Eğitim

ERG ve EŞİK'ten müfredat eleştirisi: Toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapılması gerekiyor

11 Mayıs 2024 14:31

Eğitim Reformu Girişimi (ERG), “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlıklı müfredat taslağına ilişkin ilk değerlendirmesini paylaştı. Eşitlik için Kadın Platformu’nun (EŞİK) toplumsal cinsiyet eşitliği bölümüne katkıda bulunduğu raporda, "Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, anayasal eşitlik ilkesinin bir parçası olduğuna ve Anayasadaki eşitlik ilkesinin önemine vurgu yapılması gerekiyor" denildi.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlıklı müfredat taslağına ilişkin ilk değerlendirmesini paylaşan Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Milli Eğitim Bakanlığı’nın geribildirimler için yeterli süre tanımadığına dikkat çekti. ERG; bilimsel, şeffaf, kapsayıcı bir program geliştirme vedeğerlendirme süreci uygulamasını talep etti.

Millî Eğitim Bakanlığı, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine okutulacak zorunlu derslere ait yeni müfredatı, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ismiyle askıya çıkardı. Yeni müfredat taslağı için öğretmenler ve akademisyenler internet sitesi üzerinden bir hafta süresince görüş bildirebilecek.

Eğitim Reformu Girişimi, bakanlığın geribildirim için yeterli zaman tanımadığına dikkat çekerek, “İstişare sürecine yeterli zaman tanınmaması süreci tepeden inmeci hâle getiriyor ve sürecin meşruiyetine
gölge düşürüyor” açıklaması yaptı.

Eşitlik için Kadın Platformu’nun (EŞİK) toplumsal cinsiyet eşitliği bölümüne katkıda bulunduğu raporda, “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, anayasal eşitlik ilkesinin bir parçası olduğuna ve Anayasadaki eşitlik ilkesinin önemine vurgu yapılması gerekiyor” denildi.

ERG’nin Askıya alınan taslağa ilişkin ilk ve hızlı değerlendirme sonuçlarından öne çıkan başlıklar:

* Yeni müfredat, “maneviyat”ın ağır bastığı bir söylemle “yetkin ve erdemli insan yetiştirme”yi temel amaç olarak ele alıyor, ahlaki ve millî değerler üzerine kuruluyor ve “toplumsal katkı ve bütüncül gelişim” gibi alanları hedefliyor. Ancak öne çıkan değerler; somut, bilimsel ve sorgulanabilir ögeler olmaktan uzak. Bu durum, müfredatta sık sık ele alınan “eleştirel düşünme” kavramına taban tabana zıt bir durum oluşturuyor.

* “Farklılaştırma” başlıkları altında ele alınan destekleme ve zenginleştirme uygulamaları, öğrenciler arası bireysel farklılıkları kapsayacak bir öğrenme ortamı sağlamayı hedeflemesi açısından önemli. Ancak, programda öğrenciler arasındaki farkların yalnızca beceri temelli ele alındığının altını çizmek gerekiyor. Anadili farklı olan, kültürel farklılıklara sahip, mülteci ve diğer kırılgan gruplara mensup çocuklara yönelik kapsayıcı uygulamaların geliştirilmesi, bu farklılıkların sonucu olan beceri farklarını önlemek için kritik

* İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi alanında hak ve özgürlüklerden ziyade görev ve sorumluluk vurgusu dikkat çekiyor, özgürlüklerin öneminden ziyade özgürlüğün neden sınırlanması gerektiği vurgulanıyor; ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi konulara yer verilmiyor. Hak ve özgürlükler “toplumsal yarar için rahatlıkla vazgeçilebilirmiş” gibi çerçeveleniyor; temel insan haklarıyla ilgili bilgi edinilmesini engellenerek, Türkiye’nin 1990 yılında imzaladığı Çocuk Haklarına dair Sözleşme ihlal ediliyor.

Müfredat geliştirme çalışmalarının siyasi çekişmelerin dışında tutulabilmesi, eğitim bilimlerindeki esaslar ve yenilikler çerçevesinde çalışılmasıyla mümkün olabilir. Eğitim ekosisteminde bilimsel ve sistematik olmayan, dayanağı açıklanmayan değişimler eğitime duyulan güvene zarar veriyor.

Tedavülde olmayan “maarif” kelimesinin geri getirilmiş olması dünyayla bütünleşmeden ziyade içe dönük bir medeniyet yaratma riski taşıyor. Eğitim kavramının içinin doldurulması, kapsamının genişletilmesi ve daha çoğulcu bir bakış açısının sağlanması gerekiyor.

* İnsan haklarına ve hukukun bağlayıcılığına ilişkin daha önceki programlarda yer alan vurgular, taslak programın özel amaçlarında yer almıyor. Programda evrensel değerler, haklar ve ilkelerden uzaklaşılması, eğitim sisteminin tümünde çocuk hakları, çeşitlilik ve kapsayıcılığın alanını daraltıyor.

* Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, anayasal eşitlik ilkesinin bir parçası olmasına ve Anayasadaki eşitlik ilkesinin önemine vurgu yapılması gerekiyor. Anayasal devletin, kurucu ilkeleriyle anlaşılması gerektiği; Anayasa tarafından belirlenen laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti olmaksızın hak ve özgürlüklerin korunamayacağı, bu haklarla beraber toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleşebileceği temel bilgiler olarak öğretilmeli.

Müfredatın, okulları nasıl daha demokratik, sürdürülebilir, kapsayıcı ve üretken hâle getirebileceğini ve bu öğrenme yollarının önünü açmak için nasıl çalışabileceğini düşünmenin tam zamanı! Müfredat ilişkin tüm süreçlerin merkezine çocuklar, gençler ile öğretmenlerin yerleştirilmesi gerekiyor.

Eğitim Sen Kadın Meclisi: Cinsiyetçi müfredatı reddediyoruz

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Kadın Meclisi, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlıklı yeni eğitim müfredatı taslağına dair sendikanın genel merkezinde açıklama yaptı. Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, yeni müfredatta cinsiyete dayalı ayrımcılığı daha da derinleştiren bir içerik hazırlığı olduğunu söyledi. 

Yardım, iktidarın toplumu “tek din, tek mezhep, tek kimlik” anlayışıyla dizayn etmek istediğini söyledi. Yardım, iktidarın yeni müfredat üzerinden “sorgulamayan, itaatkâr bireyler” yetiştirmeyi hedeflediğini ifade etti.

“Siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerini gözeten müfredatı reddediyoruz. Yeni müfredata yönelik eleştirilerimiz sadece teknik ve pedagojik değil, aynı zamanda politik niteliktedir. Siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerini gözeten, tek adam rejiminin yaratmaya çalıştığı toplum modelini temel alan, laiklik ve bilim karşıtı, cinsiyetçi müfredatı reddediyoruz. Eğitimde cinsiyete dayalı eşitsizlikleri inşa eden ve sürdüren başta müfredat olmak üzere tüm uygulama ve politikalara karşı iş yerlerimizde, sokaklarda, yaşamın her alanında mücadele ettik, mücadele etmeye devam edeceğiz.”