Yaşam

Ertuğrul Özkök: Türkiye'ye Japonya'dan çuval çuval inci gelmesinin sırrı ortaya çıktı

20 Şubat 2025 07:00

Güncelleme: 20 Şubat 2025 08:02

Yanlış okumadınız “inci”den yapılmış bembeyaz tabaklar.

Evet, bu yıl 2 Mart gecesi yapılacak Oscar ödül töreninden sonra katılanlara verilecek davette, yemekler yine bir Türk şirketinin ürettiği tabaklar olacak.

Oscar sonrası partinin geleneksel şefi Wolfgang Puck, bu yıl da tören starları için, dünyaca ünlü markalar arasından bir Türk şirketinin ürettiği servis takımlarını tercih etti.

Böylece ikinci yıl üst üste Oscar yemeği, Karaca şirketinin ürettiği tabaklarla servise edilecek…

Geçen yıl organik tabaklar vardı, bu yıl inciden yapılmış yeni tasarım

Geçen yıl organik denilen türde tabaklar kullanılmıştı.

Bu yıl köklü bir değişiklik var.

Oscar takımı “incili tabak” olacak.

Gerçek inciden yapılan tabaklar.

Önceki akşam Karaca Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca, bir grup gazeteciye bu tabakların tanıtımı için bir yemek verdi.

Tabakta kullanılan malzemenin yüzde 5’i bildiğimiz inci

Tabaklarda yüzde 5 oranında inci kullanılıyormuş.

“Gerçek inci mi?” diye sordum.

“Evet, gerçek inci” dedi.

Japonya’da çıkan doğal ve kültür incileri kullanılıyormuş.

“Peki inci ucuz bir şey mi?” diye sordum.

Çıkan incilerin çok azı küpe veya kolye yapımında süs eşyası olarak kullanılmaya değermiş.

Yani çıkan incilerin içinden buna uygun çok az sayıda inci kullanılıyormuş.

Japon kadınlarının yüz bakımı için kullandığı beyaz krem

Geriye kalanı ise cilt bakımı ürünlerinde kullanılıyormuş.

Mesela Japon kadınlarının yüz bakımı için kullandıkları o beyaz krem inciden yapılıyormuş.

Onu duymuştum.

Ama tabakta kullanıldığını ilk defa işitiyorum.

İnci Japonya’dan çuvalla geliyormuş

İnci Japonya’dan ithal ediliyormuş.

Çuvalların içinde geliyormuş. Sonra bir prosesten geçirilip, toz halinde, tabak yapımında kullanılan öteki malzemeye karıştırılıyormuş.

Bir tabakta kullanılan malzemenin yüzde 5’iniinci oluşturuyormuş.

Niye inci?

Çünkü inci, işlemin belli bir anından itibaren kalsiyuma dönüşüyormuş.

Tabağa incelik ve harika bir beyazlık veriyor.

Nitekim bu yılki tabakların hepsi beyaz.

Tabağın maliyetini iki-üç katına çıkarıyor

Tabii akla gelen ilk soru şu oluyor.

İnci maliyeti, dolayısıyla tabağın fiyatını yükseltmiyor mu?

Hiç kuşkusuz yükseltiyor.

Önceleri incinin işlevini kemikle elde ediyorlarmış.

Ancak kemik insanda psikolojik bir etki yaptığı için inciye geçmişler.

Kemik normal bir porselen tabağın fiyatını yüzde 50 civarında arttırıyormuş.

İnci ise fiyatı iki katına çıkarıyormuş.

After parti gecesi için 10 bin Red Carpet tabak

Bunlara “Red Carpet Collection” deniyor.

Yani “Kırmızı Halı Koleksiyonu…”

After parti için verilen yemekte kullanılmak üzere 10 bin parça gönderiliyor.

Tasarımını bir İspanyol Fran Antiore ile bir Türk tasarımcı Ahmet Toplu yapmış.

Geçen yıl after parti yemeğindeki servis takımı sadece yuvarlak formlu parçalardan oluşuyordu.

Bu yıl yuvarlak ve kare karışık olmuş.

Oscar koleksiyonu tabakları İngiltere ve Almanya’da Türkiye’den çok satılmış

Tabii 10 bin parça üst kalite servis tabağı göndermek yüksek bir maliyet.

Karaca bunu ne karşılığı yapıyor?

Para almıyor.

Ama hazırladığı koleksiyonlara, Oscar koleksiyonu adını kullanma hakkı alıyor.

Geçen yılki “Red Carpet” koleksiyonu İngiltere ve Almanya’da çok iyi bir satış grafiği göstermiş.

O iki ülkede Türkiye’den daha fazla satmışlar bu koleksiyondan.

Karaca’nın cirosu ne, dünyaca ünlü Herend tabakların cirosu ne?

Karaca aslında genç bir şirket ama büyük bir başarı grafiği var.

Yıllık cirosu 1 milyar dolara yaklaştı.

Bunun yüzde 30’a yakını yemek servisi ürünlerinden geliyor.

