Gündem

Erdoğan: MİT, Suriye'de DAEŞ'in sözde lideri Kureyşi'yi etkisiz hale getirdi

"Bay bay Kemal ne diyor Giresun'la ilgili? 'Fındık fiyatlarını 4 dolar artıracakmış.' Dürüst ol, yani yapmayacağın şeyi söyleme. Hayatın zaten hep yalan"

01 Mayıs 2023 00:45

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milli İstihbarat Teşkilatımız, DEAŞ'ın sözde lideri Ebu Hüseyin el Kureyşi kod adlı şahsı uzun süredir takip ediyordu. Bu şahıs, Milli İstihbarat Teşkilatımızın dün Suriye'de gerçekleştirdiği bir operasyonla etkisiz hale getirildi" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT Türk, ATV Avrupa, Euro D, Euro Star, Kanal 7 Avrupa "Cumhurbaşkanı Özel Yayını"na katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı ve açıklamalarda bulundu.

Sağlık durumunun sorulması üzerine Erdoğan, "Gayet iyiyim. O günden sonra yine meydanlarda önemli programlar yaptım. Bunların önemlisi de Ankara programı oldu. Bu arada bir Manisa programı oldu, o da iyi ve diri bir programdı. Durmadan, ara vermeden devam ettik. Çünkü oralar bir yerde bizim enerji kaynağımız oluyor. Aradan sonra ilk televizyon programını aynı koltukta yapıyoruz." karşılığını verdi.

Erdoğan, dünyanın dört bir yanında yaklaşık 7 milyon Türk vatandaşının yaşadığını bunlardan 3 milyon 300 bininin yurt dışı seçmen statüsüne sahip olduğunu vurgulayarak, bu seçmenlerin 14 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde 74 ülkedeki toplam 177 oy kullanma merkeziyle 46 gümrük kapısında oylarını kullanabileceğini bildirdi.

Yurt dışında toplam 4 bin 969 sandık kurulacağını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yurt dışı temsilciliklerimizde oy kullanma süreci 27 Nisan'da başladı. Bu işlem 9 Mayıs'ta son bulacak. Gümrük kapılarında ise 27 Nisan'dan 14 Mayıs'a kadar oy kullanılabilecek. İnanıyorum ki vatandaşlarımız demokratik haklarını kullanma noktasında büyük bir gayret gösterecek ve sandıklara akın edecekler. Bizimle ve parti teşkilatımızla yaptıkları bütün görüşmelerde 'İşte şuralarda sandıklar yok, durum ne olacak vesaire gibi' mesajlar iletiyorlar. Diyoruz ki endişe etmeyin, Dışişleri Bakanlığımız buradaki eksikleri de gidermek suretiyle sizin oy kullanma hakkınızın, demokratik hakkınızı, süratle giderecekler ve sizler de sandıklarda oylarınızı kullanabileceksiniz."

 "Yaşadıkları ülkede oy kullanma imkanını getirdik"

Erdoğan, "Yurt dışında yaşayan vatandaşların ana vatanları ile olan bağlarını güçlendirmek için hangi çalışmalar yapıldı?" şeklindeki bir soruyu şöyle yanıtladı:

"İktidara geldiğimizde yurt dışı seyahatlerimde, oralardaki bütün vatandaşlarımızın bize ilk yönelttikleri soru; 'Başbakanım biz oy kullanma hakkımızı ne zaman kullanacağız?' oluyordu. 'Endişe etmeyin, biz sizin oy kullanma hakkınızı ne yapıp, yapıp halledeceğiz' diyordum. Ben gençlik yıllarımdan itibaren Avrupa'yı gezen, Avrupa'da çeşitli yerlerde konferanslar veren birisiyim. Türkiye'deki iktidar sahipleri yıllarca bu insanlarımızı umursamadı. Adeta kaderlerine terk etti. Sadece döviz ihtiyacı olduğunda bunları hatırladı. Biz ise 2012 yılında vatandaşlarımızın tam 50 senedir bekledikleri yaşadıkları ülkede oy kullanma imkanını getirdik. Gümrük kapıları yanında, yurt dışı temsilciliklerimizde de sandıklar kurduk. 2014'te yapılan cumhurbaşkanı seçimlerinde gurbetçilerimiz bu haklarını ilk kez kullandı. 2014 yılında sadece randevu sistemiyle oy kullanılabiliyordu, bir sonraki seçimlerde biz randevu zorunluluğunu da kaldırdık. Seçimlere katılım oranı bir yılda yüzde 19'lardan yüzde 36'lara, ardından 45'e yükseldi. Vatandaşımızı bağlı olduğu başkonsolosluklarda oy kullanma mecburiyetinde bırakan uygulamaya da biz son verdik. Böylece oy kullanma oranı 2018'deki seçimlerde yüzde 50'yi aştı. Yani sandığı artık vatandaşımızın ayağına götürüyoruz. 14 Mayıs'ta inşallah yeni bir rekor kıracağımıza inanıyorum. Seçimlere katılım yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili reformlarımızdan sadece biridir. Bunun cevabını da en güzel şekilde sandıklarda verecektir."

Erdoğan, son 21 yılda yurt dışında yaşayan vatandaşlarla ilgili oy kullanma yanında daha önce hayal dahi edilemeyen pek çok adımın atıldığını vurgulayarak, şu bilgileri verdi:

"Yeni kurumlar ve yatırımlarla devletimizin hizmet kapısını yurt dışındaki vatandaşımız için artırdık. Teknolojinin imkanlarını kullanarak, vatandaşlarımızın işlemlerini mümkün olduğunca elektronik ortamda yürütebilmesini de temin ettik. Tapudan nüfus işlemlerine, pasaport harcından diplomaya kadar pek çok işlemi basitleştirdik. Pasaport harçlarını yurt dışında yerleşik vatandaşlar için yarı yarıya düşürdük. Yurt dışındaki evlatlarımızdan binlercesini ülkemize getirerek tarihlerini, kültürlerini, medeniyetlerini yakından görmelerini temin ettik. Türkiye'ye gelen vatandaşlarımızın araçlarını sınırlarımız içerisinde kullanabilme sürelerini 2 yıla çıkarttık. Böylece vatandaşlarımızın pek çok sorununu çözdük, hakkını verdik ve işlerini kolaylaştırdık. Tabii bunları yaparsanız, yurt dışındaki vatandaşımda bunları karşılıksız bırakmaz, bırakmadı."

 "Eşeği sağlam kazığa bağlayın, bunları da bu kadar konuşmayın"

Erdoğan, yurt dışı sandık güvenliğinin nasıl sağlandığıyla ilgili soruya, şu yanıtı verdi:

"Muhalefet yurt dışıyla ilgili acaba bugüne kadar ne yaptı? Yaptığı bir şey var mı? Yok. Yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili birçok adımı biz attık. Vatandaşlarımız 74 ülkede bulunan toplam 177 merkez ile 46 gümrük kapısından herhangi birinde oylarını kullanabilecek. Her türlü tedbiri almışız. Yüksek Seçim Kurulu ve Dışişleri Bakanlığımız bu konuda gerekli altyapı çalışmalarını en iyi şekilde tamamladı. Oy kullanma süreci sıkıntısız bir şekilde devam ediyor. Türkiye'de oy ve sandık güvenliği noktasında ne yapılıyorsa yurt dışındaki seçimlerde de bunun aynısını hatta çok daha fazlasıyla yapıyoruz.

Her sandıkta kullanılan oylar, her gün sandık kurulu üyeleri, müşahitleri ve vatandaşların gözetiminde çuvallara konulup mühürleniyor, sonra konsolosluklarımıza getiriyor. Burada özel güvenlikli bölmelerde muhafaza ediliyor, bu odaların kapılarında 6 ayrı kilit bulunuyor. Bu kilitlerin her biri kamu kurumlarının ve siyasi parti temsilcilerine ait. Hepsi aynı anda orada olmadan kapılar açılmıyor. Oy verme süresi bittikten sonra ağzı mühürlü olarak gelen oy torbaları, Ankara'da seçim kurulunun denetimi altında sandık kurullarında açılacak. Türkiye'de yapılan seçimlerde olduğu gibi sayım ve dökümü yapılacak, ardından sonuçlar tutanak altına alınacak. Yurt dışı oylar, cumhurbaşkanı seçimi için genel oylara, milletvekili seçimi için ise oranına göre il seçim çevrelerinin oylarına eklenecek. Olay bu ama muhalefet şimdiden işi garantiye almak için hep sandık güvenliği, sandık güvenliği... Zaten siz bu sandık güvenliği meselesini Türkiye için de kullanıyorsunuz. Türkiye'de her sandıkta sizin de temsilcileriniz var. Eşeği sağlam kazığa bağlayın, bunları da bu kadar konuşmayın."

 "Gurbetçilerimiz Türk milletinin temsilcisidir"

Deprem bölgesinde yapılacak yeni konutlara ilişkin Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"Ben vatandaşlarımdan özellikle bir temennide bulundum. 'Bize bir yıl süre' dedim. Bir yıl süreyle de biz süratle bu bütün zemin etütlerini yapmak suretiyle, bu zemin etütlerinin yapıldığı yerlerde süratle inşaatları başlattık. Hatta köy evlerinden sembolik de olsa 14 tane köy evini sahiplerine teslim ettik. Şimdi bunu yaygınlaştırarak devam ettiriyoruz. Çünkü bizim için önemi olan buralarda süratle bu kalıcı konutların yapımı. Hatay'da özellikle şu anda demir çelikten bir hastane yapımı var. Yine ikinci hastaneyi bölgede yapıyoruz, onun çalışmaları da hızla devam ediyor. Bunları da öyle zannediyorum ki 3 ay ila 6 ay arasında bu hastaneleri de bitirerek bunları insanımıza kazandıracağız."

"Dünyanın dört bir tarafındaki vatandaşımızın seçimlere katılmasını, oy kullanmasını hangi bakımlardan önemli bulursunuz?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Demokrasi. Seçimlerde özellikle bu hakkını kullanma talebi, bu öyle sıradan 'vur geç' bir şey değil. Bu bir demokrasi terbiyesidir. Bu terbiyeyi benim insanım çok iyi aldı. Bu demokrasi bilinci bizim insanımızda ileri derecede var. Bizim yani bu ülkede sürekli birinci parti olduğumuz dönemlere baktığımız zaman yüzde 60'lardan aşağıya düşmedik ve o seçimlerde de bunları hep yakaladığımız gibi yüzde 85'lere hatta yüzde 90'lara dayandığımız zamanlar oldu. Böyle bir anlayışla, böyle bir yaklaşım içerisinde milletimizin oy kullandığı bir ülkede... Şimdi tabii bir sıkıntı var. Nedir o? Deprem sıkıntısı. Bu depremle, benim vatandaşım, kendi evinden, barkından koptu. Ne oldu onlar? Belli bölgelere göç etti. Böyle bir dağınıklık var ama bütün bunlara rağmen ben yine de şuna inanıyorum, öyle de olsa, Ankara'ya, İstanbul'a, Kayseri'ye, şuraya, buraya benim depremzede kardeşlerim gittiler. Ama orada bütün işlemleri yaptırdılar ve oylarını da orada kullanacaklar. Bunun yanında yine kendi yerlerine dönmek suretiyle oralarda da oylarını kullanacak olanlar var. Bütün bunlara rağmen 14 Mayıs seçimlerindeki bu oy kullanma olayının bir ibadet aşkıyla yapılacağına ben inanıyorum."

 "Yurt dışından bir tane adayları yok"

