Ertuğrul Özkök | Zamanın Ruhu
Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, 31 Mart yerel seçimlerine sadece 4 gün, yani sadece 96 saat kalmış olacak.
Yerel seçimlere 96 saat kala dün öğrendiğim iki düşündürücü rakamı sizlerle paylaşacağım.
Geçen mayıs ayında 200 bindi… Bugün 20 bin…
Seçime 96 saat kala ‘oy ve ötesi’ sadece 20 bin gönüllü bulabildi
Sandık gönüllülerini örgütleyen ve eğiten “Oy ve Ötesi” adlı hareket, bundan önceki 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde sandık başında gözlemci olarak çalışacak 200 bin gönüllü insan bulmuştu.
Hemen hepsi kendiliğinden başvuran insanlardı.
Aynı hareketin, dün itibarıyla, yani seçime 96 saat kala bulabildiği gönüllü sayısı sadece 20 bindi…
28 Şubat günü hedef olarak 50 bin gönüllü konmuştu
Oysa Oy ve Ötesi Yönetim Derneği Kurulu Başkanı Mehmet Bilgiç ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orkun Erbil, 28 Şubat 2024 günü yaptığı basın açıklamışında 31 Mart seçimi için bir hedef belirlemişti.
Yani ülkedeki düşük psikoloji nedeniyle hedef zaten küçültülmüştü.
Bu yıl gönüllü bulma zorlukları nedeniyle ellerindeki gönüllü gücünü 49 ilde yoğunlaştırmayı hedeflemişti.
Bu defaki hedef 50 bin gönüllü ile 182 bin sandıkta gözetim yapmaktı.
Ancak dün itibarıyla aldığım bilgiler 96 saat içinde bu hedefe ulaşmanın imkânsız olduğunu gösteriyordu.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde dernek yöneticileri 30 bin gönüllüye ulaşmak için büyük çaba harcıyordu.
İktidara yakın oy birliği hareketi daha rahat
Buna karşılık iktidara yakın kişilerce kurulan ve fonlanan Oy Birliği hareketinin böyle bir sıkıntısı yok.
Çünkü finansal imkanları çok iyi.
Anketler 31 Mart’ta yapılacak seçimin birçok ilde veya ilçede başa baş geçeceğini gösteriyor.
Özellikle İstanbul seçimi artık yerel bir seçim olmaktan çıkıp, ulusal bir yoklamaya dönüştü.
Bence çok yanlış bir şeydi ama maalesef, özellikle iktidarın İstanbul’a bütün devlet gücüyle yüklenmesi seçimin psikolojik boyutunu çok büyüttü.
Böyle bir ortamda sandıklarda özellikle sayım aşaması çok önem kazanıyor.
Belki de bu gücün en ağırlıklı kısmının İstanbul seçiminde görevlendirilmesi daha doğru olacak.
Seçim sonuçlarının tartışmalı olmaması için bu hareketler önemli
Bu muhalefet açısından çok da daha önemli.
Daha doğrusu seçimin meşruiyeti, özellikle de sonuçlarının sadece Türkiye değil, bütün dünyanın gözünde tartışılır olmaktan çıkması çok önemli.
Birbirine çok yakın olduğu söylenen böyle bir seçimde, iktidara yakınlığı ile bilinen Oy Birliği hareketinin gözlemciliği yetmeyecek.
O bakımdan Oy ve Ötesi’nin de etkin bir gözlemciliği, seçim sonuçlarının herkesçe kabullenilmesi açısından önemli.
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu
2023’te Soylu’nun tek cümlesi 25 bin gönüllüyü kaçırmıştı
14 ve 28 Mayıs seçimlerinde Oy ve Ötesi kurulduğu günden o güne kadarki en güçlü duruma sahipti.
Çünkü umut ve iyimserlik vardı.
O heyecan ve umutla 200 bin insan gönüllü olmak için başvurmuştu.
Ancak bir parantez açıp, o güne ait bugüne kadar hiç kamuoyuna yansımamış bir bilgiyi paylaşayım.
14 Mayıs seçiminde önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Oy ve Ötesi hareketini ‘teröristlerle ilişkili” olmakla itham ettiği gün, 25 bin gönüllü bu işi yapmaktan vazgeçmişti.
Geriye kalan 175 bin gönüllü, o günün şartlarında çok zor bir işi başardılar.
33 bin sandığın bulunduğu İstanbul’da bu kadar gönüllü ne anlama geliyor?
31 Mart günü İstanbul’da 11 milyon kişi oy kullanacak.
Türkiye’deki 1094 seçim kurulundan 80’i İstanbul’da.
Türkiye genelinde 206 bin sandık var. Sadece İstanbul’daki 11 milyon seçmen 33 bin sandıkta oy kullanacak.
Demek ki geçen seçimde Oy ve Ötesi, her sandığa bir gönüllü gönderebilecek sayıya sahipmiş.
