Son iki yılda Türkiye-Almanya ilişkilerinde yaşanan büyük gerilim, ekonomik ve ticari alanda işbirliğine de büyük darbe vurdu. Alman hükümeti, Türkiye'ye yönelik kredi ve hibe musluklarını kıstı, savunma ihaleleri durdu ve "keyfi olarak tutuklanabilirsiniz” uyarıları nedeniyle Alman turistler başka ülkeleri tercih etti. Son aylarda ise ikili ilişkilerde yumuşama belirtileri gözleniyor. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyaretinde tarafları zorlu bir gündem bekliyor. Ankara-Berlin hattındaki yoğun diplomasi trafiğinin perde arkasını ve tarafların beklentilerini beş maddede derledik:
20 Temmuz 2017 kararları gözden geçirilecek mi?
Uluslararası alanda yalnızlaşan, içeride de ekonomik krizle mücadele eden Erdoğan, Almanya ziyaretiyle ilişkilerde yumuşama sağlamayı, ekonomik ilişkileri yeniden canlandırmayı umut ediyor. DW Türkçe'ye konuşan diplomatik kaynaklar kapalı kapılar ardından yürütülen müzakerelerde Türk tarafının "Alman hükümetinin siyasi desteğini almak, uygulanan ekonomik önlemlere son verilmesini, Alman işverenlerinin büyük yatırımlarının da teşvik edilmesini sağlamak” istediğini aktardı. Geçen yıl aralarında Alman vatandaşı Peter Steudtner'in de bulunduğu insan hakları savunucularının tutuklanması üzerine dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel 20 Temmuz 2017 tarihinde "sabrın sonuna gelindi” açıklamasını yapmış, Alman hükümetinin Türkiye politikasında değişime gittiğini duyurmuştu. Kredi musluklarını kısan, Türkiye'ye yönelik seyahat uyarısını sertleştiren Berlin, savunma ihalelerinde de ciddi sınırlamalara gitmiş, AKP hükümetine yönelik siyasi baskıyı artırma hedefli bir dizi alanda da ekonomik önlemleri devreye sokmuştu.
Almanya hangi alanlarda önlem uygulamayı sürdürüyor?
Gazeteci Deniz Yücel ve Meşale Tolu'nun serbest bırakılmasıyla Ankara ile yeniden diyalog sürecine giren Almanya, ilişkilerde tam normalleşme sağlanmadığı için, geçen yıl Türkiye ile işbirliği alanlarında uygulamaya soktuğu "fren mekanizmasını” özellikle mali yardımlar, krediler ve savunma ihaleleri konularında sürdürüyor. AB'nin Türkiye'ye yönelik katılım öncesi mali yardımlarında kesintiye gitme kararına öncülük eden Alman hükümeti, Avrupa Yatırım Bankası (AYB) gibi kurumlarda, AKP'li belediyeler, kuruluşlar ya da iktidara yakın şirketlere mali desteği de sınırlandırdı. Almanya için stratejik önem taşıyan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) gibi projelere yeşil ışık yakılırken, telekomünikasyon ve inşaat sektörlerinde faaliyet gösteren ve AKP'ye yakınlığı ile bilinen şirketlerin kredi taleplerine olumlu karşılık verilmiyor. Alman hükümeti, Türkiye ile iş yapan Alman şirketlerine sağladığı Hermes teminatını geçen yıl bir milyar 500 milyon euro ile sınırlandırmıştı. Bu yıl yeniden bir üst sınır getirilmemekle birlikte verilen kredi güvencelerinin "özel bir değerlendirmeye” tabi tutulduğu belirtiliyor. Türkiye'nin en büyük beklentilerinden biri olan, Alman Dışişleri Bakanlığının Türkiye'ye yönelik seyahat uyarılarını hafifletmesi konusunda ise Berlin katı tutumunu sürdürüyor. Türkiye'nin yoğun girişimlerine karşın Alman Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde, Türkiye'ye seyahat edeceklerin "keyfi tutuklamalarla” karşı karşıya kalabilecekleri yönündeki ifadeler yumuşatılmadı.