"Şuna da inanıyoruz, şunu söylüyoruz, hangi kökene, meşrebe, mezhebe mensup olursa olsun gurbetçilerimiz Türk milletinin temsilcisidir." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"7'li masa, tabii artık onu şimdi '7'li masa' diye kullanmamak lazım, yanlış olur. 9'lu masa oldu. Malum yanlarına Ankara, İstanbul Belediye başkanlarını da taktılar. Masadaki sayı arttı ve bütün bunlarla beraber iş biraz daha ilerledi. Şimdi bir de Kandil'deki malum tipler onlar da şimdi bu masaya ortak oldular. Oradan ne yapıyorlar, mesajlar veriyorlar. Bilmiyorum bunlarla ilgili sizde de çekimler, vesaire var mı, çünkü benim yurt dışındaki vatandaşım Kandil'deki bu terör örgütlerinin başlarının verdiği mesajları onlara iletmesi lazım, ulaştırması lazım ki bunlar bedelini ağır ödesinler. Bu masaya biz artık bir 'cümbüş masası' diyebiliriz. Böyle bir masa var şimdi. Buna da benim milletim artık 'cumhurun masası' diyemez, demez. Güya 'Yurt dışı seçim bölgesi oluşturacağız' diyorlar ama milletvekili listelerinde yurt dışından bir tane adayları yok. Her işleri gibi yurt dışı vaatleri de yalan, dolan ve palavradan ibaret. Şunu biliyoruz ki arada mesafeler olsa da biriz, beraberiz. Bu yüzden 'Sen varsan Türkiye var' diyoruz. Bu yüzden vatandaşımızı Türkiye için oy vermeye çağırıyoruz. Bu imkanlar neden bizden önce yoktu?"

Geçmişte sadece gümrükte oy kullanıldığını, vatandaşların oy kullanmak için işlerinden izin alıp, otobüslerle, arabalarla, uçaklarla sınır kapılarına, havalimanlarına geldiğini anımsatan Erdoğan, "Biz geldik, sorunu çözdük. Düşünün, acaba o oy kullanmanın bedeli o zamanki havayla söylüyorum, kaç marktı, şimdi kaç avro oldu? Benim oradaki vatandaşım, garibim, zaten kazandığı para ortada. Tabii bunu herkes kalkıp da bir oya acaba verebilir mi? Vatandaşlarımızdan da sahip oldukları oya bu anlayışla yaklaşmalarını istiyorum. Çünkü onlar gerçekten millidir, yerlidir, gerçekten de vatanını bu masanın etrafındaki cümbüşten çok daha önemseyenlerdir. Menfi, müspet, ülkemizdeki her gelişme Avrupa'daki kardeşlerimizi de yakından ilgilendiriyor." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin gücü arttıkça Avrupa'da ve dünyanın her köşesinde yaşayan vatandaşların itibarının arttığına işaret etti.

 "14 Mayıs önemli"

Vatandaşların seslerini en iyi şekilde duyurabilecekleri, güçlerini en etkin şekilde gösterebilecekleri yerin sandık olduğunu belirten Erdoğan, "Vatandaşlarımdan ellerindeki gücü en iyi şekilde kullanmalarını özellikle istirham ediyorum. Eğer siz bu gücü kullanmazsanız, bugüne kadar sizi görmezden gelenler aynı tavırlarını sürdürürler ama siz bu imkanı en etkili şekilde değerlendirirseniz hiçbir siyasetçi, hiçbir yönetici sizin sesinize kulak tıkama cesareti gösteremez. 14 Mayıs bu bakımdan büyük önem arz ediyor. Ben şimdi şöyle bakıyorum ekrana bütün Avrupa'daki benim kardeşlerim, hepsi, sandık yollarına dökülmüş, oy kullanmaya gidiyorlar. Allah onlardan razı olsun. Mesele bu." diye konuştu.

"Muhalefet bizim insanımızı tanımıyor"

"'Yurt dışında yaşıyorsunuz, geliriniz yerinde ama gelip burada oy kullanıyorsunuz' deniyor. Sanki bir hakkı yokmuş gibi bir yaklaşım da var gurbetçi vatandaşlarımıza. 'Orada refah içindesiniz, sonra burada oy veriyorsunuz' yaklaşımı söz konusu. Bu konuda ne dersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, bunun çirkin bir yaklaşım ve yurt dışındaki vatandaşlara hakaret olduğunu vurguladı.