Bu pazar aslında çok güçlü markaların bulunduğu bir ekonomi.

Wedgewood, Herend gibi çok yerleşik ve güçlü premium markalar var.

Ama onlar bugün Karaca’nın yanında küçük kaldı.

Mesela ünlü Herend’in yıllık cirosu 20 milyon dolarlar civarında.

İki Michelin şefin elinden Red Carpet yemeği yedik

Önceki akşam Gallada’da Fatih Tutak’ın bizim için özel yaptığı bir menüyü tattık.

Rejimde olmama rağmen tutamadım kendimi.

Türkiye’nin iki Michelin yıldızlı şefi bu defa harikalar yaratmıştı.

Yemekleri bu yılki “Red Carpet” koleksiyonundaki tabaklardan yedik.

Paşabahçe yönetimine uyarı: Dikkat, Nude gibi bir markayı öldürüyorsunuz

Bardakta ve tabakta inceliği çok seviyorum.

Mesela şarapta, Paşabahçe’nin ürettiği “Nude” bardaklar artık vazgeçilmezim.

Bu Türk markanın pazarlama elemanı gibi çalışıyorum bütün dünyada.

İnanın yurt dışında bile daha kalın bir bardak gelince keyfim kaçıyor.

Nude’cular da mutlaka biliyordur ama, dünyanın en ünlü şarap bardağı markası Reidel fena halde takıldı; Nude’un yarattığı “Zero stem” trendine...

New York Times’ın bardak değerlendirmelerinde öne de geçti.

Hep söylüyorum, Paşabahçe kendi yarattığı markayı sanki kendi eliyle öldürüyor gibi bir his veriyor bana.

Red Carpet masa kültüründe yeni bir Türkiye standardı

Buna karşılık Karaca ise “Red Carpet” masa kültüründe yeni bir “Türkiye standardı” yarattı.

Çok keyif aldım Fatih Tutak’ın yaptığı harika yemekleri o tabaktan tatmaktan…

Tabak yemeğe müthiş bir estetik kattı.

(*) Girişte, “Odun ateşinde pişirilmiş patatesli pide, tütsülenmiş kemik ilikli tereyağı” sundu.

(*) Rejimime en uygun yemek, “Soğanla servis edilen tütsülenmiş domatesti…”

Bazı diyetisyenler domatesi dışlıyor ama tadı harikaydı. Devam ettim.

Menü: Rejimde bir Türk erkeğinin Fatih Tutak aşçılığı ile irade imtihanı

10 ayrı tadımlık bir yemekti.

(*) “Buharda kuzu göbeği mantarlı mantı”, “Buharda karidesli mantı”, “Tereyağlı bıçak arası lahmacun bun”, “Adana kebap mantı” gibi gerçekten iç gıcıklayıcı yemekler vardı.

Sondaki tahinli kek ve tahinli dondurma ise savaşın kaybedileceği son mevzi gibiydi.

Ama bize bonus olarak yaptığı bir Sinop kalkanında kaldım.

Bu “Red Carpet” incili yemekten sonra evde ne seyredilir?

Böyle güzel bir yemekten sonra eve geldim.

Avrupa Şampiyonlar Ligi’ni seyredecek bile havam yoktu.

Netflix’e geçen haftalarda konan “DolceVita” filmini seyrettim.

Ama karıştırmayın bu Fellini’nin kült filmi değil.

Öyle büyük sinema sayılmaz.

Büyük olaylar yok.

Basit bir senaryo.

En sıradan olay bile Toscana dekorunda farklı oluyor

Ama harika bir Toscana atmosferi.

Kendi yaşama kültürünü yaratmış bir yer Toscana…

Urla aynı duyguyu versin istiyorum insanlara.

Büyük keyifle, Urla için notlar alarak seyrettim filmi…

Kır yemeğinde çalınan “ti muovi” şarkısı ile mutlu olmak

Bir de filmde Toscana kırsalında bir evin önünde verilen yemekte çalan İtalyan şarkısına bittim.

Diodato söylüyor.

San Remo kazanmış bir sanatçı…

Şarkının adı “Ti Muovi…”

Sanki 1970’lerdeki Eros Ramazotti’ler, GianniMorandi, Massimo Ranieri çizgisinden gelen bir şarkı…

Her şeyi unuttum…

Siyah bir geceden sonra beyaz bir Türkiye sabahı

Sabah kalktığımda harika bir kar yağıyordu…

Akyam üzeri rejimimi bozdum.

Bir kadeh koydum.

Ve “Ti Muovi’yi” yeniden dilemeye başladım.

Bir gece önce Fatih Tutak’ın harika yemeklerle bitap düşürdüğü iradem, ertesi akşam yağan karın güzelliği karşısında teslim oldu.

Ne diyordu Foucault?

“En büyük günah arzularına ket vurmaktır…”

Bazen beyaz günahlar hayatı çok daha güzel kılar…

Hele hele baskıların zulme döndüğü gecelerde…