Almanya'nın hukuk devleti şartı
Alman hükümet çevreleri, gerilimin en çok tırmandığı dönemlerde bile Ankara ile diyalog kapısının kapatılmadığına dikkat çekerken, Erdoğan'ın Berlin'i ziyaret ederek ilişkileri normalleştirme isteğini olumlu bir adım olarak değerlendiriyor. Bununla birlikte, normalleşmenin ancak AKP hükümetinin demokrasi ve hukuk devleti gibi alanlarda somut adımlar atmasıyla gerçekleşebileceğini kaydediyorlar. Alman hükümetinin Türkiye'nin ekonomik istikrarına önem verdiğini, bugüne kadar yaptığı siyasi açıklamalarla da bunu gösterdiğini belirten Alman yetkililer, benzer mesajların Erdoğan'ın Berlin ziyaretinde de verilebileceğini ancak ekonomik ve mali alanda somut adımların ise ancak Ankara'nın atacağı somut adımlara bağlı olacağını vurguluyorlar. Türkiye'de halen siyasi gerekçelerle tutuklu bulunan Alman vatandaşlarının serbest bırakılmasını "normalleşme” şartı olarak gören Alman hükümeti, bundan sonra ekonomik ve mali işbirliğinin geliştirilmesinin, "hukuk devleti ve yargı bağımsızlığının temini doğrultusunda adım atılmasına” bağlı olacağı mesajını veriyor.
Zorlu ama zorunlu muhatap
Erdoğan, Berlin'deki siyasi karar alıcılar tarafından "Zorlu ama aynı zamanda zorunlu muhatap” olarak nitelendiriliyor. AKP hükümetinin son yıllarda siyasi söylem, üslup ve politikalarıyla Berlin ile Ankara arasında yol açtığı derin güven bunalımının kolayca onarılamayacağı değerlendiriliyor. Ancak Merkel hükümetinin Erdoğan ile ilişkilere "reel politika” merceğinden bakarak Türkiye'nin stratejik önemi ve Almanya'daki Türk toplumunu dikkate alarak bu ilişkileri "çıkarlar gerektirdiği ölçüde işbirliği zemininde” şekillendirmeye odaklandığı belirtiliyor.
Hükümet çevreleri, Türkiye'de 24 Haziran sonrasında yürürlüğe giren yeni yönetim sistemi ile ülkedeki "tek karar alıcı- tek muhatap” olarak konumunu güçlendiren Erdoğan ile özellikle ekonomi, yasa dışı göçün önlenmesi ve güvenlik alanlarında diyalog ve işbirliğinin kaçınılmaz olduğunun altını çiziyor. Ancak Merkel hükümetine göre bu alanlarla sınırlı bir işbirliği bile uluslararası alanda yalnızlaşan Erdoğan'ın hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının temini yönünde adım atmasını, Almanya'nın bazı beklentilerini karşılamasını gerekli kılıyor.
Özür yerine övgü
Alman hükümet kaynakları, Erdoğan'ın ziyareti sırasında hem Berlin hem Köln'de görüşmelerinde vereceği mesajlar ve yapacağı açıklamaların "normalleşme" yönünde belirleyeci olacağına dikkat çekiyor. Geçmişte Erdoğan'ın ve üst düzey AKP'li isimlerin, "Nazi” benzetmeleri ve "Almanya'nın teröre destek verdiği yönündeki” suçlamaları, ilişkileri kopma noktasına getirmişti. Referandumdan hemen sonra çok sayıda Türk yetkili Berlin'e gelerek söylemlerin siyasi kampanya süreci ile ilintili olduğunu savunup, bunların yol açtığı gerilimin geride bırakılmasını istediklerini söylemiş olsalar da Berlin'e resmi bir özür iletilmedi. Ancak Erdoğan'ın Pazar günü Almanya ziyareti hakkındaki açıklamasında bir yıl önceki ağır suçlamalarının aksine övgüye yer vermesi dikkat çekti. Erdoğan son açıklamasında, Alman toplumu içerisindeki geniş çoğunluğun ırkçılığı reddeden tavrını bildiklerini ve bunu takdirle karşıladıklarını söyledi ve Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in "ortak aidiyeti ve farklılıklara saygıyı öne çıkaran yaklaşımı değerli” diye konuştu. Erdoğan bir yıl önce Nazi yöntemlerini benimsemekle suçladığı Başbakan Angela Merkel için de "ırkçı eğilimler ve aşırı sağa karşı kararlı bir duruş ortaya koymasını memnuniyetle görüyoruz” dedi.
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe