23 Aralık 2020 12:15
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna yönelik verdiği hak ihlali kararına, "Çifte standarttır, ikiyüzlülüktür" diyerek tepki gösterdi. Erdoğan, "Çifte standarda ve riyakârlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın bilinmesini isterim" açıklamasını yaptı.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, "2021 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Bütçe komisyonu sırasında teklif ve tenkitleriyle istisnasız tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum.Elbette her bütçe önemlidir. Ama bu yıl salgın nedeniyle hazırlanıp yürürlüğe girmesi nedeniyle 2021 bütçesi ayrı bir ehemmiyete sahiptir.Bütçe görüşmelerinde saygıya dair pek çok muhalif görüş ifade edilmiş, seviyeli değerlendirmeler ortaya konmuştur.Fikri olan fikrini söyler. Fikri olmayan ise yalan, iftira ile kendini göstermeye çalışır. Bütçe görüşmelerinde bu yönteme başvuranlar olduğunu da üzüntülerle gördük. 747. Vuslat Yıl Dönümü'ne ulaştığımız Mevlana Hazretleri'nin de dediği gibi testinin içinde ne varsa dışına da o sızar. Bütçe görüşmelerinde seviyeli değerlendirmeler ortaya konmuştur. Ancak ahlâk sınırlarını aşanlar da olmuştur. Takdiri milletimize bırakıyoruz. Hakaretten, iftiradan uzak her eleştiriye katılmasak da saygımız vardır." dedi.
Erdoğan, "Bu yalanları milletin gözünün içine baka baka ve kendilerinden gayet emin şekilde söylüyorlar. Bir doğrunun yanına 9 yalan katarak çizdikleri resme herkesin inanmasını bekliyorlar. Herkese hakeret etmekten çekinmiyorlar. Kendilerine itibar etmeyen işçi, çiftçi, öğretmen, polis, asker kim varsa herkese hakaret etmekten de çekinmiyorlar. Öğretmen CHP'li ise, değilse kötü. Çiftçi CHP'ye oy veriyorsa iyi, vermiyorsa cahil. Yargı mensubu CHP'nin istediği gibi davranıyorsa saygıdeğer, kendi vicdanına öre hareket ediyorsa militan. Demokraside asıl olan tehditler yağdırmak değil, millete hizmet etmektir. Kimsenin CHP'nin keyfine göre hareket etme mecburiyeti yoktur." düşüncesini dile getirdi.
Erdoğan, "2053 vizyonumuzun karşısına çok daha geniş vizyonlarla, 2071 hayalimizin karşısına çok daha büyük hayallerle çıkan bir muhalefet görmek istiyoruz. Proje üretmek yerine başkalarının projelerine payendalık etmek, kendi hayalini kurmak yerine başkalarının hayalinde figüran olmak bizim asla takdir edeceğimiz bir siyaset tarzı değildir. Taciz, tecavüz, hırsızlık vakalarına karşı erdemli duruş sergilemek yerine yalan ve iftira çıtasını yükselterek gündem saptırmaya çalışanlar gündem saptırmaya çalışıyorlar. CHP'nin azıcık ar duygusu varsa taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarından temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazım. Gün geçmiyor ki taciz, tecavüz, hırsızlık haberi duymayalım. Adliye adliye dolaşıyorlar bunun neresi temiz. Çık, açık net kendini bir check et. Ciddi manada bir check-up'tan geçmesi gerekiyor. Hem ruhsal hem fiziki olarak." diye konuştu.
İBB'nin Şebi Arus törenlerine değinen Erdoğan, "Uyuşturucu kaçakçılarına, organ mafyasına vergi demek, uyuşturucu kaçakçısı olabilirsin, organ mafyası olabilirsin demektir. Bu ne sapkınlıktır. Buldukları her fırsatta tek parti faşizmine dönüyorlar, Kuran’an Türkçe okutma benzeri bir garabet, mevlevi mukabelesi adı altında İstanbul’da sahnelendi. Asıl mesele niçin bu yola başvurulduğu, tasavvufta ‘Edep yahu’ kaidesi var. Buna dikkat etmezsen rezil olursun. Bunların da akıbeti budur. Her şey istismar. Gereken dersi, hesabı sormak suretiyle bunlar alacak. Hz. Mevlana’nın veya bir başka mürşidin izin gidiyorsanız bu yolun geleneklerine saygı göstermek zorundasınız. Müslümanlar için Kuran’ı Kerim’in nasıl kırat edileceğine, ezanın nasıl okunacağına bırakın o inancın kaynakları ve alimleri karar versin. Siz anlamazsınız bu işleri ya. Ama dert başka. Dert bu ülkenin değerleriyle oynamak." açıklamasını yaptı.