Şu anki gönüllü sayısı bu 4 gün içinde artmazsa, bu pazar 10 sandıktan ancak birine gönüllü gözlemci gönderebilecek sayıya ulaşabilecek.
Umarım bu 4 günde sayı artar.
200 bin gönüllünün yüzde 60’ı kadındı
Bir ilginç rakam daha vereyim.
14-28 Mayıs seçimlerinde “Oy ve Ötesi” hareketine gönüllü olarak çalışanların yüzde 60’ı kadındı.
Peki ne oldu?
Bu kadınlar korktu mu?
Hayır, asla… Mesele korkmak değil.
Seçim yorgunluğu, seçimde yaşanan düş kırıklığı ve umutsuzluk.
İsmet Berkan geçenlerde “Siyasi haberlerin” okunmadığını yazmıştı.
28 Mayıs sonrasında haber televizyonlarının, konuşan kafa programlarının izlenmesinde de büyük düşüşler yaşandı.
Oysa siyasetin oy sosyolojisinde önemli bir değişim var
31 Mart’a giderken, özellikle İstanbul’da, siyasetin tabanında çok önemli bir değişim gözleniyor.
Ciddi saydığım üç anket şirketinin son araştırmalarına baktım.
Beni ilgilendiren, alabilecekleri muhtemel oylar değil. Bütün dünyada son seçimlerde anketler sonuçlar konusunda yanılgılar yaşadı.
O nedenle beni öteki veriler ilgilendiriyor.
Oraya bakınca şunu görüyorum:
Özellikle İstanbul’da ilginç bir gelişme var.
“İmamoğlu’na oy vereceğim” diyen kadın oranı erkekten 6 puan fazla
Ekrem İmamoğlu’na oy vereceğini söyleyen kadınların oranı, erkeklerinkinden 6 puan fazla.
İmamoğlu’nun sokak ve ilçe mitinglerinde de bu açıkça gözleniyor.
CHP bugüne kadar daha çok erkeklerden oy alan bir partiydi.
Galiba İmamoğlu bu oy tabanının sosyolojik kompozisyonunu değiştirmeyi başardı.
İstanbul’da sadece iki adayın kadın oyu daha fazla
İstanbul’da seçime giren öteki partilerdeki duruma gelince…
Gelen son anketin alt verilerine baktığımda gördüğüm tablo şu.
İstanbul’da seçime giren partilerin adaylarından sadece ikisinde kadın oyların oranı erkeklerden yüksek.
Biri Ekrem İmamoğlu… Dediğim gibi kadınlardan aldığı oy 6 puan fazla.
Öteki de AKP adayı Murat Kurum… Onun kadınlardan aldığı oy ise sadece 3 puan fazla.
Yani İmamoğlu oy tabanında güçlü bir “kadın trendini” yakalamış gibi görünüyor.
Yani geçen seçimdeki gönüllü kadın oranı neredeyse oy verme eğilimine de yansımış.
‘Kadın trendi’ ne anlama geliyor?
CHP, tarihinde en yüksek oyu, yüzde 42 ile 1977 seçimlerinde almıştı.
Çünkü rahmetli Bülent Ecevit, kadınları siyasete çekmeyi başarmıştı.
CHP belki de bütün çok partili hayat boyunca sadece o seçimde birinci parti olarak çıkmayı başarmıştı.
Daha sonra rahmetli Turgut Özal’ın1983 seçim başarısı da büyük ölçüde kadınları siyasete çekmekle mümkün olmuştu.
Bu konuda en başarılı performanslardan birini ortaya koyan lider ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.
Görünüyor ki Erdoğan o avantajını hala koruyor.
Yani “kadın trendi” aynı zamanda ülkede yükselen siyaseti ve siyasetçiyi de belirliyor.
Başkanı ve adayı kadın olan partilerde durum ne?
İstanbul’da geriye kalan bütün öteki partilerin adaylarının erkeklerden aldığı oy daha fazla.
Hatta adayı kadın olan DEM ile genel başkanı kadın olan İyi Parti’de bile durum böyle.
İlginç bir seçime giriyoruz.
Oyların birbirine yakın çıkması halinde sonuçların herkesçe benimsenmesi, seçimin meşruiyeti açısından önemli.
Ama bütün devlet armadasına karşı tek başına mücadele eden İmamoğlu, sandık başında da eşitsiz bir durumda olacak.
Böyle olunca da muhalefet partilerinin sandık görevlilerine çok büyük görev düşüyor.
Bu dört günde gönüllü sayısını arttırmak için saate karşı yarış
Geçen İstanbul seçimlerinde, günlerce sandık başından ayrılmayan o azimli gönüllüler bu defa yanlarında olmayacak.
O nedenle aynı heyecanı taşıyan azimli partililere çok iş düşecek.
Tabii bir de şu son 4 günde en azından, hedefteki 50 bin gönüllüye ulaşmak için saate karşı bir yarış.