Gündem

Erdoğan'ın kırmızı kodları ve avukatların direnişi

"İnsan hakları için çalışmak, herkes için hak ve özgürlük talep etmek suçtur" diyen kırmızı kod, şu sıralarda avukatlar ve barolar için devrede

05 Temmuz 2020 18:09

Avukat Ali Galip Yıldız

Rob Reiner'in yönetmenliğini yaptığı Birkaç İyi Adam (A Few Good Men) filmini hatırlatarak ve özetini vererek başlayacağım yazıma.

Daniel Kaffee (Tom Cruise), davalarını mahkemeye çıkmadan, savcıyla anlaşma yapıp müvekkillerine ceza indirimi sağlayarak sonuçlandırmayı tercih eden rahat ve sistemi iyi tanıyan bir donanma avukatıdır. Küba sınırındaki bir askeri birlikte öldürülen bir erin katil zanlılarını savunmakla görevlendirildiğinde de aynı yolu izlemek iste ancak hem sanık erlerin itirazı hem de öldürülen erin ailesinin görevlendirdiği başka bir avukatın ısrarı ile olayı daha kapsamlı araştırmaya girişir.

Sanık erler, suçsuz olduklarını ve bu eylemi "Kırmızı Kod" adlı gizli bir emir sonucu gerçekleştirdiklerini iddia etmektedirler, ancak avukatlar tüm araştırmalarına rağmen böyle bir emrin varlığını ispatlayacak deliller bulamazlar. Sonuçta o rahat avukat, tüm mesleki kariyerini büyük bir riske atarak askeri birlik komutanı Albay Nathan R. Jessup'u (Jack Nicholson) tanık kürsüsüne çıkartır.

Tek umudu, kendini her şeyin koruyucusu olduğuna inanmış albayın, Kırmızı Kod'un ne kadar önemli ve gerekli olduğunu söylemek arzusunu yansıtan kibridir.

Nitekim, albay, çok sert ve kışkırtıcı atışmalardan sonra Kırmız Kod'un varlığını ve bunun Amerika'nın bekası için nasıl hayati olduğunu adeta haykırır. Bunu öyle bir özgüvenle yapar ki, bu itirafının ardından tutuklanmasını anlayamaz ve avukatı hatta herkesi Amerika'nın çıkarlarına ihanetle suçlar, ona göre Kırmızı Kod (düzene uymayanları zorla yola getirmek için zor kullanma, gerekirse öldürme emri) olmazsa düzen ve güvenlik sağlanamaz.

Recep Tayyip Erdoğan da son on yılda adeta Albay Jessup gibi yönetiyor; kırmızı kodlarla.

Bir inancı daha doğrusu saplantısı var; Türkiye, iç ve dış düşmanlar tarafından engelleniyor. Bu düşmanlarla mücadelede mevcut ulusal ve uluslararası hukuk düzenine, evrensel hukuk ve demokrasi değerlerine bağlı kalmak büyük bir zaaf yaratır. Oysa ülkenin "beka"sı, bu düşmanların ne pahasına olursa olsun etkisizleştirilmesine gerekirse yok edilmelerine bağlı.

Bir misyonu var; iç ve dış düşmanları tespit, teşhir ve cezalandırılmalarını sağlamak.

Büyük bir oy desteği var; on yedi yıldır neredeyse bütün seçimlerde en fazla oyu aldı.

Büyük bir medya gücü var; basının ve televizyonların ezici bir bölümü her bakımdan onun istediği gibi çalışıyor.

Siyasal gücü en üst düzeyde; yürütme gücü tek başına onun elinde, yasama tamamen onun kontrolünde.

Bunlar, elde edilmelerinde önemli şaibeler olmakla birlikte, siyasi mücadelenin çerçevesi içinde düşünülebilir.

Ancak bunlar bile tüm toplumu zapturapt altına almaya yetmiyor; muhalefet partileri, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, avukatlar, sivil toplum kuruluşları hatta uluslararası yargı, hukuk ve demokratik kurumlar. Bunlar, siyasal iktidarın huzurunu kaçırmaya, meşruiyetini sorgulamaya, siyasetini eleştirmeye devam ediyorlar. 

Oysa Erdoğan'a göre bunlar, ülkenin bekasını tehdit eden iç ve dış düşmanlar. Ne var ki toptan ortadan kaldırılmaları günümüz dünyasında hem mümkün değil hem de ülkenin imajına zarar verir. Ortada bir de anayasa, uluslararası andlaşmalar, evrensel hukuk ve demokrasi değerleri gibi engeller var.

İşte Erdoğan'ın "Kırmızı Kodları" böyle geniş bir alanda çalışıyor. 

Üstelik Erdoğan, Albay Jessup'tan daha açık, kırmızı kodların gerekliliğini saklamıyor ve bunun uygulanmasını açık açık savunuyor.

Kendince muzır gördüğü kişi ve kurumları, yüksek sesle, kin ve öfke saçarak öyle ağır suçluyor öyle galiz sözlerle resmediyor ki, bunun bir kırmızı kod emri olduğu hemen anlaşılıyor, ardından soruşturmaların başlıyor, tutuklamalar geliyor.

Kırmızı kodları bilmeyen veya onlara uymak istemeyen savcı ve yargıçlar hemen o görevden alınıyorlar. Yargı kırmızı kodlara göre çalışıyor; akıl almaz iddianameler hazırlayan savcılar, evrensel hak ve hukuk ilkelerini yok sayan yargıçlar ve ortaçağ fermanları gibi, insanların hayatlarını karartan haksız ve vicdansız mahkeme kararları.

Gezi davası yargıçlarının, sanıkları beraat ettirip Osman Kavala'nın tahliyesine karar vermeleri üzerine Erdoğan'nın tepkisi her şeyi özetleme yeter: "Bir manevra ile onu dün beraat etmeye kalktılar, Gezi olayları tıpkı askeri darbe gibi, tıpkı terör gibi alçak bir saldırıdır."

Büyükada'da, insan hakları örgütlerinin temsilcilerinin yaptığı açık bir toplantı, Erdoğan tarafından, daha soruşturma başlamadan "15 Temmuz'un devamı niyetinde bir toplantıydı" diye nitelendikten sonra tutuklamaların olacağı ve davanın açılacağı belliydi, dün de mahkûmiyetler geldi. 

"İnsan hakları için çalışmak, herkes için hak ve özgürlük talep etmek suçtur" diyen kırmızı kod, şu sıralarda avukatlar ve barolar için devrede. Erdoğan'ın "Çoklu baro kurulsun ki herkesin gerçek yüzü ortaya çıksın. CHP görünümlü PKK barosu olacağına, PKK görünümlü PKK barosu olduğu belli olsun” ifadelerinden bugünkü baroları da "beka" sorunu olarak gördüğü ve kırmızı kod uygulaması talimatı verdiği anlaşılıyor.

Avukatlar ve barolar, Erdoğan'ın kırmızı kodlarına yıllardır itiraz ediyorlar ve etmeye kararlılar; bu, Erdoğan ve iktidarı için bir sorun.