"Böyle saçmalık olur mu? 'Refah içinde yaşıyorlar' diye böyle bir yaklaşım bir defa çok çirkin. Onların orada ne çileler çektiğini ben iyi bilirim. Ben onların evlerinde kalmış birisiyim." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Konferansa gittiğim zaman, o zamanları söylüyorum, bu beyler gibi otellerde kalan birisi değildim. Onlar bir defa zaten otelde kalmaya falan kalkarsan bunu kendilerine hakaret telakki ederlerdi. İlla evlerinde misafir etmenin hep gayreti içinde olurlardı. 1970 civarı falan. Bizim göç hareketi 1960'lı yıllarda başladı. Bizler de o zamanlar, 1970'li yıllarda, devamlı oralarda konferanslarımız, teşkilat kurma çalışmaları falan bütün bunlara gider. Onlar da katiyen konferansı verirdik, 'İlla benim evde kalacaksın', bir başkası gelir 'İlla benim evde kalacaksın. Böyle bir hayat. Onların oradaki o yaşam koşullarını bilirdik. Bizim de bir özelliğimiz vardı, umduğumuzu değil bulduğumuzu yerdik. Umduğumuzda değil bulduğumuz yerde yatardık. Böyle bir çileyi onlarla beraber oralarda yaşadık ama muhalefet bizim insanımızı tanımıyor. Bizim insanımız dünyanın neresinde olursa olsun ne yapar, ana vatanının kaderiyle ilgilenir. Muhalefet, hükümetin başarılarını gören ve bunu açıkça dile getiren hiç kimseden hazzetmiyor. Ülkeye yatırım gelmemesi, yatırımcı gelmemesi, turist gelmemesi için uğraşan bir muhalefet pratiği ile karşı karşıyayız. Bu zihniyeti milletimizin vicdanına havale ediyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benim bütün yurt dışındaki vatandaşlarımla olan bu ilişiğim, Cumhurbaşkanıyım, şu anda da halen devam etmektedir. Devam ediyor. Türkiye'ye gelirler, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni muhakkak ziyarete gelirler. Onlarla bir de bütün burada üniversitelerin kapılarını biz açtık. Ben şu anda ekranda onları gördüğümde iftihar ediyorum. Belki ekranda şu anda, evlerinde kaldığım benim yurt dışındaki vatandaşlarım 'Bizim evde kalmıştı', onu da komşularına anlatıyordur. Bu tür şeyleri onlarla hep yaşadık." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs seçimlerine ilişkin, "Lehte bir havayı anketlerde görüyoruz. Gerek cumhurbaşkanlığında gerek Cumhur İttifakı olarak güzel bir tablo şu anda önümüzde." dedi.

"Seçimle ilgili anketler sizin önünüze geliyordur. Şu andaki durum nedir? Karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?" sorusuna Erdoğan, "Şu anda meydanların diliyle konuşursak farklı bir tablo var, bir diğer taraftan aldığımız anketlere baktığımızda farklı bir tablo var. Yani meydanların dili derseniz, bir gerçek var ki 14 Mayıs önümüzde, gümbür gümbür milletçe zafere doğru gidiyoruz." yanıtını verdi.

"Sefer bizden, zafer Allah'tan" diyen Erdoğan, şunları ifade etti:

"Bu dönem anketleri çok karmaşık bir tabloda yapıyoruz. Nedir o? Deprem felaketi aslında anket tekniğini ortadan kaldırdı. Ama buna rağmen anketörler yine bir şeyler yapıyorlar. Bunlara da baktığımız zaman yine hamdolsun, kamuoyu ölçmek için değil, kamuoyu oluşturmak için şu anda yapılıyor. Fakat lehte bir havayı anketlerde de görüyoruz. Gerek Cumhurbaşkanlığında gerek Cumhur İttifakı olarak güzel bir tablo şu anda önümüzde. Diğerlerinde böyle bir saha yok. Çünkü bütün arkadaşlarımdan aldığım tablolarda, 'Biz, onları meydanlarda, sahada görmüyoruz, sahada biz varız' diyor. İyi de çalışıyor arkadaşlarımız. Bu seçimde biz bir de farklı bir atak yaptık. Kabine üyesi arkadaşlarımızın hepsini sahaya sürdük. Onlar da şu anda bu seçimlerin adayları oldu. Onların da şu anda aday olarak alanda olması vatandaşa ayrı bir güven veriyor. Yani tanımadığı, bilmediği insanları değil, 17-18 tane bakan şu anda arazide. Ve bunların hepsi kalkıp da affedersiniz bay bay Kemal gibi palavra atmıyorlar. Onlar referanslarıyla konuşuyorlar.

