeceğiz kullandırtmayacağız! Gençleri, yolsuzluklarınıza paravan yapmanıza müsaade etmeyiz!
Güvendiğiniz dağlara da çoktan karlar yağdı. Meden umduğunuz Batılı aktörler sizi terk edeli çok oldu. Son bir umutla aradığınız numaralar ya kapalı ya sizi engelledi ya da kapsama alanı dışına çıktı. Kimse sizi umursamıyor.
Bizi cuntacılıkla itham ediyor! CHP'nin ikinci genel başkanı, malum, İsmet İnönü... Koltuğu çok severdi. 1972 yılında koltuğunu 88 yaşındayken, Ecevit karşısında kaybedince bıraktı. 1930 yılında çok partili siyaset denemesinde koltuğu öyle bir sallandı ki Serbest Cumhuriyet Fırkası'nda 3 ay tahammül edebildi sonra o partiyi kapattırdı. 1946'da gönüllü olarak değil, yoğun uluslararası baskılar nedeniyle çok partili hayata geçmek zorunda kaldı. Buna mecburdu. Başka yolu yoktu. Şimdi o mecburiyeti sanki lütuf gibi milletin yüzüne vuruyorlar. 1950'de, ilk şeffaf seçimde CHP iktidardan uzaklaştırıldı ve o günden beri tek başına iktidar olamadı. CHP iktidara gelemeyince ne yaptı peki? 27 Mayıs cuntasının taşlarını döşedi. CHP, ülkenin ayarlarını öyle bozdu k, 1961-62-63-69 ve 71 yıllarında cunta girişimleri oldu. 12 Mart muhtırasını alkışladılar. 27 Aralık 1979 muhtırasına ve 12 Eylül cuntasına giden yolu açtılar. 28 Şubat darbesine alkış tuttular. Bizim yırtıp attığımız 27 Nisan bildirisinin arkasında durdular. Sokaklara çıkıp 'ordu göreve' diyerek gösteriler yaptılar. 17 25 Aralık darbe girişiminin, Gezi kalkışmasının aktörü oldular. 15 Temmuz'da tanklardan kaçıp keyifle kahvelerini yudumladılar. Türkiye'deki her darbenin, darbe girişiminin, cuntanın taşlarını döşediler, alkışladır, darbecilerin sırtını sıvazladılar. CHP Genel Başkanı'na kendi tarihini iyi okumasını tavsiye ediyorum. Biraz cesareti varsa, vesayet lekeleriyle katrana dönmüş kirli geçmişiyle yüzleşmesini öneriyorum. 1950'den beri sandıkta yoksunuz ve cuntalardan medet umuyorsunuz. Denkem basit: CHP demek cunta demektir. Cunta demek CHP demektir. CHP sadece yolsuzluğun değil, bu ülkede darbeciliğin de kitabını yazmıştır. Hakaret ettikleri, tehdit ettikleri bağımsız yargı olmasaydı şu an bile CHP, kendi içinden çıkan cunta yönetiminin esiri olacaktı. Siz yargıya dua edin ki, sizi kendi içinizden çıkan cuntadan onlar kurtardı.
CHP'nin, ülkenin meseleleriyle işi olmaz. CHP'nin vizyonu yok, planı, programı, ufku yoktur. CHP, milletle ve milletin iradesiyle sorunları olan bir partidir. CHP'nin özgürlük anlayışı sadece kendileri için, bir avuç seçkin içindir. CHP, faşizmin vücut bulmuş halidir. Geçen hafta neler yaşandığını gördük. Sessiz kaldı diye, açıklama yapmadı diye bizim istediğimiz ölçüde destek vermedi diye sanatçılara, medya kuruluşlarına, yerli şirketlere baskı yaptılar. Yıllardır yol yürüdükleri ekran yüzlerini istedikleri kadar bağırmadı diye linç ettiler. Bu faşizmin ta kendisidir. Daha iktidar umudu yokken bunu yapanlar, eskaza ellerine yetki geçse ne yaparlar siz düşünün. Ne sokak hareketleri ne tehditler ne boykot adını verdikleri linç listeleriyle hiçbir yere varamazlar. Eski Türkiye artık yok. Anarşiyle sokaklarını teslim aldığınız Türkiye eskilerde kaldı. Sayın Özel, artık sadece millet var, milletin muazzez iradesi var!
Milletin takdirine sahip çıkan güçlü bir iktidar var. 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş bir Cumhur İttifakı var. Millet adına karar veren, bağımsız ve tarafsız bir yargı var. Her türlü vesayetten kurtulmuş bir Türk demokrasisi var. Cunta girişimlerine göğsünü siper eden bir millet var. Cuntayla, darbeyle, vesayetle, ajanlarla, kara parayla, para kuleleriyle, sınır ötesine yaptığınız çağrılarla varabileceğiniz hiçbir yer yok. Sandıktan çıkan iradeye kuzu kuzu teslim olacaksınız. Kimse bunların faşizan baskılarına boyun eğmesin. Kimse çekinmesin, kimse yılgınlığa, endişeye kapılmasın. Korkaklar, zafer anıtı dikemez!
CHP'nin ne yapmaya çalıştığının farkındayız. Eteklerinin neden tutuştuğunu, neden bu kadar hırçınlaştıklarını, neyi yargıdan kaçırmaya çalıştıklarını biliyoruz. Firariler yakalanıp yargıya teslim edildikçe, dananın kuyruğu o zaman kopacaktır. İtiraflar ve yeni delillerle soruşturmalar derinleştikçe, CHP'nin neden sokağı adres gösterdiği görülecektir. İstanbul merkezli yolsuzluk çarkının boyutları ortaya çıktıkça, bunların milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak. Biz muhalefetin oyununa gelmeyiz. Bizim daha mühim gündemlerimiz var. Terörsüz Türkiye gibi hayati önemde meselelerimiz var. Cumhur İttifakı olarak büyük bir titizlik ve sabırla yürüttüğümüz bu süreci ülkemizin hayrına neticelendireceğiz. Yarın DEM heyetini kabul ederek kendileriyle görüşecek ve terörsüz Türkiye hedefine ulaşma irademizi teyit edeceğiz. Türk'ü ile, Kürt'ü ile, Arap'ı ile Alevi'si ile Sunni'si ile hem bölgemizi hem ülkemizi imar ve ihya etmek için gayret göstermeye devam edeceğiz. AK Parti'ye, Cumhur İttifakı'na yakışan budur.
Cumhur İttifakı ortağımız, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin vekalet döneminden sonra partisiyle, teşkilatı ve milletiyle tekrar buluşmasından memnuniyet duyuyorum. Bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Rabbimden kendisine sağlıklı ve uzun ömürler niyaz ediyorum. "
© Tüm hakları saklıdır.