Erdoğan şunları kaydetti:
"Dini sembollerimize satışılmasını art niyetli buluyoruz. CHP’nin kafasında 1940’ların faşist uygulamalarına dönmek gibi bir hesap varsa peşinen bunun yanlış olduğunu söylüyoruz.
Eyüp Sultan'da seçim öncesinde kalkıp da bir mihrabiye yerine Kuran-ı Kerim'i önüne açıp, orada Yasin-i Şerif'ten belli bir bölümü, aslına uygun okumak, sana bir şey getirmez. E niye onu da Türkçe okumadın? Onu da Türkçe okusaydın. Bak bakalım millet sana ne değer veriyor. Korkarız bu işin sonu bir tarihçi yazarımızın da isabetle belirttiği gibi İstiklal Mahkemeleri’ni yeniden kurma teşebbüsüne kadar varır.
17-25 Aralık darbe girişimi sonrası FETÖ’nün montaj kasetlerini Meclis’te yayınlayanlara bu görevleri verenleri biliyoruz. 15 Temmuz gecesi milletimiz darbecilere direnirken Bakırköy'de TV karşısında kahvesini yudumlayarak demokrasinin yıkılışını bekleyenlere bu rahatlığı verenleri de biliyoruz. Darbe girişimine tiyatro diyenin gerisinde aynı zihniyet vardır. Bu zihniyeti gayet iyi tanıyoruz. Bu zihniyet PKK’lı teröristleri hendek kazan arkadaşlar olarak tanımlayanlardır. YPG'lileri 'vatanını savunanlar' diye niteleyen zihniyettir. Gezicileri aydınlanmacı olarak gösteren zihniyettir. Bu zihniyet ekonominin kötüye gitmesinden ve salgının artmasından dahi siyasi çıkar elde etmeyi umacak kadar alçalan bir zihniyettir.
Dün çıktı ülkemize yurt dışı ve yurt içinden kaynak kazandırmak için zaman zaman başvurduğumuz 'Varlık Barışı' uygulamasını, uyuşturucu, fuhuş, organ ticaretiyle irtibatlandıracak kadar alçaldı ve düştü. Bunun adı, o zatın kendi meşrebinde dahi, düşkünlüktür. İşte bu kendi ülkesine ve halkına husumeti, siyasetinin merkezine oturtan zihniyeti, ona sufle verenlerle birlikte tarihe gömmek hep birlikte boynumuzun borcudur.
Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millisini de kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır. Cumhur İttifakı'yla birlikte ülkemizi önce 2023'e ulaştırmakta kararlıyız. Bu hedefe ulaşana kadar hiçbirimize durmak, dinlenmek yoktur.
Taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarıyla dolu olanların bu hazdan habersiz olarak siyasetten silinip gidecek olmaları ne acı. Bütçe görüşmelerinde Efkan Bey, bu süreç içinde CHP'nin nereden nereye geldiğini çok açık, net ortaya koydu. Kendisinin TV programlarında nasıl sözler verdiğini, eğer şu kadar oy alamazsam, çeker giderim dediği halde, hâlâ nasıl o koltukta oturuyor mümkün değil. Yüzüne baka baka Efkan Bey bunları söyledi. Ama yüz ola yüz... Yüz yoksa ne ola?
Bugün 'Türkiye' denilince akla ilk insanlık geliyor. Adalet, haysiyetli bir dış politika geliyor. Türkiye tüm mazlum ve mağdurlara umut aşılıyor. Tüm dünyada diklenmeden dik duruşu temsil ediyor. Türkiye'nin yıldızı yükseldikçe maruz kaldığı saldırılar da artıyor. Satranç tahtasını andıran uluslararası arenada oyun kuran Türkiye gerçeği, çatışma ve kaostan beslenenleri rahatsız ediyor.
Oysa ne Türkiye'nin ekseninde bir kayma ne de ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesinde bir zaafiyet vardır. 'Gabar'da da Cudi'de de 'Bu teröristleri ezeceğiz, inlerinde vuracağız' dedik ve vuruyoruz. Ara vermek yok. Aynı kararlılıkla, askerimizle, polisimizle, jandarmamızla tüm korucu korumalarımızla bu mücadeleyi devam ettiriyoruz. Bu bir azmin gereğidir. Ülkemiz DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle pek çok farklı coğrafyada göğüs göğse çarpışan tek NATO üyesidir. Düzensiz göç sorununda en ağır yükü omuzlayan Türkiye'dir." Dağlık Karabağ'da 30 yıldır göz yumulan işgal düzeninin son bulmasına katkı sağladık.
Dış politika vizyonları 'Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya Selam' göndermekten ibaret olanların böyle bir ufku, özgüveni anlamasını da beklemiyoruz. Boraltan Faciası'nın müsebbiblerinin, Karadağ'daki zaferin heyecanını hissetmelerinin güçlüğünün de farkındayız.
Ülkemizin ne Doğu’ya ne de Batı’ya sırtını dönmek gibi bir lüksü olabilir. Avrupa ve ABD ile ilişkilerimizi geliştirirken, Türk dünyasını, Asya'yı, Latin Amerika'yı, Afrika'yı asla ihmal edemeyiz. Bununla birlikte tüm çabalarımıza rağmen 2020 yılı Avrupa ve ABD ile ilişkilerimizin suni gündemlerle sınandığı bir yıl oldu.
Türkiye hem Doğu Akdeniz meselesinde hem de S-400'ler konusunda hak etmediği çifte standartlar ile karşılaştı. Yeni yılda ABD ve Avrupa ile olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz.
Amerika’nın yeni başkanı Sayın Biden’ın da, Türk-Amerikan ilişkilerine gereken özeni göstereceğine inanıyoruz. Hiç kimseye karşı ön yargımız, husumetimiz, düşmanlığımız bulunmuyor.Bugüne kadar bize bir adım gelene, biz hep koşarak gittik.Bugün de aynı samimiyeti ve iyimserliği muhafaza ediyoruz. Uzattığımız eli tutan tüm dostlarımızla birlikte barış, adalet, refah, özellikle de bölgemizdeki gerilimlerin azaltılması için çalışmayı sürdüreceğiz.
Üniversite öğrencilerine müjde vermek istiyorum. Gençlik ve Spor Bakanlığımız vasıtasıyla 2021 yılında öğrencilerimize vereceğimiz kredi ve burs miktarını belirledik. 2020 yılında lisans öğrencilerine 550 TL, Yüksek Lisans'a 1100 TL, Doktora'da 1650 TL olarak uyguladığımız kredi ve burs ödemelerinin toplam ödemelerini 9 milyar 670 milyon TL'yi buldu. Önümüzdeki yıl ise lisansta bu rakamı 550'den 650 TL'ye çıkarmış bulunuyoruz. 1100 TL olan Yüksek Lisans'ı 1300 TL'ye, Doktora'da ise 1650 TL olan ödemeyi 1950 TL'ye çıkarmış oluyoruz. Ocak ayında 452 bin öğrencimizin hesabına burs, 1 milyon 11 bin öğrencimizin hesabına kredi olarak bu tutarlar yatıracaktır.
TIKLAYIN | Erdoğan duyurdu: 2021 yılı için KYK burs ve kredi miktarı belli oldu
Son olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara da değinmek istiyorum. Esasen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez. Sadece burada verilen kararlar mahkemelerimizce değerlendirilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu kararı, iç hukuk yolları tüketilmeden alarak, istisnai bir uygulama yapmıştır. Ancak, istisnasını bir kenara bıraksak bile, Selahattin Demirtaş’la ilgili hüküm, aynı mahkemenin mesela İspanya’daki Batasuna Partisi kararındaki gerekçelerle açıkça çelişmektedir.
Mahkeme, Batasuna davası kararında, bırakınız şiddet eylemlerini teşvik etmeyi, şiddet eylemlerini açıkça kınamamanın dahi cezaya konu suç sayılabileceğine hükmetmiştir.
Terör örgütünün şiddet eylemini kınamamayı teröre destek olarak kabul eden bir mahkemenin, 6-8 Ekim 2014’te 39 vatandaşımızın hunharca katledilmesiyle sonuçlanan bir eylemin baş sorumlusunun tahliyesini istemiş olması, resmen çifte standarttır, hatta ikiyüzlülüktür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa, önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır.
Buradaki tartışmanın konusunun, Avrupa Parlamentosunun terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’yla içli dışlı olan, elinde onlarca masumun kanı bulunan siyasetçi maskeli bir kişi olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Bu şahıs, siyasi görevleri veya siyasi söylemleri sebebiyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı, bölücü terör örgütünün emriyle onlarca kişinin ölümüne yol açtığı için milletimizin gözünde suçludur.
"Bunca çifte standarda ve riyakârlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim"
Aynı mahkemenin FETÖ davaları için takınacağı tavrın da işaretleri şimdiden gözükmeye başladı. PKK’ya terör örgütü muamelesi yapmayan, PKK’yla irtibatlı kişileri terörist kabul etmeyen bu mahkemenin, FETÖ’yle ilgili olarak aynı yaklaşımı sergilememesini temenni ediyoruz. Aksi takdirde, bunca çifte standarda ve riyakârlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim."
© Tüm hakları saklıdır.