Kılıçdaroğlu'nun fındık fiyatları açıklamasına tepki 

Bay bay Kemal ne diyor Giresun'la ilgili? 'Fındık fiyatlarını 4 dolar artıracakmış.' Dürüst ol, yani yapmayacağın şeyi söyleme. Hayatın zaten hep yalan. Şimdi de kalkıyor 'Giresun'da fındığa 4 dolar zam verecekmiş.' Bakıyorsun bugün yine ne yalanlar, İzmir'de esiyor, gürlüyor. Bugüne kadar bu tür yalanlarını biliyoruz da şimdi İzmir'de diyor ki 'Daha iyi bir İzmir, daha iyi bir Ankara, daha iyi bir İstanbul.' Yurt dışındaki kardeşlerime sesleniyorum, sadece bir soru sorun, '4 yıl İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i siz yönetmediniz mi? Peki bu süre içinde daha iyi bir İstanbul meydana getirebildiniz mi? Daha iyi bir İzmir, Ankara meydana getirebildiniz mi?' Ben, tüm Avrupa'daki kardeşlerime şunu söylüyorum, CHP demek, çöp, çukur, çamur demektir."

İstanbul'u belediye başkanı olarak devraldığında, kentte çöp, çukur, çamurun olduğunu, susuzluğun yaşandığını hatırlatan Erdoğan, "Ben, doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Haliç, Kasımpaşa'nın hemen kıyısındaydı. Ve Haliç'in kokusundan geçilmezdi. Haliç'te balık falan göremezsin, böyle durumdaydı. Görevi devraldık, önce Haliç'i bu pislikten temizledik. İSKİ'nin başına Veysel Bey'i getirdim. Veysel Eroğlu Bey ile bir adım attık." dedi.

Alibeyköy'de bir taş ocağını depolama alanı yaptıklarını anlatan Erdoğan, buraya bütün Haliç'in dibindeki çamuru petrol boru hatları gibi hatlarla naklettiklerini söyledi.

 "Bunlar tribünde seyirci, icraatçı değil"

Erdoğan, böylece 550-560 dönüm alan kazandıklarını, burada şu anda çocuk parkının bulunduğunu belirterek, Haliç'in kıyısında ise Haliç Kongre Merkezi'nin temellerini attıklarını hatırlattı.

"Hani bunlar kültür, sanattan bahsediyor ya, işte kültür, sanatı biz yaptık, hem de Haliç'in kıyısında. O modern tarihi eseri aslına döndürdük ve şimdi oradan kendileri de istifade ediyor." diyen Erdoğan, şu anda Haliç'te balıkların, yüzenlerin olduğunu kaydetti.

Aynı şeyin şu anda İzmir'de olduğunu, Körfez'in kokudan geçilmediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şimdi sorun Ankara'da ne yaptılar? Ankara'da havalimanını sağ olsun biz, Melih Bey'in döneminde yaptık. Ve havalimanına böyle kavuştuk. Yolu sağ olsun Ankara Büyükşehir yaptı ve böylece Ankara havalimanına kavuştu. İstanbul'da da durum aynıydı. İzmir'de havalimanı yoktu. Yani garip, acayip basit bir havalimanı, ona havalimanı denmez zaten havaalanı. Biz orada ne yaptık? Adnan Menderes Havalimanı'nı yaptık, bunu yapan biziz. Yani 'İyi bir İzmir' diyorsan, bu iyi İzmir'i biz yaptık. Onu da geçelim, çok daha önemlisi, İstanbul-İzmir arası 7,5 saatti. İstanbul-İzmir arasını 3 saat 15 dakikaya bay bay Kemal kim çevirdi sen mi? Biz yaptık. Manisa-İzmir arasında Sabuncubeli Tüneli'ni kim yaptı? Biz yaptık. Böyle bir tünel yoktu. Bu bir gönül işi, aşk işi. Sende böyle bir aşk yok. 'İyi bir İzmir' diyorsan, iyi İzmir'i biz yaptık. Sağ olsun burada Binali Bey'in de çok büyük emekleri oldu. Oranın milletvekili olması, Ulaştırma Bakanlığı dönemi vesaire hepsi dahil. İZBAN vesaire bütün onların yapımında ciddi manada emeği var. Bunları bu şekilde biz yaptık.

