Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Posta gazetesini uzun yılları yöneten Rıfat Ababay'ın kendisine takma isimle yazı yazdırdığını söyledi. Özkök, mahlasının "E. Tahsin" olduğunu söyleyerek, Ababay hakkında, "Posta gazetesini 20 yıla yakın süre bir “CEO-genel yayın yönetmeni” gibi yönetti" ifadesini kullandı.
Özkök'ün "Hangi genel yayın yönetmeni bana takma isimle yazdırdı" başlığıyla (7 Temmuz 2018) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Hafta başında Zülfü Livaneli’nin, ünlü yazarların takma isimleri üzerine kurulu yeni kitabı “Gölgeler”i okudum.
Geçtiğimiz yıllarda ben de takma isimle yazı yazdım.
Şöyle de garip bir de durum oldu.
Türkiye’nin en büyük gazetesinde kendi adımla yazıyordum. Öteki en büyük gazetesinde de birinci sayfada takma isimle çok kısa yorumlarım yayınlanıyordu.
*
Bana takma isimle yazı yazdıran kişi, Türk basınının en önemli genel yayın yönetmenlerinden biri olan Rıfat Ababay’dı.
*
Benim mahlasım E. Tahsin’di... Sakın ola ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’den esinlendiğimi falan sanmayın.
Dedemin ismi Tahsin’di. Benim de göbek adım...
*
Rıfat Ababay geçen hafta, bütün ısrarlarıma rağmen, kendi arzusu ile Posta’nın genel yayın yönetmenliğinden ayrıldı. Bana da “Abi artık senin gibi yaşamak istiyorum” dedi.
Biliyorum, eminim onun daha yapacak çok işi var.
*
Şunu hiç abartmadan söyleyebilirim.
Türk medyasına gelmiş en başarılı ve en renkli genel yayın yönetmenlerinden biridir.
Müthiş kültürü, sirklere, palyaçolara ve eski boksörlere ait acayip tutkusu ve koleksiyonculuğu ile, sadece ona ait bıyıkları, kareli pantolonları ile büyük bir “personage”dır.
Posta gazetesini 20 yıla yakın süre bir “CEO-genel yayın yönetmeni” gibi yönetti.
*
Günümüzde en büyük gazetelerin de ancak “butik management” anlayışı ile ayakta kalabileceğini ispatladı.
Sadece içerik olarak değil, kârlılık açısından da mükemmel bir gazete yarattı.
Seçtiği fotoğraflar, konular, attığı başlıklar, özenle yazılmış çok açık ve net spotlarla modern halk gazeteciliğinin kanunlarını yazdı.
Ondan çok şey öğrendim, öğrenmeye devam ediyorum.
*
Habertürk kapanırken aklıma Rıfat geldi.
Gazete ancak “A la Rıfat” bir management anlayışı ile kurtulabilirdi diye düşündüm.
*
Peki bunu niye açıklıyorsun derseniz, cevabı çok basit ve insani... Takma isimle de olsa böyle bir genel yayın yönetmeninin yönettiği bir gazetede bir süre yazdığım için gurur duyuyorum... Bu gururumu da herkes bilsin istedim.
O nedenle Zülfü’nün kitabını da fırsat bilip açıklıyorum.