Sen, İzmir'in milletvekili olarak, belediyesi de sizde, ne yaptın? 'Şunu da biz yaptık' de. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Bir eser de sen söyle. Yok. Ama bunları biz yaptık. Benim yurt dışındaki vatandaşlarımın bunları bilmesi lazım. CHP zihniyetinin sonuçlarını biz en son nerede gördük biliyor musunuz? Az kalsın denizlerimiz, müsilaja teslim olacaktı. Neyse ki Çevre Şehircilik Bakanlığımız müdahale etti. Bir bilim kuruluyla çalıştık ve müsilaj sorununu biz çözdük. Bunların belediyeleri de bunu sadece izlediler. Bunlar tribünde seyirci, icraatçı değil."

Erdoğan, "Almanya'da AFD partisi Meclis'e girdi. Bu partinin tek bir amacı var, Almanya'da yaşayan yabancıları, Türkleri göndermek. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz, neler yapıyorsunuz?" sorusuna, "Maalesef Almanya'daki bu ırkçı akım sadece Almanya'da değil. Irkçılık, İslam düşmanlığı ve ayrımcılık Batı'da artık bir kanser hücresi gibi hızla yayılıyor. Batı ülkeleri ise bu tehditle yüzleşme sürecini henüz gösteremiyor." yanıtını verdi.

"40 kez düşünmek zorunda kalıyorlar"

Erdoğan, Almanya'da 8 vatandaşın hayatını kaybettiği NSU davasının kamuoyunun vicdanını rahatlatmadığını, NSU ile ilgili binlerce dosya ve delilin Alman makamlarınca imha edildiğini aktararak, "Azmettiriciler, işbirlikçiler ve devlet içindeki uzantıları ortaya çıkarılmadı. Bunun takipçisi olacağız. Bunları gerekirse, uluslararası mahkemelerde üst düzeyde davalar açmak suretiyle, maddi, manevi tazminattan tutun da her türlü davayı açıp, bunun neticesini almamız lazım." dedi.

Erdoğan, 2020'de Hannover saldırısında hayatını kaybeden 4 Türk'ün yakınlarının da saldırının tüm yönleriyle aydınlatılmasını istediğini belirterek, şunları kaydetti:

"Yurt dışında Müslümanları ve camileri hedef alan nefret söylemleri ve saldırılar da çoğalıyor. Irkçı gruplar tarafından camilere yönelik kundaklama, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'i yırtma gibi alçak eylemler arttı. Bunları takip ediyoruz. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini garanti edecek her türlü adımı atıyoruz. Nefret Suçlarıyla Mücadele Platformu oluşturduk. Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bu yönde çalışmaları var. Burada bir şeyi söylemem lazım, o da şu, geçenlerde şu anda masanın etrafına gelip giren HDP'den birilerinin bir temsilcisi bir konuşma yapıyor. Diyor ki 'Biz, Diyanet İşleri Başkanlığını kapatacağız. Yeni bir başkanlık kuracaklarmış.' Bir defa AK Parti'nin iktidar olduğu, Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede, kesinlikle böyle bir şeyi yapmaları mümkün değil. Biz, evvelallah gereken cevabı kendilerine verir, bunların da canlarına okuruz. Bu ülke öyle her gelenin rahatlıkla geçtiği bir yer değil. Bu ülke, tamamıyla yüzde 99'u Müslüman olan bir ülke. Devletimiz vatandaşımızın her yerde arkasındadır. Yurt dışındaki insanımızı tehdit edenler önceden bir kez düşünürdü, şimdi 40 kez düşünmek zorunda kalıyorlar. Nerede yaşarsa yaşasın, vatandaşlarımızın hak ve hukukunu korumakta kararlıyız. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Avrupa'daki kardeşlerimin de hiç endişesi olmasın." (AA)